Kont Hall’ın İmparatoriçe Bölgesi’ndeki lüks evinde. Feynapotter’ın en kaliteli Aziz Dağı Dersee kahvesinin aroması ve Kraliçe siyah çayının muhteşem kokusu ortamda hoş bir senfoni yaratmıştı. Lezzetli ve hoş tatlıların bulunduğu üç katlı çay tepsisinin etrafına belli belirsiz bir duman yayıyorlardı. Audrey’nin düzenlediği çay partisi oldukça zarifti. Mistisizm meraklısı tüm mavi kanlı arkadaşları buradaydı. Gençler oturmuş sohbet edip gülüşüyordu. Jane, Murray ve diğerleri, Audrey’nin fark edilmez rehberliği altında dün gece ortaya çıkan Karanlık İmparator, Kahraman Haydut’a büyük bir ilgi duymaya başlamıştı. Herkesin gözü, MI9’a katılmış olan Kance Leershen’in üzerindeydi. "Karanlık İmparator ne tür Beyonder güçlerine sahip?" diye sordu sevimli Christine merakla. Gençlerin babaları arasında, en düşük rütbe vikont rütbesiydi. Bu nedenle hepsi Beyonder güçlerinin ve iksirlerinin varlığını anlayacak yeterli statü ve kanala sahipti. Ancak tıpkı Audrey gibi, hiçbiri Gece Kuşları gibi resmi Beyonder ekiplerine katılmak istemiyordu. Bunun dışında, mensup oldukları ailelerin tarihleri de bin yıl öncesine kadar uzanmıyordu, Loen Krallığı’nın Dördüncü Döneminde kurulmuş eski aristokrat aileler bile kraliyet ailesine ya da ordunun üst kademelerine tam olarak sadık değildi. Bu nedenle kendilerine formüller falan verilmemişti, hem Beyonder malzemelerine sahip olsalar bile onların birer Beyonder malzemesi olduğunu anlayamazlardı. Anlasalar bile nasıl kullanacaklarını bilemezlerdi. Bu da Murray, Christine ve diğerlerinin Beyonder olma ihtimalini sınırlı kılıyordu. Sabırsızlıkla o günün gelmesini bekleseler de o kritik adımı atmaları zordu. Büyüklerinin aileleri için iksir ya da formül toplaması da mümkün değildi. Buna izin verilmiyordu; Kral bunu öğrenirse soyluluk unvanlarından mahrum bırakılabilirlerdi. Aslında, oturma odasında iki hain de vardı: çoktan Dizi 8’e geçmiş olan Audrey ve Beyonder malzemelerinin bir kısmını toplamış olan Vikont Glaint. Glaint’in bir Eczacı olmasına çok az kalmıştı. Uzun, ince, genç beyefendi Kance, kahvesinden bir yudum alıp arkadaşlarına döndü, "Size doğrudan bir cevap vermeyeceğim. Yalnızca bazı gerçeklerden bahsedeceğim. Çatışmanın gerçekleştiği yemek odasında, gaz patlaması belirtileri dışında zehir, ikameler Hayalet Çığlığı, kutsal güçle dolu mermiler ve başka şeyler de bulundu. Bu arada, Karanlık İmparator, yani Kahraman Haydut hayalet durumundaydı." Bu kişi Tuğamiral Kasırga Qilangos’u öldüren ya da kanalizasyonda Lanevus’un işini bitiren kişi olamaz sanırım... Capim olayını üstlenen kişi, Bay Aptal’ın üçüncü hayranı, Karanlık İmparator kartını çalan kişi mi acaba? Yalnızca Backlund’da en az üç hayranı var... Acaba toplam kaç hayranı var? Audrey masum bir tavırla gözlerini kırpıştırdı, "Başka bir Beyonder mücadelesi oldu mu?" O sırada Murray da merakla atıldı, "Capim’in evinde Beyonderlar mı varmış? Hem de güçlü Beyonderlar? Birden fazla?!" "O yalnızca bir insan kaçakçısı..." diye cevap verdi Vikont Glaint şüpheci bir tavırla. Audrey ise meraklı gülümsemesini sürdürerek sabırla Kance’in cevabını bekliyordu. Kance birkaç saniye bekledikten sonra gülerek arkadaşlarına baktı, "Murray’in tahmini doğru. Yalnızca bu kadarını söyleyebilirim. Kaptan’ın beni cezalandırmasını mı istiyorsunuz?" Capim’in evinde birden fazla güçlü Beyonder varmış... Bu adam gerçekten de sıradan bir insan kaçakçısı değil. Mistisizmle ilgili pek çok şeye karışmış olabilir. İnsan kaçakçısı... Bir tarikatın kurban ayinine falan karışmış olması mümkün mü? Bay Aptal’ın takipçisi ona bu yüzden mi saldırdı? Aşağı yukarı Lanevus’un durumuyla benzer. O olayda da bir tarikat ve kurban ayini söz konusuydu... Acaba Capim’in arkasında hangi örgüt ve hangi şeytani tanrı var... Bay Aptal’ın amacı daima bu şeytani tanrıları hedef almak gibi sanki... Bu gerçekten de tanrılar arasındaki bir çekişme mi? Bay Aptal kim bilir kaç şeytani tanrının büyük entrikalarını bozdu... Audrey, zihninde bağlantılar kurdukça daha da heyecanlanmaya başlamıştı. Tarot Kulübümüz şeytani tanrılara düşman! Diğerleriyle işimiz bile olmaz! Bay Aptal "Şeytani Tanrıların Düşmanı" unvanını almak falan mı istiyor? Audrey duygularını belli etmemek için dudaklarını hafifçe birbirine bastırıp içinden gülümsedi. Audrey, bunu nasıl yapabilirsin? Bay Aptal’ı nasıl espri malzemesi edersin... … Öğle vakti Minsk Sokağı’na dönen Klein, tam da beklediği gibi Yaşlı Kohler’dan gelen bir mektup buldu. Bu, acil durumlarda kullanmak için anlaştıkları iletişim yöntemleriydi. Tabii Klein, pek fazla kelime bilmeyen Kohler’in buluşma yerini ve zamanını bildirmek için yalnızca basit semboller kullanacağını tahmin ediyordu. Ancak şaşırtıcı bir şekilde, mektup oldukça düzgün bir şekilde kaleme alınmıştı. Hızla mektuba göz atan Klein, yazının Daisy’nin kelime kitabındaki el yazısıyla aynı olduğunu fark etmişti. Görünüşe göre yaşlı Kohler’in mektubu yazmasına Daisy yardım etmiş... Ancak bu kağıt neme maruz kalmış gibi görünmüyor. Belki de Kohler satın almıştır... Klein hemen kapıyı açıp oturma odasına girdi. Ceketini üzerinden çıkarmamıştı çünkü şömine henüz yanmıyordu ve ev oldukça soğuktu. Mektup oldukça sadeydi; sonuçta Daisy de pek fazla kelime bilmiyordu. Önce dedektife nezaketinden ve iyi niyetinden dolayı teşekkür etmiş, eve güvenli bir şekilde döndüğünü bildirmiş ve sonra da Doğu Bölgesi’ni tekrar ziyaret edeceğinde kelime defterini yanında getireceğini umut ettiğini söylemişti. Ne kibar bir kız... Klein neşeli bir şekilde gülümsedi. Hemen sonrasında da, geride iz bırakmak istemediğinden parmaklarını şıklatıp mektubu yaktı. Ertesi gün Doğu Bölgesi’ne dönüp Daisy’nin defterini teslim etmeye, Kohler’a da yaptığı harcamaların telafisi için ödeme yapmaya karar vermişti. "Kaptan, şimdi masraf taleplerini onaylama sırası bende..." Böylece Klein yeniden bastonunu ve şapkasını alıp Queelag Kulübü’ne doğru yola koyuldu. Doktor Aaron’u görmek, ondan tarot kartlarıyla oynayan çocuk Will Auceptin hakkında bilgi almak istiyordu. Hillston Bölgesi’ndeki üst düzey kulübe girdiğinde, hemen kırmızı yelekli görevlilerden birine yaklaştı, "Bir fincan markiz siyah çayı ve bir porsiyon tatlı. Ana salonun köşe koltuğunda olacağım. Doktor Aaron, Muhabir Mike ve diğerlerinin oturduğu yerde." Soğuk tavırlı ünlü cerrah Aaron ve Daily Observer muhabiri Mike Joseph’i salona girer girmez görmüştü. Binicilik öğretmeni olan Talim Dumont da onlarla aynı masada oturuyordu. "Ah, büyük dedektifimiz gelmiş, biz de tam sizden bahsediyorduk." Talim, Klein’ı görür görmez gülümseyerek ayağa kalktı. "Arkamdan kötü şeyler mi söylüyorsunuz?" Dedi Klein gülümseyerek. Mike da hemen kalkıp Klein’ın elini sıktı. "Hayır, seninle yeniden çalışmak istiyordum da." "Mesele nedir?" Klein, Aaron’a da eğilerek selam verdikten sonra masadaki yerini aldı. "Gazeteleri görmüşsündür? Capim, Kahraman Haydut olarak anılan bir Karanlık İmparator tarafından öldürüldü ve suçları ifşa oldu. Ne harika bir olay! Bir muhabir olarak bu konuda bir şeyler yazmak istiyorum. Polisten, Doğu Bölgesi’nde kalan ve Capim’in elinden kurtarılan kızların isimlerini öğrenip onlarla görüşmeyi planladım. Böylece Capim’in en acımasız, en şeytani ve en affedilmez yanını yazıya dökebileceğim. Tabii kurbanların hepsi anonim kalacak." Mike bir an durakladıktan sonra kısık sesle devam etti. "Ayrıca gizli bir maksatım daha var, bu kızların ya da ailelerinin özel bir dostları olup olmadığını öğrenmem lazım. Kim bilir, belki de Kahraman Haydut aile dostlarından biridir!" Doğru yerdesin... Klein hafifçe gülümsedi. "Zaten Doğu Bölgesi’nde daha önce de birlikte çalışmıştık. Yeterli güvenilirliğe sahibiz, bölgeye aşinayız, bu teklifi reddetmem için hiçbir neden yok." "Harika! Yarın ya da sonraki gün başlarız, ücret de geçen seferkiyle aynı, toplam on pound." O sırada Aaron söze girdi, "Sherlock, ben de seninle bir iş yapmak istiyorum. Bu akşam ya da yemekten sonra." Son zamanlarda işler oldukça iyi gidiyor... Klein neşeli bir şekilde ünlü cerraha döndü, "Mike’ın belirlediği zamanlarla çakışmaz değil mi?" "Hayır." Aaron başını iki yana salladı. "Son zamanlarda şansım oldukça yaver gidiyor. Bu da, başıma gelen talihsizliklerin o çocuğun söylediği sözlerle ilgili olduğundan daha da şüphelenmeme sebep oldu. Bu mesele beni şaşkına çevirdi. Yemin ederim ki ona karşı çok naziktim, tüm iyi niyetimle elimden geleni yaptım. Bana neden böyle bir şey yapsın ki? Evine gidip onu ziyaret etmek, bunu kasıtlı olarak yapmadığından emin olmak istiyorum. Ancak benzer bir şeyin yeniden olacağından ya da bir kaza çıkacağından korkuyorum. Bu nedenle, beni korumak için benimle gelmeni istiyorum. Yalnızca bu akşam için. Mike ile olan işinize engel olmayacak. Ne dersin?" Tam da aradığım fırsat! İmkansıza meydan okuyup iyilik yaptıktan sonra ahlaki duruşum oldukça iyi bir noktada... Gerçekten de sarı ve siyahın şanslı kralı mı olacağım? Klein sakin kalmaya çalışarak nazikçe gülümsedi, "Tabii, sorun değil." … Gümüş Şehir. Derrick Berg, on iki boğumlu saydam solucanı, Amon’un avatarının kalıntılarını bir kez daha inceledi. Aslında bunun ne olduğunu Bay Aptal’a sormak istiyordu ancak onu zaten bir kez zahmete soktuğundan şimdilik bu konuda çekimserdi. Bu nedenle, bir sonraki Tarot Kulübü toplantısında solucanı gösterip herkesin fikrini almaya karar vermişti. O sırada Derrick’in aklına başka bir mesele geldi. Çoban Kıdemli Lovia ile Düşmüş Yaratıcı’nın harap edilmiş tapınağını keşfe gitmiş olan ekibin dönme vakti yaklaşmıştı - tapınak Gümüş Şehir’den çok uzak değildi, yalnızca, daha önce ayak basmadıkları bir yöndeydi. Ve bu ekibin içinde Derrick’in tanıdığı pek çok kişi vardı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.