Pencerenin dışındaki kızıl ay bulutların arkasında kaldığından perdeden süzülen ay ışığı odanın içini zar zor aydınlatıyordu. Karanlık ve yoğunluk odanın ana temasıydı. Klein rüyadan çıkmıştı, ancak acelesi yoktu. Sakin bir şekilde, uyumakta olan Aaron’a bakarken rüyada gördüğü imgeleri analiz etmeye başladı. Will’in elinde Çarkıfelek kartı vardı. Ve böyle bir rüyada, görünen her şeyin bir şeyi sembolize etmesi gerekiyor. Bu, kişinin astral izdüşümünden gelen bir vahiydi... Yani Will’in meselesi kaderle alakalı. Dahası, o dev gümüş yılan da Merkür Yılanı’nı temsil ediyor olabilir. O çocuğun Yüksek Dizi bir Beyonderla bağlantısı olabilir, ya da tuhaf bir Mühürlü Eserle... Çocuğun içinde bulunduğu tehlike Merkür Yılanı’ndan mı kaynaklanıyor yoksa tuhaf Mühürlü Eser sebebiyle ortaya çıkan açgözlülüğün bir sonucu mu? Ancak Merkür Yılanı Dizi 1 seviyesinde. Bu, tanrıya yakın bir varlık. Yalnızca ismi bile yüce seviyesinin kanıtı. Will gibi bir çocuğa zarar vermek istese hiç zorlanmaz. Dizi numarası bilinmeyen o Amon... Yalnızca bir avatarla gri sisin üstündeki alanı bile istila edebilmişti. Bu mesele o kadar da basit değil gibi görünüyor. Bunun ardında dev bir sır olmalı. Bu noktada Klein çoktan tamamen geri çekilmeye karar vermişti. Meselenin oldukça tehlikeli olduğu gayet açıktı. Dahası, o tarot kartı mistik bir nesne olmayabilirdi. Özel olan Will’in kendisi olabilirdi. Evet, Aaron’un kabus görmesi dışında bir sorunu kalmamış. Benim bu işe karışmama hiç gerek yok. Bu meselenin üstüne gitmek intihar etmekten farksız... Hmm, evet, kalbimin sesini dinlemeliyim! Klein, siyah eldivenli eliyle şifonyerden destek alıp sessizce ayağa kalktı. Doktor Aaron’un gördüğü kabusun, astral izdüşümünün ruh dünyasında aldığı bir vahiyden kaynaklandığına tamamen ikna olmuştu. Ve bu vahiy kasıtlı olarak, üst düzey bir varlık tarafından sağlanmıştı. O kağıt turna da yalnızca onun yerini tespit etmek için gerekli olan bir araçtı. Sırlar Kitabı’ndaki bir bölüme göre, Klein da kağıt turnayı kullanarak Aaron’un astral izdüşümünü ruh dünyasında bulabilir ve vahyin kaynağını gözlemleyebilirdi, ancak meseleye daha fazla karışmamaya karar vermişti. Ayağa kalkıp Doktor Aaron’un deri cüzdanındaki kağıt turnayı çıkardı. Kağıdı bastonunu tuttuğu eline alıp derin bir nefes aldı. "Will Auceptin’in şu anki yeri." Kehanet ifadesini yedi kez tekrarladığında odanın içinde aniden soğuk bir rüzgar esti. Böylece Klein sol elini serbest bıraktı ve baston kağıt turna ile birlikte yatağa doğru düştü. "Orada..." Kaşları çatılan Klein birkaç adım atıp pozisyonunu değiştirdi. Kehaneti bir kez daha tekrarlayarak yeni bir geri dönüş almayı başardı. İki kehanet de çocuğun yerini Doktor Aaron’a doğru göstermişti! Will’in konumu Aaron’unkiyle örtüşüyor... Ne tuhaf... Klein şaşıp kalmıştı. Şu anda merakı inanılmaz bir boyuta ulaşmıştı. Bu meseleye bulaşmak istemese de, bu örtüşmeye sebep olanın ne olduğunu öğrenmek için can atıyordu. Hmm... kağıt turnayı gri sisin üstündeki dünyaya götürüp bir kehanet yapabilirim. Gri sisin engelleri ortadan kaldırmasıyla kehanetin doğru sonuç vereceğinden eminim. Doktor Aaron’un yatak odasında kendisine çağrıda bulunması uygun olmayacağından, Klein kağıt turnayı eve götürmeye karar verdi. Zaten bunun için önceden hazırlığını yapmıştı. Evden çıkmadan önce durumun ciddiyetinden emin değildi ve Will’i bulmayı, o tarot kartını elde etme şansı olup olmadığını görmeyi umuyordu. Bu nedenle, gerçeğinin yerine koymak için başka bir kağıt turna hazırlamıştı. Böylece her türlü kehaneti yapması daha da kolay olacaktı. Klein hemen hazırladığı kağıdı çıkardı. Kağıdı özellikle gri sisin üstündeki dünyada hazırlamıştı, Aaron, Will ile ilgili şeyleri Evernight Tanrıçası Kilisesi’ne vermeye karar verirse gri sisin engellemeleri sayesinde Klein’ın izi sürülemeyecekti. Resmin tamamı göz önüne alınırsa detaylar işleri çok daha kolaylaştırır... Klein kendinden memnun bir şekilde başını salladı. Sonra da başını eğip dikkatli bir şekilde iki kağıdı karşılaştırdı. Bu karşılaştırma moralini bozmuş gibiydi. El işi becerileri bir çocuğunkiyle bile kıyaslanamazdı... Aslında, sonuçta ikisi de birer kağıt turna, pek de bir fark yok. Yalnızca benimki biraz daha kaba. Aaron orijinal turnayı yeterince dikkatli incelemediyse değiştirildiğini anlamayacaktır... Klein sessizce bir bozukluk çıkarıp hızlı bir kehanet gerçekleştirdi. Herhangi bir sorun olmayacağını doğruladıktan sonra da gönül rahatlığıyla hazırladığı kağıdı Aaron’un cüzdanına koydu. Böylece vakit kaybetmeden Doktor Aaron’un evinden çıkıp sokağa ulaştı. Bastonunun yardımıyla eve dönmeyi başarmıştı. Banyo yaparken kendisine çağrıda bulunup kağıt turnayı ve Ana Anahtarı da gri sisin üstündeki dünyaya taşıdı. Sessiz, boş salondaki yerine yerleşip kağıt turnayı birkaç saniye boyunca inceledi, kağıtta herhangi bir tuhaflık yoktu. Böylece Klein hemen kağıt ve kalem alıp kehanet ifadesini yazdı: "Will Auceptin’in şu anki yeri." Bu kez rüya kehaneti kullanıyordu ve çok geçmeden, gri sisin üstündeki dünyada bir görüntü belirmişti. Bu, karanlık bir odaydı. Will, pencerenin kenarındaki masaya doğru eğilmiş, kapkara gözleriyle dışarıdaki manzarayı izliyordu. İki elinde de birer tarot destesi vardı, ellerinin yanlarında ise ahşap blok yığınları... Ahşap bloklar, başından kuyruğuna bağlanan halka şeklinde bir yılan gibi dizilmişti. Pencereden dışarısı ise kapkaranlıktı, hafifçe akan suyun sesi geliyordu. Ancak rüya çok geçmeden, aniden sona erdi. Klein gözlerini açıp parmaklarını uzun masanın kenarına vurmaya başladı, O kuyruğunu yiyen yılan gerçekten de Merkür Yılanı mı? Kaderi temsil eden Merkür Yılanı... Pencerenin dışından gelen su sesi dışında hiçbir ses yoktu. Bu, Will Auceptin’in Tussock Nehri yakınında olduğu anlamına mı geliyor? Daha önceki kehanetimde, Will’in yerinin Aaron’un yeriyle örtüşmesinin sebebi kaderin müdahalesi miydi? Gri sisin üstündeki kehanetten ancak bu dereceye kadar bilgi alabildiğini gören Klein’ın merakı biraz da olsa dinmişti. Durumu az çok yorumlamayı başarmıştı, kağıt turnayı ise yarın akşam yerine koymayı planlıyordu. Sonra da bir fırsatını bulup Aaron’un Evernight Tanrıçası Kilisesi’ne gidip durumu anlatması için onu ikna etmeye çalışacaktı. Bu tür meseleleri resmi ekiplere bırakmak en doğrusu olur... Böylece Klein rahatlamış bir şekilde gerçek dünyaya döndü. Sakince banyosunu yaptıktan sonra da doğrudan yatağa girdi. Bir süre sonra, aniden rüyada olduğunu fark etti. Oturma odasında Sırlar Kitabı’nı okuyordu. Bu... Bu çok aşina olduğum bir his... Klein başını çevirip kapıya doğru baktı. O sırada kapı gıcırdayarak açıldı ve gri ceketli biri içeri girdi. Adam otuzlu yaşlarında gibi görünüyordu, uzun, ince bir yüzü, geniş bir alnı ve koyu mavi gözleri vardı. Kaptan değil... Sessizce nefes veren Klein hemen başını çevirip Sırlar Kitabı’nı bir kadın dergisiyle değiştirdi. İçeri giren kişiye sakin bir şekilde selam verdikten sonra da dergisini okumaya devam etti. Gri ceketli adam şapkasını çıkarıp Klein’ın karşısına oturdu, "Aaron bu sabah seni ziyarete mi geldi?" Gerçekten de bir Gece Kuşu, bir Gece Kuşu... Klein heyecanını bastırmaya çalışarak gülümsedi, "Evet." Gece Kuşu’nun neden rüyasını istila ettiğini çoktan anlamıştı. Karşısındaki kişi muhtemelen Will Auceptin olayından sorumlu ekibin kaptanıydı, ancak henüz meseleyle ilgili bir ipucu bulamamışlardı. Bu nedenle, Doktor Aaron ve Dedektif Sherlock Moriarty’nin Will’in yerini aramasından dün gece ya da bu sabah haberdar olmuş olmalıydılar. Tabii bu sırada Aaron’un Minsk Sokağı’na gelip Sherlock Moriarty’i ziyaret ettiğini de öğrenmişlerdi. Profesyonellik açısından, kişilerin rüyasına gece girmek gayet doğaldı. Doktor Aaron’a gelince, onun durumu oldukça hassas olduğundan rüyasından herhangi bir ipucu elde edilemeyebilirdi, bu nedenle dedektifin ilk hedef olması gayet mantıklıydı. "Neyle karşılaşmış?" diye sordu Gece Kuşu kaptanı sakin bir tonda. Klein’ın yalan söylemek için bir sebebi yoktu, "Bir kabus görmüş..." Klein, Aaron’un rüyasını olduğu gibi anlattı. Sonunda da ekledi, "Bu kabustan önce, çocuğu bulmak için Will’in ailesinin adresine gitmişti, hem çocuğun sağlık durumunu öğrenmek istiyor, hem de kendi şanssızlığıyla ilgili soru işaretlerine yanıt bulmaya çalışıyordu. Ne yazık ki aile taşınmış. Ancak Aaron, çocuğun ona verdiği kağıt turnayı hatırlamış, çocuk kağıdı verirken ona şans dilemiş. Belki de bu iki olayın etkisiyle öyle bir kabus görmüştür." Gri ceketli adam cevaptan memnun kalmış gibi görünüyordu. "Kağıt turna?" "Evet. Klein hafifçe başını salladı. "Çocuk taburcu olmadan önce turnayı ona vermiş, Aaron da ofisinde bir çekmeceye atıp unutmuş. Ancak dün gece hatırlamış." "Anlıyorum. Açıklaman için teşekkürler." Gece Kuşları ekip kaptanı ayağa kalkıp elini göğsüne götürerek kibar bir şekilde eğildi. O anda, aniden rüya aleminde bir dalgalanma oldu ve kaptan odadan kayboldu. Klein da çoktan ekibin bir sonraki adımını düşünmeye başlamıştı. Gece Kuşları bu gece Aaron’a gidip rüyasına girerek kağıt turnayı ondan alabilir. Ancak, bu bir sorunu ortaya çıkarıyor. Aaron’daki kağıt Klein’ın yaptığı sahte kağıt, gerçeği ise gri sisin üstündeki dünyada. Unut gitsin. Hangi kağıdı kullanırlarsa kullansınlar net bir cevap alamayacaklar zaten. Gerçeğini yerine koyup koymamam bir fark yaratmayacak... Klein hafifçe başını salladı. Sonra da düşüncelerini toparlayıp önüne döndü. Uzunca bir süre boş boş bakmaya devam etti. Bir süre sonra dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı. Ne kadar nostaljik...
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.