Yukarı Çık




387   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   389 


           
Pazar sabahı, Klein kahvaltısını bitirdikten kısa bir süre sonra, tam da beklediği gibi kapı çaldı.
Ancak şaşırtıcı bir şekilde, gelen yalnızca Muhabir Mike Joseph değildi. Yanında Doktor Aaron da vardı.
"Sherlock, dün gece yine aynı kabusu gördüm. Bunun normal olduğunu hiç düşünmüyorum." Aaron, Mike’ın varlığına aldırmadan oturma odasına girer girmez konuyu açmıştı.
Sonra da Klein’ın cevabını beklemeden cüzdanına uzanıp kağıt turnayı çıkardı.
"Sence sorun bundan kaynaklanıyor olabilir mi?
Bu kağıdı bulduğumdan ve yanımda taşımaya başladığımdan beri kabus görüyorum."
Klein kayıtsız bir şekilde kağıda bakarken aniden donup kaldı. Palyaço yetenekleri sebebiyle kaslarını son derece iyi kontrol edebiliyor olmasa, doktor da muhabir de yüzündeki belirsiz gülümsemeyi fark edebilirdi. Evet, gülümsemeyi.
Bu... Bu kağıt turna benim yaptığımdan bile daha çirkin... Klein’ın aklına gelen ilk düşünce buydu.
Eliyle yüzünü kapatıp iç çekmemek için kendisini zor tutuyordu.
    El işi becerisine sahip olmamak Gece Kuşları’nın geleneği olabilir mi?
Karşısındaki kağıt turnanın kendi hazırladığı turna olmadığına şüphe yoktu. Gece Kuşları, Klein’dan gerekli bilgiyi aldıktan sonra gidip Aaron’un evine sızmış ve kağıdı değiştirmiş olmalıydı.
Tabii doktorun cüzdanında buldukları kağıdın sahte olmasını beklemiyorlardı...
İnanılmaz derecede keyifli hissediyorum... Klein başını kaldırıp Aaron’a baktı, "Belki de. Katedrale bir kez daha gidip geçen sefer görüştüğün piskoposla konuşmanı öneririm. Takip ettiğimiz tanrıların daima bize göz kulak olduğuna inanmamız gerek."
Konuşurken elini göğsüne götürüp Kutsal Amblem sembolü de çizmişti.
Dün gece, Gece Kuşu kaptanı gittikten sonra Klein de gri sisin üstündeki dünyaya geçip koyduğu sahte kağıt turnanın tehlike doğurup doğurmayacağına dair bir kehanet gerçekleştirmişti. Sonucunda da bunda herhangi bir tehlike olmadığı yanıtını almıştı. Bu nedenle, eski iş arkadaşlarına takılmak için şu anda böyle bir öneri yapabilirdi.
Çok da iyi bir şekilde katlamadıkları kağıt turnanın kendilerine döndüğünü görünce yüzlerinin alacağı şekli görmek isterdim... Doktora tüm ciddiyetiyle son önerisini de yapmış olan Klein gülümseyerek muhabire döndü, "Mike, doğrusunu söylemek gerekirse Aaron’a gidip bir psikiyatriste görünmesini söylemek istiyorum, ancak inanç kesinlikle ruhunu rahatlatabilir."
"Hiç de dürüst olmuyorsun aslında." Mike güldü. "Pekala, hadi gidelim."
Böylece Klein ve Mike, kurtarılan kızlarla röportaj yapmak için Doğu Bölgesi’ne doğru yola koyuldu.
Röportaj ücreti olarak bir pound belirlendiğinden, kimse teklifi reddetmemişti.
Bu soruşturmada, ana odak Capim’in günahlarıydı. Kızların şu anki durumu ise başka bir odak noktasıydı. Capim meselesi insanları öfkelendiriyor, kızların durumu ise yüreklerinde ağır bir his bırakıyordu.
Daisy, eve gelir gelmez işinin başına geçebilecek kadar şanslıydı. Kurtarılan kızların üçte birden azı da onun gibiydi, bir kısmının da evde birikimleri vardı ve uygun bir iş aramak zorunda kalmadan önce travmalarının iyileşmesini bekleyebilecek durumdalardı.
Geri kalan kızların ise hayatta kalmak için sıkı çalışmaya devam etmesi gerekiyordu. Ve tekstil işçilerinin karşı karşıya olduğu işsizlik sorunu sebebiyle, çoğu düşük ücretli geçici işlere girmek zorunda kalmıştı. Ailesi ya da kardeşleri henüz işlerini kaybetmemiş olanların durumları iyiydi; en azından birbirlerine yardım ederek az çok karınlarını doyurabiliyorlardı. Daha az iyimser durumda olan ailelerin kızları seks işçiliğine yönelmişti, sanki kurtarılmaları hiçbir şey ifade etmemişti. Bedenlerine ihanet etmelerinin tek sebebi biraz olsun karınlarını doyurabilmekti.
Bu da Mike’ın tıpkı geçen seferki gibi sessizleşmesine sebep olmuş, adam ancak bölgeden ayrıldıktan sonra biraz olsun kendine gelebilmişti.
"Sherlock, hepsi senin sayende. Aksi halde bugün o çete bana kesinlikle şantaj yapardı."
"Beni bu yüzden tutmadın mı zaten?" Klein nazik bir şekilde gülümsedi.
Kohler ve Liv’in ailesi de Klein’ın Daisy’i aramaya gönüllü olduğundan bahsetmemişti. Özellikle, muhabir Daisy’e özel birini tanıyıp tanımadığını sorduğunda kız akıllıca cevap vermişti, "Bay Muhabir ve Bay Dedektif."
Mike hafifçe başını sallayıp uzunca bir süre sessiz kaldı.
Ancak tam aracına binecekken aniden durup derince iç çekti.
"Bu raporda, hükümete bir çağrıda bulunarak Capim’in mülkünü, yıllık geliri kurtarılan kızlara ve Capim tarafından zarar gören diğerlerine yardım etmek için kullanılacak bir burs fonu oluşturmalarını sağlamak isiyorum.
Capim’in kasası Kahraman Haydut tarafından çoktan soyulmuş olsa da, en büyük varlığı sahip olduğu mülktü. Bunların hepsini yasa dışı yollarla elde etmiş olmalı."
Klein dikkatli bir şekilde dinledikten sonra içten bir tonda cevap verdi, "Tanıştığım en iyi muhabirsin."
"Benim gibi pek çok muhabir var. Dünya idealistlerle dolu." Mike iç çekti.
Sonra da Klein’a söz verdiği on poundu ödeyip şapkasını çıkararak onu selamladı.
Klein da karşıya geçip toplu taşıta binmeye hazırlanıyordu ki Mike’ın aniden aracın camını açıp gülümsediğini gördü, "Sherlock, tanıdığın tek muhabir ben değilim, değil mi?"
Klein ilk şaşkınlığını attıktan sonra gülümsedi.
"Sanırım."

Gümüş Şehir.
Derrick Berg, kapana kısılmış bir hayvan gibi gergin bir şekilde odanın içinde dolaşıyordu.
Şef’in raporuna çok önem vermediğini hissetmişti. Gerçek Yaratıcı’nın etkisinde kalmış keşif ekibi üyelerinin bu şehre yıkıcı zararlar vermesinden endişe ediyordu.
Böyle bir durumda, Düşmüş Yaratıcı ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olan Tarot Kulübü üyelerinden tavsiye almaya çok ihtiyacı vardı.
Ekibe katıldığından beri en sabırsızlıkla beklediği tarot toplantısı buydu.
Biraz daha bekle, yalnızca biraz daha bekle. Bay Aptal beni çağırmazsa, doğrudan ona dua ederim... Derrick kendisini sakinleştirmek için elinden geleni yapsa da adımları hiç yavaşlamıyordu.
O anda aniden gözlerinin önüne sınırsız gri sis girdi, "Toplantıya hazırlan."
Sonunda rahat bir oh çeken Derrick, yatağının kenarına oturup beklemeye başladı.
Sessizce bin kalp atışı saydıktan sonra da koyu kırmızı hayali ışığın kendisini yuttuğunu gördü.
Şu anda, Derrick’in odası anormal derecede sessizdi. Pencerenin dışında, gökyüzünde zaman zaman yıldırımlar çakıyordu.
O anda, aniden Derrick’in yatağının köşesinde, insan şeklinde siyah bir figür belirdi!
Hızla boyu uzayan figür, sessizce Derrick’e bakıyordu.
Yaklaşık bir dakika boyunca dikkatli bir şekilde onu gözlemledikten sonra yavaşça geri çekildi.
Köşeye saklandığında gölgesi olduğu gibi kalmıştı.

Derrick’in ayağının altındaki sonsuz gri sis her zamanki gibiydi. Önündeki bronz masa da yeşil pasla kaplıydı ancak çürümüş gibi görünmüyordu. Derrick’in gördüğü ilk şey, karşısındaki Bayan Adalet ve Bayan Sihirbaz olmuştu. Aşina olduğu neşeli ses çok geçmeden duyuldu.
"İyi günler Bay Aptal."

 
Gri sis tabakasının ardındaki Klein hafifçe başını salladı. Bayan Adalet ve diğerlerini selamlıyor gibi görünse de aslında Dünya’yı kontrol etmekle meşguldü.
Dün Mike ile işi bittikten sonra çoktan akşam yemeği vakti gelmişti. Bu nedenle o da Feynapotter mutfağı servis eden bir restorana gidip yemeğini orada yemişti.
Karnını doyurduktan sonra da eve dönüp dinlenmişti. Bu süreçte Sırlar Kitabı’yla bile ilgilenmemişti. Böylece ne zaman Doğu Bölgesi’ne gitse kendisini esir alan ağır duyguları biraz da olsa hafifletebilmişti.
Bugün de, vakit hızla akıp geçmiş ve Tarot Kulübü toplantısı vakti gelmşti.
Audrey merakını ve heyecanını kontrol altına almayı başarmıştı, Capim olayının ardındaki gerçeği sormak için acele etmiyordu.
Bay Aptal cevap vermeyebilir, ancak sormazsam cevap vermek isteyip istemediğini nereden bileceğim ki? Eh, umarım eşit değerde bir talebi vardır, ben de talebini yerine getirmek için elimden geleni yaparım... Audrey bakışlarını diğerleri üzerinde gezdirip herkesin durumu hakkında değerlendirmeler yapmaya başladı.
Bir Telepatist olarak, bir tuhaflık olduğunu anlaması uzun sürmemişti.
Eh, Güneş son derece gergin görünüyor. Geçen sefer bahsettiği keşif ekibi kaptanına bir şey mi oldu acaba? Amon’la karşılaşmış olabilir mi?
Ayrıca, Fors da bir şeyler sormak istiyormuş gibi görünüyor... Gazeteleri görmüş ve Capim’in ölümünden Tarot Kulübü’nün sorumlu olabileceğini tahmin etmiş olmalı. Ancak İmparator kartının kimi temsil ettiğini merak ediyor... Bay Aptal’a olan hayranlığı artmış gibi sanki... Ne oldu acaba?
    Bay Asılan Adam oldukça iyi bir ruh halinde gibi görünüyor. İksirini tamamen sindirmiş... Bir şeyler bekliyor gibi...
Bay Dünya da her zamanki kadar kasvetli ve ketum, düşüncelerini okumak zor. Bu adam gerçekten de Seyirci yolunun düşmanı olan bir yolu takip ediyor olmalı...
Bu sırada Derrick, gerginliğini gizlemeye bile çalışmıyordu, ancak doğrudan konuya girmeye de istekli değildi.
Toplantının ilk aşamasının Bay Aptal’a ait olduğunu iyi biliyordu.
Acele etmeye gerek yok. Toplantı zaten başladı... Bay Aptal iyi bir ruh hali içindeyse bazı soruları cevaplayabilir... Derrick sakince kendisini teselli etti.
Bu sırada Alger başını kaldırıp mütevazi bir tavırla söze girdi, "Saygı değer Bay Aptal, Roselle’in günlüğünden üç yeni sayfa buldum."
Günlük mü? Roselle’in günlüğü? Fors hemen kulak kabarttı.
Klein gülümseyerek Alger’a döndü, "Karşılığında ne istiyorsun?"
Alger, Bay Aptal’ın elinin yanında duran karta bakıyordu, "Yanınızdaki o kartın ne olduğunu öğrenmek istiyorum."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


387   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   389