Yukarı Çık




472   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   474 


           
Etrafındaki her şey bir yanılsama gibi görünüyordu. Doygun renkler sürekli üst üste biniyordu.

Klein, kendine gelir gelmez etrafını incelemeye başladı ve Bay Azik’in kendisini tutan elinin hafifçe titrediğini fark etti.

Ancak henüz bir tepki veremeden, güçlü bir ağırlıksızlık duygusu hissetti. Vücudu hızla dönmeye başlamıştı.

Etrafındaki renkler hızla solarken, Klein düşüp toprağa sert bir şekilde çarptı. Çarpmanın etkisiyle başı dönmeye, iç organları çalkalanmaya başlamıştı.

Görüşü normale dönerken etrafında altın renkli yıldızlar olduğunu hissetti. Solunda efsanevi Şeytan Cehennemi’ni andıran dipsiz, karanlık bir vadi vardı. Sağında ise, bir bölgeyi destekliyormuş gibi yukarı doğru uzanan gri bir taş duvar vardı.

Güneş, bulut ya da sis yoktu. Farklı yerlerde yetişen parlak yosunlardan biraz ışık geliyordu ama yine de karanlık ve ağırlık bu ’dünyaya’ hakim olan asıl tonlardı.

Klein sol elinden desek alarak doğrulup çevik bir şekilde ayağa kalktı. Ayağının altındaki zeminin, iki at aracının yan yana geçebileceği, düzgün döşenmiş taşlardan oluşan bir yol olduğunu fark etti. Burası kesinlikle doğal olarak meydana gelmemişti.

Yolun bir ucu karanlık çatlaklara, diğer ucu ise yukarıya doğru çıkıyordu. Zaman zaman duvarların içindeki kubbeli koridor ve salonları görmek mümkün oluyordu.

Klein elini kaldırıp baktı, ancak en yüksek noktayı bir türlü kestiremiyordu. Gri taş duvar görüşünü tamamen engelliyordu.









Bay Azik ile yeraltına, eski bir medeniyetin kalıntılarına ’düşmüş’ olabilirlerdi.

Burası başka bir bölge mi yoksa hala Backlund yakınlarında mıyız? Klein soru işaretlerine cevap bulmaya çalışırken, Bay Azik kısık sesle şöyle dedi, "Önce buradan ayrıl. Yukarıya doğru git."

Ha? Klein bu sözlerin anlamını çözmeye çalışırken, yan tarafta aniden yukarı doğru açılan hayali bir kapı şekillendi.

Bu kapı bronzdan yapılmış gibiydi. Yeterince gerçek olmamasına rağmen alışılmadık derecede ağırdı. Yüzeyinde sayısız tuhaf desen ve belirsiz sembol vardı.

Birkaç saniye sonra kapı gıcırdayarak açıldı. Aralıktan birer birer solgun, kanlı kollar ve uçlarında bebek suratları ve pörtlek gözlü dokunaçların olduğu yeşilimsi siyah asmalar uzandı.

Bayan Sharron’ın mistik nesnesine çok benziyor... O sırada Klein, kolların, asmaların ve dokunaçların artık az önceki kadar çılgınca hareket etmediğini fark etti. Bayan Sharron’ın, Dizi 6 Zombi’yi çılgınca kapıya çeken asmalarına kıyasla bunlar artık son derece sakin görünüyordu.

Ancak tam o anda, kapının aralığı genişledi ve içeriden bir figür çıktı.

Üzerinde siyah bir din adamı kıyafeti vardı, yüz hataları, eski, klasik bir heykelmiş gibi açık ve belirgindi.

Saçları koyu altın renginde, gözleri koyu mavi, burnu ise kemerliydi. Yaşlıların giydiği türden bir başlık takmıştı ve favorileri orta yaşlı görünümüne bir aykırılık katıyordu.

Figürün cansız gözlerine bakan Klein, bu adamı tanıdığını fark etti.

Ince Zangwill!

Tingen olayını yöneten ve Gece Kuşları ekibine ağır bir hasar vermiş olan, Mühürlü Eser 0-08’in sahibi eski başpiskopos!

Bunu gören Klein derhal arkasını dönüp Bay Azik’in talimatlarını dinleyerek yukarı doğru koşmaya başladı.

Dizi 6 seviyesinde olduğundan, yarı tanrılar arasındaki bu çatışmada yalnızca bir yük, dikkat dağıtıcı bir öğe olacağını çok iyi biliyordu.

Zamana karşı verilen bu yarışta, sahte mütevazilik ya da iddialı sözler tamamen gereksizdi. Hem ona hem de yoldaşına zarar verirlerdi!

Pat. Pat. Pat. Yeraltında tutuşturabileceği bir şey olmayan Klein’ın tek yapabileceği olabildiğince hızlı koşmaktı. Ve koşarken, Azik’in sakin, nazik sesini duydu.

"Buradan kurtulana kadar koş.

"Benim için endişelenme. Çok fazla şeyi hatırladım ve bir seferinde çok uzun bir süre belirli bir Dizi’de sıkıştığımı biliyorum. Dizi’nin adı ise Ölümsüz."

Pat. Pat. Pat. Klein uçurumun etrafından dolaşıp karanlık, kubbeli bir koridora girdi. Bu koridorun duvarlarında pek çok resim vardı.

O anda, Klein’ın az önce olduğu yerden boğuk bir ses geldi.

"Burada ışınlanma yasaktır!"

Kimse fark etmeden, Ince Zangwill’in yanında bir figür belirmişti. Fizik kurallarını hiçe sayarak havada süzülüyordu. Yüzünde muhteşem bir altın maske vardı.

Ancak Ince Zangwill saldırıya geçmemişti. Sakin bir şekilde Klein’ın az önce kaybolduğu viraja doğru baktı.

Evernight Tanrıçası Kilisesi’nin yolundan Dizi 4 Gece Bekçisi, diğerlerinin önüne şanssızlıklar çıkarma yeteneğine sahipti, ancak az önce sessizce Klein’ı ’kutsamış’ olan Ince Zangwill, güçlerinin Klein’a etki edemediğini fark ediyordu.

Üstelik kendisi de halüsinasyon görmeye başlamış gibiydi, gözlerinin önünde insa, grimsi beyaz bir sis tabakası belirmişti.

Bu noktada düşünme lüksü olmadığından doğrudan Azik Eggers’a baktı.

Pat. Pat. Pat... Bu sırada hızla koşmakta olan Klein aniden durdu. Maneviyatı ona, ileride insanlar, Beyonderlar olduğunu söylüyordu! Muhtemelen bunlar buranın muhafızlarıydı!

Birkaç saniye düşündükten sonra sol elini kaldırıp hızla yüzünü sildi. Bu sırada bedeninden çıtırtı sesleri gelmeye başlamış, saniyeler içinde boyu yedi-sekiz metre uzamıştı.

Elini yüzünden çektiğinde, koyu altın rengi saçları, tek gözlü, burun kemeri yüksek bir adama, Ince Zangwill’e dönüşmüştü!

Klein bu halde, vakit kaybetmeden köşeyi dönüp geniş bir salona girdi.

Burada siyah zırhlı, keskin bakışlı dört muhafız vardı.

Klein sakin bir şekilde muhafızlara yaklaşıp kasıtlı olarak boğuklaştırdığı sesiyle şöyle dedi, "Birileri buraya sızdı. Onu arıyorum.

Siz bir şey bulabildiniz mi?"

Muhafızların lideri önce onu biraz inceledikten sonra başını eğdi, "Bay Zangwill, burada hiçbir şey olmadı."

Klein hafifçe başını sallayıp muhafızların yanından geçerek salonu terk etti.

Tüm bu süreç boyunca gerginlikten soğuk soğuk terlemiş olsa da oldukça sakin ve kendinde görünüyordu. Hem görünüm hem de aura bakımından Ince Zangwill’den hiçbir farkı yoktu.

Meçhul güçleri ve koşma hızı sayesinde hızla üç kontrol noktasını geçerek binanın sonuna vardı.

Burada, saf bir mavi ışığın oluşturduğu hayali bir kapı vardı, ancak kapı tamamen kapalıydı.

Klein, Azik ve Ince arasındaki yarı tanrı savaşı konusunda endişeli olsa da, gölgelerde gizlenmesi gerektiğini biliyordu. Bu nedenle odanın dışında kalarak bir süre sabırla etrafını gözlemleri ve birkaç kişinin o kapıdan gelip geçtiğini gördü.

Kapıdan gidenlerin, ışık kapısından geçebilmek için dört muhafıza bir rozet gibi bir şey gösterdiğini fark etmişti.

Rozeti olan başka birinin gelmesini bekleyecek vaktim yok. Risk almam gerekiyor... Ormandaki savaş her an bitebilir... Bitmese bile, buraya arama emri gönderileceğinden eminim... Klein hızla kararını verip bir kez daha sakin bir şekilde odaya girdi.

"Dışarıda bir şey oldu." Eski başpiskoposun sesini taklit etme konusunda kendisine pek güvenmiyordu, bu nedenle sesini kasıtlı olarak boğuklaştırmaktan başka yapabileceği pek bir şey yoktu.

Bu haberi duyan muhafızlar şaşıp kalmış, Klein kendilerine yaklaşana kadar tepki bile verememişlerdi. Ancak onun yaklaştığını gördüklerinde aniden ellerini kaldırdılar.

"Bay Zangwill, geçiş kartınız nerede?"

"Daha fazla vakit kaybetmeyin!" Klein bu sözleri söylerken cebinden bir rozet çıkarıp muhafızlardan birinin eline bastırdı.

Bu sakin performans diğer muhafızların da rahatlamasını sağlamıştı.

Ancak muhafız ’rozeti’ görmek için başını eğdiğinde, Klein derhal öne atıldı!

Tam yere konmuştu ki, hızla bir kez daha yuvarlanarak doğrudan mavi kapıdan geçti!

Muhafız ancak o zaman elindeki rozetin hızla soluk ince bir kağıt parçasına dönüştüğünü fark edebilmişti.

Kağıdın sol üst kısmında, yılın bu döneminde çok yaygın olan bir dilek vardı: "İyi Yıllar!"



Cehennemi andıran yarık hayali, siyah bir sıvıyla doluydu. Üstelik suyun yüzeyi hala köpürmeye devam ediyor, pek çok soluk tenli kol çılgınca dışarı uzanıyordu.

Ince Zangwill, Azik’in standartları hakkında genel bir fikre sahipti ve ne şaşkın ne de korku içinde değildi, zaten şu anda yanında ona yardım eden bir yarı tanrı vardı.

Onu asıl endişelendiren başka bir şeydi. Hikayeyi geliştiren 0-08 her an kendisine doğru geri tepebilirdi.

O anda, bakışlarını hafifçe kaydırdı, 0-08 kod adlı tüyün ona fark ettirmeden cebinden çıktığını fark etmişti. Tüy, gri duvarın üstünde süzülerek hararetle bir şeyler yazıyordu.

"... Şiddetli bir mücadelede, Ince Zangwill’in kemerinin kopup pantolonun düşmesi gibi çeşitli kazalar olması normal."



Klein’ın görüşü mavi ışıkla dolmuş, derin karanlık ve ışık katmanlarından oluşan, görünmez yaratıkların dolaştığı bir geçit meydana gelmişti.

Ancak Klein etrafını gözlemleyecek vakti bulamadan geçidin sonuna ulaşmıştı.

Girdaptan çıkar çıkmaz ayağa kalkıp kıyafetlerini silkeleyerek yeniden Zangwill’in ciddi ifadesini takınıp ışık ekranına adım attı.

Bir an sonra, kendisini içinde pek çok muhafızın da olduğu başka bir odada buldu.

"Yeraltında bir şeyler terk gitti, gözünüzü açık tutun. Kimsenin girmesine izin vermeyin," Klein sakin bir tonda talimat verdikten sonra telaşsız, yavaş bir tempoda kapıya yöneldi.

"Tabii Bay Zangwill!" diye yanıt verdi muhafızlar da saygılı bir tonda.

Tam o anda, mavi kapıda az önceki muhafız göründü, "Az önceki Zangwill’de bir sorun var!"

Bunu duyan herkes başını çevirip kapıya doğru baksa da Klein çoktan gözden kaybolmuştu.

Pat. Pat. Pat. Muhafızlar derhal gruplara ayrılıp hedeflerini armaya başladılar. Ortam aniden kaotik bir hal almıştı.

Muhafızlardan biri çok geçmeden, bir köşede Ince Zangwill’in sırtını görmeyi başardı.


İçgüdüsel olarak hemen kılıcını çıkarıp öne doğru savurdu.

Oof!

Figür yüksüz bir şekilde süzülerek kağıt bir figürine dönüşmüştü.

Bu sırada iki yüksek sesli patlama duyuldu. Soluk altın renkli mermiler, siperden geçip muhafızın kafasına isabet etti.

Muhafız çığlık atmaya bile fırsat bulamadan büyük bir patırtıyla yere yığılmıştı.

Bunu gören Klein gölgelerden çıkıp tabancasını kılıfına yerleştirdi.

Kağıt figürini yaktıktan sonra çevik hamlelerle muhafızı boş bir odaya taşıdı ve onun siyah zırhını giyerek gardiyan kılığına girdi.

Sonra da yıldırım kılıcını alıp kapıyı kapatarak odadan ayrıldı.

Panik içinde koşmaya başlamıştı, olayı duymamış olan diğer muhafızlara, Ince Zangwill’de bir tuhaflık olduğunu söylemek için hızlı olması gerekiyordu!

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


472   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   474