Fors, gerçek dünyaya döner dönmez masasının başına geçip uzunca bir süre Abraham ailesini düşündü. Sahip olduğu mistisizm kitaplarında geçen birkaç kelime hakkında yepyeni bir anlayış kazanmıştı. Demek öyle... Bayan Aulisa’nın, kocasının ve kendisinin ölümünü Bay Lawrence’a haber vermek istememesinin sebebi bu olmalı... Şimdi düşününce, Abraham ailesi gerçekten de acıklı bir halde... Sonunda düşüncelerini toparlayan Fors, hemen Ruh Dünyası’ndan Manzaralar kitabını çıkarıp birinci ve ikinci kısımların birer kopyasını hazırlamaya koyuldu. Bunun için, trans durumuna girmiş ve nefes alıp verişini düzelterek optimal durumuna gelmişti. Aksi halde, kitabın içeriklerini kopyalamak ona mani ve kafa karışıklığı getirirdi. Kelimeler maneviyata sahip değil, ancak o gülünç sahneleri tasvir eden cümleler duygularımı etkileme gücüne sahip gibi görünüyor... Her beş dakikada bir mola vermem gerekiyor. Bunun yüzünden kontrolü kaybetmek istemiyorum... Fors, iç cebinden bir saat çıkarıp masanın üstüne yerleştirdi. … Gümüş Şehir’deki Berg evinde. Derrick uyandığında, dışarıdaki her şeyi aydınlatan yıldırımları gördü. Etrafına dikkatle bakındı, ancak izlendiği hissine kapılmamıştı. Ancak Asılan Adam’ın önceki olayları tahmin etmesi ve kendinden çok emin olması Derrick’i onun varsayımlarının doğru olduğuna ve şu anda kendisini gözlemleyen bir ya da daha fazla Beyonder olabileceğine ikna etmişti. Ayrıca, Bay Aptal da inkar etmedi... Derrick, normalde yaptığı gibi yatağından kalkıp gerindi. Bu süre zarfında, Asılan Adam’ın analiz ve tavsiyeleri hızla zihninde canlanmıştı. "Şimdiye kadar kimse seni bulmaya gelmedi, seni zindanlara atmaya çalışmadılar. Bu, Şef’in ve konsey üyelerinin hala gözlem aşamasında olduğunu gösteriyor. İki bin yıldan uzun süredir karşılaştıkları ilk insan olan Amon aracılığıyla tüm Gümüş Şehir’i terk edilmiş topraklardan tahliye etmenin yolunu bulmaya çalışıyor olmalılar. Bu durumda, sıra dışı herhangi bir şey yapmazsan, Amon’un bir tuhaflık hissetmemesi için kesinlikle sana dokunmazlar. Bu nedenle çok yakından gözlem yapamazlar; en azından sen uyanıkken. Bu nedenle, o Zaman Solucanı’nı tükürdüğünü muhtemelen görmemişlerdir. Verdikleri tepkiler de bunu dolaylı olarak kanıtlıyor. Benzer şekilde, yalnızca ne tür bir ritüel gerçekleştirdiğini gözlemleyebilmiş olmalılar, ancak kime dua ettiğini muhtemelen anlamamışlardır. Ben olsam, muhakkak bunun Amon’la ilgili olduğunu düşünürdüm. Bütün bu sebeplere dayanarak, ihsan ritüelini korkmadan gerçekleştirebilirsin. Bütün bunların ardından da suçu Amon’a atabilirsin. Tabii yeterince dikkatliymişsin gibi davranman gerekiyor. Her şey bittiğinde bir Ruh Analisti’nin ve diğer yolları takip eden başka Beyonderların değerlendirmesinden geçmeye hazır olman gerekiyor. Bu konuda Bay Aptal’dan yardım alabilirsin..." Derrick, Asılan Adam’ın önerilerini takip ederek iki kez masanın etrafından dolaşıp dikkatli bir şekilde pencereyi kapattı, sonra da bir mum yakıp hemen ihsan ritüeline başladı. … Gri sisin üstündeki yüce, antik sarayda. Klein, boş boş kubbeyi destekleyen taş sütunlara bakıyor, bu sırada da binanın bir Atina tapınağını andırdığını düşünüyordu. Bu benzetmeyi yapmamın sebebi kendi bilinçaltım olabilir mi? O anda, Güneş’i temsil eden kızıl yıldızdan ışık yayılmaya başladı, dalgalar hızla yayılarak hayali ve gizemli bir kapı meydana getirdi. Gri sisin üstünde, az miktarda güç toplanmış ve su gibi akmaya başlamıştı. Duaları duyan Klein başını eğip önünde duran Kara Göz’e baktı. Umarım Küçük Güneş bunu kaybetmez. Aksi halde Bay Dünya görkemli bir şekilde feda edilecek... Bir Çevikyazı Ustası olmayan Klein, sahte hesabı olan Dünya’yı bu Kara Göz sayesinde kontrol edebiliyordu, bu nesne onun gerçekten et ve kandan yapılmış gibi olmasını sağlıyordu. Bu nedenle o kaybolursa, ’büyüsünün’ açığa çıkmaması için Dünya’yı öldürmesi gerekecekti. Klein başını iki yana sallayıp maneviyatını o hayali kapıya doğru yaydı, böylece iletim kanalı kısa süre içinde dengelendi. Kısa süre sonra, Kara Göz’ü demir bir kutuya koyup gizemli kapının aralığından fırlattı. "İçindeki nesneye dokunma." Bütün bunlar bittikten sonra da gerçek dünyaya geçmek için hazırlanmaya başladı, Güneş’in hemen harekete geçemeyeceğini biliyordu, Bayan Sihirbaz’ın ise kitabın iki bölümünü kopyalamayı ne zaman bitireceği belli değildi. Bu nedenle Klein hemen maneviyatını serbest bırakıp gerçek dünyaya döndü. … Gümüş Şehir’deki Berg evinde. Derrick, sunaktaki demir kutuyu gördüğü anda Bay Aptal’ın aşina olduğu sesini duydu: "İçindeki nesneye dokunma." Dokunma... Bay Aptal ve Bay Dünya’ya teşekkür ettikten sonra ihsan ritüelini sonlandıran Derrick son derece dikkatli bir şekilde kutuyu açıp içindekini incelemeye başladı. Bu, göz bebeği olmayan, tamamen simsiyah bir gözdü. Yalnızca ona bakmak bile insanın zihnini kaosa sürüklüyordu. Derrick’in kulaklarında hafif, belirsiz, çılgınca sesler çınlamaya başlamıştı. Vücudundan ani bir ürperti geçen Derrick hemen kutunun kapağını kapatıp gümüş hançerini alarak demir kutuyu maneviyat duvarıyla sardı. Sonra da kutuyu gizli bir cebine yerleştirip Kasırga Baltası’nı da alarak eğitim alanına gitmek üzere evinden çıktı. Keşif ekibi üyeleri hala karantina altındaydı. Ancak Derrick’in bugün harekete geçmek gibi bir planı yoktu. Bay Asılan Adam’ın talimatlarını takip edecek ve bir süre sabırla durumu gözlemleyecekti. Tabii önüne aniden fırsat çıkarsa kararlı olması gerekiyordu. Eğitim alanına girdiğinde, keşif ekibinin bulunduğu alanın etrafında dolaşmaya başladı. Herkes iki ya da üç kişilik gruplar halinde toplanmış bir şeyler fısıldaşıyordu, ancak birinin kendilerini izlediğini fark ettiklerinde hemen konuşmayı kesiyorlardı. Zaman zaman, karanlıktan henüz çıkmış zombiler gibi birkaç adım atıyorlardı. Şu anda maneviyat duvarını kaldırıp Bay Dünya’nın verdiği nesneyi sezmelerine izin versem ne yaparlardı acaba? Aynı anda başlarını çevirip bana bakarlar mıydı? Derrick, bu sahneyi zihninde canlandırdığında inanılmaz bir korku hissetti. Derin bir nefes alıp paniklememesi, sakin kalması gerektiğini kendisine bir kez daha hatırlattı. … Gümüş Şehir’deki kulenin tepesinde, Şef’e ait olan odada. Gözleri kapalı bir şekilde zihnini dinlendiren İblis Avcısı Colin, başını kaldırıp karanlık bir köşeye doğru baktı. O anda, zeminden insansı bir figür çıkıp öne doğru eğildi. Sesi, metal sürtünme sesi gibi geliyordu, "Ekselansları, Derrick Berg bir ritüel daha düzenledi. Gözlemlerime göre büyük ihtimalle bir ihsan talebi ritüeliydi. Bizim kurban ritüellerimize çok benziyor, ancak farklı bir yönü de var, ritüel cevap buldu ve Derrick’e demir bir kutu ihsan edildi. İçinde ne olduğunu tam olarak göremedim ancak bana oldukça şeytani ve tehlikeli bir his verdi. Ekselansları, bu eylemlerin o gizemli kişi tarafından yönlendirildiğine eminim. Hemen harekete geçmeli ve bu olayın devam etmesine izin vermemeliyiz! Aksi halde Derrick Berg şeytani bir varlığı ya da benzer bir şeyi çağıracak ve tüm Gümüş Şehir’in yok olmasına neden olacak!" Colin’in yüzünde alışılmadık derecede kasvetli bir ifade belirmişti. Yavaşça ayağa kalkıp volta atmaya başladı, "Biraz daha bekleyelim. Adının Amon olduğunu söyleyen o gizemli kişinin amacını hala çözebilmiş değiliz. Gümüş Şehir’i keşfettiğinde neden yalnızca bir avatar gönderdiğini ya da 42 yıl boyunca neden sabırla zindanda beklediğini bilmiyoruz. Amacı yalnızca bizi yok etmek olsa bu kadar anlaşılmaz eylemlere kalkışmazdı. Yalnızca biraz daha bekle. Bu bizim gizli umudumuz olabilir, felaket vakti geldiğinde hayatta kalmamızı sağlayacak olan umut!" Tam o anda, pencerenin dışında çakan dev şimşek karanlık gökyüzünü aydınlattı. … Akşam vakti yaklaşırken Bayan Sihirbaz’ın dualarını duyan Klein hemen gri sisin üstüne geçip kitabın kopyalanan iki bölümünü aldı. Aptal’a ait olan onur koltuğunda oturmaya devam ederken içeriği hızla okumaya başladı. Ancak okudukları onu şaşkına çevirmiş, hatta irite etmişti. Neler oluyor? Bu kelimelerin maneviyat içermediği aşikar, kağıt da son derece sıradan. Bu bir Mühürlü Eser olamaz, o halde zihin durumumu nasıl etkiliyor? Dahası, gri sisin üstündeyim, bu alan bir gerçek tanrının etkilerini bile geçirmiyor... İstemsizce kaşları çatılan Klein arkasına yaslanıp Sırlar Kitabı’nda kaydedilmiş olan benzer bir olayı düşünmeye başladı. Kısa süre sonra, bu olayın sebebine dair tahminler yürütmeye başlamıştı. Bazı varlıklar detaylı bir şekilde, yazıyla bile olsa tasvir edildiğinde, okuyucunun düşüncelerini ve ruhunu etki altına alabilirlerdi! Bunların arasından en korkunç olanı, gerçek tanrılarla ilgili olan kayıtlardı. Bir tanrıyı detaylı bir şekilde tasvir eden kitap, her okuyanın çılgına dönmesine sebep olabilir, onların ideolojilerini çarpıtabilirdi. Beyonderları ise kontrol kaybına sürükleyebilirdi! Ruh Dünyası’ndan Manzaralar, Abraham ailesine mensup olan biri tarafından yazılmıştı. Kitabı yazan kişi, ruh dünyasında seyahat ederken karşılaştığı tüm tuhaf ve muhteşem şeyleri yazıya dökmüştü. İlk bölümde, ruh dünyasındaki ışıkları tasvir ediyordu. Farklı renklerden yedi saf ışık demetinin, farklı alanlara ait sınırsız bilgiyi içerdiğini ve gezginler ruh dünyasının neresinde olursa olsun onları görebileceklerine inanıyordu. Daha da şaşırtıcı olan, bu yedi ışının canlı olmasıydı! Bu ışınlar, orada dolaşan Ruh Bedenler gibiydi! Mistisizm alanında, gizli eylem ritüellerinin çoğu aslında yedi saf ışığı hedef alıyordu ve onların gizli bağlantıları aracılığıyla kişi belirli bir miktar bilgi edinebiliyordu. Bu nedenle, pek çok mistisizm uzmanı bu yedi saf ışığa ’usta’ ya da ’öğretmen’ diyordu. Yedi saf ışık da bundan çok memnundu. Hatta ruh dünyasından birkaç yaratığı yanlarına çekerek insanlara rehberlik edecek bir gizli örgüt oluşturmuşlardı - Saf Işık Kardeşliği! İkinci bölümde ise, ’Sarı Işık,’ Venithan ile karşılaşmaya yer verilmişti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.