Ölüm anları Klein’ın çok da yabancı olduğu sahneler değildi, ancak ilk kez bu kadar ani, öngörülmeyen bir ölümle karşılaşıyordu. Az önce birini gerçekten sevmenin nasıl bir şey olduğunu bilip bilmediğini sorarken Talim’in yüzünde oldukça heyecanlı, canlı bir ifade vardı, ancak bazı faktörlerden dolayı ihtiyatlı davranması gerekiyormuş hissi de veriyordu. Bu çok hızlı oldu... Normal hastalıklar böyle ani ölümlere sebep olmaz! Klein hemen Ruh Görüsünü etkinleştirip arkadaşının yanına diz çöktü. Talim’in aurası ve duygu renkleri hızla soluyordu. Dahası, kalbinin etrafına yılan gibi sarılmış, yavaş yavaş kararan siyah bir gaz vardı. Lanete benzer bir Beyonder özelliği? Klein’ın ilk varsayımı buydu. O anda, kırmızı yelekli görevlilerden biri ve bir garson kız hızla koşarak geldi. Yerde yatan cansız bedene dehşetle bakıyorlardı - Talim’in gözleri açık kalmış, ağzından ise beyaz köpük çıkmıştı. Klein hemen görevlilere döndü, "En yakın karakola gidip burada birinin öldüğünü haber verin." "Tabii Bay Moriarty." Kırmızı yelekli görevli hemen arkasını dönüp kapıya koştu, o kadar telaşlıydı ki ceketini almayı bile unutmuştu. Klein, kalabalığın bakışları altında olduğundan Talim’in üzerini arayamıyor, kehanet yapmak için saç tellerini bile alamıyordu. Kimliği zaten yarı resmi sayılırdı, bu nedenle Makinecilik Kolektif Zihni’nin gücünü kullanarak gerekli soruşturmaları yapabilirdi. Yalnız bir kahraman gibi hareket etmesine gerek yoktu. Talim ile kart oynadığı anlar, anlattığı aşk hikayesi ve onu yatırımcılarla tanıştırması gibi anılar ardı ardına gözünde canlanırken Klein derin, uzun ve yavaş bir şekilde iç çekti. Talim’in katili kim? Lanetlerde usta olan hangi Beyonder’a çatmış olabilir? Bugünkü haline bakılırsa oldukça mutlu ve sakin olmalıydı, korkunç bir karakteri kışkırttığının farkında değildi... Klein bu soru işaretlerinin bir süre cevapsız kalacağını biliyordu. Polis geldiğinde tanık olarak sorguya alındı, bu oldukça fazla vaktini almıştı. Her şey bittiğinde derhal Hillston Bölgesi’nden ayrılıp Backlund Köprüsü yakınındaki Şanslı Bar’a döndü. Carlson hala orada içiyordu; tek fark ağır alkolden altın renkli, köpüklü malt birasına geçmiş olmasıydı. Klein hızla bara yaklaşıp parmaklarını masaya vurdu, "Senin işin her gün burada içmek mi?" Korkuyla yerinden sıçrayan Carlson başını çevirip Sherlock Moriarty’i gördüğünde rahatladı. "Sen... Yine ne oldu?" Ne kadar tanıdık bir tepki... Klein derince iç çekip kederli bir tonda cevap verdi, "Beyonderlarla alakalı bir durum var." Carlson etrafına bakıp barın kalabalıklaşmaya başladığını görünce Klein’a bir baş işareti yaptı. "Beni takip et, bir el bilardo oynayalım." Böylece Klein, Carlson’u takip ederek bilardo odasına girip kapıyı kapattı. "Alkol toleransın oldukça yüksek gibi." "Hayır, yalnızca çok yavaş içiyorum." Carlson bardağını bırakıp ıstakayı eline aldı. "Ve son zamanlarda biraz yalnız kalmaya ihtiyacım oluyor." Bu benim umurumda değil ki... Klein daha fazla uzatmadan konuya girdi, "Hillston Bölgesi’ndeki Quelaag Kulübü’nde biri öldü. Kendisi arkadaşımdı, soylu bir binicilik eğitmeni. Sağlığı aslında gayet iyiydi ve son zamanlarda oldukça iyi bir ruh hali içindeydi, ancak az önce, gözlerimin önünde aniden öldü. Kalp krizi gibi görünüyordu, ancak Ruh Görüm bana lanetlenmiş olabileceğini söylüyor." "Ruh Görü yeteneğine mi sahipsin?" Diye sordu Carlson merakla. Bay Stanton benimle ilgili size neler söyledi acaba? Beni muhbir olarak kabul ettikten sonra hangi yolu takip ettiğimi, hangi Dizi seviyesinde olduğumu ya da geçmişimi bile sormadılar... Tabii muhbirin bazı sırlarına göz yummak da resmi kuruluşların sıkça kullandığı bir taktik ama... Klein hafifçe başını salladı, "Evet, merhumun göğsünde hayali, siyah bir gaz vardı." "Lanet ya da bir Beyonder’ın işi olabilir gerçekten de." Carlson hafifçe başını salladı. "Hillston Bölgesi... Burası bizim yetki alanımız içinde." Metropol’ün kalbi olan Backlund’un kuzeybatısındaki İmparatoriçe Bölgesi ve Cherwood Manda Altındaki Cezalandırıcılar’ın yetkisi altındaydı. Batı ve kuzey bölgeleri Gece Kuşları’nın, Hillston ve Backlund Köprüsü çevresi ise Makinecilik Kolektif Zihni’nin. Carlson başını kaldırıp Klein’a baktı. "Arkadaşın hangi tanrıya inanıyor?" Klein birkaç saniye düşündükten sonra tereddütlü bir tonda cevap verdi, "Fırtınalar Lordu." "Fırtınalar Lordu inananı... Ölen tek kişi o mu?" Carlson’ın kaşları çatılmıştı. "Evet." Carlson ıstakayı ittirirken iç çekti. "Davayı üstlenme hakkımız yok. Bu olay Manda Altındaki Cezalandırıcılar’ın sorumluluğunda. Ancak edindiğim bilgileri onlara iletirim." Prosedüre hakim olan Klein’ın Carlson için işleri zorlaştırmak gibi bir niyeti yoktu, bu nedenle minnettar bir şekilde cevap verdi, "Teşekkür ederim. Umarım gerçek katili en kısa sürede bulabilirler." "Adam bir mavi kan. Manda Altındaki Cezalandırıcılar’ın meseleyi ciddiye alacağına eminim." Carlson duraklayıp Klein’ı dikkatli bakışlarla süzdü, "Yalnızca üç aydır Backlund’da olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum. Burada çok fazla sosyal bağlantı kurmuş gibisin, bolca kaynağın var." "Bazı insanlar bu alanda doğuştan yeteneklidir." Klein başını iki yana sallayarak gülümsedikten sonra Carlson’a veda edip oradan ayrıldı. Minsk Sokağı’na döndüğünde hava çoktan kararmış, sokaktaki gaz lambaları yakılmıştı. Klein’ın Talim’le olan dostluğu çok derin olmada da, sonuçta birbirlerini neredeyse her hafta görüyorlardı. Bu süre zarfında sık sık kart oynamışlardı ve Talim daima samimi, dost canlısıydı. Dahası, sözünün de eriydi. Onun ölümü Klein’ı derinden üzmüş, kader karşısında ne kadar çaresiz olduğunu bir kez daha fark etmesini sağlamıştı. Aynı zamanda oldukça da öfkeliydi. Talim’in ölümüne sebep olan katile öfkeliydi. Umarım olan biteni çözebilirler. Umarım Manda Altındaki Cezalandırıcılar Dük Negan olayıyla uğraşırken bu meseleyi ikinci plana atmaz... Klein bir kez daha derince iç çekip araçtan indi. Evine yürürken, Sammer ailesinin evinde hiç ışık yanmadığını fark etti. Desi Körfezi’ne doğru yola çıkmışlar galiba... Backlund’un yeni yıl atmosferi bu mu? Ancak ben hiçbir şey hissetmiyorum... Bu farkındalık Klein’ın hüzünlenmesine sebep olmuştu. Bu nedenle huzursuz bir ruh halinde erkenden yatıp sabah yedide kalktı. Ruh halini değiştirmek için bugün evde kek pişirmeye karar vermişti. "Kahvaltıdan sonra malzemeleri almaya giderim," diye mırıldandı sütünü içip gazeteleri karıştırırken. Birkaç saniye sonra, Tussock Times’daki ’ölüm ilanını’ gördü: "Sevgili oğlum, Talim Dumont, 18 Aralık’ta ani bir kalp hastalığı nedeniyle vefat etti. Cenazesi 21 Aralık’ta, sabah 9’da Taç Mezarlığı’nda toprağa verilecek." Kuzey Kıtası’nda karşılaşılan dirilmelerden olayı, eski zamanlardan beri yerleşmiş olan bir gelenek vardı ve bu geleneğe göre ölünün en kısa sürede toprağa verilmesi gerekiyordu. Tabii bu, ailenin cenazeyi düzenleyecek parası olmadığı durumlarda esnetilebilen bir kuraldı. Ani bir kalp hastalığı mı? Soruşturmanın sonucundan bu mu çıktı? Yoksa Manda Altındaki Cezalandırıcılar suçluyu bu şekilde mi yakalamaya çalışıyor? Klein kaşlarını çattı, tahminlerini doğrulaması mümkün görünmüyordu. Bunun Manda Altındaki Cezalandırıcılar’ın kurduğu bir tuzak olup olmadığını anlamak için gri sisin üstünde bir kehanet gerçekleştirebilirim, ancak yüksek ihtimalle kehanet başarısız olacak. Sonuçta hedef alınan ben değildim ve Talim’in sahip olduğu hiçbir şeyi alamadım... Klein derin bir nefes alıp biraz sakinleştikten sonra karnını doyurdu. Sonrasındaki girişimi de tam olarak tahmin ettiği gibi sonuçlanmıştı. Bu nedenle Klein Isengard’ı ziyaret etmek için Minsk Sokağı’ndan ayrılıp Hillston Bölgesi’ne doğru yola çıktı. Dedektif Isengard’ın oturma odası oldukça sıcaktı, "Sherlock, kahvaltı yapmak ister misin? Şefim de en az benim kadar yeteneklidir." "Hayır, kahvaltımı yaptım," dedi Klein nazik bir şekilde. Böylece Isengard konuyu değiştirdi, "Yeni yılı nerede geçireceksin? Ben Lenburg’a dönmeyi planlıyorum." "Henüz belli değil. Belki Midseashire’da," dedi Klein kusursuz bir tonda. "Orada harika manzaralar var, ancak ne yazık ki bolca da kömür ve demir kaynağı var, aynı zamanda denizcilik endüstrisi de çok gelişmiş." Isengard cebinden piposunu çıkardı. "Biraz gergin görünüyorsun?" "Bay Stanton, size önemli bir şey sormam gerekiyor." Klein, Talim’in ölümünü, Ruh Görü sonuçlarını, Makinecilik Kolektif Zihni ile görüşmesini ve sabah gördüğü ölüm ilanını anlattı. Tabii Makinecilik Kolektif Zihni’nin muhbiri olduğu gerçeğini gizlemişti. Yalnızca arkadaşı için, Arzu Misyoneri davası sebebiyle tanıştığı resmi bir Beyonder’ı bulduğunu söylemişti. "Bunun Manda Altındaki Cezalandırıcılar’ın tuzağı olduğunu düşünüyor musunuz?" diye sordu olayları anlatmayı bitirdiğinde. Isengard elinde piposuyla birkaç saniye düşündükten sonra cevap verdi, "Manda Altındaki Cezalandırıcılar’dan kaçınmaya çalışıyorum ve bu konuda pek bir şey bilmiyorum. Birilerinden soruşturmasını isterim. Bir gelişme olursa da sana yazarım." "Pekala, teşekkür ederim." Klein içten bir tavırla eğildi. Akşam olduğunda, Isengard’dan mektup geldiğini fark etti. Mektupta tek bir cümle vardı: "Bu davayla Manda Altındaki Cezalandırıcılar ilgilenmiyor. Kraliyet ailesi, Talim’in soylu olduğunu belirterek davayı devralmış."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.