Tanındım! Klein şok olmuş, hatta neredeyse dövüş moduna girmişti! Ruh Görüsü aktif olmasa da, Emlyn White’ın ses tonundan ve kelimelerinden yalan söylemediğini anlayabiliyordu. Vampir oldukça kendisinden emindi. Ancak o anda, Klein’ın aklına bir şey geldi. Bu beni neden endişelendirsin ki? Sonra da, yine içinden kendi sorusuna cevap verdi, Ne olmuş beni tanıdıysa? Şu anki durum iki ay öncekinden farklı! Büyükelçi Bakerland olayı yüzünden resmi Beyonderlarla karşılaşma düşüncesi beni korkutuyordu. Mümkün olan her çıkış yolunu deniyor, oradan oraya koşturuyordum. Bu süre zarfında Beyonder çevreleriyle temas kurdum, hatta Beyonder olma olasılığım da oldukça makul bir hal aldı. Bu nedenle, Beyonder kimliğim açığa çıksa bile buna çok anlam yükleyip geçmişimi araştırmayacaklardır. Ve büyük ihtimalle Dedektif Isengard Stanton da bir Beyonder, ancak polisle ve resmi Beyonder kuruluşlarıyla arası oldukça iyi. Benim de kendisi gibi olduğumu düşündüğünden nazikçe beni yanına çekmeye çalıştı. Bu bakımdan, bir dereceye kadar resmi Beyonderların sınır üyesi olarak kabul edilebilirim ve bir şey olursa beni hapise atmayabilirler. Daha da önemlisi, şu anki imajım o kadar yer etti ki, resmimin olduğu aranıyor ilanları dağıtsalar bile sorun olmaz. Bir terlik olursa Minsk Sokağı’ndaki evimi ve Sherlock Moriarty kimliğimi terk edebilirim! O halde, endişelenilecek ne var? Evet, buraya gelmeden önce de bir kehanet yapmış ve neredeyse hiç tehlike olmadığı sonucunu almıştım. Bu düşüncelerle birlikte Klein’ın zihni sonunda rahatladı, artık Emlyn White ile havadan sudan sohbet ediyormuş gibiydi. Onun sakin yüz ifadesini gören Emlyn şaşkın bir şekilde kaşlarını kaldırdı, sonra da sessizce sıraya geçip Klein’ın yanına oturdu. Vampir, insanları Kutsal Cemaat ayinine yönlendiren Piskopos Utravsky’e bakarak sırıttı, "Dedektif Bey, karakola gidip sizin bir Beyonder olduğunuzu söylememden korkmuyor musunuz?" Klein sakin bir şekilde ileri doğru bakmaya devam ederken cevap verdi, "Ben de seninle gelip senin bir vampir olduğunu söyleyebilirim!" Hadi ama, ben batacaksam sen de batarsın! Senden korktuğumu mu sanıyorsun!? Emlyn’in yüzündeki ifade katılaşmıştı, "Sanguine, asil bir Sanguine! Anladın mı?" Emlyn duraklayıp bir kez daha Peder Utravsky’e doğru baktıktan sonra devam etti, "Ne olursa olsun, sonunda özgür kalacağım. Boyun eğmiş gibi yapıp yaşlı adama Toprak Ana inancına dönmeye gönüllü olduğumu, yaptıklarımdan dolayı çok pişman olduğumu söyledim. Tövbe etmek için gerekli olan şeyler hakkında hiçbir fikrim olmasa da, rol yapmakta sorun yok bence. O yaşlı adam bana inandı ve çok mutlu oldu. Beni derhal serbest bırakıp burada rahip olmama izin verdi. Toprak Ana Kilisesi’nin Kutsal Kitabı’nı ezberlersem eve dönmeme izin vereceğini söyledi. Haha, o kaslı, inancından dolayı tam bir aptala dönmüş yaşlı adamı kandırmak gerçekten kolay oldu!" Kandırmak kolay mı oldu? Klein başını çevirip vampire baktı, "Peder Utravsky eskiden bir korsandı ve muhtemelen senin babanın kurtardığından çok daha fazla insan öldürdü. Dahası, çoğu korsan kendi mürettebat üyelerine bile güvenmez. Bu grup arasında ihanet ve hile son derece yaygındır. Sonuna kadar gidebilecek, başarılı bir korsan olduğu göz önünde bulundurulursa, çok zeki biri olmasa bile Peder Utravsky’nin kolayca kandırılacak biri olmadığından eminim." Emlyn White bu söylenenlere inanmak istemiyormuş gibi, dehşet içinde bakıyordu. Klein bastonunun üst kısmını ovuştururken sakince devam etti, "Peder güçlü bir Mühürlü Eser’e sahip; bu eser Zihinsel Dehşet Mumu olarak biliniyor. Sahibinin, hedefinin ruhunun derinliklerine ulaşmasına olanak tanıyor. Orada kimse yalan söyleyemez. Dahası bu, eserin tek bir kullanımı. Başka yetenekleri olup olmadığını bilmiyorum." Emlyn aniden donup kaldı, bakışları hızla odağını kaybetmişti. On saniye kadar sonra, hafifçe mırıldandı, "İnancımı değiştirmeye gönüllü olduğumu söylediğimde o yaşlı adam elinde bir fenerle geldi. Fenerin içinde bir mum vardı ancak tam olarak göremedim..." Klein başını yana doğru eğip Emlyn’e sempatik bir bakış attı. "Belki de Peder Utravsky o mumu kullanarak içine bir tohum ekmiştir, bu tohum da yavaş yavaş seni ele geçirerek gerçekten Toprak Ana’ya inanmanı sağlayacaktır." Emlyn’in dudakları seğirmeye başlamıştı, saniyeler içinde, yüzünde bir zombi gülümsemesi belirdi. "Hiçbir şey hissetmiyorum. Söylediğin gibi bir şey olmamalı. Ayrıca, ebeveynlerim gelmiyor mu? Sıradan insanlar aracılığıyla rahibi suçlayabilir, onun beni zorla alı koyduğunu söyleyerek onu Toprak Ana Kilisesi’nin adını lekelemekle beni serbest bırakmak arasında seçim yapmaya zorlayabilirler. Bu harika bir fikir değil mi?" Hala acıyan gözlerle bakan Klein ellerini birleştirip burnunun altına koydu. "Peder Utravsky’nin yerinde ben olsam, polisi arar ve gerçeği onların belirlemesini isterdim. Söylesene, sence sonunda acı çeken kim olacak, vaaz verme hakkı olan piskopos mu yoksa bir vampir mi?" "... Sanguine, Sanguine!" Emlyn’in yüz kasları seğiriyordu. Yumruklarını sıkıp havaya doğru savurdu. "Bekleyebilirim. Kutsal Kitabı ezberlediğimde yaşlı adamdan beni serbest bırakmasını isterim! Sonuçta adam gerçek bir dinda, sözünden dönmeyecektir!" Klein başını çevirmeden hafifçe gülümsedi, "Riverbay Caddesi’ndeki 48 numarayı ziyaret ettim. Ebeveynlerin çoktan taşınmışlar." "Doğal olarak. Hatta benim bilmediğim bir yere taşındıklarından da eminim," dedi Emlyn bir an bile tereddüt etmeden. "Alelacele gitmişler. Geride pek çok şey bırakmışlar, mesela senin odandaki şeyleri falan..." O anda Emlyn White’ın gözleri kocaman açılmıştı. Aniden ayağa kalkıp Kutsal Yaşam Amblemi’nin önünde duran Piskopos Utravsky’e yöneldi. "Peder, Piskopos, eve dönmek istiyorum, eve dönmek istiyorum!" Emlyn kontrolsüzce bağırıyordu. Henüz ayini bitmemiş insanların olduğunu gören Peder Utravsky ise sessizdi. Zavallı vampire yalnızca sakin bir bakış atmakla yetindi. Bu bakış Emlyn’in anında susmasına sebep olmuştu. Ancak son derece gergin bir şekilde volta atmaya devam ediyordu. Klein, gülümseyerek ayağa kalkıp bastonunu ve şapkasını aldıktan sonra katedralin salonuna yöneldi. Kutsal Cemaat ayini sona erdiğinde, Peder Utravsky’e yaklaşıp ciddi bir tonda şöyle dedi, "Piskopos, Emlyn’i neden burada tuttuğunuzu bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Bildiğim tek bir şey var - gencin ebeveynleri onu geri getirmemi istiyor." Bu devasa rahip isteğimi kolayca kabul ederse, Emlyn’in anısına bir mum yakmaktan başka yapabileceğim bir şey yok demektir. Hayır - eminim ki bugünden itibaren mumlardan nefret edecektir. En iyisi onun için yalnızca yas tutmak olur... Peder Utravsky sakin bir şekilde karşısındaki ikiliye baktıktan sonra cevap verdi, "Emlyn istediği zaman evine dönebilir." “…" Klein başını çevirip Emlyn’e bakarak sağ elini göğsüne götürdü. Göğsünde kızıl ayın sembolünü çizmek istemiş ancak sonunda, zoraki bir şekilde üçgen Kutsal Amblemi çizmişti. Klein’ın bu bakışı Emlyn’i daha da germişti. Hiçbir şey söylemeden katedralin kapısına yönelip dışarı çıktı. Klein da oldukça sakin bir halde, tempolu adımlarla vampir gencin peşine takıldı. Bir süre yürüdükten sonra, Emlyn aniden adımlarını yavaşlatıp şaşkın bir şekilde şöyle dedi, "Hasat Kilisesi’ni, Kutsal Kitabı okuma hissini ve Kutsal Yaşam Amblemi’ni özlediğimi hissediyorum. İçeriyi temizleyip toparlamak için geri dönmek istiyorum. Yalnızca bir saat sürecek, bir saat..." Bu tohum hayal ettiğimden bile daha ’tehlikeli’. Bu vampir nereye giderse gitsin her gün Hasat Kilisesi’ne dönüp bir saat çalışacak mı? Aslında bu oldukça iyi. En azından, tohum Emlyn’in inancını değiştirmemiş. Bir anlamda, biraz saygı gösteriyor, ancak neden ’saygı’ kelimesini kullandım... O mumum adı Zihinsel Dehşet Mumu ve bir ejderhadan geldiği söyleniyor. Seyirci yolu gerçekten de korkutucu... Klein hafifçe bastonunu yere vurdu, "Sana bir şeyleri hatırlatmamı ister misin?" "Buna gerek yok!" Emlyn’in yüzünde öfkeli bir ifade belirdi, "Bu hisle savaşacağım! Midseashire ya da Feysac’a taşınacağım. Oradayken bile geri dönmek isteyebileceğime inanmıyorum!" Vampir dişlerini gıcırdatarak devam etti. "Hadi bir araç bulup Riverbay Caddesi’ne dönelim." "Pekala," dedi Klein kayıtsız bir şekilde. Emlyn hemen bir kiralık araç durdurdu. Ancak tam binmek üzereyken, sırtı kaskatı kesilmişti. Sonra, Klein’ın zar zor duyabildiği bir sesle şöyle dedi, "Üzerimde hiç para yok." "Bende var." Dedi Klein gülümseyerek. Emlyn doğrudan araca bindi. Klein da karşısına oturduğunda araç yavaş yavaş ilerlemeye başladı, "Baban bir doktor mu* İlaç alanında da oldukça usta galiba?" Emlyn hafifçe çenesini kaldırdı. "Bu, bir Sanguinelere has bir yetenektir. En harika iksir ustalarının hepsi birer Sanguine’dir!" "Demek öyle..." Emlyn bir an sessiz kaldıktan sonra devam etti, "Arkadaşına bir mektup yazıp Riveybay Caddesi’ne döndüğümü bildir. Ebeveynlerim beni bulmaya gelecektir." "Tamamdır," dedi Klein. Yaklaşık 20 dakika sonra, araç Riverbay 48 numaranın önünde durdu. Klein, ücreti ödedikten sonra araçtan inip Emlyn’in yüzünde heyecanlı bir ifadeyle yatak odasına doğru baktığını gördü. Vampir, duygularını bastırmaya çalışarak elini göğsüne götürüp Klein’a doğru eğildi. "Ne olursa olsun, sana teşekkür etmeliyim." Klein’ın yüzünde içten bir gülümseme belirdi. "Bana teşekkür etmene gerek yok. Seni bulduğum için ödülümü alacağım zaten. Ayrıca, bir hastayı tedavi etmem için bana Beyonder etkileri olan bir ilaç hazırlamalısın. Ailenin ödemesi gereken ödül bu."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.