Kanalizasyonun bulanık nehri karanlığın ortasında akmaya devam ediyordu. Buradan geçmek isteyen normal bir insanın muhakkak bir feneri olması gerekirdi. Ancak Ruh Beden durumunda olan Klein için karanlık bir engel değildi. Çevresindeki her şey zaten onun ’gözlerine’ yansıtılıyordu. Bu nedenle Arzu Misyoneri onu gördüğünde o da Arzu Misyoneri’ni görmüştü. Tereddüt etmek için sebebi yoktu. Ağzını açıp sessiz bir çığlık attı. Bu, doğrudan ruhu hedef alan bir saldırıydı! Arzu Misyoneri aniden hareket etmeyi bıraktı, ağır bir darbe almış gibiydi. Bedeninden gölge benzeri siyah parçalar kar taneleri gibi silkelendi. Zaten ağır bir şekilde yaralanmış olan Arzu Misyoneri bayılmak üzereydi. Fiziksel bedeninin desteği olmadan, şiddetli rüzgarın ortasında duran, her an sönebilecek bir mum ışığından farksızdı. O anda, gölgesi aniden kayboldu ve figürü her yöne doğru akan kapkara bir sıvıya dönüştü. Aynı zamanda Klein’ın arkasındaki karanlıktan bir gölge çıkmış, hızla öne doğru atılmıştı! Artık pek de yapışkan sayılmayan siyah sıvı, Arzu Misyoneri’nin yalnızca kafa karışıklığı yaratmak ve ve sürpriz saldırı başlatmayı kolaylaştırmak için kullandığı bir araçtı! Ancak Klein tepkisizdi, gölgenin kendisine saldırmasına izin verecek gibi görünüyordu. Arzu Misyoneri aniden ürperdi, sanki dünyadaki en soğuk, en ürpertici nesneye temas etmişti. Gölge hızla zayıfladı, ’donup’ katılaşmıştı sanki. Hayalet ve gölgelerin dondurucu etkilere sahip olduğunu biliyordu, ancak Karanlık İmparator tacı giyen bu adamın, şu anda içinde bulunduğu Ruh Beden durumunda onun üzerinde böyle bir etki yaratabileceği hiç aklına gelmemişti. Yaşam doğal düzenlerinin seviyesi gereği karşısındaki bu kişi tarafından bastırılmıştı! Klein ise bu sonucu zaten bekliyordu. Bedenini hafifçe çevirip sağ elini katılaşmış gölgenin başına koydu. Sonra, siyah zırhın içinde gizlenmiş olan Güneş Broşu hafif parıltılarla yanmaya başladı. Arzu Misyoneri tehlikeyi sezmişti, kıyametin yaklaştığını çok iyi biliyordu. Direnmeye çalışıyordu ancak güçsüz kalmıştı. Bir anda ortaya saf ve kutsal bir ışık çıktı ve başından başlayarak gölgenin tüm bedenini sardı. Ortam aniden aydınlandı, siyah gölge ise tüm gücüyle mücadele etmeye, karşı koymaya çalışıyordu. Ancak göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir an içince anormal derecede incelmiş, ve maneviyatı yakıcı güneşin parlaklığıyla dolmuştu. Klein, ona nefes alma fırsatı bırakmadan yeni bir saf ve parlak Kutsal Işık çağırdı. Gün ışığı hissi iki saniye kadar sürdükten sonra Arzu Misyoneri cansız bir şekilde yere yığıldı. Bedeni hala gölge durumundaydı. Az önce bir düke başarılı bir suikast düzenleyen Dizi 5 seviyesindeki bu uzman öylece ölüvermişti. Son sözlerini bile söyleyememişti. O anda Klein, ağır darbelere maruz kalan merhumun ruhunun dağılmak üzere olduğunu fark etti. Beyonder özelliğinin ortaya çıkması zaman alacak... Bayan Sharron’un yaptığı gibi gölgeyi ele geçirip süreci hızlandırsam mı... Ama bunu nasıl yapacağım ki... Klein hızla ne yapacağını düşünmeye başladı. Ancak aniden zeminin hafifçe titrediğini hissetti. Başını çevirip ruhsal sezgisi ile ’görebildiği’ az önce geçtiği yola baktı. Uzun, ağır, gümüş bir zırh oraya doğru geliyordu. Mühürlü Eser 1-42... Klein’ın hızlı düşünmesi gerekiyordu. Bu nedenle tereddüt etmeden Arzu Misyoneri’nin ruhunu kendisiyle sarıp çağrıyı sonlandırdı. Asıl planı, resmi Beyonderların yaklaştığını fark ettiği anda, Arzu Misyoneri’ni öldürmeyi başaramamış bile olsa kaçmak, gerisini onlara bırakmaktı. Kanlı gümüş zırhın içindeki Kırmızı Eldiven ise yalnızca siyah taçlı ve siyah pelerinli bir silüet görebilmişti. Gözlerini kısıp adamın az önce durduğu yeri dikkatle inceledi, Arzu Misyoneri’nin de cansız bir şekilde orada yattığını ancak o zaman görebilmişti. "İpuçlarını ve kanıtları mı yok ediyordu?" diye sordu kısık sesle. Pat. Pat. Pat. Arkasındaki ekip arkadaşları da hızla olay yerine yaklaşıyordu. … Klein, gri sisin üstündeki dünyaya sağ salim dönmüştü. Ancak ruh kanalizasyonuna başlamak yerine hemen gizemli dünyadan ayrılıp gerçek dünyadaki bedenine döndü. Becerikli bir şekilde ritüel eşyalarını toparlayıp ipuçlarını yok etti. İşini bitirdiğinde bir kez daha kağıt figürleri kullanarak sahte bir beden yarattı. Hemen sonrasında saat yönünün tersine dört adım atıp yeniden gri sisin üstüne döndü. Burada ruhun kalıntılarıyla doğrudan, gerçek bir Ruh Medyumu’nun yapacağı gibi iletişim kurabilirdi, herhangi bir ritüel hazırlamasına falan gerek yoktu. Çevikyazı Ustası Rosago’nun ruhuyla iletişim kurarken bunu doğrulamıştı. Arzu Misyoneri’nin ruhunun arındırıldığını ve her an dağılabileceğini göz önünde bulundurarak vakit kaybetmeden en önemli soruları sormak istiyordu. Şeytan yolunun iksir formülünü ise en son soracaktı. Zaten formülü öğrense bile, soğukkanlı seri katiller yetiştirmek istemediği için satmayı da planlamıyordu. Klein, Arzu Misyoneri’nin kahverengi gözlerine bakarak sordu, "Ne planlıyordun?" Arzu Misyoneri’nin dış dünyayla olan bağlantısı gri sis sebebiyle tamamen kesilmişti, "Dük Negan’ı öldürmek." Dük Negan... Yine mi bu adam? Onun ölmesini bu kadar isteyen kim? Klein şaşkın bir şekilde devam etti, "Başarılı oldun mu?" "Evet," Arzu Misyoneri son derece sakin bir tonda, itaatkar bir şekilde sorulanları yanıtlıyordu. Bu haldeyken yalnızca sorulanları yanıtlayabilirdi. Zavallı Dük Negan, Fırtınalar Lordu seni koruyamadı... Klein elini göğsüne götürüp kızıl ayın sembolünü çizdi. "Bunu yapman için seni azmettiren kimdi?" Acaba Tuğamiral Kasırga Qilangos’un arkasında da aynı örgüt mü vardı? Arzu Misyoneri sakince açıkladı, "Bir örgüt, en gizli ve eski örgüt, çoğu Beyonder’ın bile varlığından haberi yok. Üyelerinin çeşitli alanlardan önemli kimseler olduğu söyleniyor, belki de kiliselerin üst kademeleri ve farklı ulusların ordularından." Çok aşina geliyor... İmparator Roselle’in katıldığı, ikinci Kutsala Hakaret Tableti’ni elinde tutan eski örgüt olabilir mi? "Bunun karşılığında sana ne teklif ettiler, on yıldan uzun süre boyunca kendi kimliğinden vazgeçmene değer ne olabilir ki?" Arzu Misyoneri bu kez biraz değişik bir ses tonuyla cevap verdi, "Bir Kutsala Hakaret Kartı, Cehennem kartı!" Kutsala Hakaret Kartı mı? Cehennem kartı, Roselle’in yirmi iki Kutsala Hakaret Kartı’ndan biri! Muhtemelen bu, Şeytan yoluna karşılık gelen kart... Arzu Misyoneri’nin son on yılda biriktirdiği her şeyi bunun için feda etmeye gönüllü olmasına şaşmamalı... Sonuçta bu kart onun için Yüksek Dizi Beyonder olma umudu anlamına geliyor! Bu ödül görevden çok daha değerli! Ancak Tuğamiral Kasırga Qilangos’un ilgisini de aynı ödülle çekmiş olmaları pek olası değil, tabii eğer... Eğer o örgüt başka Kutsala Hakaret Kartlarına da sahip değilse... Bu gerçekten de Roselle’in katıldığı gizemli kuruluşsa, birkaç Kutsala Hakaret kartı bulmuş olmaları çok normal... Böyle değilse bile, Kutsala Hakaret Tableti onlarda olmalı... Klein birkaç saniye düşündükten sonra devam etti, "Neden Dük Negan’ın ölmesini istiyorlar?" "Bilmiyorum. Benim tek yaptığım görevi alıp almamayı değerlendirmekti." "Sonrasında herhangi bir şey duydun mu?" Diye sordu Klein merakla. "Amaçlarının Yaratıcı’yı diriltmek ya da uyandırmak olduğunu duydum. Belirli bir zamandaki amaçlarına ulaşmak için tarihin gelişimine mücadele edip istedikleri şekilde yön veriyorlar. Zamanın eğilimi bekledikleri gibi olmazsa tersine çevirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunun dışında, yalnızca sessizce, ilgisizce kenardan izliyorlar. Belki de yüzyıllar boyunca hiçbir girişimde bulunmuyorlar..." Kelimenin tam anlamıyla bir gizli örgüt... Roselle’in, ’dünyayı gizlice kontrol eden güçlü bir hizip’ tanımına da uyuyor... Ayrıca orijinal Yaratıcı ile bağlantılı gibi de görünüyor... Arzu Misyoneri’nin ruhunun dağılmak üzere olduğunu fark eden Klein hemen düşüncelerini toparlayıp devam etti, "O örgütün adı ne? Onlarla nasıl iletişim kurulabilir?" Arzu Misyoneri boş boş önüne bakıyor, figürü hızla dağılıyordu. Ancak tamamen dağılmadan önce sorunun bir kısmını cevaplamayı başardı, "İsimleri... Alacakaranlık Münzevi Tarikatı." … Cam serası olan evin içinde. İnce yapılı, altın çerçeveli gözlükleri ve beyaz eldivenleri olan sekreter, yüzünde keder dolu bir ifadeyle oturuyordu. "Adın ne? Hangi Dizi seviyesindesin? Hangi Beyonder yolunu takip ediyorsun?" Diyakoz Ikanser son derece ciddi bir tavırla sorguya başlamıştı. Sarışın sekreter yavaş yavaş, derin bir sesle cevap verdi, "Lockhart Siakam, Dizi 5, hangi Beyonder yolunu takip ettiğime gelince, MI9’a başvurarak kayıtlarıma erişebilirsiniz." "Pekala." Dük her hafta belirli bir saatte buraya mı geliyor?" "Hayır, planlı bir şekilde gitmekten hoşlanmaz, özellikle de Qilangos’un suikast girişiminden beri. Bugünden önce, kimse buraya geleceğini bilmiyordu, ben ise ancak sabah, parlamentoda öğrendim," dedi Lockhart ciddi bir tonda. Ikanser birkaç saniye düşündükten sonra devam etti, "Aranızda bir casus olduğunu varsayarsak, sence kim olabilir, kimden şüpheleniyorsun?" Lockhart birkaç saniye düşündükten sonra başını iki yana salladı. Böylece Ikanser mücadelenin detaylarına dair birkaç soru daha sorup sürece dair kabaca bir fikir edindi. Lockhart’ın solgun ve ağır yaralı olduğunu görebiliyordu; bu nedenle dükün diğer korumalarını kontrol etmek için kibarca ayağa kalktı. Lockhart, Makinecilik Kolektif Zihni diyakozunun gidişini izledikten sonra derin bir nefes alıp Dük Negan’ın cesedine yaklaştı. Büyük soylu artık çıplak değildi, ancak yüzündeki dehşet hala olduğu gibi duruyordu. Lockhart uzunca bir süre cesede baktıktan sonra hüzünlü bir tonda mırıldandı, "Üzgünüm." Hemen sonrasında ise dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrıldı. Sakince, içinden ekledi, "Zamanın tercihi bu..."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.