Yukarı Çık




497   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   499 


           
İri yarı adamlardan birinin üstünde, donanmanın sembolü olan mavi beyaz çizgili gömlek vardı. Hava sıfıra yakın derecede olsa da, adamın kolları çığlıktı.

Karşısındaki adamın boğazına hançer dayamıştı, ancak onun da kaşlarına oldukça eski, müzede sergilenmesi gereken bir tüfek doğrultulmuştu.

Tüfeği tutan, 1.80’den uzun, oldukça kaslı ve yağlı yüzlü bir adamdı. Saçları kazınmıştı ve kafasında deniz kartalı dövmesi vardı, "Pislik Donanma denizcisi!

Damir Limanı’ndaki kimse bana korsan muhbiri iftirası atamaz!"

Donanma denizci ona boyun eğmiyordu, iki taraf da denizde meşhur olan küfürleri ardı ardına savuruyordu.

Klein birkaç saniye durumu gözlemledikten sonra, belinde düz bir kılıç, üstünde ise gizli bir tüfek olan Kaptan Elland’a doğru yaklaştı. "Ne oldu?"

"İki sarhoş arasında olay çıktı. Damir Limanı’nda ve buralardaki sularda, Deniz Kartalı Logan’ın Kara Lale’nin sahibinin hizmetinde olduğuna dair söylentiler var. Donanma denizcisi bundan bahsetti, Deniz Kartalı da duydu."

Kara Lale’nin sahibi mi? Amiral Cehennem Ludwell mi? Klein sakin bir şekilde önündeki bar taburesine oturdu.

"Bir bardak Southville birası."









"Altı peni." Bronz tenli, inci gibi dişleri olan barmen ilgisizi bir tavırla bardakları silmeye devam ediyordu.

Kıta spesiyaliteleri söz konusu olduğunda, fiyatlar Backlund ve Tingen’dekinden çok daha yüksek... Klein elini cebine atıp altı peni değerindeki bozuklukları barın üstüne bıraktı.

O sırada Logan ve Donanma denizcisi de barın fedaisi tarafından durdurulmuştu. Birbirlerine türlü türlü küfürler savurmuş olan bu iki adam artık barın farklı köşelerine çekilmişlerdi.

Donanma denizcisi, belki de onurunu kaybettiğinden, on saniye sonra telaşla bardan ayrıldı. Böylece barın atmosferi yeniden canlandı.

"Kart oynamak ister misin?" Kaptan Elland kenardaki merdivenleri işaret etti.

"Hayır." Klein’ın buraya geliş amacı bilgi toplamaktı.

Bu sırada Elland, onun omuzuna dokunup dostane bir tavırla vurmak istemiş, ancak Gehrman’ın soğuk tavrı ona engel olmuştu. Bu nedenle elini geri çekip ceketini düzeltiyormuş gibi yaptı, "Burada kadınlara bulaşma."

Klein hafifçe başını sallarken birasından bir yudum aldı.

"Ayrıca, kimseye de güvenme. Söylediklerinin yarısından çoğu yalandır." Elland Lanti Proof dolu bardağını alıp ikinci kata çıkan merdivenlere yöneldi.

Klein yan yan ona baktı, yüzündeki ifade değişmemişti, "Sen de dahil mi?"

"...Belki de." Elland bu soru karşısında ilk önce afallamış, ancak hemen sonra kahkaha atmıştı. "En azından az önce söylediklerim doğruydu. Ah, erkek olduğum da doğru!"

Belki de değildir... Bu dünyada Cadı adında bir iksir var... Klein yeniden önüne dönüp birasını içmeye, etraftaki insanlara kulak kabartmaya devam etti.

İki-üç dakika sonra, kısa boylu, ince yapılı bir adam elinde içkisiyle, gülümseyerek Klein’ın yanına oturdu.

"Dostum, maceracı gibi görünüyorsun."

Siyah saçları, mavi gözleri, yaşlı yüz hatları vardı. Oldukça zavallı görünüyordu.

"Öyle de denebiliriz," dedi Klein buz gibi bir tonda.

"Avcı olduğunu görebiliyorum, ödülleri ve zenginleri avlayan bir avcı." Kısa boylu adam etrafına birkaç bakış attıktan sonra hafifçe eğilip kısık sesle devam etti, "Hayalet İmparatorluk’u duydun mu?"

Amway’i duydum, göklerdeki babanın ve meshin deniz altında olduğunu da... Klein, Meçhul güçlerini kullanarak yaklaşılmaması gereken biri olduğu sinyallerini gönderiyordu.

"Evet, hazinelerle dolu devasa bir hayalet gemi."

"Ona dair ipuçları bulduk! Kısa süre içinde nerede ortaya çıkacağını öğrendik! Donanma korsanlarının faydalanmasını istemiyoruz, elimizdekilerin alınmasını da istemiyoruz, bu yüzden kendi silahlı tüccar gemilerimizi tutarak orada beklemeye karar verdik, muhtemelen yaklaşık 1000 pounda mal olacak. Şimdiden 15 yoldaş buldum, 720 pound biriktirdik. Katılmak ister misin?"

Adam Klein’ın cevabını beklemeden bir deste kahverengimsi sarı renkli mektup çıkardı.

"Kolay kolay inanmayacağını biliyorum. Aslında kim olsa inanmaz, ancak bu bilgileri okuyan 15 kişi de katılmaya karar verdi."

... O kadar saf mı görünüyorum? Yoksa herhangi biri bu duruma düşebilir mi? Klein, mektupları değerlendirip değerlendirmemeye karar vermeye çalışırken, göz kenarıyla Deniz Kartalı Logan’ın kendisine doğru yaklaştığını fark etti.

"Woody, yine birilerini kandırmaya mı çalışıyorsun? Seni lanet lağım faresi!" Logan kısa boylu adamı yakalayıp barın ortasındaki açık olana doğru fırlattı.

Başında mavimsi-yeşil dövme olan kaslı adam, Woody’nin az önce oturduğu yere oturup bir kahkaha attı.

"Üzgünüm, bunlar Damir Limanı’nın fareleri. Sürekli itibarımızı lekeleyecek işler peşindeler.

Aslında, hepimiz çok arkadaş canlısıyızdır. Soracağınız bir şey olursa bana sormaktan çekinmeyin.

Heh heh, benim hakkımda söyledikleri şeylere de kulak asmayın. Ben dürüst bir insanım, Amiral Cehennem’le hiçbir ilgim yok!"

Vurguladıkça daha da şüphe çekiyorsun... Klein ifadesini değiştirmeden, sakince cevap verdi, "Son söylentileri duymak istiyorum."

"Tamamdır." Deniz Kartalı Logan yumruğunu bar tezgahına vurdu, "Bana bir tabak özel kurutulmuş et ver. Bu dostumuzun Damir’in meşhur lezzetini tatmasını istiyorum."

Barmen buz gibi tavrını bozmadan kapıyı açıp mutfağa girdi. Kısa süre sonra elinde kırmızı beyaz renkli, ince kesilmiş kuru et dolu bir tabakla geldi.

"Beş pound." Deniz Kartalı’na değil, doğrudan Klein’a bakıyordu.

"Beş pound." Deniz Kartalı Logan başını yana doğru çevirip kaslarını göstererek gülümsedi. "Az önce herkes duydu. Bana teşekkür etmek için, bu özel kurutulmuş eti bana ısmarlamayı teklif ettin."

Klein neler olup bittiğini anlayamamıştı. Ancak barmen ikinci kez fiyatı tekrarladığında kendisine şantaj yapıldığını fark etti. Dahası, bu sahtekarlık planlıydı.

Önce basit bir saçmalıkla Deniz Kartalı Logan’ın öne çıkmasını sağladılar ve böylece hedeflerinde iyi bir izlenim uyandırdılar, sonra da eti sipariş edip hedefin ödemesi için baskı yapmaya başladılar... Fare Woody’nin bir kenara fırlatılmasına kimsenin tepki vermemesinden anlamalıydım... Hepsi Logan’dan korkuyor... Bu durumla nasıl başa çıkmalıyım? Gehrman Sparrow, çılgın bir maceracı ve bir ödül avcısı... Klein bardağını kaldırıp birasından büyük bir yudum aldıktan sonra her zamanki tonuyla cevap verdi, "Neden doğrudan beni soymuyorsun?"

"Neden doğrudan seni soymuyorum öyle mi?" Bu soru Logan’ı afallatmıştı.

Kısa süre sonra, iri yarı adamın önünde bir yumruk belirdi.

Pat!

Klein, sol yumruğunu Deniz Kartalı Logan’ın çenesine indirmiş, adamı bar tezgahına vurmuştu.

Sonra da hemen sağ elinden destek alıp sandalyesinden kalktı ve Logan’ın düşen bedenine yaklaştı.

Bacakları gerip havaya kaldırarak Logan’ın alt karnına tekme attı.

Pfft! Logan başını geriye attı, gözleri şişmiş, ağzı açık kalmıştı.

Henüz durmaya niyeti olmayan Klein, tabancasını çıkarıp namluyu adamın ağzına sokarak kilidi kaldırdı.

"Ben... ben..." Logan bir şeyler mırıldanmaya çalışıyordu.

Klein gözlerini ondan ayırmadan tabancasını geri çekip kabzayla Logan’ın suratının yanına vurdu.

Logan’ın birkaç dişi çarpmanın etkisiyle düşmüş, ağzı kan dolmuştu.

Böylece ağır darbeye ve sınırlarını aşan acıya dayanamayan adam, saniyeler içinde yere yığıldı.

Klein adamın yanına çömelip ceplerindeki banknotları ve bozuklukları çıkardıktan sonra bar tezgahına fırlattı.

"Üstü kalsın."

Bronz renkli yüzü solmuş olan barmen telaş içinde bağırdı, "Benim patronum Beyaz Köpekbalığı!"

Klein, barmenin sözlerini duymuyormuş gibi yerine oturup tabaktaki eti yemeye başladı. Boğazını kaşıyarak, damlalar halinde yayılan çeşnilerin lezzeti oldukça benzersizdi.

İki lokma daha aldıktan sonra başını kaldırıp barmene baktı, "Patronun Deniz Kartalı ile işbirliği yaptığını biliyor mu?"

"Hayır, o... Hayır..."

Klein’ın saldırılarına devam etme niyeti olmadığını ve ödemenin yapıldığını gören fedailer de sessizce geri çekilmişti.

Klein birasından bir yudum alıp başını yerde yatan Deniz Kartalı’na çevirdi, "Bu adam Ludwell’in muhbiri. Başına ne kadar ödül kondu?"

"Hayır, değil." Barmen başını iki yana salladı, "Bu yalnızca onun yaydığı bir bilgi, insanların öyle bilmesini istiyor. Az önceki Donanma denizcisini de o tutmuştu! Bu şekilde herkesin kendisinden korkmasını sağlıyor..."

Bu sözleri duyan tüm müşterilerin ağzı açık kalmıştı. Hatta bazı sarhoşlar sendeleyerek Logan’ın yüzüne tükürmeye geliyordu.

Tüh! Tüh! Tüh!

Klein sakin bir şekilde tabağına dönüp etini yemeye devam etti, "Son söylentileri öğrenmek istiyorum."

Rahat bir oh çekmiş olan barmen bardakları silmeye devam ederken son iki ayda çıkan söylentileri anlatmaya başladı. Bazıları Klein’ın zaten duyduğu şeylerdi, ancak ilk kez duyduğu şeyler de vardı.

İmparatorluk Donanması’nın zırhlı savaş gemisi Pritz, rutin eğitim sırasında yanından geçen bir korsan tayfasını yok etmişti... Geminin toplarının çok güçlü olması paniği, küçük ve orta boyutlu korsan güçleri arasında yayılmıştı... Hatta bazıları, zırhlı savaş gemisi filosunun henüz gelişmemiş olmasından faydalanarak, hızlıca delice suçlar işleyip kazandıkları paralarla bu işlerden çekilmeyi planlıyorlardı... Önümüzdeki altı ay-bir yıllık süreçte deniz pek de sakin olmayacaktı... Amiral Kan Senor ve Tuğamiral Alacakaranlık Bulatov Ioan, Sonia Adası’nın güney sularında bir çatışmaya girmiş ve ikisi de birer gemi kaybetmişti... Klein bir yandan karnını doyururken bir yandan da barmenin anlattıklarını dinliyordu.

Bir süre sonra, tabağındaki etler ve birası bittikten sonra yavaşça ayağa kalktı.

"Bugün aldığın dersi unutma," dedi tabağı barmene uzatırken.

Barmen tam elini uzatıp tabağı alacaktı ki kafasının arkasından yakalandığını hissetti.









Bang!

Klein adamın başını tutup bar tezgahına vurmuş, her yere kan sıçramıştı. Etraftaki müşteriler araya girmek istemiyordu, ancak iki fedai çoktan harekete geçmişti.

Klein geri çekilip bardağını eline aldı, içinde kalan birkaç damlayı barmenin başına dökmek istiyordu.

Ancak damlalar çok yavaş akıyordu.

Bu nedenle sessizce vazgeçti. Deniz Kartalı’nın yanına eğilip adamı kendisine doğru koşan fedailere doğru fırlattı.

Böylece kaos ortamından faydalanarak çevik bir şekilde fedaileri atlatıp hızla bardan dışarı çıktı.

Bir süre sürekli yön değiştirerek olay yerinden uzaklaştıktan sonra adımlarını yavaşlattı, elinde altın bir sikke belirmişti.

Klein, altın sikkeyi keyifle parmaklarının arasında dolaştırıyordu.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


497   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   499