Jason Patrick’in evinin kapısı aniden açıldı ve siyah tüvit ceketli bir grup Gece Kuşu içeri daldı. Hepsi, korkunç bir düşmanla karşılaşmak üzereymiş gibi, son derece temkinli ve tetikteydi. Pat! Pat! Pat! O sırada aniden gümüş zırhlı biri belirdi. Zırhı aşırı derece ağır gibiydi. Çeşitli detayları eski tarzdaydı ve sol omzundan karnına kadar çapraz şekilde uzanan kısmında silinmesi imkansız gibi görünen koyu kırmızı bir kan lekesi vardı. Zırhın diğer kısımlarındaki kırmızı sıçrama lekeleriyle bir araya geldiğinde oldukça eşsiz ve muhteşem bir dekorasyonmuş gibi görünüyordu. Ruh Güvenci Soest cep saatini çıkarıp zamanı kontrol etti. "Değişim." Gümüş zırhlı kişi durup siperini kaldırdı. Zırhın içinde siyah saçlı, yeşil gözlü yakışıklı bir adam vardı. "Leonard, ikinci kattaki ana yatak odasının banyosunda sıcak su hazırlandı. Daha fazla erteleme; aksi halde tek dönebileceğin yer tanrıçanın yanı olacak," dedi Soest ciddi bir tavırla. "Tabii Kaptan Soest." Leonard Mitchell, diğer Gece Kuşları’nın yardımıyla kan lekeli zırhını çıkardı. Kırmızı eldivenlerini de taktıktan sonra hiçbir şey söylemeden ikinci kata çıkıp hala buharı tüten küveti buldu. Hemen kıyafetlerini çıkarıp küvetteki suyun içine battı. Böylece bedeni hızla, ıstakoz gibi kızarmış ve derisinde yara izi gibi gümüş çizgiler ortaya çıkmıştı. Bu gümüş çizgiler, dışarıya doğru yayılan ve sıcak suyla kaynaşan saf bıçak ışınları gibiydi. On saniyeden kısa süre içinde buhar da kaybolmuş ve sıcak suyun yüzeyinde ince, saydam bir buz katmanı belirmişti! Leonard ancak tüm gümüş çizgiler kaybolduğunda doğrulup suyun içinden kalkabildi, üstelik nefes nefese kalmıştı. O anda, bir şey duymaya çalışıyormuş gibi başını hafifçe yana eğdi. Sonra da kısık sesle fısıldadı, "Yaşlı Adam, 1-42’nin kökenini biliyor musun?" Zihnindeki yaşlı ses cevap verdi. "Gittikçe daha da kabalaşıyorsun. O tuhaf zırhın nereden geldiğini bilmiyorum." Yaşlı adam Leonard’ın cevap vermesini beklemeden gülerek devam etti. "Ancak kanın kime ait olduğunu biliyorum sanırım." "Kime aitmiş?" Diye sordu Leonard merakla. "Felaket öncesinden eski bir tanrıya." … Köprünün güneyinde, Rose Sokağı’ndaki Hasat Kilisesi. Klein, sessiz dua salona girer girmez, biri önde, diğeri gerilerde oturan Peder Utravsky ve Vampir Emlyn White’ı gördü. İkisi de ellerini birleştirip çenelerinin altına dayamıştı. Bu, Toprak Ana Kilisesi’nin kendine özgü dua pozisyonuydu. Şu anda, Emlyn’in yüzünde nazik ve sakin bir ifade vardı, eski kibrinden ve sıkıntılı halinden eser kalmamış gibi görünüyordu. Bunu gören Klein elini göğsüne götürüp üçgen Kutsal Amblem’in simgesini çizdi. Sonra da dua bitene kadar beklemek için rastgele bir yere oturdu. Dua biter bitmez de Emlyn’in yanına gelip gülümsedi. "Bugün ne kadar da dindarsın." "Ne?" Emlyn hipnozdan uyanmış gibiydi, yüzünde solgun bir ifade vardı. "Ne yaptım ben, ne yaptım..." Aniden olanları hatırlamış gibi sesi giderek kısıldı. "Belki de bu o kadar da kötü bir şey değildir." Klein, inandırıcılıktan son derece uzak bir şekilde teselli etme girişiminde bulunduktan sonra Emlyn’in yanına oturdu. "Başkalarından da bunu duymak istemiyorum. Direncimin zayıfladığını hissetsem de..." Emlyn bir an durakladıktan sonra umutsuzluk dolu bir tonda devam etti, "Ancak aya ihanet etmek istemiyorum!" Klein, vampiri bariz bir şekilde üzen konuyu değiştirmek istiyordu, "Siz Sanguineler İlkel Ay’a mı yapıyorsunuz yoksa ayı temsil eden bir tanrıya mı? Ya da belki de ikisi aynı şey sayılıyordur?" "Hepsi." Emlyn çenesini hafifçe yukarı kaldırdı, "Saf kan Sanguineler olarak elbette ayı temsil eden tanrıya inanıyoruz, ayı temsil eden tanrı. Adı Lilith, kendisi biz Sanguinelerin atası, eski bir tanrı. İnsanlar Sanguine olduklarında ise, genellikle İlkel Ay’a taparlar. Normal şartlar altında, ikisi aynı şey sayılabilir, ancak bunların çakışmadığı ya da farklılıkların olduğu durumlar da vardır." "Bir insanın Sanguine olması mı?" Emlyn’in İkinci Dönem’e ait o eski tanrının adını bilmesi Klein’ı şaşırtmamıştı. Onu asıl şaşırtan, insanların Sanguine olması meselesiydi. Bu, Bay Azik’in bahsettiği Vampir dizisi mi? Emlyn’in yüzünde şaşkın bir ifade belirdi, "Evet, iki tip var. Biri, güçlü bir Sanguine’in ihsanı ile dönüşür, diğeri de ilgili iksiri tüketerek. İkinci tür bizim düşmanımızdır." "Neden?" Aslında Klein cevabı az çok tahmin edebiliyordu. Emlyn dişlerini gıcırdatarak cevap verdi, "Onların iksirinin ana malzemesi, bizim kan özümüz." Tam da beklediğim gibi... Klein başını hafifçe sallayarak Emlyn’i dikkatle inceledi. Ancak bu bakışları Emlyn’i biraz germişti. "Sen zaten bir Beyondersın; yolunu değiştirmen imkansız!" Bu bakışımın sebebi ilk kez yürüyen... hayır canlı... hayır konuşan bir Beyonder malzemesi görmüş olmam... Ancak bir anlamda, her insan Beyonder da bir Beyonder malzemesi...İlk başta bu durumla eğlenmek istemiş olan Klein’ın içini aniden bir hüzün sardı. O sırada Emlyn başını kaldırıp Peder Utravsky’e baktı, "İstediğin malzemeleri buldum." "Hangilerini buldun?" Klein gizleyemeyeceği kadar mutlu olmuştu. "Bin Suratlı Avcı’nın mutasyon geçirmiş hipofiz bezi ve kanı. Hipofiz bezi için 2000 pound, 100 mililitre kan için ise 300 pound isteniyor." 2.300... "İndirim mümkün mü?" Kefalet parasını da aldıktan sonra toplam birikimi 2.185 pound olmuştu. Orta sınıftan biri için bu iyi bir birikimdi. Bazı insanlar ömürleri boyunca bile bu kadar para biriktiremiyordu, ancak Klein için bu da yeterli değildi... "Hayır, arada ben olmasam fiyat zaten 2.800 pound olacaktı, üstelik anlaşmaya göre bana da 150 pound ödeyecektin ve toplam 2.450 pound olacaktı," dedi Emlyn başını iki yana sallarken. Klein’ın yüzündeki hayal kırıklığını görünce de hemen ekledi, "Bu çağda ejderhalara nadir rastlanıyor. Benzer bir Beyonder malzemesini uzun ömürlü Sanguineler dışında birinden bulabilmen son derece zor. Birilerinde varsa bile bu fiyata bulamazsın." Hala 256 pound eksiğim var... Bu kadarını bile zar zor topladım ve hepsi anında elimden gidecek. Ancak hala yeteri kadar param yok... Umarım Bay Asılan Adam, Kurt Adam Beyonder özelliğini en kısa sürede satabilir... Daha İnsan Tenli Gölge’nin özelliğini ve Derin-deniz Nagası’nın saçını da almam gerekiyor. Onlar da ucuz olmayacak... Güneş’in ne durumda olduğunu şu anda öğrenmek de mümkün değil, olabildiğince şüphe çekmemesi gerek. Bana olan borcunu mistik nesnenin üzerindeki Saldırgan’ın zihinsel yozlaşmasını kaldırmanın bir yolunu bularak ödese harika olacak. Bu daha iyi bir gizlenme yöntemi olurdu... Klein düşüncelere dalıp gitmiş, o anda aniden pencerenin dışındaki ışığın büyük oranda solduğunu fark etti. "Pekala. Ancak bu anlaşma bir süre gecikecek. Geçenlerde başıma bir dert açıldı ve resmi Beyonderların koruması altına alındım. Satıcının bir katedralin bodrumuna kapatılmasını hiçbirimiz istemeyiz, değil mi?" Ve hala yeterli parayı toplayamadım... Klein başını hafifçe kaldırıp katedralin kubbesine baktı. "Resmi Beyonderlar mı?" Emlyn White korkuyla yerinden sıçrayıp etrafına gergin bakışlar atmaya başladı. "Endişelenme. Artık Toprak Ana Kilisesi’nin bir rahibisin, yasal statün var. Dahası Peder Utravsky seni korur." "Ben..." Emlyn bu sözlere itiraz etmek için ağzını açsa da bundan hemen vazgeçti. Yerine oturup birkaç saniye düşündükten sonra aniden başını kaldırdı, "Resmi Beyonderlar psikolojik iz sorununu çözebilir mi?" "Belki de." Klein neredeyse kahkahalara boğulacaktı. "Ancak bu durumda da muhtemelen Evernight Tanrıçası’nın, Buhar ve Makinecilik Tanrısı’nın ya da Fırtınalar Lordu’nun inananı haline geleceksin. Tabii ordunun özel departmanına üye olmayı da seçebilirsin. Seni bir casus olarak, soylu bir kadını baştan çıkarman için yurtdışına gönderebilirler." "Ben yalnızca kuklaları ve saf, güzel kızları seviyorum!" Diye haykırdı Emlyn şaşkınlıkla. Biraz ilgini çektiğini gördüm, ancak yalnızca biraz... Klein hafifçe başını salladı, "Beria ailesinden tanıdığın biri var mı?" "Beria mı? Şeytanlara tapan o deli aile mi? Hayır, onlar kendileri de şeytan!" Emlyn tiksintiyle yüzünü buruşturdu. "Neden onları arıyorsun?" Klein çaresizce cevap verdi, "Seri cinayetler davasında o aileden birinin, Patrick Beria’nın damarına basmış oldum. Son zamanlarda nerelerde olduğunu ya da tanıdığı kimseleri öğrenmem gerekiyor. Bu konuda bir bilgi edinebilirsen, sana bilginin önemine göre bir ödeme yaparım." Tabii bunun tazminatını Gece Kuşları’ndan ya da diğer resmi ekiplerden alabilirim... Klein belli belirsiz gülümsedi. Emlyn düşünceli bir şekilde başını salladı. "Gerçek bir şeytanın damarına bastın ha? Sen onunla ilgili bilgi edindiğinde, o da senin ona zarar vereceğini biliyor olacak." "Sorun değil, yetkililerin koruması altındayım," dedi Klein kayıtsızca. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Emlyn devam etti, "Eh, denerim. Ödeme alt sınırı 20 pound olmalı." Böylece ikili anlaşmaya vardı Klein sessizce katedralden çıktı. Kafasında, parayı nasıl toplayacağına dair pek çok soru işareti vardı. Bayan Sihirbaz’ın kitabı yayınlanmak üzere. Büyük miktarda gelir elde edecek olmalı. Sonrasında da telif haklarından para gelecek. Belki de Astrolog iksirini ona gösterebilirim; ancak henüz Hile Ustası’nın malzemelerini bile toplayamadı... Bayan Adalet Psikoloji Simyacıları’na henüz katıldı, zaten ona satacak formülüm de yok. Bilgi satsam? Kurt Adam Beyonder özelliği yaklaşıp 1300 pound, belki de daha düşük fiyata gidecek... Mistik bir eşya mı yapsam? Ya da Emlyn’in Aptal’ın inananı olmasını sağlamanın bir yolunu bulup psikolojik izi kaldırmanın bir yolu olduğunu söyleyerek ondan haraç mı alsam... Doğru, Jason Beria yanında çok fazla nakit, mücevher ve değerli materyal taşıyordu. O bulunursa muhtemelen ben de pay alacağım! Bu sırada sokağa ulaşmış olan Klein’ı karanlık bir gökyüzü ve ince bir sis tabakası karşıladı. "Gerçekten paraya ihtiyacım var..." … Minsk Sokağı’ndaki Klein, elinde kalın bir gazete yığınıyla, savaşa gidermiş gibi bir halde lavaboya yöneldi. Gri sisin üstündeki dünyaya gidip Jason’un mendilini kullanarak konumunu bulmaya çalışacaktı!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.