Yukarı Çık




383   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   385 


           
Gümüş Şehir.
Derrick, eve nasıl geldiği hakkında en ufak bir fikre sahip değildi. Tek hatırladığı, tarif edilmez bir dehşetti.
Darc Regence’in karakteri ve davranışları önceki halinden pek de farklı görünmemişti. Ancak gençteki değişimin rahatsız edici olduğu da doğruydu. Derrick, Gümüş Şehir’in şeytani bir tanrının, Gerçek Yaratıcı’nın hedefi haline geleceğinden, kendisi Güneş olup da şehri iki bin yıllık lanetten kurtaramadan yok olacağından korkuyordu.
Şu anda, yeterince güçlü olmadığından, yalnızca Dizi 8 seviyesinde olduğundan kendinden nefret ediyordu.
Hayır! Öyle elim kolum bağlı izleyemem! Derrick aniden ayağa kalktı, kuleye gidip konsey üyelerine ve Şef Colin’e bulgularından bahsetmeye karar vermişti.
Ancak bu tür anormalliklerin şüpheli olmadığını da biliyordu. Ne zaman karanlığın derinliklerine keşfe gidilse, keşif ekibi üyeleri oldukça gergin günler geçirirdi.
Buna ek olarak, ıssız yerler ve umutsuz yolculuk aşırı bir depresyone da sebep olabilirdi. Ayrıca, güvenlik sebebiyle keşif ekibi üyelerinin sefer boyunca bastırılan cinsel dürtülerini serbest bırakmasına da izin verilmezdi, bu da her keşiften sonra ekibin farklı davranışlar sergilemesine yol açardı. Üstelik ekibin yarısından çoğu ölür ya da yaralanırsa, bu da kalanların karakterini büyük oranda etkilerdi.
Bu kişilerle ancak karantina ve tedavi şeklinde baş edilebilirdi.
Gümüş Şehir Ejderha yolunun ilk üç dizisine sahip olduğundan, aralarında pek çok Ruh Analisti vardı.
    Derrick, telaşla kapıya koşarken aniden yavaşladı.
Durumu konseye bildirmesinden pek bir sonuç çıkmayacağını biliyordu. Dahası, muhtemelen şüphe uyandıracaktı ve bu şekilde Çoban Kıdemli Lovia’nın hedefi haline gelebilirdi.
On saniye boyunca, gergin bir şekilde volta atan Derrick aniden dişlerini gıcırdatıp kapıyı açtı.
Kendisini büyük bir riske atacak olsa da altı üyelik konseyi uyarması gerektiğini hissediyordu!
Gümüş Şehir sakinlerinin çoğu, bu şehrin varlığını sürdürebilmesi için kendilerini ateşe atmaktan kaçınmazlardı.
İçeride ya da dışarıda fark etmez, bencil insanlar bu gibi ortamlarda uzun yaşayamazlardı.
Elbette Derrick tamamıyla pervasız olmaması gerektiğini de biliyordu. Tarot Kulübü üyelerinin, özellikle de Asılan Adam’ın sözleri sayesinde sabırlı olmanın, kendini korumanın ve gereksiz fedakarlıklardan kaçınmanın şehrini koruması için kritik olduğunu anlamıştı.
Yalnızca gözlemlediğim anormallikten bahsedeceğim. Bu çok tehlikeli olmamalı... Derrick’in adımları giderek hızlanıyordu.
Sonunda, Gümüş Şehir’in en yüksek otoritesini temsil eden görkemli kuleye ulaşmıştı.
Derhal görevdeki Beyonderlardan birini bulup Şef’le görüşmek istediğini bildirdi.
Şaşırtıcı bir şekilde, görevli Beyonder onu sorgulamamıştı. Derrick çok geçmeden, sorgusuz sualsiz Şef’in odasına götürüldü.
Çok tuhaf... Önceden böyle olmazdı... Bu değişimler Derrick’i daha da huzursuz etmişti.
Odaya girdiğinde, Şef Collin’in ayakta, bir duvarın önünde durduğunu gördü.
Koyu mavi gözlü, dağınık beyaz saçları olan adamın arkasındaki duvarda iki kılıç asılıydı. Adamın üzerinde her zaman giydiği keten gömleği ve kahverengi ceketi vardı, bu haliyle onun pek çok iblisi ve canavarı öldürmüş bir uzman olduğuna inanmak güçtü.
"Derrick Berg, benimle yüz yüze konuşma talep etmeni gerektiren mesele nedir?"
"Ekselansları." Derrick saygılı bir şekilde eğilip selam verdi. "Bugün, o tapınağı keşfetmeye gitmiş olan ekibi eğitim sahasında gördüm. D-darc Regence’in tuhaf bir değişim geçirdiğini gözlemledim. Artık eskisi kadar neşeli değil, gülümsemesi ise... bir yabancınınki kadar kibar. Ayrıca, Kıdemli Lovia da genellikle yaptığı gibi sık sık konuşma şeklini değiştirmiyordu."
Collin bir süre Derrick’in gözlerine baktıktan sonra kısık sesle cevap verdi, "Tek gözlemlerin bunlar mı?"
"Evet, evet." Derrick başını eğdi. "Bu işte bir tuhaflık olabileceğinden şüpheleniyorum."
Collin hafifçe elini salladı, "Anladım, Aiflor’a araştırmasını söyleyeceğim. Sen gidebilirsin. İleride, bu gibi şeyleri doğrudan kule muhafızına bildirmen yeterlidir."
Aiflor, Gümüş Şehir’in en deneyimli Ruh Analisti’ydi, Dizi 6 seviyesine en yakın olan da oydu. Ancak ne yazık ki Gümüş Şehir Dizi 7’den sonraki iksirlere sahip değildi.
Bu cevap Derrick’i hayal kırıklığına uğratmıştı.
Gencin sessizce odadan çıktığını gören Collin de kederli bir şekilde iç çekti.

Klein, bir süre daha Doktor Aaron ile Will’in durumundan söz ettikten sonra buharlı metro durağına doğru yola koyuldu. Üç durak sonra metrodan inip toplu taşıta geçerek kısa süre içinde Minsk Sokağı’na ulaştı.
Vakit henüz erken olduğundan, önceki kiracının yalan söylemediğinden emin olmak için kısaca bir kehanet yapıp Sırlar Kitabı’nı incelemeye devam etti.
Bu gizemli kitabı edindiğinden beri, gri sisin üstündeki gizemli alanı daha da ustaca kullanır olmuştu.
"Şu anda beni kısıtlayan tek şey kendi Dizim, gücüm ve maneviyatım." Klein, uzunca bir süre sonra kitabı saklayıp lavaboya yöneldi.
Elini yüzünü yıkadıktan sonra da yatağına girip güzel bir uyku çekti. Kilisenin sabah çanları bile onu uyandıramamıştı.
Kış aylarında yatakta kalmaktan güzel ne var ki... Uykusunu almış olan Klein keyifli bir şekilde gerinerek doğruldu.
Kahraman Haydut’u ödüllendirmek için, beyaz ekmeğinin yanına çilek reçeli de almıştı, böylece iki tane de yumurta haşlayarak kahvaltısını hazırladı.
Tam keyifle yemeğini yerken, aniden kapının çaldığını duydu.
"Mike’la kahvaltıdan sonra buluşmayacak mıydık?" Çayından bir yudum alıp mendille ağzının kenarını sildi.
Yaptıkları anlaşmaya göre, Mike kahvaltı vaktinden yarım saat sonra gelecek ve birlikte Doğu Bölgesi’ne geçeceklerdi. Ancak Mike yarım saat içinde gelmezse, görev bir gün gecikmeli başlayacak demekti.
Klein hızlı adımlarla kapıya yaklaştı, bu sırada ziyaretçinin görüntüsü çoktan zihninde belirmişti. Gelen Mike Joseph değil, Doktor Aaron idi.
"Günaydın Aaron. Dün gece iyi uyudun mu?" Klein, Aaron’un yüzünün solgun olduğunu fark etmiş, bu nedenle sessizce Ruh Görüsünü aktif hale getirmişti.
Aaron şapkasını çırakıp içeri girdi, ceketini de çıkartmak üzereydi ki içerinin de soğuk olduğunu fark edince vazgeçti.
Bunu gören Klein kuru kuru gülümsedi, "Biliyorsun, bugün dışarı çıkacaktım. Mike her an gelebilir, bu nedenle şömineyi yakmadım."
Aaron hafifçe başını salladı. Böylece ikili doğrudan oturma odasına geçti.
"Sherlock, dün gece bir kabus gördüm. O çocuk, Will Auceptin’i gördüm!"
Kabus mu? Bu benim uzmanlık alanım... Rüya yorumu konusunda profesyonelimdir... Klein öne doğru eğilip ellerini birleştirdi, "Nasıl bir kabus?"
"Hatırlayamadığım bazı detaylar ve süreçler var. En net hatırladığım, etrafına kocaman, gümüş bir yılan sarılmış olan uzun, simsiyah bir çan kulesi. Yılan yavaşça ilerliyor, soğuk, acımasız, kırmızı gözleriyle bana bakıyordu.
Neden bilmiyorum ama bir şekilde çan kulesine girdim, merdivenleri inip çıktıp, duvarları aştım... Sonunda da karanlık bir köşede Will’i gördüm. Tek bacağının üstünde birkaç adım zıpladı, etrafı tarot kartlarıyla çevriliydi.
Beni gördüğünde hem korktu, hem de mutlu oldu. Bana seslendi... Genel olarak rüyam bu şekildeydi, sonra da uyandım zaten."
Klein, dikkatli bir şekilde dinleyip birkaç saniye düşündükten sonra cevap verdi, "Will başka bir şey söyledi mi?"
Aaron kaşlarını çatıp dikkatle düşündü, "Evet, ’Doktor Aaron, yılan beni yemek istiyor!’ dedi.
Sonrasında da tavandan sarkan dev gümüş yılanı gördüm, başı bana dönüktü...
Ağzı çok büyüktü ancak dişleri ya da dili yoktu, ağzının içi kıpkırmızıydı!"
Dev, gümüş bir yılan... Simsiyah bir çan kulesi... Will çokça katmanla korunuyor... Klein başını kaldırıp Aaron’a baktı, "Pek de tuhaf bir rüya değil. Büyük ihtimalle, Will ile konuştuğun süreçte bilinçaltın onun içinde bulunduğu çıkmazı, onun bir şey tarafından tehdit edildiğini hissetmiş. Bu yüzden böyle bir rüya görmüşsün: çocuk uzun bir çan kulesinin derinliklerinde, sayısız kapı ve duvarın ardında saklanıyor ve çan kulesi dev bir yılanla sarılı...
Heh heh, bir dedektif olarak psikolojiden de biraz anlarım. Ayrıca, gazetelerde de sık sık bahsediliyor.
Benim anlamadığım, bu rüyayı neden ancak dün gördüğün."
    Klein rüya yorumunu son derece dürüst bir şekilde açıklamış, ancak rüyanın ardındaki olası gerçek nedenleri açıklamamıştı.
"Ah... Az önce çok telaşlı olduğumdan bir şeyi atlamışım."
Aaron deri cüzdanına uzanıp içinden kağıttan bir turna çıkardı.
"Will ve ailesinin taşındığını öğrendiğimde aklıma bana verdiği bu kağıt geldi, kağıdı verirken, ’Doktor, bu sana şans getirecek,’ demişti.
O zamanlar çok umursamadım, kağıdı da ofisimde bir çekmeceye atmıştım. Dün akşam senden ayrıldıktan sonra kağıdı almaya gittim. Sonra da bu rüyayı gördüm."
Klein kağıttan turnayı eline alıp düşünceli bir şekilde başını salladı, "Doktor Aaron, görünüşe göre Will kasıtlı olarak sana kötü şans getirmemiş. Buna engel olmak için elinden geleni yapmış. İmparator Roselle tarafından icat edilen bu sembol iyi dilek sembolüdür; ayrıca, Will de bunun sana şans getireceğini söylemiş."
Aaron hafifçe başını salladı, "Origamiyi İmparator Roselle mi icat etmiş?"
Bilmiyorum, ama muhtemelen o etmiştir... Klein gülümsedi.
"Muhtemelen."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


383   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   385