Ay Emlyn, son zamanlarda olanları gözden geçirince hızlı bir şekilde yoğun sisi ve veba salgınını ilişkilendirip karşısındaki kadının bundan bahsediyor olabileceğine karar verdi.
Ancak ben bunun, bir sonraki Dizi’ye geçmeye çalışan bir Umutsuzluk Şeytaniçesi’nin işi olduğunu duydum... Dahası, Fırtınalar Lordu Kilisesi hemen harekete geçti ve bir kasırga yaratarak sorunu çözdü. Nasıl olur da Backlund’u kurtaranın Aptal olduğu söylenebilir? Arkasında koca bir klan olan Emlyn, bilgi alma konusunda sıkıntı çeken biri değildi. Bu karşılaştırmayı yaptığında şaşırmış, kafası karışmıştı.
Hep çok mağrur olmuş ve sosyal etkileşimlere fazla zaman ayırmamış olsa da, saygılı bir tonda hitap etmesi gereken gizli bir varlığın karşısında içgüdüsel bir korku hissediyordu. Ağzını açıp sormaya cesaret edemediğinden sessizce dinlemeye karar verdi.
Hala denizde olsa da Alger de Backlund’da yoğun bir sis olduğu haberini almıştı. Bu olayın arkasındaki sırlar ve gerçek onu çok meraklandırmıştı, bunun tanrılar arasındaki bir mücadele olduğuna neredeyse emindi. Sonuçta olay Bay Aptal’ın dikkatini bile çekmişti!
Sıra bilgi alışverişine geldiğinde Bayan Adalet’e sorabilirim, ama o da tüm detaylara hakim olmayabilir. Konumu göz önünde bulundurulursa, pek fazla şey bildiğini sanmam. Heh heh, çok meraklı bir kız. Toplantıya bu şekilde giriş yaparak Bay Aptal’dan cevap almayı umuyor. Umarım ben de kenardan dinleme fırsatı elde ederim... Alger bu düşünceler eşliğinde başını çevirip Güneş’e baktı. Gencin endişeli halinin geçtiğini, oldukça sakin olduğunu görünce, Gümüş Şehir’in keşif ekibinin tekrarlanan döngüyü kırdığını anlamıştı.
Benzer şekilde, Güneş’in tepkilerinden operasyonun başarılı olduğunu çıkarak Audrey de rahat bir oh çekti. Detayları daha sonra öğrenebilirdi.
Ciddi bir tavırla Bay Aptal’a doğru eğildikten sonra, kaba gibi görünen Tarot Kulübü üyesi Dünya’ya dönüp uyarısı için teşekkür etti.
"...Bay Dünya, öncesinde bizi uyarmamış olsaydınız, belki de bu yoğun sis sırasında Backlund’da on binlerce insan ölecekti."
"Aslında, uyarımın sebebi aynı zamanda kendimi de kurtarmaktı." Klein, Dünya’nın ağzından boğuk bir tonda güldü.
Bu sözleri içtenlikle söylemişti, çünkü gerçekten de Bayan Adalet Tanrıça Kilisesi’ne haber vermese, Bay A’yı silen güçlü varlık vaktinde gelemezdi ve Klein da uzun süre onunla mücadele etmeye dayanamayabilirdi.
Bay A beni parçalasaydı, belki de yeniden dirilme şansım bile olmayacaktı... Klein belli belirsiz başını salladı.
Hemen sonrasında da Aptal’ın ağzından, gülümseyerek şöyle dedi, "Benim tek yaptığım önemsiz bir yardım sağlamaktı."
"Hayır, hayranınız gerçekten de Backlund’un kurtulmasına yardım etti. Herkesin içinde en büyük katkıyı o sağladı," dedi Audrey son derece içten bir tonda. "Onun uyarısı sayesinde Tanrıça Kilisesi hazırlıklarını vaktinde tamamlayıp Umutsuzluk Şeytaniçesi’ni ortadan kaldırarak İlkel Şeytaniçe’nin uyanışına engel oldu. Şehirdeki yoğun sisin kontrol altına alınması sağlandı. Dahası, hayranınız Aurora Düzeni’nin ritüelini bozarak Gerçek Yaratıcı’nın tohumunun dünyaya gelişine bir kez daha engel oldu."
Audrey, önemli bilgiler sağladığı için babasının ve annesinin taktirini kazanmıştı. Üstelik ebeveynleri, soruşturma sonuçlarını ve topladıkları bazı detayları da onunla paylaşmıştı.
Tabii yine de kızlarının o gizli örgütle çok fazla ilişkilendirilmesini istemediklerini de dile getirmişlerdi. Dış çevrede kalması ve bilgi toplaması, Dizi 7 seviyesi altında kalması yeterli olacaktı.
İlkel Şeytaniçe’nin uyanışı... Gerçek Yaratıcı’nın dünyaya inme girişimi... Backlund’da tam olarak neler oluyor? Alger ve Emlyn çok şaşkındı, ancak ikisinin de yüzünde farklı ifadeler vardı. Alger hafifçe gözlerini kısmış, sessizce köşede oturuyordu, Emlyn ise her an yerinden sıçrayabilecekmiş gibi görünüyordu.
Anna, hayır, Saygıdeğer Ay, Backlund ne zaman bu kadar tehlikeli bir yer oldu? İki şeytani, yoğun sis sırasında dünyamıza ulaşmaya çalışmış! O genç kadın yalan mı söylüyor? Bay Aptal, tanrı olduğundan şüphelenilen bir varlık olsa da, aynı anda aynı seviyede iki varlığa müdahale etmiş olması imkansız olmalı, değil mi... Gerçek bir tanrının enkarnasyonu olabilir mi? Ya da arkasında bir tanrılar ittifakı mı var? Atamın benden ’O’na dua etmemi istemesinin sebebi bu mu? Bunları düşündükçe Emlyn’in kalbi daha da hızlı çarpıyordu, ancak şu anda bu düşüncelerini doğrulaması mümkün değildi.
Sanguinelerin ’vampir’ lakabını almış olması, kalp atışları olmadığı anlamına gelmiyordu. Yalnızca insanlara kıyasla kalpleri daha yavaş atıyordu ve kalbin kendisi, Sanguinelerin ölümcül zayıflıklarından biriydi.
Doğru! Bu Bay Aptal’ın dikkatini çekebilen bir olay... Ancak şeytani tanrıların planlarını sabote ederek ’O’nun eline ne geçmiş olabilir ki? Alger sessizce iç çekti.
Bu sırada Fors da şaşkın ve dehşet içindeydi. On binlerce insanın canını alan o korkunç sisin arkasında daha da korkunç bir gerçek olmasını beklemiyordu.
Sis vaktinde durdurulmamış olsa, tüm Backlund yok olacaktı ve Xio ve ben de hayatta kalamayacaktık... Fors büyük bir güçlükle yutkundu.
O da Audrey gibi hissediyordu. Soylu genç kız, bu mesele sayesinde bir şeyi açıkça anlamıştı; huzurlu ve sakin olduğuna inandığı hayat, tanrılar arasındaki mücadelelerin ortasında bir sabun köpüğünden farksızdı. En ufak bir tedirginlik bu köpüğü hızla hiçliğe sürükleyebilirdi.
Ya da tüm krallığın, tüm insan toplumunun var oluş sebebinin tanrılar arasındaki, son derece kırılgan olan denge olduğu da söylenebilir... Bu düşünceler Audrey’i inanılmaz bir kedere boğuyordu.
Klein ise, sağladığı katkıların birileri tarafından görülmesinden keyif almıştı. Gülümseyerek şöyle dedi, "Ne yazık ki, bu olayın sonucunda kendisinin Backlund’dan uzaklaşması gerekti."
Bay Aptal’ın hayranı Backlund’dan ayrılmak zorunda mı kaldı? Audrey yeniden ayağa kalkıp samimiyetle Bay Aptal’a doğru eğildi.
"Lütfen kendisine ne kadar minnettar olduğumu iletin."
Klein hiçbir şey söylemeden hafifçe başını salladı.
O sırada Audrey hemen ekledi, "Çok üzgünüm, üç kilise ve ordu Backlund’da temizlik yaptığından Roselle’in günlük sayfalarını alamadım. Bir hafta daha bekletmek zorunda kalacağım sizi."
"Tabii," dedi Klein umursamaz bir tonda.
Bu konunun açıldığını duyan Fors aniden rüyadan uyanmış gibi başını kaldırıp Aptal’a baktı, "Saygıdeğer Bay Apta, Roselle’in günlüğünden üç sayfa aldım."
Fena değil. Ne kadar üye o kadar kanal... Klein nazikçe başını salladı.
"Çok güzel."
Roselle’in günlüğü? Emlyn, yeniden sıra dışı bir şey duymuş gibi hissediyordu.
Onun şaşkın bakışları altında, Fors üç sayfayı anımsayıp Bay Aptal’a ulaştırdı.
Klein yeni üyeyi tanıştırmayı unuttuğunu ancak o zaman fark etmişti. "Bu, yeni üyemiz, Bay Ay."
Bay Ay... Ay’ı bir kadın seçer sanıyordum... Audrey nazik bir şekilde yeni üyeye selam verdi.
Bu sırada Emlyn ise, üyelerin insan olup olmadığını, hangi yolları takip ettiklerini, hangi örgütlere üye olduklarını ve Sanguinelere karşı dostane olup olmadıklarını merak ediyordu.
Üyeler birbirlerini bakışlarıyla tartmaya devam ederken Klein umursamaz bir tavırla başını eğdi.
"11 Şubat. Bugün Sauron ailesinin sırrını öğrendim. Hahah! Gülmekten öleceğim!
Sahip oldukları Avcı yolu, Dizi 4’ten sonra cinsiyet değiştirmeyi gerektiriyormuş. İnsanlar değişmiyor, ancak kadınlar erkek oluyor! Sauron ailesinin Yüksek Dizi Beyonderlarının hepsinin erkek olması bundanmış demek. Demir-kanlı Şövalye gerçek bir erkek!
Hahaha, bu sır bu kadar hassas olmasa, bir sonraki buluşmamızda Floren’le çok dalga geçerdim. Sauron ailesi atası eskiden bir kadın olabilecekmiş gibi görünüyor!
Bu iksir büyük bir tuzak, değil mi? Umarım Bilgin yolunun ileri seviyelerinde de böyle tuhaf değişimler yoktu. Bir gün aniden kadın olmak zorunda kalacağımı öğrenmek istemiyorum."
Bu satırları okuduğunda Klein’ın aklına gelen ilk şey şu olmuştu: İmparator, kadına dönüşmeyeceksiniz ancak bir Şeytaniçe ile, hatta belki de daha fazlasıyla yatağa gireceksiniz...
Gerçekten de, kadından erkeğe dönüşmenin gerekli olduğu bir yol da var. Dahası, tahmin ettiklerimin arasından... Avcı savaşı temsil ettiğinden kadınların Dizi 4’te cinsiyet değiştirmesi gerekiyor... Aslında biraz tuhaf. Şeytaniçe yolunun Dizi 7’sinde cinsiyet dönüşümü başlıyor. Klein, çarpıklık ve deliliği keskin bir şekilde hissediyordu. Bu, aşırı asimetrinin sonucuydu.
Bu dünyanın mantığı kaos, çarpıtma, delilik ve asimetri olabilir mi?
"12 Şubat. Bu işe yaramayacak, Floren’i ne zaman görsem kahkahalara boğulmak istiyorum. Hahahaha!"
"15 Şubat, tasarladığım ağır silahlar tamamlandı. Etkisi beklediğimden daha kötüydü, ancak sorun o kadar da büyük değil. Bununla ve seri üretimle, dünyaya gerçek gelişmiş taktiklerin ne olduğunu gösterebilirim!
Kutlamak için, beni küçümseyen herkesi çağıracağım bir ziyafet düzenlemeye karar verdim. Başarım yüzlerine bir tokat gibi insin istiyorum!"
İmparator gerçekten de kinci biri...
"5 Mayıs, adını veremeyeceğim o örgüt yeni bir toplantı çağrısında bulundu.
Üyelerini toplama biçimleri gerçekten etkileyici. Olağanüstü, hayır, bir mucize denebilir.
Önceki gözlemlerimde, bu toplantıda bazı sorunlar fark ettim. Örneğin, tüm Dizi 0 isimleri Kutsala Hakaret Kayrak’ında yeterince yüksek bir seviyede. Yalnızca Kırmızı Rahip daha eşsiz gibi. Kulağa yeterince güçlü gelmiyor. Yanımda oturan yaşlı beyefendi bana, ’kırmızı’nın savaş kırmızısını temsil ettiğini söyledi. Ve rahip de onun özündeki güç ritüeli olarak anlaşılabilirmiş.
Birisi karşı çıktı, ’rahip’in o Yaratıcı’nın bir rahibi olmayı temsil ettiğini öne sürdü.
Önceki fikri öne süren yaşlı beyefendiye doğru eğilip kısık sesle adını sordum. Her üyenin kim olduğunu bilmiyorum. Hatta yalnızca bir kısmını tanıyorum.
Yaşlı beyefendi bana gülümseyerek cevap verdi. Adının Hermes olduğunu söyledi.
Hermes? Eski Hermes dilini yaratan Hermes? İnsanlığın mistisizmini bulan Hermes?"
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.