Klein, elindeki sikkeyi havaya fırlatıp tuttuktan sonra avucuna baktı, bu sırada sessiz ve karanlık bir sokağa dönmüştü.
Birkaç dakika sonra, aniden durup derin bir sesle şöyle dedi, "Dışarı çık."
Köşedeki gölgeyi izleyen bakışları keskindi.
Dört-beş saniyelik sessizliğin ardından, gölgelerin arasından bir figür çıktı. "Çok keskin."
Bu, siyah paltolu, yaklaşık 30 yaşında, kaşları sarı, koyu mavi gözleri parlak bir adamdı. Yüzü çok biçimli değildi, Intis, Lenburg ya da Segar’ın güneyinden olabilirdi.
Bu adamı görür görmez, Klein’ın zihninde bir resim belirmişti.
Uçan Balık & Şarap barına girerken, çok temkinli davranıp dikkat etmesi gereken birileri olup olmadığına bakmıştı.
O süreçte barda böyle biri olmadığına karar vermişti. Adam, sıradan bir denizci gibi birasını içerken kenardan merakla olan biteni izliyordu. Diğer müşterilerden hiçbir farkı yoktu ve görünüşü de ayırt edici değildi, ancak üzerindeki siyah palto Klein’ın aklına kazınmıştı.
"Ne istiyorsun?" Klein, zıplamaya hazır koca bir kedi gibi hafifçe öne doğru eğildi.
Siyah pelerinli adam gülerek cevap verdi.
"Az önce gösterdiğiniz dövüş yöntemi ve olayı ele alış biçiminiz zevkime çok uygundu. Bize katılmak isteyip istemeyeceğinizi sormak için peşinizden koştum.
Logan isimli adam yalnızca Ludwell’in muhbiri gibi davransa da, Beyaz Köpekbalığı Hamilton’un birçok korsanla bağlantısı var. Şüpheli geçmişi olan bir karakter, bu yüzden az önceki olayın öylece geçip gitmesine izin vermeyeceğini düşünüyorum. Gelecekte kesinlikle önünüze sorunlar çıkacak, ben ise bunları çözmenize yardımcı olabilirim.
Siz bir maceracısınız, hazine hayalleriniz olması gerektiği aşikar. Biz ise, Hayalet İmparatorluk, Solomon’un mirası, Yaşlanmama Çeşmesi, Ölüm’ün Anahtarı, Batık Defne ve Roselle’in Hazineliği gibi efsaneleri bulmak için bir araya gelmiş bir grubuz. Bugün, ana hedeflerimizden hiçbirini gerçekleştirememiş olsak da, birçok kayıp korsan gemisi bulduk. Heh heh, söylediklerim kulağa o farenin söyledikleri gibi geliyor değil mi?
Dürüst olmak gerekirse biz, maceracılardan oluşan bir korsan grubuyuz, ancak yalnızca gerçekten paraya ihtiyacımız olduğunda tüccar ve yolcu gemilerini yağmalıyorz ve masumlara zarar vermiyoruz. Asıl odağımız hazine bulmak ve sık sık da hasat yaparız. Ve sizi temin ederim, bir keresinde altın sikkelerden oluşan bir yatakta uyudum. Başka korsan gemileriyle karşılaştığımızda, yalnızca cesaretimizi görmeleri bile bize para kazandırıyor.
BU arada, Kaptanımız yeni üyeler kabul etmeden önce inancımızı ve ücretimizi açıklamamızı istedi."
İnanç mı? Ne tuhaf kaptanınız var... Klein kasıtlı olarak yumuşamış gibi davranıyordu, karşı tarafın bu fırsatı kullanarak saldırıp saldırmayacağını görmek istiyordu.
Siyah paltolu adam gülümseyerek devam etti.
"Az önceki açıklamam inancımızdı, şimdi ücretten bahsedebiliriz."
Bu adam kendinden oldukça emin...Klein, bir Seyirci olmasa da adamın kendinden emin ve sakin olduğunu görebiliyordu.
"Haftalık ya da yıllık maaşımız yok, ancak hazine bulduğumuzda ya da yağmacılıktan kazandığımızda, toplam miktarı rütbelerimize göre bölüşürüz. Normal şartlar altında, şansımız da iyi gitmişse, en düşük rütbeli denizci yıllık iki ya da üç yüz pound kazanabilir. Bunun karada orta sınıfa tekabül ettiğini duymuştum... Heh heh, Batık Defne’yi bulursak hepimiz işadamı olacağız! ... Rütbelerimize göre, her ay farklı günlerde izin yaparız, ancak izinler biriktirilip toplu şekilde de alınabilir."
Adam bir an durakladıktan sonra yüzünü hafifçe buruşturdu.
"Kahretsin, bir önceki yıl, sırf kaptan tatilde olduğu için Hayalet İmparatorluk’u bulma fırsatını kaçırdık!"
Korsanların yıllık izni mi var? Klein şaşkın bir şekilde adamı dinliyordu.
Bu komik korsan ekibi ona, eski yaşamında gördüğü mizahi Somalili korsan işe alım reklamlarını anımsatmıştı.
Klein’ın şaşkın baktığını gören adam gülümseyerek ekledi, "Bir maceracı olarak, hala efsanelerde anlatılan, doğayı aşan güçleri mi arıyorsunuz?
Bize katılırsanız bunları elde etme şansınız olacak!
Ah, kendimi tanıtmayı unuttum."
Adam durakladı, yüzünde ciddi bir ifade belirmişti.
Danitz, karşısındaki maceracının bakışlarında panik ve korku görmeyi bekliyordu.
Ancak birkaç saniye sonra, kibar görünmesine rağmen çılgınca davranan maceranın sessizce fısıldadığını duydu, "Başına 3000 pound ödül konan Yanan Danitz mi?"
Danitz aniden yumruğunu sıktı; tüm vücudu aniden kasılmıştı. O kadar gergindi ki hafifçe titriyordu.
İçgüdüleri ona, delilik ve kana susamışlıkla dolu bir uçurumla karşı karşıya olduğunu söylüyordu!
Birkaç dakika sonra, karşısındaki adam tekrar konuştu, "Neden buradasın?"
"Ta-tatildeyim..." Danitz’in gururu, bu soruya cevap vermeye tenezzül etmemesi gerektiğini söylese de, içgüdüsel bir şekilde kelimeler ağzından çıkmıştı.
Cümlesini tamamladığı anda, adamın bakışlarını kendisinden çektiğini fark etti.
Genç maceracı arkasını dönüp sokağın sonuna doğru ilerlerken o da arkasından bakakalmıştı. Ancak maceracı tam sokağın ucundan dönmek üzereyken durup arkasını döndü, "Beyaz Köpekbalığı nerede?"
"Deniz Duvarı Caddesi 1 numarada yaşıyor, ancak çoğunlukla Uçan Balık & Şarap barının ikinci katındadır. Bugün de oradaydı."
Böylece genç maceracının bir şey demeden dönüp gittiğini gören Danitz sırtını dikleştirip paltosunu çıkarttı.
"Ne korkunç bir adam... Kaptana haber versem iyi olur, artık denizlerde korkunç biri daha var."
Bu, yüzeyde bir beyefendi gibi görünen ancak içten içe delilikle dolu bir adam. Onu öldürmeye kararlı olmayan, öldürebileceğine güveni olmayan kimse ona bulaşmamalı.
Sonunda sırtındaki terler kurumuş olan Danitz paltosunu yeniden giyip biraz uyumak için oteline doğru yöneldi. Ertesi sabah telgraf ofisi açılana kadar bekleyecek, sonra da Rorsted Takımadaları’ndaki aracısına haber gönderecekti.
Beyaz Köpekbalığı’na ne olacağı ise hiç umurunda değildi.
…
Klein, sessiz bir sokağın gölgelerinde durup sol elindeki siyah eldivene baktı.
Bay Azik tarafından mühürlenmiş olsa da, Ürpertici Açlık’ın açlığının bir şekilde kendini göstermeye çalıştığını fark etmişti.
Normal şartlar altında, mühürlü bir nesnenin sorun çıkaracağından endişelenmezdi, ancak Ürpertici Açlık gerçekten çok tehlikeliydi.
Önceden, Danitz’in başına ödül konmuş, aranan bir korsan olduğunu duyduğunda aniden bir kan arzusu yükselmiş ve Ürpertici Açlık denizdeki bir balık gibi kıvranmaya başlamıştı.
Neyse ki Klein’ın öz kontrolü oldukça kuvvetliydi. Adamın günahkar bir korsan olmadığını sözlerinden anlamış, bu nedenle dürtülerini bastırmıştı.
Ürpertici Açlık ile, Gehrman Sparrow’un personası kusursuz olacak... Klein durup bir kez daha cebindeki bozukluğu çıkardı. Önce Yanan Danitz’in yalan söyleyip söylemediğini sorup parayı havaya attı. Vahiy, Danitz’in yalan söylemeye ihtiyacı olmadığı sonucunu vermişti.
Böylece Klein Beyaz Köpekbalığı Hamilton’un kendisine zarar verip veremeyeceğini sorup parayı tekrar havaya attı, Hamilton kendisine zarar veremeyecekti.
Klein keyifli bir ruh hali içinde parayı cebine alıp elini hafifçe yüzünde gezdirdi.
O anda aniden görünümü değişmiş, sarışın, mavi gözlü, sıradan yüz hatları olan birine dönüşmüştü!
Paltosunun düğmelerini açıp gömleğini pantolonundan dışarı çıkardı.
Sonra da dönüp Uçan Balık & Şarap barına doğu yürümeye başladı.
Yolda yeniden Yanan Danitz’le karşılaştı. Ancak bu kez adam ona göz ucuyla bakıp pek aldırış etmeden barın karşısındaki otele yönelmişti.
Klein, ödül ilanlarını inceledikten sonra sakince içeri girdi.
Kaçışının üstünden henüz on dakika bile geçmemişti.
Bardaki çoğu müşteri gitmişti, ancak hala birkaç sarhoş vardı.
Yeni müşteriye kısaca göz attıktan sonra herkes önüne dönmüş, Klein da rahat bir şekilde bar tezgahına ulaşmıştı.
Başı beyaz bandaja sarılmış, burun delikleri mendille doldurulmuş, yüzü morarmış barmen, korku dolu bakışlarla tombul bir adamın yanında oturuyordu.
Tombul adam uzun boylu ve iri yapılıydı. Teni açık renkliydi ve karaya vurmuş büyük bir beyaz köpekbalığına benziyordu.
Elini parlak kel kafasına götürüp Elland’a baktı, "Birileri bana o adamı tanıdığını söyledi?
Bugün demir atan yalnızca üç yolcu gemisi var... Sakın bana yalan söylemeye kalkma!"
Ancak bugün burada yaşanan sorun senin insanlarından kaynaklanıyordu."
"Ben yalnızca adamın gelip benden özür dilemesini ve hasarı telafi etmesini istiyorum," dedi köpekbalığına benzeyen adam kaşlarını çatarak.
Elland güldü, "Beyaz Köpekbalığı, bizim oralarda bir söz vardır: ’depodaki fareler yüzünden kapının önünden geçen vahşi köpeklerden nefret demezsin.’"
"...Adil Elland, cevabın bu mu?" Beyaz Köpekbalığı gözlerini kıstı.
Bu sırada Elland da tüfeğinin kabzasını kavrayıp bir adım öne çıkmıştı, "Evet, cevabım bu!"
Kaptan gerçekten de duruşu olan bir adam... Elland’ın bu tepkisi Klein’ı şaşırtmıştı.
Birkaç saniye sonra, Beyaz Köpekbalığı derin bir nefes aldı.
"Daha önce bana yardım ettin, bu yüzden özür dilemeni istemeyeceğim. Ancak kayıplarımın yarısını telafi etmesi gerekiyor ve bunu ona iletecek olan sensin."
"Güzel öneri." Elland gülümsedi.
Hamilton da birkaç saniye etrafına bakındıktan sonra elini kaldırıp barmenin yüzüne bir tokat indirdi.
Barmenin kalan dişlerinden birkaçı daha ağzından fırlamıştı.
Klein ise bütün bu olan biteni kendisiyle hiçbir ilgisi yokmuş gibi beş metre öteden izliyordu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.