Yukarı Çık




401   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   403 


           
Batı Bölgesi, Carlpensa Oteli.
Fors, Lawrence’a odasına kadar eşlik edip yatağa uzanmasına yardım etti.
Otel oldukça lükstü, lavabo dışında her yer grimsi sarı, kalın ve yumuşak halılarla kaplıydı. Duvarlara ise ünlü yağlı boya tabloların taklitleri asılmıştı.
Nefes nefese kalmış olan Lawrence başını kaldırıp Fors’a baktı, "Teşekkür ederim Bayan Wall, size eğilerek teşekkür edemediğim için bu ölüm döşeğindeki adamı bağışlayın lütfen."
"Hayır, Bay Lawrence, sorununuz hafifledi. Eski bir doktor olarak önünüzde uzun bir ömür olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Biraz dinlenin, sonra bir kliniğe ya da hastaneye gidelim," dedi Fors içten bir tavırla.
Lawrence gülümsedi. "Fiziksel durumumu çok iyi biliyorum. Beni teselli etmene gerek yok. Ayrıca, ben de amatör bir astroloğum. Backlund’daki bu otelde öleceğime dair bir önsezi almıştım."
Yüzeysel bir yanıltma dışında, adamın söylediği her şey doğruydu. Çoktan seksen yaşına merdiven dayamıştı ve artık o sağlam, genç halinden eser yoktu. Bünyesini ayakta tutan Dizi iksirleri olmasa, uzun zaman önce bir mezarlığa gömülmüş olurdu.
Aslında Lawrence bir on yıl daha yaşayabileceğini sanmıştı, ancak eski Gezgin Botis’in sebep olduğu bir isyanla karşılaşacağını nereden bilebilirdi ki... Aurora Düzeni’nin elinde ciddi şekilde yaralanmıştı ve ailesinin pek çok üyesi de o felakette ölmüştü.
Bu onun için büyük bir darbe olmuştu, neredeyse toparlayamayacak hale gelmişti. Kardeşini ve torunlarını aramak için Backlund’a gelişi de yalnızca daha fazla ölüm haberi almasıyla ve bir kez daha kötü bir ruh haline girmesiyle sonuçlanmıştı.
    Bütün bunların etkisiyle iyice kötüleşen Lawrence, yaşamının sona ermek üzere olduğunu net bir şekilde hissediyordu.
Bunu fark ettiğinde de Laubero ve Aulisa’nın mezarlarına dönüp çiçek bırakmak istemişti. Sonra da hemen dönecek ve ölümünden önce yapması gereken şeyleri halletmek için Kıdemli Konseyi’nin diğer üyeleriyle buluşacaktı, ancak yaşlı bir adam olduğundan durumu kontrolünde değildi.
Lawrence, Fors’un cevap vermesini beklemeden elini iç cebine uzatıp avuç büyüklüğünde bir defter çıkardı.
Defterin sert kapağı bronz yeşildi ve son derece eskiden kalmaymış gibi bir his veriyordu.
Üzerinde, Feysac dilinde birkaç kelime yazıyordu: "Geldim, gördüm, kaydettim."
Lawrence defteri yorganın üstüne, göğsüne doğru koyup derin bir nefes aldı.
"Bayan... Wall, burada ölürsem, bunu Pritz Limanı’na ulaştırır mısınız?"
"Bay Lawrence, iyi olacaksınız," dedi Fors bir kez daha.
O sırada bakışları, çok da kalın olmadığını fark ettiği deftere kaymıştı. İçinde toplam üç çeşit kağıt vardı, bunlardan biri de oldukça az sayfası olan sarı parşömendi. Diğeri ise sarımsı kahverengi keçi derisiydi ve öncekilerden biraz daha fazla sayfası vardı. Son tür ise yaygın olarak görülen sıradan beyaz kağıttı.
Lawrence güçlükle konuşmaya devam etti, "Demek istediğim... Bayan... Wall, yardım edecek misiniz?"
"Pritz Limanı çok uzak değil. Eğer mesele acele ise yarım günde buharlı lokomotifle hemen ulaştırabilirim." Dedi Fors başını sallayarak.
Bunu duyan Lawrence rahat bir oh çekmişti.
"Ben öldükten sonra, on dakika kadar bekle. Bedenimde ortaya çıkacak olan parlak nesneyi alıp bu defterle birlikte Pritz Limanı’nın Balıkçılar Birliği’ndeki Dorian Gray’e yolla. Cüzdanımdaki 42 pound nakit de minnetimin göstergesi olarak senindir. Üzerimdeki kıyafetlere gelince, benimle birlikte kül olsunlar."
"Hayır, bana herhangi bir şey vermenize gerek yok. Hayır, iyi olacaksınız Bay Lawrence," dedi Fors ciddi bir tavırla.
Ancak Lawrence onu duymamış gibiydi, kendi kendine mırıldanmaya devam ediyordu, "Belki Dorian da sana ekstra bir ödül verir, ancak bu sana bağlı... Sana inanıyorum. Aulisa ile olanlardan, senin iyi bir kız olduğunu çıkarıyorum...
Bayan Wall, birinci kata gidip bana biraz su getirebilir misiniz? Garsonun ne zaman geleceğini bilemiyorum."
"Tabii." Fors hemen sürahiyi alıp odadan çıktı.
Ancak birkaç adım attıktan sonra bir tuhaflık olduğu hissine kapıldı. Elindeki sürahi oldukça ağırdı, içinde yeterince su var gibiydi.
Fors tam geri dönüp Bay Lawrence’a ne olduğunu soracaktı ki aniden maneviyatının kuvvetli bir şekilde dalgalandığını hissetti.
Bu... Donup kalmıştı, Bay Lawrence’ın ne yapmaya çalıştığını anlamış gibiydi.
Ölüm yaklaşırken vücudunda bir sorun olduğunu net bir şekilde hissetti. Kontrolü kaybetmekten, canavara dönüşmekten korkuyor.
Bir canavar olarak değil, insan olarak ölmek istiyor, bu yüzden de kendi hayatına son verecek.
Sorumluluk bilinci olan bir Beyonder...
Tabii çoktan canavara dönüştüyse tüm planları boşa çıkacak...
Bu düşünce Fors’u oldukça üzmüştü. Yaklaşık on dakika kadar dışarıda bekledikten sonra temkinli bir şekilde içeri girdi.
Lawrence sessizce yatakta yatıyordu, on dakika içinde hızla yaşlanmış gibiydi. Bedeninin yanında ise, göz büyüklüğünde bir "elmas" vardı.
Pencereden içeri sızan ışık, "elmas" tarafından yansıtılıyor ve yıldızların ışıltısı kadar güzel bir sahne oluşturuyordu.
Fors derince bir nefes alıp dikkatli bir şekilde inceleme yapmaya başladı. İncelemesinin sonucu, Lawrence’ın ölüm sebebinin çok sık görülen kalp durması olduğunu gösteriyordu.

Cherwood Bölgesi. 15 Minsk Sokağı.
Klein eve geldikten sonra bir süre dinlendi. Sonrasında da Will Auceptin’in durumuyla alakalı vahiyler alabilmek için gri sisin üstündeki dünyaya geçti.
Köşedeki yığının içinde olan kağıt turna da hızla önüne süzülmüş, bronz masanın üstüne konmuştu. Klein hemen bileğindeki sarkacı çıkarıp eline aldı.
Zinciri sol elinden sallandırırken, transın yardımıyla zihnini sakinleştirip mezarlığın dışındaki ormanda yaşadıklarını anımsadı.
O bazı detayları fark etmemiş olabilirdi, ancak maneviyatının hiçbir şey kaçırmayacağı kesindi. Bu kehanet esas olarak bu noktayı kullanmak ve gri sisin tüm müdahaleleri etkisiz kılmasıyla ilgiliydi.
Klein, hazırlıklarını tamamladıktan sonra bir keçi derisi parşömen çıkarıp kehanet ifadesini yazdı: "Will Auceptin tamamen öldü."
Sonrasında kağıt turnayı kehanet ifadesinin yanına koyup sarkacı sallandırdı.
Gözlerini açtığında sarkacın saat yönünün tersine, oldukça hızlı bir şekilde döndüğünü fark etti.
Cevap negatifti.
Bu da Will Auceptin’in tamamen ölmediği anlamına geliyordu!
Bu... Klein şaşkına dönmüştü, ancak yine de bu beklentileri içinde olan bir sonuçtu.
Bir an düşündükten sonra yeni bir kehanet ifadesi belirledi: "O ceset Will Auceptin’in cesediydi."
Ruh sarkacı bu kez pozitif yanıt vermişti.
Ceset gerçekten de Will Auceptin’e aitti!
Böylece Klein hemen yeni bir kehanet ifadesi yazdı: "Will Auceptin’in cesedi yeniden dirilecek."
Birkaç dakika boyunca sakince bekledikten sonra sarkacın saat yönünün tersine, hızlı bir şekilde döndüğünü gördü.
Yani Will’in cesedi dirilmeyecekti!
Görünüşe göre Will gönüllü olarak ya da etki altında önceki bedenini terk etmek zorunda kalmış ve hayatta kalmanın başka bir yolunu bulmuş... Bu mesele Merkür Yılanı’yla bağlantılı olabilir mi? Klein, birkaç kehanet daha yapmaya çalıştıysa da arka arkaya başarısız oldu, başarısız olan kehanet ifadelerinden biri de, "Will Auceptin’in şu anki durumu" ifadesiydi.
Ancak, Klein vazgeçmeyip rüya kehanetine geçmeye ve ifadeyi de "Will Auceptin’in şu anki konumu" olarak değiştirmeye karar verdi. Rüyasında karşısına çıkan sahne aşina olduğu bir sahneydi: akan suyun sesini duyduğu karanlık bir oda.
Ancak rüyanın ona verdiği his bu kez biraz farklıydı.
Unut gitsin, bu mesele üzerinde daha fazla zaman harcamaya gerek yok. Zaten karışmayı planlamıyorum... Klein ruh sarkacını bileğine takıp gerçek dünyaya dönmeye hazırlandı.
Edindiği vahiyler ve olan biten her şeye dayanarak, Will hakkında bir teori üretmişti ancak bunu doğrulayamıyordu.
Şüphesi, Will’in de bir Merkür Yılanı olduğuydu!
Dizi 1 seviyesini temsil ettiğinden, tek bir Merkür Yılanı olamazdı. Aynı anda 3 Merkür Yılanı var olabilirdi!
Kaderi elinde tutan Kader Yılanı, kağıt turna sayesinde Aaron’un Astral İzdüşümü’nün yerini bulup ona yanlış bir vahiy iletebilirdi. Şüphesiz ki kişinin kaderini değiştirme yeteneğine de sahipti.
Will bir sebepten ötürü güçsüzleşmişti ve ikinci bir Merkür Yılanı’nın tehdidi altındaydı. Yaptığı her şey de bu kişiden kaçmak içindi.
Çatışmalarının nedenine gelince, bunun cevabı gayet basitti.
Bir Dizi 0 olmadığında, aynı anda üç Dizi 1 olabilirdi, ancak bir Dizi 0 ortaya çıktığında, başka Dizi 1 kalmayacaktı!
Karanlık İmparator iksirinin formülü de bu gerçeği açıkça belirtir nitelikteydi.
Tarifin ana malzemelerinden biri, bir Düzensizlik Prensi’nin iki Beyonder özelliğiydi!
Düzensizlik Prensi de Karanlık İmparator yolunun Dizi 1’ydi!
Dizi 1 olan biri, Dizi 0’a ilerlemek istediğinde, aynı yoldan olan diğer iki Dizi 1’in tüm Beyonder özelliklerini elde etmek zorundaydı!
Bu tahminler, Klein’ın bu meseleye bulaşmaktan giderek daha da korkmasına sebep oluyordu.
Eğer çıkarımlarım doğruysa, bu gerçek bir "tanrılar savaşı" olacak ve bu işe karışmayı kaldıramam... Klein hafifçe başını salladıktan sonra kendisini maneviyatıyla sarıp hızla gerçek dünyaya döndü.

İmparatoriçe Bölgesi’ndeki göze çarpmayan bir evde, Bay A tarafından düzenlenen Beyonder toplantısı planlandığı vakitte başlamıştı.
Fors ve Xio kıyafetlerini değiştir, yüzünde demir-siyah renkli bir maske olan Vikont Glaint’le birlikte salona giriyorlardı. Kısa süre içinde rastgele bir yer seçip oturdular.
    Vikont Glaint, vakit kaybetmeden ihtiyacı olanları yazıp toplantı resmen başlamadan önce görevlilerin eline tutuşturdu.
Fors ise her zamanki gibi sessizliğini koruyordu.
Kafası Bay Lawrence’ın durumuna takılmıştı.
O göz büyüklüğündeki "elmasın" ne olduğunu çok iyi biliyordu. Bu, Bay Lawrence’dan kalan bir Beyonder özelliğiydi. Ancak şimdilik, Fors o özelliğin hangi Dizi’ye ait olduğunu belirleyemiyordu.
Adamın verdiği defteri incelemiş, ancak sayfaların çoğunun hala boş olduğunu görmüştü. Yazılanların ise hepsi tuhaf, garip ve gizemli sembollerden ve Fors’un akıl erdiremediği büyülü etiketlerden oluşuyordu.
Onun ne olduğu önemli değil. Önemli olan sözümü tutmam... Fors belli belirsiz başını salladı.
O sırada, tekli koltukta oturan Bay A boğuk sesiyle söze girdi, "Bir görev vermek istiyorum.
’Aptal’ denen varlığa inanan insanları bulmama yardım etmenizi istiyorum."
Ha? Bu sözlerle Fors adeta beyninden vurulmuşa dönmüştü.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


401   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   403