Yabancı olmayan bir his. Deneyimli Klein, hemen Palyaço güçlerini kullanarak yüz ifadelerini ve hafifçe titreyen bedenini kontrol altına aldı. Sonrasında da oldukça doğal görünmeye çalışarak bakışlarını kadından çekip devam etti. "Ah, Talim çok gençti. Evlenmemişti bile, çocukları da yoktu." Bunları söylemesinin sebebi, az önce kadına verdiği anlık tepkiye açıklama getirmek istemesiydi - kadını gördüğünde Talim’le bağlantı kurmuş, aile kurmamış ve çocuk yapmamış olması aklına gelmiş gibi davranmıştı.
"Evet, aslında yaşına bakılırsa, dört-beş yıl önce evlenmiş olması gerekiyordu. Ne yazık ki büyükbabasıyla ilgili mesele onda son derece güçlü bir travma bıraktı. Evliliği hep reddetti, ancak son zamanlarda iyileşmeye başlamıştı." Muhabir Mike kederle iç çekti. O sırada, hala normal görünmek için tüm gücüyle çabalayan Klein sırtına binlerce bıçak batıyormuş gibi büyük bir gerginlik hissediyordu. Siyah elbiseli ve parmağında safir yüzük olan kadın doğrulup sakin bir şekilde bakışlarını çevresinde gezdirdi. Sonrasında da hiç kimseyle konuşmadan yanındaki iki hizmetlisiyle oradan uzaklaşmaya başladı. - Huhh... Klein sonunda gizlice rahat bir oh çekebilmişti.
Sırtındaki bıçakların yerini şimdi de soğuk terler almıştı. Kim bu kadın, neden mezara çiçek bırakmaya geldi? Talim’in sevgilisi mi? Ama varlığı ya da statüsü olmayan Talim nasıl Sınıf 0 bir Mühürlü Eser’le ya da bir yarı tanrıyla ilişkili olan korkunç bir kadınla birlikte olabilir? Roman değil ki bu! Dahası, Talim’i lanetleyip öldürmüş olan da bu kadın olmalı... Bu mesele çok derin... Klein bir yandan Mike ve Aaron’ı dinliyor, bir yandan da tahminler yürütmeye çalışıyordu. Bir süre sonra, bu olayın en şaşırtıcı yanının, Talim gibi parası, gücü ya da statüsü olmayan sıradan bir insanın ölümünün Sınıf 0 bir Mühürlü Eser’le ya da aynı seviyede bir insanla alakalı olması olduğunu fark etti. Bu inanılır gibi değildi!
*Ancak ilk kez olan bir şey de değil. Daha önce buna benzer bir şey olduğunu gördüm...* Klein aniden başını kaldırıp Aaron’a baktı. Bu sıradan insanın evinde Dizi 1 seviyesinde bir Merkür Yılanı saklanıyor olabilir! Klein, bu düşünce çizgisini takip ederek burada geçirdiği beş ayı zihninde canlandırdı. Farkında olmadan pek çok yarı tanrı ve korkunç Mühürlü Eser’le alakalı durumla karşılaşmıştı aslında. Talim’i öldüren kadın; Merkür Yılanı Will Auceptin; Kafir Amon; Kraliyet Müzesi’ndeki gizemli kadın; Gül Düşünce Okulu’nun Yüksek Dizi Beyonder’ı; 0-08; 1-42; Ince Zangqill; Mutasyon Geçirmiş Kutsal Güneş Amblemi; Antigonus ailesinin defteri; Bay Azik Eggers; Bay Kapı; Alacakaranlık Münzevi Tarikatı...
Klein kendisini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı, Bütün bunların üstünde kalan Gerçek Yaratıcı ve Ebedi Yanan Güneş’i saymadım... Aslında, ben de onların arasında sayılırım. Sonuçta karanlık bir kehanetten geldim ve tuhaf gri sisi kontrol edebilen tuhaf bir alternatif dünya ruhuyum... Roselle’den sonraki yeni bir ’zaman tacı’ sayılır mı bu? Yani tüm yarı tanrılar ve korkunç Mühürlü Eserler gerçek hayatta ortaya çıkıyor...
Düşüncelere dalmış olan Klein, Mike ve Aaron’ın gitmek zorunda olduklarını söylemeleriyle kendisine geldi. Böylece üç arkadaş birlikte mezarlıktan çıktılar. Tam Klein kiralayacak bir araç bulmak için etrafına bakıyordu ki, tanıdık bir aracın tenha bir köşeden çıkıp önünde durduğunu gördü. Siyah aracın üstündeki arma ustaca gizlenmiş olsa da Klein bu aracın Prens Edessak’a ait olduğunu biliyordu. Aracın kapısı sessizce açıldı ve düzgünce taranmış saçları olan uşak nazik bir baş işareti yaptı. "Ekselansları sizi bekliyor." "Pekala." Klein sakince sıcak araca bindi.
Prens Edessak, geniş yakaları ve göğsünde altın rengi bir kurdelesi olan koyu mavi bir palto giymişti ve son derece asil görünüyordu. "Arkadaşımın cenazesine bile rahat rahat katılamıyorum. Orada bulunmam uygun değildi, bu nedenle uzaktan izlemek zorunda kaldım ve çiçeklerimi başkasına yollattım. Kraliyet ailesinden olunca böyle özgürlük sorunları oluyor işte." "Talim’in büyükbabası aristokrat unvanını kaybetmemiş olsa hiçbir şeyden çekinmek zorunda kalmayacaktınız." Klein hafifçe başını salladı.
Bu sırada Edessak kan rengi şarabından bir yudum alıp devam etti, "Ah, aslında Talim’in babasına aristokrat unvanını geri alması için yardım etmek istiyordum, ancak ne yazık ki..." Prens birkaç saniye duraklayıp başını iki yana sallayarak devam etti, "Sherlock, paketi aldın mı?" "Evet," dedi Klein kısaca. "Herhangi bir gelişme var mı?" "Talim’in saçlarını, kanını ve diğer eşyalarını kullanarak birkaç kehanet gerçekleştirdim ancak hepsi ani bir kalp rahatsızlığından öldüğü sonucunu gösteriyor." Klein, Dizisinin çok yüksek olmadığını, kendisinin kehanet yetenekleri olsa da karşı tarafın ondan daha güçlü olduğunu vurgulamak istercesine sakin ve pürüzsüz bir anlatım tarzı kullanıyordu.
Edessak hayal kırıklığıyla iç çekti. "Soruşturmaya nasıl devam etmeyi planlıyorsun?" "Talim’in ölümünden önceki birkaç günde iletişim kurduğu kimseler ve gittiği yerlerle başayacağım," dedi Klein. O sırada Edessak başını yaşlı uşağa çevirdi. "Kesinlikle tehditkar sorgular ya da rüşvet isteyenler olacak. Hmm... Soruşturma ücreti olarak Sherlock’a 100 pound ver." "Tabii Ekselansları." Yaşlı uşak önceden hazırladığı para destesini hemen çıkardı.
Öylece, doğrudan 100 pound mu? Klein bir kez daha prensin ne kadar cömert olduğunu hissediyordu. "Elimden geleni yapacağım." 100 poundu alıp saymadan cebine koydu. "Umarım Talim’i huzura kavuşturabiliriz." Prens Edessak yumruğunu sıkıp göğsünün sol kısmına hafifçe vurdu. Sonra da başını çevirip ilerideki Taç Mezarlığı’na hüzünle baktı. Talim’le güçlü bir dostlukları varmış... Klein prense veda ettikten sonra ağır bir ruh halinde araçtan ayrıldı. … Earl Hall’ın İmparatoriçe Bölgesi’ndeki lüks villasında. Audrey, saçları beline uzanan psikoloji öğretmenini hevesle dinliyordu.
Bir süre sonra ufak bir mola verdiklerinde fısıldayarak konuya girdi, "Bayan Escalante, geçenlerde yeni bir Beyonder toplantısına katıldım. İnsan Tenli Gölge özelliği ve Rüzgarla Kutsanan iksir formülü için çok yüksek teklifler var. Ah, ikisini farklı kimseler istiyor. Bunlar muhtemelen Orta Dizi nesneler, değil mi? Kulağa çok ilginç geliyor. Ah, doğru. Psikoloji Simyacıları’nın ilgisini çeker mi?" Escalante şaşkın bir şekilde genç öğrencisine baktı. "Döndüğümde sorarım." "Pekala," Audrey sevimli bir şekilde cevap verip notlarına bakıyormuş gibi başını eğdi.
O sırada Escalante ciddi bir tonda devam etti, "Bayan Audrey, Dizi 8 seviyesinde bir Beyonder olsanız da resmi bir mistisizm eğitiminiz yok. Seyirci ve Telepatist’in teknik ve uygulamalarını henüz tam olarak anlamış değilsiniz. Bugünden itibaren size rehberlik ederek gerçek bir Beyonder olmanızı sağlayacağım." "Çok sevinirim," Audrey samimi bir şekilde gülümsedi.
O sırada ayağının yanında oturan Susie de neşeyle kuyruğunu sallamaya başlamıştı. … Çalışmama kararı almış olan Klein kiralık bir araçla Minsk Sokağı’ndaki evine döndü. Ancak tam kapıdan girmiş şapkasını çıkarmak üzereyken donup kaldı. Manevi içgüdüleri, oturma odasına bir yabancının girdiğini söylüyordu. Birisi odasına girmişti! Bu... Üstelik izlerini saklamak için çok da zahmet etmemiş... Bu bir uyarı mı? Uyarı almak hiç uyarısız ölmekten daha iyidir... Klein uzunca bir süre sessizce girişte dikildi. Hemen sonrasında kapıyı kapatıp tekrar bir araca atlayarak Buhar Katedrali’ne doğru yola koyıldu. Hafta sonu ya da öğle vakti olmadığı için salonda sessizce dua eden yalnızca birkaç kişi vardı. Klein rastgele bir yere oturup şapkasını çıkardıktan sonra dua ediyormuş gibi ellerini birleştirip bir süre böyle kaldı.
Sonra da eşyalarını alıp sunağa, piskoposa doğru yaklaştı. "Bir itirafta bulunmak istiyorum." "Güzel, Tanrı seni izliyor." Nazik yüzlü piskopos günah çıkarma kabinine yöneldi. Klein da adamı takip edip kapıyı arkalarından kapattı. "Tehlikeyle karşılaştığımda ilkelerime uymadım, geri çekilmeyi seçtim." "O süreçte aklından ne geçiyordu?" diye sordu piskopos nazik bir tonda. Böylece Klein hemen Talim’in ölümünü, şüphelerini, Makinecilik Kolektif Zihni’nin hatırlatmasını, Prens Edessak’ın verdiği görevi, kehanetinden sonuç alamadığını ve kraliyet ailesi çekişmesine karşı duyduğu korkaklığı bir bir anlattı.
Doğrudan Carlson’a gitmemesinin sebebi, Prens Edessak’ın adamlarının onu gizlice izliyor olabileceğinden endişelenmesiydi. Niyetini açıkça belirttiğinde başka bir felaketle karşılaşıp karşılaşmayacağından emin değildi. Buhar Katedrali, Buhar ve Makinecilik Kilisesi’nin merkezi ve üç Büyük Kutsal Tapınak’tan biriydi. İçeride olan biteni kimse gözetleyemezdi.
Klein’ın amacı, Buhar ve Makinecilik Tanrısı Kiliesi’ne gerçek hislerini dökerek daha derin bir çatışmaya girmekten kaçınmaktı. Basitçe söylemek gerekirse, kalbinin sesini dinliyordu. Piskopos sessizce dinledikten sonra aynı ses tonuyla cevap verdi, "Seçimin bir insan olarak içgüdülerinden geliyor; Tanrı seni suçlamayacak. Geri dön, Tanrı seninle." Güzel... Tüyoyu almış olan Klein sessizce katedralden ayrıldı.
Dışarı çıkıp puslu gökyüzüne bakarken derince iç çekti. En kısa sürede Meçhul’e geçmem gerekiyor.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.