Emlyn’in kafası da oldukça karışmıştı. ’Gül Kefaret,’ ’Kader Meleği’ ve ’kader döngüsünü kırma’ gibi sözlere bir anlam verememişti. Kelimeleri anlıyordu, ancak arkalarındaki fikri kestiremiyordu.
Güneş’i bir melek mi kovalıyordu? Emlyn’in aldığı bilgilerle varabildiği tek sonuç buydu.
Derrick Bay Aptal’a teşekkür ettikten sonra Asılan Adam hafifçe öne doğru eğilip araya girdi. "Olaylar tam olarak nasıl gelişti?"
Derrick hiçbir şeyi saklamadan olan biteni anlattı, "Bayan Adalet, Bay Asılan Adam, Bayan Sihirbaz ve Bay Dünya, tüm önerileriniz için çok teşekkür ederim. Altıncı keşif turunda, şunu denedim..."
Kendi yaptıklarını aldığı sonuçları, Enmat Limanı’ndan gelen Jack’in durumunu ve Gül Kefaret resmi ile ilgili detayları bir bir anlattı.
Enmat Limanı... O tuhaf çocuk, Jack, gerçekten de Loen Krallığı’ndan geliyormuş demek. Yani Gümüş Şehir’in bulunduğu Tanrıların Terk Edilmiş Ülkesi, bir şekilde Kuzey ve Güney kıtalarına bağlı. Doğru yol bulunursa, oraya ulaşmak mümkün... Klein da bir yandan Güneş’i dinliyor, bir yandan da önemli noktaları zihnine not ediyordu.
Enmat Limanı, Tingen Şehri’nin doğusundaydı ve Loen Krallığı’nın orta bölgesindeki en ünlü limanlardan biriydi. Güneydeki Pritz Limanı ile birlikte, Backlund’a gelen malların yarısından fazlası bu limanlara iniyordu.
Ruh Medyumu Daly bir zamanlar oraya ’yerleşmişti’ ve Aurora Düzeni’nden Bay Z de orada gibi görünüyor... Klein hafifçe başını salladı.
Aynısını Alger, Audrey ve Fors da fark etmişti. Bu konu bazılarını heyecanlandırmış, bazılarını ise endişelendirmişti; Gümüş Şehir’i saran karanlığın yayılıp sonunda Güney ve Kuzey kıtalarını ve beş denizi de sarmasından korkuyorlardı.
"Şef, olanların ve benim uyarımın ona, bazı eski kitaplardaki doğrulanmamış içerikleri anımsattığını söyledi. Söylentiye göre, her şeyi yaratan Tanrı, dikkatini bu kara parçasına verdiğinde etrafında birkaç melek varmış. Ve meleklerin sekiz lideri varmış, bunların hepsi tanrının tahtına yakın olan güçlü kimselermiş. Aralarında tanrının oğlu da varmış. Şef, Amon’un Zaman Meleği olduğundan, duvar resmindeki kişinin de Kader Meleği, Kuyruk Yutan Ouroboros olduğundan şüpheleniyordu."
Sekiz Melek Kralı mı? Yaratıcı’nın tahtına yakın olan sekiz melek... Bu sözler Audrey’i inanılmaz derecede heyecanlandırmıştı.
"Bay Güneş, diğer altı Melek Kral’ın unvanları ve isimleri neler?"
"Şef bunlardan bahsetmedi, ben de sormaya cesaret edemedim..." dedi Derrick utanç dolu bir tonda.
Bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum... Audrey içgüdüsel bir hamleyle bronz masanın başındaki Bay Aptal’a baktı, ondan bir cevap alabilmeyi umuyordu.
Gereken bedeli ödemeye de hazırdı.
Neden bana bakıyorsun... Ben de bilmiyorum... Klein gülümsemesini bastırmaya çalışarak kayıtsız bir tavır takındı.
Tabii konu hakkında bazı fikirleri vardı. Melek Krallardan ikisinin hangileri olduğunu az çok tahmin edebiliyordu.
Yeraltı yapısındaki şeytani ruh, Medici ailesini Gül Kefaret’in kurucularından biri olarak tanımlamıştı. O duvar resmine göre, muhtemelen Kader Meleği Ourobos da Gül Kefaret’in liderlerinden biri. İkisinin de konumu temelde aynı, yani Medici ailesinde bir Melek Kralı var, ancak ’O’nun çoktan yok olup olmadığını bilmek imkansız...
Medici ailesinin, Kırmızı Rahip olarak da bilinen Avcı yolunu kontrol ettiğinden şüpheleniyorum. Melek Kralı’nın unvanı da Kırmızı Melek ya da Savaş Meleği olmalı...
Amon da onlardan biri; Zaman Meleği. Diğer dört Melek Kralı’nın ise kimler olduklarını bilemiyorum... Belki de Alacakaranlık Münzevi Tarikatı’na üye olan birkaç vardır...
Evet, bu mümkün! Alacakaranlık Münzevi Tarikatı, Düşmüş Yaratıcı’yı düşman olarak görüyor, bu da o şeytani tanrıya tapan Gül Kefaret’le karşıt oldukları anlamına gelir. Belki de gerçek kökeni o birkaç Melek Kralından geliyordur.
Doğru, bazı dolaylı kanıtlar var. Gümüş Şehir efsanelerine göre, Hayal Gücü Ejderhası Ankewelt’in otoritesi Yaratıcı tarafından alınmıştı. Mantıken, her şeyi yaratan tanrının otoritenin bir kısmını tahtına yakın olan Melek Krallardan birine vermiş olması imkansız değil. Ve Roselle’in günlüğündeki açıklamalara da bakılırsa, Alacakaranlık Münzevi Tarikatı’nda oldukça güçlü, üst düzey bir Seyirci var. Hermes, tarihin o kısmını deneyimlemiş biri... Klein düşüncelerini toparlayıp hafifçe gülümsedi, "İleride öğreneceksiniz."
Önce ben bir öğreneyim, sonra size uygun bir bedel karşılığında satacağım...
Bay Aptal’ın şu anda bu soruyu cevaplamak gibi bir niyeti olmadığını gören Audrey başını yeniden Güneş’e çevirdi.
Ancak Alger bir tahmin yürütmüştü.
Felaket önceki tarihten artık faydalanılamazdı. Üçüncü Dönem’in sonunda, yalnızca altı ortodoks tanrısı vardı. Amon ve Kuyruk Yiyen ile birlikte sekiz olmuyor mu? Yaratıcı’nın ölümünden faydalanıp Dizi 0’a ilerlemeyi başarmışlardır belki?
Alger, bu düşüncelerinin ateşle cezalandırılması gereken, kafirce düşünceler olduğunu hissediyor, ancak yine de heyecanını bastıramıyordu. Ancak çok geçmeden düşüncelerini zihninin gerilerine itip dikkatle Güneş’i dinlemeye başladı.
Emlyn ise hala boş boş etrafına bakıyordu.
Sanguinelerin uzun bir tarihi, uzun ömürleri olsa ve bu sebeple Felaket öncesi tarihe oldukça hakim olsalar da, bildiklerinin hepsi Ata’nın uykuya dalmasından öncesiyle sınırlıydı ve şu anda bahsedilen ’Melek Krallar’la alakalı herhangi bir kayıt yoktu.
Derrick olan biteni anlatmaya devam ederken, Klein’ın ise aklı başka bir konuya takılmıştı.
Kuyruk Yiyen Ouroboros’un Dizi 1 Merkür Yılanı olduğu sonucuna varılabilir. Tüm Melek Krallar birer Dizi 1 mi?
Will Auceptin’in peşinde olan Kader Meleği olabilir mi? O halde Gerçek Yaratıcı’nın Backlund’daki kuvvetleri Bay A ve adamlarıyla sınırlı değil demektir. Ancak, iki Merkür Yılanı Dizi 0 konumu için savaşıyor, öyle ki Kuyruk Yiyen’in tüm gücü tükeniyor.
Tabii Will Auceptin’in Ouroboros’a eşdeğer olması ihtimalini de göz ardı edemem. Ancak buna çok ihtimal vermiyorum. Gül Kefaret’in içinde çok fazla yarı tanrı ve hatta melek var. Kuyruk Yiyen’in hayatını yeniden, korumasız, sıradan bir insan olarak başlatmasına neden izin versinler...
Bir olasılık daha var. Belki de Backlund’daki iki Merkür Yılanı da Kader Meleği değildir... Kader Meleği, Tanrıların Terk Edilmiş Ülkesi’nde hala aktif.
Derrick, döngüyü nasıl kırdıklarını anlatmayı bitirdikten sonra bir kez daha herkese teşekkür etti. Audrey ve diğerleri ise, olayları ikinci kez dinliyor olmalarına rağmen hala korku içinde ve şaşkınlardı.
Bu benim Beyonder güçleri hakkındaki bilgilerimin ötesinde. Her şey Bay Aptal’ın sağladığı yardım sayesinde! Audrey bir kez daha gururla çenesini kaldırdı.
Alger ve diğerleri de onunla benzer düşüncelere sahipti. Hepsi bu yaşam döngülerinin, ancak bir tanrı tarafından yok edilebilecek bir mucizeye yakın olduğunu hissediyordu. Neyse ki, Tarot Kulübü’nün lideri bir tanrıydı. Bay Aptal bir tanrıydı!
O anda, Derrick karşısına doğru bakıp içten bir tonda şöyle dedi, "Bayan Sihirbaz, bu beklenmedik gelişmelerden dolayı şehre dönüşümüz hayli gecikti. Gümüş Şehir’e vaktinde dönemedik. Ruh Yiyici’nin mide kesesi için bir-iki gün daha bekletmem gerekecek sizi. Evet, artık gözetim altında olmadığıma inanıyorum."
"Sorun değil, bekleyebilirim. Parayı hazırladım," dedi Fors gülümseyerek.
Ayna Ejderhası’nın gözünü Bayan Adalet’e satarak 1000 pound almıştı.
Öğretmeni Dorian’a sonuçları bildirmiş ve adamın övgüsünü kazanmıştı. Dorian ona, 800 poundluk teklifin 100 poundunu kendisine ödeme olarak vermeyi planladığını söylemişti, bu nedenle 100 pound bonus olmuştu. Yani Fors’un bu işlemden kazandığı toplam miktar 300 pounddu. Kendi birikimleri de hesaba katıldığında, şu anda toplam 650 poundu vardı.
Ayrıca Dorian’ın ona olan güveni artmış ve malzemelerle alakalı pek çok bilgi vermişti.
İksirin geri kalan kısmını sindirmem en az iki haftamı alacak. Acelem yok... Fors başını kaldırıp çaprazına doğru baktı, "Bay Asılan Adam, sorduğunuz Ejderha Gözlü Deniz Condoru için 2.200 pound istiyorlar."
Dorian’ın verdiği fiyat 2000 pounddu. Tabii Fors pazarlığa da alan bırakmıştı.
2.200 pound... Alger’in kaşları çatıldı.
Rüzgarla Kutsanan formülünü satın aldığından beri finansal durumu pek de iyi görünmüyordu. Hala bazı gizli birikimleri olsa da, bunların gideceği başka yerler de vardı.
Huhh... "Pekala, ancak parayı toplamam biraz zaman alacak. Ayrıca, fiyatınız çok pahalı, belki başka kanallarımda daha ucuza bulabilirim. Kabul edebileceğim en yüksek fiyat 1900 pound olabilir."
"Hayır, 2000 pound. Bundan daha azı olmaz!" dedi Fors bir an bile tereddüt etmeden.
Yüksek fiyatta ısrar ederse karşı tarafın vazgeçmesinden korkuyordu.
Bu rakamı duyan Alger hemen başını salladı.
"Anlaştık!"
Nasıl... Fors donup kalmıştı.
O sırada, uzun zamandır tüm konuşmaları sessizce dinleyen Emlyn araya girdi, "Hanımlar ve beyler, bir Sanguine’in, kıdemlilerinin ihsanı olmadan gücünü nasıl geliştirebileceğini biliyor musunuz?"
Bu cümleyle herkesin bakışları ona dönmüştü.
Sanguine? Efsanelerden duyduğumuz vampirler gibi mi? Audrey’nin gözleri parlamıştı, Bay Ay’ı tekrar dikkatle incelemeye başladı.
Bir yazar olan Fors ise elbette bu güzel ve egzotik fantezilere çok ilgi duyuyordu, bu nedenle o da merakla, parlayan gözlerle Emlyn’e dönmüştü.
Sanguine? Alger afallamıştı, ancak çok geçmeden kaşlarını gevşetti.
Karanlıkta saklanan, rüzgarda hareket eden bir vampir? Derrick çekingen bir şekilde, yan yan Emlyn’e baktı.
Sanguine?
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.