Yukarı Çık




384   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   386 


           
Klein’ın açıklamaları Aaron’un içini rahatlatmıştı, şimdilik meseleyi askıya alıp bunun gibi başka rüya görüp görmeyeceğini gözlemlemek istiyordu.
Klein’a veda edip aracıyla yola koyuldu, o sırada, Klein’ın yüzündeki gülümsemenin yerini de ciddi bir ifade almıştı, kafasında bir şeyler var gibi görünüyordu.
Rüya yorumunda herhangi bir sorun yoktu. Siyah çan kulesi, duvarlar ve kapılarla engellenen yol ve dev gümüş yılan... Bütün bunlar Will’in bir tehdit altında olduğuna işaret ediyor, çocuğun korkularını ve çaresizliğini temsil ediyordu.
Ancak sorun şuydu ki, bu Doktor Aaron’un maneviyatının kendi başına aldığı bir vahiy olamazdı. Aksi halde Aaron uzun zaman önce, ya da kağıt turnayı bulduğunda böyle bir rüya görürdü. Will’in taburcu olmasından önce, Aaron’un bilinçaltı tuhaf gelişmelerin farkına vardığında da buna benzer bir şey meydana gelmeliydi.
Bu nedenle Klein, Aaron’a bu rüyayı gördüren şeyin kağıt turna olduğundan şüpheleniyordu!
Ruh Görüsü ile el işini dikkatle inceledi, ancak kağıtta herhangi bir maneviyat parıltısı yoktu. Bununla birlikte, Klein’ın içgüdüleri ona bu el işinde bir tuhaflık olduğunu söylüyordu.
Will isimli bu çocuk hiç de sıradan değil... Olayın en şaşırtıcı yanı tarot kartları değil, çocuğun ta kendisiymiş meğer... Dev gümüş yılan tehlikenin sembolü ve bu mesele kötü şansla alakalı. Merkür Yılanı’nı, Canavar yolunun Dizi 1’ini temsil ediyor olabilir mi? Klein düşüncelerinin akmasına izin verdi, ancak hiçbir şeyden emin olamıyordu.
Bu nedenle rüyayı tetikleyenin ne olduğu sorusuna yöneldi.
Klein’ın mistisizm alanındaki başarıları göz önünde bulundurulduğunda, bu o kadar da karmaşık ya da anlaşılması zor bir şey değildi. Hızlıca bir fikire varabilmişti.
    İlk yapılacak olan, olası hayalet etkilerinin üstünü çizmek, çünkü böyle bir durum olsa Aaron’un aura renklerinde siyahımsı yeşil bir renk görülürdü, oysa ben öyle bir şey görmedim.
Rüya sahibinin anormal görünmesine sebep olmaksızın zihnine bilgi aşılamanın iki temel yolu var. Bunlardan biri, Kaptan gibi bir Kabus’un Beyonder güçlerini kullanmak. Hedefe rehberlik yoluyla ulaşılır ancak bu yaklaşım bir suçluyu içermemelidir, aksi halde geride izler kalırdı. İkinci yöntem ise, daha gelişmiş ve ustacadır.
Rüya aleminde, astral izdüşümler ruh dünyasında seyahat eder ve kişinin normalde kasıtsız şekilde fark edeceği detaylar, dış uyarım etkisi altında sembolik bir vahye dönüşür. Ya da, dış kaynaklardan doğrudan kendileriyle ilgili bazı aydınlanmalar edinebilirler. Böylece Ruh Bedenleri psişeleri de haberdar olur ve bedenin sahibi uyku durumunda olduğundan bulgular rüya formunda ortaya çıkar.
Yani, ikinci yöntem bilgiyi ruh dünyasına aktarmak!
İlk olarak, büyülü bir yöntemle kişinin ihtiyaç duyacağı vahyi yarat ve sonra da hedefin astral izdüşümünün ruh dünyasında dolaşırken ilgili bilgiyi edinmesini bekle... Böylece hedef, karşı tarafın onun görmesini istediği sahneyi rüyasında görebilir ve yüzeysel herhangi bir belirti olmaz.
Bu benim henüz yapamadığım bir şey, Ruh Beden gri sisin üstünde olsa bile...
Klein bir an duraklayıp derin bir nefes aldıktan sonra yeniden düşüncelerine daldı.
Doktor Aaron’un bilinçaltına, kağıt turna aracılığıyla bir tohum ekilmişti ve Aaron kağıdı bulduğunda ilgili rüyayı görecekti.
Bunu doğrulamak oldukça kolay. Aaron üzerinde medyumluk yapabilirsem bunun izlerini bulabilirim... Ancak, Aaron üzerinde böyle bir şey yapmam arkadaşlık sınırlarını aşar mı? Yoksa Peder Utravsky’den Zihinsel Dehşet Mumu’nu mu almalıyım? Hayır, bu olamaz... Klein düşüncelerini toparlayıp plan yapmaya başladı.
Tehlike seviyesini görmek için gri sisin üstündeki dünyaya çıkana kadar beklemeye karar vermişti. Tehlike kabul edilebilir seviyedeyse, bu gece Aaron’un evine gizlice girip Rüya Tılsımı’nı kullanarak onu gözlemleyecek ve rüya aleminin yönlendirilmiş olup olmadığına bakacaktı.
Ancak, Klein’ın bulunduğu bu seviyede bunun izlerini bulmak kolay olmayacaktı. Kendisinin bile buna pek inancı yoktu.
Bu Klein’ın astral izdüşümünün, Aaron’un yanına oturup transa girerek onun astral izdüşümüyle aynı ruh dünyasında dolaşabileceği anlamına gelmiyordu. Bunun için çok daha fazlası gerekliydi.
Sırlar Kitabı’nda yazılanlara göre, ruh dünyasının varlığı oldukça büyülüydü. Gerçek dünyayla tamamen örtüştüğünden herkes her an ruh dünyasından vahiy alabilirdi. Ancak ruh dünyası yönleri, geçmişi, şimdiki zamanı ya da geleceği ayırt etmiyordu. Sanki sonsuz bilgi ve yanılsamalar manevi olarak toplanıp tuhaf bir denize dönüşüyor gibiydi. Bu, kişinin normal konseptlere ya da mantığa dayanarak hayal edeceği "dünyadan" farklıydı.
Bunun sonucunda da, kişinin ruh dünyasından aldığı vahiyler doğrudan cevaplar değil yalnızca çeşitli semboller olabilirdi. Ve tam da bu nedenle, her astral izdüşümün ruh dünyası deneyimi hem kendi fiziksel konumları ve zamanlarıyla bağlantılı olur, hem de bedenlerinin ve zihinlerinin mevcut durumuna dayanırdı. İlgili konumu göz ardı ederek, söz konusu kişi fiziksel olarak yanınızda olsa bile onların astral izdüşümünü ruh dünyasında bulmanız imkansızdı.
Astral izdüşümün ruh dünyasındaki hareketinin kısıtlı olmasının ve kimsenin derinliklere gitmeye cesaret edememesinin sebebi de buydu. Astral izdüşüm kaybolur, bedenine geri dönemezse sahibi bitkisel hayata girebilirdi.
Ruh dünyasını bir sıçrama tahtası olarak kullanmak daha da zordu. Kişi, yeterince dikkatli olmazsa yolunu kaybedip bir daha asla gerçek dünyaya dönemeyebilir, bu şekilde ölebilirdi.
Huh... Klein derince iç çekip başını iki yana salladı, şimdilik bu soruyu zihninin gerilerine itmeye karar vermişti.
Cep saatini çıkarıp zamanı kontrol etti. Uzun süredir düşündüğünü, kahvaltısının çoktan soğuduğunu fark edince de Mike’ın hala gelmemiş olmasının görevin yarına ertelendiği anlamına geldiğini anladı.
Böylece hemen kahvaltısını bitirip kehanet yapmak üzere gri sisin üstündeki dünyaya geçti. Kehanet sonucu en ufak bir tehlike belirtisi olmadığını göstermişti.
Böylece Klein kararlı bir şekilde ağır ceketini giyip işçi şapkasını takarak kelime bilgisi defterini de alıp Minsk Sokağı’ndaki evinden ayrıldı.
Doğu Bölgesi’nde röportaj yapmak için Mike’a eşlik etme planı iptal olmuştu, ancak hala Kohler’i bulup Liv’e kızını bulma sözü verdiğinden kimseye bahsetmemesini tembihlemesi gerekiyordu.
Liv’in ailesine ise durumu Kohler’in haber vermesini isteyecekti.
Bu nedenle Mike’ın görevi ertelemesi içini rahatlatmıştı, artık herhangi bir sıkıntı çıkmasından endişelenmiyordu.

Klein, çok geçmeden Doğu Bölgesi’ne ulaşıp temkinli, uyuşuk, açgözlü bakışlar eşliğinde Kohler’in mektubunda bahsettiği üçüncü kattaki odayı buldu.
Burada iki ranza, yerde de eski püskü nevresimler vardı. Mümkün olan her an çeşitli eşyalarla doldurulmuştu.
Klein, doğrudan en içteki ranzanın ilk katına bakarak seslendi, "Yaşlı Kohler."
Kohler hemen doğrulup gülümsedi, "Gerçekten de geldin. Dün mektubu gönderdikten sonra bugün beni bulmaya geleceğini tahmin ettim, bu nedenle rıhtıma gitmedim. Evde seni bekledim."
Eh, seni bulmak için neden doğrudan buraya geldiğime dair yalan uydurmama gerek yok o halde... "Kohler, şu anki gelirinle kesinlikle çok daha iyi bir yer kiralayabilirsin. Neden yalnızca yer yatağından ranzaya geçmekle kaldın?"
"Gelirimin çoğu senin için bilgi toplamamdan geliyor." Yaşlı Kohler acı acı güldü. "Artık genç değilim. Gelecek için, sağlığımı kaybedeceğim zamanlar için para biriktirmem gerekiyor."
Klein birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra cevap verdi, "Sigorta yaptırmayı falan düşünebilirsin. Sigorta şirketleri sana yaşlandığında karnını doyuracak ve uyuyacak bir odan olmasını sağlayacak kadar para verir."
Bu dünyadaki sigorta endüstrisi Dördüncü Çağ’da filizlenmişti. İmparator Roselle’in de çabalarıyla oldukça gelişmişti. Yangın, yaralanma, uzun vadeli bakıp gibi çeşit çeşit sigorta türleri vardı. Bunlar çoğunlukla zengin ve orta sınıftan olanlara yönelikti.
"Biliyorum. İşçi olduğum süreçte haftalık üç peni ödüyordum, ancak sonra gelirim kesildi..." Kohler duraklayıp iç çekti.
Şu anda en büyük sorunu, gelirinin sabit olmamasıydı, dedektiften aldığı paranın bir noktada kesileceğine inanıyor, endişeleniyordu.
Klein da bir bağlılık sözü veremiyordu. Birkaç saniye düşündükten sonra dışarıyı işaret ederek devam etti, "Hadi Liv’in evine gidip kızın kelime defterini verelim.
Ah, şaka gibi. Dünden önceki gün gönüllü çalışmaktan bahsediyordum ve Daisy’i bulmak için gönüllü oldum, ancak dün polis kızı evine göndermiş. Lütfen bunun sözünü bir daha açmayalım, kimsenin alay konusu olmak istemiyorum."
"Pekala." Yaşlı Kohler birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra devam etti, "Nezaketinizle kimse alay etmeyecektir aslında."
İkili, kirli sokaklardan geçerek kısa süre içinde Liv’in evine ulaştı. Klein, henüz kurtarılmış olan kızın yeniden ütü işinin başında olduğunu görünce çaresizce iç çekti. Hiçbir şey değişmemişti. Bu sahne karşısında ne söyleyeceğini bilemiyordu.
"Daisy. Kelime defterin..."
Daisy’nin gözleri parladı, ancak işinin başından ayrılamazdı. Bir süre daha işine devam ettikten sonra elindekini bırakıp kapının yanına giderek Klein’a içten bir şekilde teşekkür etti.
Bu sırada Liv ve Freja da işlerini bırakıp Klein’a teşekkür etmeye gelmişti, tabii Klein, Kohler’a söylediklerini onlarada tekrarladı.
Olumlu cevaplar aldıktan sonra da hazırladığı iki poundu çıkarıp Liv’e uzattı.
"Yarın bir muhabir gelip Daisy ile röportaj yapmak isteyecek. Önden ödeme gönderdi, ancak o buradayken ödemeden bahsetmeyin; aksi halde işler çok karmaşık bir hal alacak. Heh heh, belki de yarın daha fazlasını verir."
"Bu, hayır - o korkunç adamın kötülüklerini açıklamayı kendim istiyorum. Bunun için para almama gerek yok!" Daisy başını iki yana salladı.
Klein hafifçe güldü.
    "Bu bir kuraldır. Kuralları bozamayız, anlıyor musun?"
Sonra da başını Liv’e çevirdi, "Parayı alın.
İnancınız doğru. Daisy ve Freja daha fazla kelime öğrenmiş, daha bilgili olsalardı bu durumdan kaçabilirlerdi."
Klein bu noktada Liv’e ailesini Doğu Bölgesi sınırına taşımasını önerecekti. Ancak bir süre düşündükten sonra bu fikirden vazgeçti.
Ayrıca onlara daha fazla yardım etmek istiyordu, ancak kendisini durdurması gerekmişti.
Doğu Bölgesi’nde, binlerce, on binlerce, hatta milyonlarca aile bu durumdaydı. Varlıklı bir bankacı bile bu kadar insanı bu durumdan kurtaramazdı. Üstelik, yalnızca Doğu Bölgesi’nde bu kadar insan vardı... Backlund ve Loen Krallığı’ndakiler de işin içine girince...
"... Teşekkür ederim, lütfen muhabire de teşekkürümü iletin." Liv birkaç saniye düşündükten sonra minnettar bir şekilde parayı aldı.
Böylece Klein da daha fazla kalmadı, sanki bir şeylerden kaçıyormuşçasına hızlıca oradan uzaklaştı.
Kohler ile sokağa ulaştığında arkasını dönüp aniden iç çekti. "Hiçbir zaman bir kurtarıcı olmadı..."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


384   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   386