Yukarı Çık




484   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   486 


           
Hermes? Bu eski bir güç merkezi... Klein hafifçe kaşlarını çattı.

Sağlam mistisizm bilgisi sayesinde, eski Hermes dilini yaratan yaşlı beyefendinin aktif olduğu dönemi çok iyi biliyordu.

Devlerin dünyayı yönettiği ve ejderhaların gökyüzüne yükseldiği İkinci Çağ’da olmuştu bu. Bir anlamda, insanlık tarihinde Dövüş Tanrısı’nın ve Toprak Ana’nın önündeydi. Başka bir deyişle, Tarot Kulübü’ne katılmadan önce yedi tanrıdan haberi olmayan Güneş bile Hermes ismini muhtemelen biliyordu. Evet, Dünya aracılığıyla bunu doğrulamalıyım.

O yaşlı beyefendi, insanların iksirleri kendi başına test ettikleri, Beyonder güçlerinin dikenli yolunu aradıkları o dönemi bizzat deneyimlemişti. Jotunca ve Ejderhaca’yı şablon olarak kullanmış ve öncülerin omuzlarında durarak insanlara ait bir Beyonder dili yaratmıştı. Hatta muhtemelen ilk Kutsala Hakaret Taşı’nı da görmüştü!

İmparator Roselle zamanına kadar hayatta kalmış, hatta şu an bile yaşıyor olabilir! Bu adam, insan mistisizminin canlı bir fosili! Klein şok olmuştu. Öte yandan, Alacakaranlık Münzevi Tarikatı’nın dehşetini de hissediyordu.

Bu örgüte Hermes bile üyeydi!

Diğer gizli örgütlere ve hatta yedi kiliseye gelince, bunların hepsi ritüellerinde sık sık eski Hermes dilini kullanıyordu!

Alacakaranlık Münzevi Tarikatı oldukça üst düzey ve görkemli...

Klein’ı asıl dehşete düşüren, Alacakaranlık Münzevi Tarikatı içinde, insan tarihi boyunca var olmuş bir efsane olan Hermes’in olması değil, onların ikinci Kutsala Hakaret Taşı’na sahip olmasıydı.









Bu bildiğin hilekarlık!

"İnanılmaz! Yanımda oturan, oldukça sıradan görünen yaşlı adam aslında Hermes’miş! İkinci Dönem’den beri var olan bu adam, Beşinci Dönem’de bir Beyonder çevresinde yanımda oturuyor!

Bu örgüte katılarak doğru kararı vermişim!

Geleceğimin ne kadar parlak olduğunu görebiliyorum ve şu anki hislerimi anlatmak için üç ünlem bile yeterli değil!!!

Bunca önemli insan, bunca ölümsüz piç kurusu, hepsinin toplanma sebebi alacakaranlığın yaklaştığına inanmaları mı? Hayır, bu mümkün değil. En azından ben öyle değilim!

Aralarında o ideallere tutkuyla inanan, yalnızca orijinal Yaratıcı’nın uyanmasını bekleyen, tarih gelişiminin beklendiği gibi gerçekleşmesini uman insanlar da olmalı. Heh heh, benim anlayışıma göre bu muhtemelen bir uyanış değil bir diriliş.

Ancak bu insanların sayısının, örgütteki toplam kişi sayısının yarısından az olduğuna eminim. Diğerlerinin kendi amaçları var; kimileri benim gibi hırslı, kimileri de yalnızca birer gizli muhbir olmalı. Bekle bir dakika, aklıma bir sorun geldi; gizli daveti kabul ettikten sonra hızla toplantıya katıldım, ancak toplantı çağrısında bulunan kişi üyelerin hepsinin farklı olduğunu, 3’te 2’lik onaylandığım bir oylamayla katılmama izin verildiğini söylemiş olsa da bir incelemeden geçirilmedim. O halde alacakaranlığın geleceği fikrine inanıp inanmadığım umurlarında değil, ya da ne düşündüğümü umursamıyorlar.

Bu örgüte zarar vermeyeceğimi nereden biliyorlar? Aralarında Seyirci yolundan Yüksek Dizi bir Beyonder mı var? Ben farkına varmadan zihnime bir tohum yerleştirmiş olabilirler mi? Ve bu şekilde üyelerinin kötü düşüncelerini tespit edebileceklerinden eminler?

Bu olabilir, ancak bunu düşünmek bile ürpermeme sebep oluyor.

Ayrıca, nasıl oluyor da izinsiz bir şekilde bu örgütün adını dış dünyada kullandığımızda bunu fark edebiliyorlar? Ortadan kaldırılan eski üyelerden birkaç örnek bile verdiler... Örgütün adını yeni yaratılmış bir dilde kağıda yazmak bile yasak!

Bir düşünelim... Hmm... Seyirci yolunun Dizi 2’si Ayırt Edici, Dizi 1’i ise Yazar. Aralarından hangisi bu özellikleri karşılıyor?

Evet, bir şüphelim var, toplantı çağrısında bulunan kişi.

Evet, Seyirci yolunun bir Dizi 0’ı da var. Adı da Vizyoner!

Ancak buradaki kimsenin gerçek tanrı seviyesine ulaşmış olabileceğine inanmıyorum. Aksi halde böyle gizlenmelerine gerek olmazdı. Tabii Dizi 0 seviyesinde kehanet nesneleri ya da belirli bir yolun Eşsizlik’ine de sahip olabilirler. Belki de kıtanın doğu ve batı kıyılarını birbirine bağlayabilen ve adından söz edildiği anda tespit edilmesini sağlayan gerçekçi rüya manzarasını yaratan şey budur.

O zamanlar üzerinde çok durmamıştım. Şaşkınlık bir halde, neden tanrıların tanımında ’otorite’ teriminin kullanıldığı gibi birkaç konu hakkında soru sormuştum. Yaşlı Beyefendi Hermes buna ilginç bir cevap verdi."

Burada günlük sayfası sona eriyordu.

Klein hemen sayfanın arkasını çevirdi, ancak içeriğin devamı burada değildi.

Ne cevap verdi? Orijinal günlüğün bir sonraki sayfasında mı yoksa çok uzun olduğu için yazmaya mı üşendi? Ya da günlükte bundan bahsetmeye gerek duymadı mı? Klein çılgına dönmüştü, elinde olsa yeniden ruh göçü yapıp Roselle’in boynuna yapışarak Hermes’in ne cevap verdiğini sorardı!

Elbette yüz ifadelerinde ya da beden dilinde en ufak bir değişiklik yoktu.

Demek Seyirci yolunun Dizi 0’ının adı Vizyoner... Hayal Gücü Ejderhası’yla uyumlu. Ben Ejderha olur sanmıştım... Vizyoner daha çok insanların bildiklerine yönelik, bu da Dizi 0 iksirini içmenin kişiyi bir ejderhaya dönüştürmeme ihtimali olduğu anlamına geliyor...

Dizi 1 Yazar. Yalnızca iksirin ismi bile 0-08’in özelliklerine işaret ediyor gibi...

Alacakaranlık Münzevi Tarikatı’nın üyelerini çağırma yöntemi, kıtanın doğu ve batı kıyılarını birbirine bağlayan gerçekçi bir rüya manzarası mı? İçeriğin başındaki ’mucize’ tanımı beni oldukça korkuttu. Onların da gri sisin üstündeki gizemli alan gibi bir yere sahip olduğunu sandım... Klein birkaç saniye daha düşünüp kendisini sakinleştirdi, tek bir günlük sayfasından gerçekten önemli bilgiler edinmişti.

Birincisi, eski bilge Hermes’in en azından Roselle’in çağını gördüğünü ve onun da o gizemli örgütün üyesi olduğunu öğrenmişti.

İkincisi, Roselle’in açıklamaları sayesinde o gizemli örgütün Alacakaranlık Münzevi Düzeni’ne eşit olduğunu doğrulamıştı.

Son olarak da, Seyirci yolunun Dizi 2, 1 ve 0’ının isimlerini öğrenmişti. Yakın zamanda bunlara ihtiyaç duymayacak olsa da, mistisizm bilgileri zenginleşmişti.

Bayan Adalet bunlarla ilgili sorular sorabilir... Sonuçta meraklı bir genç kız... Klein, bu düşünceleri zihninin gerilerine itmeye çalışarak son sayfaya geçti.

O günlüğü okumaya devam ederken Audrey de her zamanki gibi detayları gözlemliyordu ve Bay Aptal’ın kapalı bir şekilde bronz masanın üstüne koyduğu Karanlık İmparator Kartı’nın kaybolduğunu fark etmişti!

Yardım etmek için hayranına vermiş olabilir mi? Ya da başka bir varlıkla bir tür alışveriş yapmıştır? Audrey şaşkın bir şekilde kartın nereye kaybolduğunu tahmin etmeye çalıştı.

İlk teorisi daha akla yatkın geliyordu, çünkü hayranı, Bay Aptal’ın yardımı olmadan Gerçek Yaratıcı’nın dünyaya iniş ritüelini durduramayabilirdi.

Babamın detaylı dosyayı görememesi çok üzücü; aksi halde Bay Aptal’ın hayranının kim olduğunu öğrenebilirdim, hmm... Orta boylu, Loen’de yaygın olan kruvaze ceketlerden giyiyor ve o sırada Kırmızı Gül Malikanesi yakınlarındaydı. Bu bilgileri soruşturma temeli olarak kullanarak bir hedef bulabileceğime inanıyorum... Ancak bunu yapmam Bay Aptal’ı öfkelendirebilir. Sonuçta hayranının kimliğini açığa çıkarmama izin vermedi... Audrey, bu kadar düşünme. Bu kadar meraklı olma. Belki de gelecekte onunla tanışırsın... Audrey kararlı bir şekilde başını salladı.

O sırada Klein kahkaha atmamak için kendisini zor tutuyordu.

"16 Mart, bu dünyada ilk kez bir soylu balosuna katıldım.

Genç kadınlar hayal ettiğimden çok daha iyi. Okuduğum romanlarda, Orta Çağ’da yıkanmanın pek yaygın olmadığı ve kötü kokuların parfümlerle maskelendiği söyleniyordu.

Ancak görüyorum ki burada durum farklı. Banyo yapmaya bayılıyorlar. Muhteşem parfümleri, açık renkli tenleri ve sıkı belleri var. Çoğunun figürü oldukça güzel.

Gerginliğimi bastırıp Vikont Derilose’un küçük kızıyla güzel bir sohbet ettim. Atalarımın değerli işlerinden, ailemin mülklerinden ve mevcut aristokrat unvanımdan bahsettik. Sonra da kibarca yiyecek bir şeyler almak istediğini söyledi.

Kızlara asılmak zaman alır, bu yüzden pek fazla önemsemedim, ancak bahçede yürüyüş yapmak için alt kata indiğimde onu boş bir çalışma odasında, Earl Florais’in en büyük oğluyla sevişirken gördüm. Kahretsin! Birbirleriyle ilk kez tanışmışlardı hem de! Sorun bende mi? Yeterince yakışıklı mı değilim? Ya da eğlenceli mi değilim?









Ne kadar gerçekçi! Neyse ki hanımlar bana çok iyi davrandı. İçlerindeki gizli tutkuyu hissedebiliyorum, hehe."

Roselle ilk başta Intis tarzına pek alışık değilmiş. Tarihi kayıtlara göre, Gustav ailesi birkaç nesildir düşüş halindeymiş, çok az mülkleri varmış ve yalnızca baron unvanına sahiplermiş. Roselle servet yapana kadar da böyle devam etmiş... İmparator Roselle’in elinden kadın kaçırmasını beklemiyordum. Bekle bir dakika, Roselle’in günlüğünde, Kontes Florais’le seviştiğini söylediğini hatırlıyorum... Etkileyici. Etkileyici... Klein başını eğip okumaya devam etti.

Ancak kalan içerikte değerli bir bilgi yoktu, imparator yalnızca günlük hayatından bahsetmişti.

Böylece Klein arkasına yaslanıp gülümsedi, "Başlayabilirsiniz."

Bunu duyan Audrey’nin bakışları hemen Güneş’e kaydı.

"Döngüden kurtulmayı başardın mı?"

Derrick neşeyle başını salladıktan sonra bronz masanın başına doğru eğildi.

"Saygıdeğer Bay Aptal, rehberliğiniz için teşekkür ederim. Sizin sayenizde duvar resmindeki Kader Meleği anahtar noktasını bulabildim ve böylece Şef kader döngüsünü kırdı."

Kader Meleği mi... Ben hiçbir şey bilmiyorum... Şaşkına dönen Klein hafifçe gülümsedi, "Güzel."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


484   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   486