Yukarı Çık




471   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   473 


           
Leydi Caitlyn, uşak yardımcısı, uşak asistanı ve görevlileriyle etkinlik odasında oturuyordu.

O gece verilecek ziyafet için dikkat edilmesi gereken şeyler hakkında talimatlar veriyordu. O sırada kızı Audrey telaşla yanına geldi.

"Anne, sana söylemem gereken bir şey var." Audrey bakışlarını odadaki görevliler arasında gezdirdi.

Etkinlik odasına gelirken, hafif bir titreme hissetmişti, ancak ortada olağandışı bir durum yoktu.

Leydi Caitlyn karşısına doğru bakıp başını salladı.

"Birazdan tekrar gelebilirsiniz."

Böylece etkinlik odası hızla sessizliğe gömülmüş, Audrey’nin gizli işaretiyle Susie bile odadan çıkmıştı.

"Daha sık yanımda olmalı ve bu tür işlerle nasıl başa çıkılacağını öğrenmelisin. Aile derslerinde böyle içerikler var evet, ama yine de bilgileri pratikle birleştirmek gerekir," Ellili yaşlarında olmasına rağmen 30’larının başında gibi görünen Leydi Caitlyn kızına bakarak gülümsedi. "Pekala küçük meleğim, konu nedir?"









Audrey zarif bir şekilde gülümsemeye çalışsa da, yüzündeki ağır ve gergin ifadeyi bir türlü atamamıştı.

"Anne, babamdan ve senden bir şey saklıyordum."

"Öyle mi?" Leydi Caitlyn başını hafifçe yana doğru eğdi.

Audrey ilk başta biraz kekelese de, hemen sonra akıcı bir şekilde konuşmaya devam etti.

"Ben... Ben çoktan bir Beyonder oldum, iksiri içtim ve artık mucizevi güçlerim var."

Sarışın Caitlyn hafifçe kaşlarını kaldırdı, "Biliyorum.

Baban da ben de biliyoruz."

"Ha?" Audrey şok olmuştu.

Leydi Caitlyn eliyle ağzını kapatarak zarifçe güldü.

"Kasadan çok fazla mistik nesne aldın, babanla bunu fark etmeyeceğimizi düşünecek kadar naif misin?

Babanın yanında, bu villada, ailemizde bolca Beyonder var. İş ilişkileri, Tanrıça Kilisesi tarafından gönderilenler, Hall ailesinin üyeleri... Majesteleri bu tür meselelere onay verdi ve biz de senin küçük macerana göz yumduk... Ah, eninde sonunda büyüyüp olgunlaşacaksın. Baban ve ben seni daima kanatlarımızın altında koruyamayız. Bazı meselelerle kendi başına yüzleşmek zorunda kalacaksın, bu nedenle bazı kozlara, ek güçlere sahip olman da kötü değil.

Evet, bildiğim kadarıyla ilk aşamalar o kadar tehlikeli değil, ilerleme kaydetmek iki, hatta üç yıl alabiliyor. Bu nedenle çok endişelenmedik ve seni geldiğin aşamada durman konusunda uyarmak için yetişkin olmanı beklemeye karar verdik."

Hayır, anne, yanlış biliyorsun. Çünkü rol yapma yönteminden haberin yok. Tüm malzemeleri bulabilirsem, yeni yıldan önce Dizi 7’ye geçeceğim... Dahası, durmak da istemiyorum. Dük Negan’ın ölümü bu dünyanın sandığım kadar huzurlu bir yer olmadığını anlamamı sağladı. Kritik anlarda hepinizi koruyacak kadar güçlü olmak istiyorum...

Bay Aptal yavaş yavaş iyileşiyor, şeytani tanrılar sürekli olarak dünyaya inme girişiminde bulunuyor. Hala yeterince olgun olmasam ve çok bilgili olmasam da, gizli, tarif edilmez tehlikeleri sezebiliyorum...Audrey, kasadan aldığı Beyonder malzemeleriyle ilgili sorundan sonsuza dek kaçamayacağını biliyordu, ancak ebeveynlerinin kasadaki nesnelerin sayısından emin olmayabileceğini düşünüyordu. En fazla onun mistisizme olan merakının giderek arttığını sanacaklarını ummuştu.

"Anne, sonrasında gizli bir kuruluşa katıldım, daha akademik olan ve şeytani tanrılara tapmayan bir kuruluşa... Lütfen ismini ve detaylarını veremeyeceğim için beni bağışla, bir yemin ettim.

Bugün, Prens Edessak’ın aşık olduğu halktan sanılan kızın aslında bir Şeytaniçe olduğunu öğrendim. Ne tür bir komplo kurduklarını bilmiyorum."

İlk iki cümlesinde mutlak bir bağlantı söz konusu değildi. Bilginin kaynağı Tarot Kulübü olsa da, kuruluş derken Psikoloji Simyacıları’nı kast etmişti.

Cümlelerini her söylediği doğru olacak, kehanetle doğrulanabilecek şekilde düzenlemişti. Böylece insanlar haberin Psikoloji Simyacıları olarak bilinen gizli örgütten geldiğine inanacaktı.

Bu sırada Caitlyn’in yüzündeki gülümseme kaybolmuş, yerini ciddi bir ifade almıştı, "Şeytaniçe mi?"

Gizemli dünyayla ilgili pek bilgisi yoktu, ancak bu kelime huzursuzlanması için yeterliydi.

Audrey hızla başını salladı.

"Evet, Zevk Şeytaniçesi.

Ve beni daha da korkutan, adının Trissy Cheek olması."

"Bu isimde ne varmış ki?" diye sordu annesi şaşkın bir şekilde.

"O örgütün bir üyesi, Cheek ismini eski bir kitapta görmüş. Dördüncü Dönem’de ya da daha eskiden, bu isim İlkel Şeytaniçe’nin ismiymiş.

Yani şeytani bir tanrının!"

Leydi Caitlyn, İlkel Şeytaniçe’nin ne anlama geldiğini bilmiyordu, ancak şeytani tanrıçanın ne anlama geldiğinden emindi.

"Emin misin?"

"...Pek değil." Audrey elbette Bay Aptal’dan şüphe etmiyordu, ancak bunu bu kadar açık dile getiremezdi. "Ne olursa olsun, bence kraliyet ailesine, hayır, Tanrıça Kilisesi’ne haber vermek gerekiyor. Eğer gerçekten işin içinde şeytani bir tanrıça varsa, temkinli olmakta fayda var."

"...Audrey, ne kadar büyümüşsün."

Konu bu kadar acil olmaya, bu övgüler Audrey’nin çok hoşuna giderdi. Önce mütevazi bir şekilde reverans yapar, sonra da neşe içinde odasına dönerdi. Hatta keyiften dans bile edebilirdi.

Ancak şu anda bunlar hiç umurunda değildi.

"Anne, gerçeği gizlememe yardım eder misin? Kilise Beyonderlarının ve kraliyet ailesinin kendilerinin parçası olmayan gizli örgütlerden nefret ettiğini duydum. Eh, bunun babamın aldığı bir haber olduğunu söyleyebiliriz. Onun pek çok bilgi kanalı olmalı."

Caitlyn ayağa kalkıp içtenlikle kızına sarıldı.

"Endişelenme, ne baban ne de ben seni bu işe karıştırmayacağız.

Baban akşama kadar dönmeyecek. Ben önce gizli korumalara haber vereceğim, sonra da ondan haber gelmiş gibi yaparak Tanrıça Kilisesi’nden ailemizi koruması için Beyonderlar göndermelerini isteyeceğim."

"Tamamdır!" Audrey neşeyle başını salladı.

Sonunda rahat bir oh çekebilmişti. Uzun süren gerginlik onu gerçekten çok yormuştu.



Klein, tüm ormanı saran alevli meteorlara bakarken burada çaresizce ölümü beklemekten başka seçeneği olmadığını düşünüyordu.

Alev Zıplaması yeteneğini kullansa bile ormandan kaçması imkansızdı. Dahası, Kahin yolunu takip eden bir Beyonder’ın güçsüz bedeni, meteor yağmuruna göğüs germe ihtimalini de tanımıyordu.

Tabancalardan etkilenmeyen bir zombi bile böyle bir ’saldırı’ altında anında kıymaya dönerdi. Bir de kömüre dönüşürdü... Alev Zıplaması... Henüz vazgeçmemiş olan Klein’ın aklına aniden bir fikir geldi.

Saniyelerin önemli olduğu bir durumun içindeyken, tereddüt etme lüksü yoktu, aklına geleni yapmak zorundaydı.

Pa!

Sessizce hesapladıktan sonra parmaklarını şıklatıp kalan tüm kibritlerini yaktı.

Kızıl alev hızla gökyüzüne yükselerek bedenini sardı.

Klein sessizce ortadan kaybolmuş, meteorun üstündeki alevde yeniden ortaya çıkmıştı.

Vooş!

Meteor hızla yere indi. Alevlerin arasından atladığı anda meteorun çevresinden uzaklaşmış, korkunç derecede sıcak bir hava bölgesine girmişti.

Ancak çok geçmeden Beyonder güçlerini kullanarak zıpladı, ısı yüksek olsa da, Klein sıradan alevlere karşı bağışıktı. Ancak bu durumdan çıktıktan sonra Alev Kontrolü ile alevlerden kaçınmak için elinden geleni yapması gerekiyordu. Aksi halde yanarak ölebilirdi.

Ayrıca, sıcak hava onun ’zıplama’ menzili içinde değildi.

Pa!

Klein yeniden parmaklarını şıklatarak kritik bir noktadaki havanın yanmasını sağladı.

Böylece hızla alevlerin ve meteorların arasında ilerlemeye devam etti.

Ancak ne kadar denerse denesin, ne kadar risk alırsa alsın tehlikeden kaçamıyordu. Yalnızca iki seçeneği vardı: ormandan uzak bir noktaya sıçrayarak meteorlara göğüs germek, ya da bir akrobat gibi etrafta sıçrayarak bir mantarın kendisini yutmasını beklemek.

Ancak çok geçmeden Klein’ın görüşü bulanıklaştı, sanki tüm renkler doygunlaşmıştı. Kırmızılar daha kırmızı, sarılar daha sarı ve beyazlar daha beyazdı, tıpkı tuhaf bir yağlı boya tablo gibi!

Ve gerçek dünyadan farklı görünen bu tablo, Klein’ın bir meteorun ’yavaş yavaş’ yere düştüğünü görmesine olanak tanıyordu.

Meteorun düştüğü kısım anında yok olmuş, zemin birkaç kez sarsılmıştı. O sırada, dumanlar alevlere karışarak tuhaf bir mantar bulutu meydana getirdi.

Şaşkın bir şekilde bu sahneyi izleyen Klein, çok geçmeden yanında bir insan figürü belirdiğini fark etti.

Bronz tenli, orta boylu bir adamdı bu. Üzerinde siyah bir takım vardı, başına da silindir şapka takmıştı. Kahverengi gözleri yaşlı, yüz hatları yumuşaktı, sağ kulağının yanınsa ise ufak bir ben vardı.


"Bay Azik!" Klein mutluluktan çığlık atmak istiyordu.

Uzun zaman önce kehanetinden aldığı bir vahyin neye işaret ettiğini şimdi anlamıştı.

Bu ana işaret ediyordu!

Kan denizi tehlikeli durumu, Bay Azik tarafından oradan çekilmesi ise onun tarafından kurtarılışını simgeliyordu!

Azik hiçbir şey söylemeden Klein’ın kolunu tutup doygun renkli bulutların arasına daldı!



Sıradan görünümlü tüy artık kendi kendine yazmıyordu, yüzeyi de biraz soluklaşmıştı.

Ciddi ifadeli, tek gözlü, orta yaşlı adam hemen tüyü alıp yazmaya başladı.

"Azik Eggers’ın henüz tüm gücünü toplayamadığı, hafızasının tamamını geri alamadığı belliydi. Ruh dünyasında ve astral dünyada dolaşmaya çalışırken, bu sorundan kaynaklanan gizli bir tehlike ortaya çıktı. Bu nedenle Sherlock Moriarty ile birlikte kendilerini Ince Zangwill ve arkadaşının yakınında buldular."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


471   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   473