"Hayır, yalnızca şansım yaver gitti. Tanrı beni koruyordu." Klein mütevazi bir tavırla kenara çekilip Stuart’ı içeri buyur etti. Söyledikleri doğruydu, bu gerçekten de şans meselesiydi. Stuart bu görevi almadan çok önce, Klein zaten Emlyn’in nerede olduğunu öğrenmişti. Stuart içeri girip ceketini ve şapkasını portmantoya astı. "Lanet havalar giderek daha da soğuyor. Belki de içi pamuk dolgulu olan ceketleri denemenin vakti gelmiştir." "Buna soğuk denmez aslında, değil mi? Midseashire’ın kuzeyine gidip Kış Ülkesi’nde bir gün yaşarsan gerçek soğuğun nasıl bir şey olduğunu anlarsın," dedi Klein gülümseyerek. Klein hafifçe güldü. "Kahve alır mısın?" "Harika olur." Stuart ev sahibinin arkasından aktivite odasına girdi. "Midseashire’ın kuzeyinde bulundum, oranın soğuğuna ve karına aşinayım. Güzel bir tatildi, ancak Backlund soğuğunun da oradan geri kalır yanı yok. Sihir gibi, kıyafetlerimin içinden sızıp kemiklerimi sızlatıyor! Ah, ne harika bir şömine!" Stuart doğrudan şöminenin önüne geçip 20 saniye kadar kendisini ısıttıktan sonra kanepeye oturdu. Sonra da, o sırada kahve demlemekle meşgul olan Klein’a bakarak söze girdi, "Yeni yıl tatili olarak, balık tutmak için Desi Körfezi’ne gidiyorum. Sen ne yapacaksın? Tatil planın var mı? Bütün yıl boyu Backlund’un havasına katlanıp para biriktirmek için deliler gibi çalışıyoruz, bütün bunlar böyle bir tatil yapabilmek için." "Belki ben de Desi Körfezi’ne giderim..." dedi Klein tereddütlü bir tonda. Başını çevirip Stuart’a baktığında, bir anlığına transa girmiş gibi görünüyordu. Bu mesele, bir anlaşmayı içeriyordu. Ağabeyi Benson ve kız kardeşi Melissa ile bir randevu. "Haha, vakti geldiğinde sana balık tutmada ne kadar yetenekli olduğumu da gösteririm. Hala yeterince varlıklı değiliz, yoksa Feysac, Intis ya da Güney Kıtası’na falan seyahat etmek isterdim." Kahveyi hazırlamış olan Klein porselen fincanı Stuart’a uzattı. Kahvenin kokusuyla canlanmış olan Stuart, fincanı yüzüne yaklaştırıp sıcak buharı içine çekti. Birkaç saniye sonra da fincanı bırakıp son derece resmi bir tavırla devam etti, "Anlaşmamıza göre, bu ödülü seninle paylaşacağım. White ailesi toplam 50 pound verdi, ancak senin daha büyük katkı sağladığın da aşikar. Sherlock, 30 pounda ne dersin? Tabii daha muhbirlerime de ödeme yapmam gerekiyor." Yalnızca 50 pound mu? Bir vampirin ederi bu kadar mı? Klein hayal kırıklığına uğramıştı. Ancak aynı zamanda, White ailesinin ödülü neden bu kadar az tuttuğunu da anlıyordu; ödülün fazla olması dedektiflerin gereksiz bağlantılar kurmasına ve polisin ya da resmi Beyonder ekiplerinin dikkatini çekmesine sebep olabilirdi. Ortalama bir özel dedektif için, 50 poundluk bir görev zaten yeterince cazipti. Üstelik Klein, Tingen’deki kırmızı bacalı evleri araştırmak istediğinde özel dedektif tutmak için yalnızca yedi pound harcamıştı. "Ayrıca, White ailesi sana ekstra bir pound daha verdi, ulaşım ücretleri için olduğunu söylediler." Böylece Stuart parayı çıkarıp Klein’a uzattı. Klein banknotları alıp dikkatli bir şekilde inceledikten sonra cebine koydu. O sırada Stuart gülümsüyordu, "Bay Stanton haricinde, karşılaştığım en iyi dedektif sensin. Bu mesleğe öylece, kendi başına mı atıldın yoksa bundan önce büyük bir dedektifin yanında mı çalışıyordun?" Hmm, hangi büyük bir dedektifin yanında çalıştım? Çok fazla var. Sherlock Holmes, Hercule Poirot, büyükbabasının adıyla insanları dolandıran o adam... Klein, birkaç dakika sonra, gülümsemesini bastırmaya çalışarak cevap verdi, "Midseashire’dan geliyorum ve dedektif olmadan önce çeşitli işler yaptım." "Bu yüzden bu kadar bilgili ve deneyimlisin!" Diye haykırdı Stuart. Hey, bu övgülerin beni utandırmaya başladı... Klein sessiz kalmayı seçerek gülümsemekle yetindi. Böylece Stuart kahvesinden bir yudum aldıktan sonra devam etti, "Sherlock, gelecekte çözmeyi başaramadığım bir olayla karşılaştığımda da bana yardım edebileceğini umuyorum." Dedektif çevrelerindeki sosyal bağlarım genişliyor... "Vaktim olursa neden olmasın." Bu şekilde bir süre daha sohbet ettikten sonra Stuart artık gitmesi gerektiğini söyleyip müsaade istedi. Kapıda ceketini ve şapkasını da aldıktan sonra aniden arkasını dönüp samimi bir tonda şöyle dedi, "Sherlock, çok basit yaşıyorsun. Yeteneğin daha iyi bir kahveyi hak ediyor." Ha? Klein donup kalmıştı, ancak çok geçmeden utanç içinde olduğunu fark etti. Kuru kuru gülerek cevap verdi, "Ben kahvenin kalitesinden anlamıyorum ki. Bana hepsi aynı geliyor." … Klein, Stuart’ı uğurladıktan sonra üzerini giyinip öküz kemiği ve sığır eti almak için kasaba gitti. Buradaki işini hallettikten sonra da beyaz turp gibi şeyler almak için manava yöneldi. Akşam yemeği olarak dana kemikli turp çorbası yapmak ve kalan pirinçle yemek istiyordu. Öğle yemeği için ise rastgele bir restoran bulup küçük bir porsiyon kuzu pirzolası yemişti. Sakin bir öğle vaktinin ardından, Sırlar Kitabı’nı incelemeye devam etti ve yazılanları okudukça, mistisizm bilgilerinin ne kadar sığ olduğunu fark etti. Neyse ki sağlam bir temeli vardı. Karşılaştığı şeyi hızlıca kavrayabiliyor ve üzerine düşünebiliyordu. Akşam vakti, kemik çorbasının cezbedici kokusunu aldığında sabırsızca yutkunarak mutfağa yöneldi. Ancak tam o anda bir kez daha kapısı çalınmıştı, ne yazık ki yine tam yemek vaktinde! Klein hayal kırıklığıyla kapıya yönelip kolu tuttu. Ziyaretçinin görüntüsü zihninde hemen belirmişti. Yakışıklı ancak erkeksi görünmeyen, kırmızı gözlü vampir Emlyn White. Sözünün eriymiş... Klein yüzünde kocaman bir gülümsemeyle kapıyı açtı. "İyi akşamlar Bay White." Emlyn hafifçe çenesini yukarı kaldırdı, sabırsız bir hali vardı. Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki, Klein konuşmaya devam etti, "Hasat Kilisesi’nden mi dönüyorsun?" Dün gece direnebileceğini söylememiş miydin? Beyefendi tavrını sürdürmeyi başaramayan Emlyn dişlerini gıcırdattı, "O yaşlı adam, o yaşlı adam... Kahretsin, bu lanetten nasıl kurtulacağım? Beni hastaya götür. Güzel bir akşam yemeği beni bekliyor." Klein tek kelime etmeden ceketini ve şapkasını aldı. "Tamam, şimdi seni oraya götüreceğim." Ancak kapıyı kapatıp birkaç adım attıktan sonra aniden durdu, "İlaç yapma sertifikan var mı?" Başka türlü Avukat Jurgen’i Bayan Doris’in ilacı içmesine izin vermesi için nasıl ikna edebilirim? Emlyn hafifçe başını kaldırıp gökyüzüne baktı, "Yeteneklerimi kanıtlamak için o tür şeylere ihtiyacım yok. Bu benim için çocuk oyuncağı. Süreçten geçerek kolayca aldım." ...Ses tonuna bakılırsa sertifika almaktan gurur duymuş gibi... Klein sessizce gülümsedi. Birkaç saniye sonra, Emlyn önündeki ıslak zemine bakarak şöyle dedi, "Backlund’un en çok neyini seviyorum biliyor musun?" "Neyini?" Diye sordu Klein kayıtsızca. Emlyn kıkırdadı, "Güneşi bulanıklaştıran, sürekli sisli ve kasvetli havasını. Bu hava, rahatsız hissetmeden gündüz vakti de dışarı çıkmama olanak tanıyor. Hava kirliliği dışında her şey mükemmel." Yani, güneş gerçekten de vampirlere zarar veriyor öyle mi? Neyse ki bunu dün düşünüp Güneş Broşu’nu yanıma almamıştım; aksi halde Emlyn’le iletişim kuramazdım... Çok geçmeden Jurgenlerin evine ulaşmışlardı, Klein oyalanmadan yaklaşıp zili çaldı. Bir süre sonra, Bayan Doris yüzünde sevimli bir gülümsemeyle kapıyı açtı, "Bay Dedektif, sizi beklemiyordum?" Bu sırada Brody kenara pısmış, onda bir tuhaflık olduğunu hissetmiş gibi temkinli bir şekilde Emlyn’e bakıyordu. Klein gülümseyerek yanındaki vampiri işaret etti. "Akciğer hastalıklarını tedavi etmede usta olan bir doktorla arkadaş oldum, ondan buraya gelip sizi bir kontrol etmesini istedim. Tanıştırayım. Bu, Doktor Emlyn White." "Öyle mi? Bunu aklınızda tuttunuz ha? Ne iyi bir çocuk!" Doris neşeli bir şekilde gençleri içeri buyur etti. Çocuk mu... Klein’ın dudaklarının kenarı seğirdi. Oturma odasına geçerken, Emlyn kulağına eğilip sessizce fısıldadı, "Hastanın sıkıntıları çözülebilecek şeyler değil. Çok yaşlı ve oldukça güçsüz. Ona ilaç yapsam bile ancak bu kışı atlatabilir. Üç ya da beş yıl içinde ölür. Ölümsüzlük iksiri gibi bir şey olmadığı sürece yapılabilecek tek şey bu. Ya da, onu bir Sanguine’e mi dönüştürsem? Ancak yaşını göz önünde bulundurursak, bir Beyonder özelliğinin bedeninde gerçekleştireceği değişikliklere dayanabileceğini sanmam. Dahası, fazla Beyonder malzemem de kalmadı." Çözümü yok... Klein sessizce iç çekti. "Önce ilacı hazırla. Geri kalan meseleleri kış sonuna bırakırız." "Pekala, yanımda bu tür durumlar için uygun olan hazır bir ilaç var." Klein ve Emlyn oturma odasındaki kanepeye oturdular. O sırada, Avukat Jurgen de üzerinde önlüğüyle mutfaktan çıkıyordu. Klein’dan gerekli açıklamayı aldıktan sonra doktora döndü. "Doktor White, büyükannemin akciğer hastalığı hakkında ne düşünüyorsunuz?" Diye sordu ciddi bir tavırla. Emlyn’in bu gibi durumlarda deneyimli olduğu belli oluyordu. Önce hastalığın inceliklerini açıkladıktan sonra gerekli önerileri yaptı, "Sıcak ve sağlıklı hava koşullarına ihtiyacı var. En içten tavsiyem budur. Ayrıca, ücretsiz olarak alabileceği özel bir ilacım da var." O sırada cebinden sertifikasını ve ufak, metal şişeyi çıkardı. "İlacın yan etkileri var mı?" Diye sordu Jurgen temkinli davranarak. "Hayır, sorun şu ki, bu ilaç sorunu kökünden çözemez; yalnızca geçici bir tedavidir." Emlyn son derece profesyonel davranıyordu. "Dedektif Moriarty olmasa, kimsenin denemesine izin vermezdim." "Belki bir denesem iyi olur? Öhhö..." Bayan Doris titrek sesiyle araya gitdi. Jurgen’in bakışları Klein’a dönmüştü, Klein ise buraya gelmeden önce kehanet yöntemiyle sorun olmayacını doğruladığından kendinden oldukça emindi. "Pekala." Jurgen hafifçe başını salladı. Bayan Doris’in ilacı içişini ve verdiği tepkileri dikkatle izliyordu. İlk başta, Bayan Doris’te herhangi bir değişiklik olmamış gibiydi, ancak yavaş yavaş nefesinin hafiflemeye başladığını hissediyordu. Ayağa kalkıp kediyi kucağına almak için eğildi. Doğrulduğunda çok mutlu görünüyordu, "Çok daha iyi hissediyorum!" Büyükannesinin bu halini gören Jurgen’in dudaklarının kenarı da yukarı doğru kıvrılmıştı. Ancak Klein şimdiden üç, beş yıl ilerisini düşünmeye başlamıştı. Buruk bir şekilde gülümseyerek sessizce iç çekti. Sanırım bu da bir tür sihir gösteri olarak görülebilir. Seyirciyi memnun etmek adına sahte sonuçlar yaratmak için Beyonder güçleri kullanmak...
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.