Yukarı Çık




499   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   501 


           
Bam!

Barmen yere düşüp acı içinde kıvranmaya başladı.

Ancak Hamilton ona aldırış etmeden arkasını dönüp gıcırdayan ahşap merdivenleri tırmanarak ikinci kata yöneldi.

Şov bittiğinden sarhoşlar da birer birer dağılmaya başlamıştı. Kaptan Elland ve diğerleri de kart oyununa dönmek üzere yeniden yukarı çıkıyorlardı.

Bunu gören Klein onların peşine takıldı.

Buraya geri dönmesinin sebebi kendisi için tehdit oluşturmayan Beyaz Köpekbalığı’nın icabına bakmak değil, pek çok korsan grubuyla bağlantıları olan bar sahibi ile ilgili daha fazla bilgi almaktı. Sonuçta yeni kimliğine, eli kanlı korsanları avlayan birine işaret eden Gehrman adını vermişti. Bu korsanların ruhlarını, etlerini ve Beyonder özelliklerini kullanarak Ürpertici Açlık’a hapsedilmiş olan masumları kurtarmayı planlıyordu.

Damir Limanı’nda gaz yoktu ve ikinci katın koridoru oldukça karanlıktı. Koridorun iki duvarındaki pirinç stantlarda duran mumlar loş ve titrekti.

Klein birkaç saniye etrafı gözlemledikten sonra elini yüzünde gezdirip birinci kattaki fedailerden birine dönüştü.

Uyumsuz kıyafetlerini de illüzyon kullanarak telafi etmeyi ihmal etmedi.









Hazırlıklarını tamamladıktan sonra, manevi sezgilerinin Hamilton’a ait olduğunu söylediği odaya doğru yürüdü.

Önce kart odasından geçti, burada kimsenin dikkatini çekmemişti.

Koridorda bekleyen fedailerin önünde durup kısık sesle şöyle dedi, "Aşağıda yine bir şeyler oluyor."

"Kutsal Fırtınalar Lordu, bu gece neler oluyor böyle?"

"Umarım o güzel insanlara bir şey olmaz," dedi diğer fedai endişeli bir tonda.

Barda çalışan fahişelerden bahsediyordu.

"Onlar iyi." Klein fedaileri geçip Beyaz Köpekbalığı’nın kapısını tıklattı.

"Kim?" Diye sordu Hamilton temkinli bir şekilde.

"Patron, benim. Aşağıda yine bir şeyler oluyor!"

"Kahretsin! Gel de anlat neler oluyormuş!"

Klein kapı kolunu çevirip içeri girdi.

Ancak kapıyı kapatır kapatmaz yüzündeki kaslar kıpırdanmaya, Klein eski görünümüne sarı saçlı, mavi gözlü, sıradan yüz hatları olan müşteriye dönüşmüştü.

"Sen..." Bir anlık şaşkınlıkla donup kalan Hamilton bağırmak için ağzını açtı.

Aynı anda elinin arkasında da pek çok hayali balık pulu oluşmaya başlamıştı.

Aniden, kalbinin iyice hızlanmaya başladığını ve içgüdüsel bir korkunun kendisini boğazından yakaladığını fark etti.

Kapının önünde duran bu yabancının uzun zamandır aç gecen bir iblis olduğunu hissediyordu.

Bu nedenle saniyeler içinde paniğe kapılmış, doğru hamleyi yapmayı başaramamıştı.

Klein yavaşça kanepeye yaklaşıp oturduktan sonra nazik bir şekilde gülümsedi.

"Şimdi sakin bir şekilde konuşabilir miyiz?"

Bu sözlerle, korkunç bir canavarın karşısında olma hissi aniden kaybolmuştu. Hamilton bir anda rahatlamış, vücudu havası alınan bir balon gibi hafiflemişti.

Ancak hala alnından terler akıyordu, "Kimsin sen? Ne istiyorsun?"

"Bir avcıyım, senin pek çok korsan grubuyla bağlantıların olduğunu duydum. Korsanlarla ilgili bilgi almak istiyorum."

"Hayır, yok öyle bir şey..." dedi Hamilton kekeleyerek.

Bu sırada o vahşi açlığı yeniden hissetmeye başlamıştı.

Klein ise nazikçe gülümsemeye devam ediyordu, "İki seçeneğin var.

Birisi dürüstçe cevap vermek. Diğeri de öldürüldükten sonra dürüstçe cevap vermek."

Beni öldürüp ruhumla mı iletişim kuracak? Hamilton daha önce bu gibi söylentiler duymuştu. Güçlükle yutkunarak cevap verdi, "Bunları neden öğrenmek istiyorsun?"

"Ben bir avcıyım, ödül kovalıyorum."

Hamilton, karşısındaki adamın nazik gülümsemesinde tarif edilmez bir delilik olduğunu hissediyordu, "Sen... Sen deli misin?

Daha önce senin gibi pek çok maceracı gördüm ancak şimdi hepsi denizin dibinde gömülü!

Yalnız dolaşan bir korsanı öldürmek zor değil, ancak misilleme olursa ne yapacaksın? Bardaki fahişeler, sıradan görünen müşteriler... hepsi birer korsan muhbiri olabilir! Dostane davranan ortağına rüşvet teklif edilebilir ve her an sırtından vurulabilirsin! Korsanlar önden bilgi toplar ve gemini kuşatır. Tüm yolcuları koruyabilecek misin? Top bombardımanından kurtulabilecek misin? Kaçacak hiçbir yerin olmadığı denizde, nasıl hayatta kalacaksın?"

Tek nefeste tüm korkularını sıralayan Hamilton soluk soluğa kalmıştı, ancak karşısındaki yabancı hala nazik bir şekilde gülümsüyordu.

"Hepsini öldürteceğim, böylece hiçbir sorun kalmayacak."

Gerçek bir deli... Hamilton derin bir nefes aldı, "Pek çok korsanla temas halindeyim, ancak bu ilişkiler pasif ilişkiler. Yağmaladıkları değerli şeyleri alkol, yemek, temiz su, silah ve kadın karşılığında satmaları gerekiyor. Bu da benim aracılığımla oluyor, tek yapmam gereken burada onları beklemek. Gemilerinin nereden geçtiğini ya da nereye gittiklerini bilmiyorum."

"Başka?" diyerek adama baktı Klein sakince.

Az önceki cevabı yalnızca Hamilton’ı korkutmak için vermişti. Korsanların kendisinden intikam alması konusuna gelince, bu mesele onu endişelendirmiyordu. ’Bir avuç korsan bir Meçhul olan beni o kadar kolay bulursa, zaten denizin dibine gömülsem daha iyi.’

Ve...Hamilton birkaç kez dudaklarını oynattıktan sonra ağzını kapatıp karşısındaki sakin görünümlü, ancak içten içe deli olan bu beyefendiye baktı.

Huzursuz sessizlik, fırtına öncesi deniz yüzeyi gibiydi.

Sonunda Hamilton bakışlarını Klein’dan çekip ellerini hüsranla masanın üstüne koydu.

"Evet, hala onlar için bilgi topluyorum. Acil bir durum olursa radyo alıcısını kullanarak onları uyarıyorum."

Hamilton risk almaya cüret edememişti, karşısındaki adamın, onun doğruyu söyleyip söylemediğini tespit etmesini sağlayan Beyonder yöntemleri olmasından korkuyordu.

"Radyo alıcısı ha?"

"Onlar öyle diyor. Telgraf gibi, ancak kablosuz." Hamilton yandaki gri kasaya yaklaşıp önünde çömeldi.

Kablosuz bir telgraf mı? Korsanlarda böyle gelişmiş bir teknolojinin ne işi var?

Klein böyle bir şey icat etmeyi düşünmüş, ancak dergi ve gazeteleri karıştırdığında kablosuz telgrafın çoktan icat edildiğini fark etmişti. Ancak bu teknoloji ticaret dünyasında kendine yer bulamamıştı. Kuzey ve Güney kıtalarını ayıran, kaotik manyetik alanı, vahşi fırtınaları olan Berserk Denizi, yalnızca birkaç deniz yolunu erişilebilir hale getirmişti. Burada kablosuz telgraflar işe yaramıyordu. Benzer şekilde, Sis Denizi ve Sonia Denizi’ndeki havada büyük ölçüde değişkendi ve elektromanyetik iletimi etkileyen bir dizi faktör vardı. Yani kablosuz telgrafların kullanımı ciddi şekilde kısıtlıydı.

Bu sorunların bir kısmını ortadan kaldırabilen gelişmiş bir model mi var? Klein, Hamilton’ın kasayı açıp duvarın içindeki gizli hazneye ulaşmasını ilgiyle izledi.

Bu gizli haznede, üç katlı gizli bir dolap vardı. En üst katta belgeler ve banknotlar, bir tabanca, yeni tip bir yarım tabanca ve başka birkaç silah vardı, alt kat ise karmaşık siyah makinelerle doluydu.

Klein tek bakışta, bunun önceki hayatından aşina olduğu radyo alıcısının mekanik yapısı olduğunu anlamıştı.

"Onlar bu ismi vermiş. Radyo alıcısı diyorlar. Benzer aletlerle, Rorsted Takımadaları ile iletişim kurulabiliyor. Bundan ilerisi ise hava koşullarına ve şansa bağlı. Genellikle kullanımı oldukça zahmetli ve sınırlı." Hamilton makine hakkında pek bir şey bilmiyordu, yalnızca deneyimlerini ve kendisine öğretilenleri aktarıyordu.

Şu anda ticarileştirilmekte olan yeni radyo alıcılarından daha iyi... Kim icat etti acaba... Klein hafifçe başını salladı, "Kim bunlar?"

Teknolojiden anlamayan bir ödül avcısı gibi görünmeyi hedefliyor, ona göre davranıyordu.

Hamilton alnındaki terleri silerken cevap verdi, "Şafak’ın sahibine hizmet ettiğini iddia eden Gümüş Sikke Hain Oder ve Amiral Kan’ın istihbarat memuru Quinn. Birlikte geldiler, ancak birlikte çalışıp çalışmadıklarını bilmiyorum. Tabii Oder daima yalnızca iddialarda bulunur."

Şafak’ın sahibi, Kraliçe Mistik mi? Klein cebinden bir bozukluk çıkarıp parmaklarının arasında birkaç saniye dolaştırdıktan sonra havaya attı.

Hamilton da korku dolu gözlerle onu izliyordu.

Klein kısa bir an avucuna baktıktan sonra yavaşça ayağa kalktı, "Sana iksiri kim verdi?"

"Q-quinn..." Hamilton tereddüt etse de dürüst olmayı seçmişti.

Klein başını hafifçe salladıktan sonra arkasını dönüp kapıdan çıktı.

Pat!

Hamilton bir süre daha nefesini tutup bekledikten sonra sonunda rahat bir oh çekti.

Yüzündeki ter damlacıklarını sildikten sonra da radyo alıcısını masanın üstüne alıp telaşla kod defterini açtı:









"Peşime düştüler!

Tanımadığım biri!"

Bu sırada Klein, elleri ceplerinde, sessizce Hamilton’ı izliyordu.

Az önce odadan çıkışı yalnızca büyük ölçekli bir sihir gösterisiydi, Denizci yolundan Düşük Dizi bir Beyonder’ın aklının ermeyeceği bir şey...

Amiral Kan ve adamları öldürmekten zevk alıyor. Kadınlara yönelik şiddet konusunda oldukça tutkulular. Ne zaman bir yolcu gemisi soysalar bir trajediye sebep oluyorlar... Bu, herkesin bildiği ve kendilerinin de gurur duyduğu bir bilgi. Avın hedefi ve riskler...

Onlara öncelik vereceğim... Klein sessizce dışarı doğru yöneldi.

Şimdilik Hamilton’a bir şey yapmayı planlamıyordu, avını kaçırmayı göze alamazdı. Zaten karada olan bu hedef, kolayca baş edilebilecek bir hedefti.

Klein’ın sessiz adımları kapının sessizce açılıp kapanırken içeri hafif bir esinti girmesine sebep oldu.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


499   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   501