Yukarı Çık




459   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   463 


           
Aptal’ın sessizce gülümsediğini gören Audrey ve diğerleri, soru sormayı bırakmaktan başka seçenekleri olmadığını fark etmişlerdi.
Yalnızca ipuçları aldıkları, açıklamayı öğrenemedikleri durumları sorunlu bulmuyorlardı. Tanrı seviyesindeki varlıkların benzer alışkanlıkları vardı ve bazen ipuçları bile vermez, yalnızca vahiyler gönderirlerdi.
Bay Aptal gibi güçlü bir figürün gözünde, tek bir isim söylemek bile yeterli. Bizim kavramadaki başarısızlığımız bizim eksik olduğumuzu gösterir. Daha sıkı çalışıp söylenenleri kavramamız gerekiyor... Audrey’nin Psikiyatrist olma hevesi böyle anlarda daha da artıyordu.
"...O terk edilmiş tapınakta Gül Kefaret’le ilgili bir şey olduğunu hatırlıyorum?" Alger başını yana doğru eğip Güneş’e baktı.
Derrick tereddüt etmeden başını sallayarak cevap verdi, "Evet, Duvar resminin bir kenarına yazılmış Jotunca bir metin. Kelimeleri deşifre etmek çok zamanımızı almıştı."
Jotunca... Alger bu detaya daha önce pek dikkat etmemişti, ancak şu anda bazı bağlantılar kuruyor gibiydi.
O küçük çocuk, Jack oraya Sonia Denizi’nden gitmiş gibi görünüyor... Metin Jotuncadan türetilmiş... 
O kelimeler eski Feysac dilindeydi, Kuzey Kıtası’nın dilinin kökenlerinden, anlamı ise ’Gül Kefaret’ti.
Derrick bir kez daha dikkatle duvar resmine baktı.
    "Çok yakın, ancak kelimelerin sona erişi farklı.
Bay Asılan Adam, bu, sizin bulunduğunuz yerin dili mi?"
Alger başını salladı. "Bu dil evrim geçirdi. Senin bulduğun eski bir versiyonu olmalı."
Dilbilim dünyasında, Feysac diline benzer olan bu dil türü Solomon İmparatorluğu’na has kabul edilirdi... dedi tarihçi Klein içinden.
O sırada Alger düşünceli bir tonda devam etti.
"Peki ya ilgili duvar resminin içeriği?"
"O bölgeden ben sorumlu değildim, çok dikkatli bakamadım..." dedi Derrick utangaç bir tavırla.
"Bunu netleştirmenin bir yolunu bul. Burada kritik bir nokta gizli olabilir."
"Tamamdır!" Derrick, işlerin sandığı kadar kötü olmadığına giderek daha da ikna oluyordu.
Onun büyük ölçüde rahatladığını gören Audrey merakla araya girdi, "Bay Asılan Adam, Jack isimli o çocuk sizin bahsettiğiniz Dinleyici’nin çocuğuysa, Güneş ve diğerleriyle nasıl iletişim kurabilir ki?"
Gül Kefaret konusunu tartıştıktan sonra, Gümüş Şehir’in Kuzey ve Güney Kıtası’ndaki ülkelerden farklı bir dil kullandığından emin olmuştu.
Ve gri sisin üstünde herkes sorunsuzca iletişim kurabiliyordu, en ufak bir kopukluk yoktu. Tabii Bay Aptal’ın güçleri sayesinde... Audrey gururla Bay Aptal’a baktı.
O sırada Alger boğazını temizleyerek cevap verdi.
"Bayan Adalet, herhangi bir Beyonder olayı deneyimlemediniz, değil mi?
Jack zaten çoktan bir canavara dönüşmüş, değiştiremeyeceği ne olabilir ki? İnanın bana, dil bilgisi edinmenin çok kolay olduğu zamanlar vardır."
“…"
Audrey gözlerini kırpıştırdı, biraz daha deneyimsiz olduğunu, mistisizm alanında çok bilgili olmadığını açığa çıkardığını hissediyordu.
Bu konu kapandıktan sonra, Tarot Toplantısı her zamanki seyrinde devam etti. Bir süre sonra Audrey bronz masanın başına doğru bakıp şöyle dedi, "Bay Aptal, Roselle’in günlüğünden üç sayfa daha buldum. Size hala yedi sayfa borçluyum."
Bunu duyan Fors hemen atıldı, "Bay Aptal, ben de bazı geri dönüşler aldım. Bir sonraki toplantıya Roselle’in günlük sayfalarından getireceğim."
"Çok güzel." Dedi Klein gülümseyerek.
Bu konu Derrick’i yeniden utanç içine sokmuştu, keşif ekibine katıldığı için geçen hafta kütüphaneye gidecek, tarihi kayıtları karıştıracak vakti olmamıştı.
Bu sırada Klein, Audrey’nin gönderdiği sayfaları eline almış, hevesle okumaya başlamıştı.
"8 Ağustos. İlk kez, Majestleri’nin balosuna katılmak için Beyaz Akçaağaç Sarayı’na davet edildim.
Bu aristokratlar gerçekten çok abartılı, yediklerinde bile tamamen yenilik peşindeler. Izgara kuğu, koyun testisi...
Söylemem gerekiyor, başta çok şaşırdım. Bu dünyanın aristokratları temizliği gerçekten seviyor; banyolar yapıyorlar ve tuvalet kağıtları şimdiden gelişmeye başlamış. Dünya’nın orta çağlarındaki aristokratlardan çok farklılar.
Aslında bunun, gerçek tanrıların varlığının etkisi olduğunu düşünmüştüm, ancak sonrasında bunun bazı tehditlerden dolayı yapılması gereken bir gelişme olduğu konusunda bilgilendirildim. Bir yolu takip eden Beyonderlar, kirli alışkanlıklar yoluyla veba yayabiliyorlarmış. Hangi yol olduğunu çok merak ediyorum.
O sırada aklıma ilk gelen aristokratların beyninde ters giden bir şeyler olabileceğiydi. Vebadan korkuyorlarsa, neden sokakları temizlemiyorlar, değil mi? Neden bir kanalizasyon sistemi kurmuyorlar? Neden gecekonduları düzenlemiyorlar?
Hepsi aynı şehirde. Bu, veba bittiğinde buranın iyi olacağı anlamına mı geliyor?
Eh, su, yemek kaynakları ve insanların izole olup tek bir bölgeye taşınmasıyla gerçekten de sorun ortadan kalkabilir...
Ancak hava yoluyla bulaşabilecek vebalar da var! Yüksek bir mevkiye geçtiğimde şehir planlaması ve çevre temizliğini ön plana almalıyım. Veba olmasa bile, böyle kokuşmuş bir şehirde yaşamak oldukça can sıkıcı!
Ah doğru ya, bu gece Majesteleri tarafından çağırıldım.
Dünya’da doğduğumdan, tüm insanlarla eşit bir ortamda eğitim aldığımdan, mütevazi ya da kibirli davranmadan, yalnızca sakin görüneceğimi düşündüm. Ancak çok gergin ve heyecanlıydım, farkında olmadan eğilirken başımı eğmemişim. Tabii haysiyet açısından Krala denk olduğumu biliyorum...
Gücün cazibesi bu işte!"
Tüm sayfa günlük aktivitelerle dolu olsa da, İmparator beni güldürmeyi de başardı... O da amacı olan biriymiş... Gerçekten de, modern dünyada doğmuş biri için bile yüksek statü sahibi biriyle karşılaşmak gergin bir durum... Klein gülümsedi, bunları okumak onu biraz daha rahatlatmıştı.
Vakit kaybetmeden ikinci sayfaya geçip okumaya devam etti.
"11 Kasım. Dizi 4’e geçip yarı tanrı olmak üzereyim.
Bundan sonra, kontrolü kaybetmediğim sürece yaşamımın doğal düzeni niteliksel bir değişim geçirecek. Artık kısa ömürlü bir yaratık olmayacağım. Tabii farklı yolların farklı Dizileri için durum değişiklik gösteriyor.
İki seçenekle karşı karşıya kaldım. Biri, Alim yolunun Simyacısı, diğeri de Gizemli Gözlemci yolunun Mistikoloğu. Sonunda yol değiştirmemeyi seçtim, çünkü Gizli Sage’in çok tehlikeli bir varlık olduğunu biliyorum. Ancak ’O’nun gerçek bir tanrı olmadığından şüpheleniyorum. Belki de biraz daha düşük bir seviyededir.
Simyacı olduktan sonra nesnelere ’ruh’ aşılayarak onlara can verebileceğim. Yaratıcı olma duygusu... Kesinlikle harika olacak. Bu Beyonder yoluna devam etmeyi seçmemin nedeni de bu.
Bu Dizi’nin Beyonder özelliğini aldıktan sonra konseptlerimden daha fazlasını tamamlayabileceğim.
tek sorun, Simyacı ritüelinin bir bölgenin tüm yaşam gücünü, toprağın çölleşmesini ve göllerin kurumasını çekmesi gerekiyor… Bir kültürün kurban ritüeline çok benziyor...
İksir Dizi sisteminin çok fazla karanlık ve çılgın kısımları olduğunu düşünmüşümdür hep. Zaman zaman o kadar şeytani oluyor ki insanı çaresizliğe sürüklüyor."
İmparator da aynı şekilde hissetmiş... Bu sözleri gören Klein sessizce iç çekti.
Bazen o da bu dünyanın arka plan renklerinin grimsi ve delice olduğunu hissediyordu.
Beyonder Özellikleri Muhafaza ve Dayanıklılık yasaları, yolların çekim yasası, yakın Dizilerin değişim yasası gibi şeylerin hepsi trajediye yol açan değişimler getiriyor.
Simyacı da oldukça ilginç bir Dizi. Simyasal Yaşam kulağa yasak gibi geliyor ve tanrılarınkine çok yakın bir alan… Klein’ın düşünceleri giderek dağılıyordu.
Yarı tanrılığa adım atma ritüelini de çok merak ediyordu. Ancak ne yazık ki Roselle bundan pek bahsetmemişti. Sonuçta bu bir defter değil günlüktü.
Dizi 4 Mistikolog da kulağa hoş geliyor... Klein düşüncelerini toparlayıp diğer sayfaya geçti.
"23 Nisan Bu aristokratlar gerçekten çok acayip! Madam Karen’in beni seks için baştan çıkarmaya çalıştığını bile düşündüm. Ancak kocası Şampanya Kontu’nun karşı odadan gözetlediğini nereden bilebilirdim. Çok heyecanlıydı, hatta beni becermek istedi!
Üzgünüm, bunu kabul etmem mümkün değildi, o yüzden onu odadan attım.
Onların ailesine kıyasla ben saf bir çocuk sayılırım!"
“…"
Klein donup kalmıştı. İmparator Roselle’in özel hayatının gerçekten heyecan dolu olduğunu ve Intis aristokratlarının da çok eksantrik olduğunu hissediyordu.
Buradan bazı hastalıklar bile çıkabilir... 
    "25 Nisan. Karakterimi ve zihnimi geliştirmek için Kuğu Gölü’ne balık tutmaya gittim. Umarım bir gün denize, deniz kızı tutmaya da gidebilirim.
Ah, son zamanlarda ahlakım çok bozuldu. Ruhumu sorgulamalı ve daha fazla icat yapmalıyım. Boşluk bırakamam! Bu dünyaya göç ettiğime göre, bu çağın benim adımla anılmasını sağlamalıyım!"
... İmparator, ahlaksızlığa yönelseniz daha iyi olurdu...
Klein başını hafifçe iki yana sallayıp son sayfaya geçti.
"26 Nisan. Zaratul ziyarete geldi. Ona mucizenin ne olduğunu sordum.
O da bana kendi fikrimi sordu.
Bence ne mi? Kalbimde tek bir muzice var, o da medeniyetlerin harikaları! Mesela, Feysac İmparatorluğu’nun Büyük Alacakaranlık Salonu, Dev Kral Aurmir’in eski yeri.
Zaratul sonunda doğrudan bir cevap verdi.
’Mucize ne midir? Mucize ölümden dönmektir!’ dedi"

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


459   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   463