Yukarı Çık




4.1   Önceki Bölüm 

           
Akşam yemeğini zar zor yiyebildim ve yorgun bir şekilde yatağa uzandım.

Bugünkü öğle yemeğinde yaşananları kaç kez zihnimde tekrar etmiştim?

…İkimiz için en iyisi bu.

Yanami ile gerçekten arkadaş mıydık? , daha fazlasından bahsetmiyorum bile. 

Tamamen farklı dünyaların insanlarıydık. İlişkimizin eskisi gibi sürmesini hayal etmek bile zor geliyor.
 
En önemlisi, benim yüzümden onun hakkında kötü konuşulmasını istemezdim—

“Onii-sama biraz keyifsiz görünüyor. Okulda bir şey mi oldu?“

Çıkmazda dönüp duran düşüncelerimden dolayı, Kaju’nun yanımda kıvrılıp yattığını ancak yatağın hafiften çöküşüyle fark ettim.

“…Kaju, izinsiz bir şekilde abinin yatağına çıkmanın doğru olmadığını biliyorsun…“

Boş boş tavana bakıyordum, tartışacak enerjim yoktu.

Kaju kıkırdadı ve yanağıma dokundu:

“Hehe. Yoksa… red mi yedin?“

“Şey, öyle bir şey işte, sanırım.“

Rastgele verdiğim cevap, Kaju’nun gözlerini aniden öfkeyle parlattı.

“Onii-sama! Kaju son günlerde bir tuhaflık olduğunu biliyordu!“

“Yok, öyle değil. Sadece laf olsun diye söyledim. Öyle biri falan da yok.“

Bir anlığına Yanami’nin savunmasız gülüşü zihnimde belirdi.

Kaju’nun sorgulayan bakışlarından kaçınarak başımı çevirdim.

“Yoksa kampta seninle et kızartan o sevimli kız mı?“

“Bir dakika, onu nereden biliyorsun!?“

Şaşkınlıkla yataktan fırladım, Kaju ise muzip bir sırıtışla bana baktı:

“Sonunda Kaju’ya bakıyorsun.“

“Orada mıydın? Ne kadarını gördün?“

“Şey… Kaju’ya onun hakkında daha çok şey anlatırsan, belki cevap alırsın.“

Şakacı bir tavırla parmağını dudaklarına götürdü:

“Ya da Kaju’yu konuşmaya zorlamayı deneyebilirsin?“

Kaju’nun alaycılığını görmezden gelip tekrardan yatağa uzandım:

“Bak, o sadece bir sınıf arkadaşım ve kulüp üyesi. Üstelik o zaten başkasından hoşlanıyor.“

“O zaman… kısa saçlı kız mı? Kaju, senin onun gibi neşeli biriyle iyi anlaşacağını düşünüyor.“

“O da sadece sınıf arkadaşım. Hem o da başkasını seviyor.“

Kaju bir an düşündü, sonra ellerini çırptı:

“Öyleyse gözlüklü olgun görünümlü kız mı? Ama onunla aranda biraz gerilim varmış gibi geldi…“

“ O kulüp başkanımızla çıkıyor.“

“Bir tane daha vardı, biraz sade görünümlü…“

Kaju’nun yüzü hafifçe bulutlandı.

“Ama… o senin seçtiğin biri ise, Kaju onu kabul etmek için elinden geleni yapar.“

Kesin olan bir şey var ki: Kaju kampta epey şey görmüş.

“Son kez söylüyorum, öyle değil! Kamptan dolayı yorgunum sadece.“

Kaju’dan uzaklaşıp mırıldandım:

“Biraz dinleneceğim Kaju, sen de odana dönmelisin.“

“Olmaz! Sen gerçekten kimi sevdiğini söyleyene kadar buradan dışarı adımımı bile atmam. Kaju, o kişinin abisi için layık biri olduğundan emin olmalı— kyaa!“

Kaju’nun üzerine bir battaniye atıp onu sıkıca sardım. Bu onu biraz susturur diye düşündüm.

“…Şu an Kaju, abimin kokusuna sarılmış durumda.“

Küçük kız kardeşim gerçekten rahatsız edici şeyler söylüyor.

“Kaju bu battaniyeden tüm duygularını hissedebiliyor, abi. Merak etme, senin için mükemmel bir eş bulacağım—“

Aksine, daha da baş ağrıtıcı oldu.

Üzerine bir battaniye daha attıktan sonra düşüncelerime döndüm.

Seçimlerim, eylemlerim ve Yanami ile olan o son konuşmam…

Net bir cevap bile bulamadan kelimesiz duygularla boğuşmaya devam ettim.

<*Güncel Borç: 0 yen*>


*


Ertesi gün, kapanış törenine iki gün kala.

Yalnız bir öğle arasıydı. Hayat olağan rutinine dönmüştü.

Artık aşina olduğum acil çıkış merdivenlerinde, ton balıklı sandviç ve sütten oluşan basit bir öğün yedim. Sonrasında, romanımın devamı üzerinde telefonumdan çalıştım, sınıfa dönüşümü zil sesiyle zamanladım.

Yanamiyle olan öğle arasındaki buluşmalarımızın sona ermesinin üzerinden sadece bir gün geçmesine rağmen, sanki bunlar çok uzak bir anıymış gibi geliyordu.

Yanami ile gerçekten bu kadar çok mu zaman geçirmiştim?

Kimseyle konuşmadan sırama oturdum, zil çalana kadar ara sıra saate baktım.

Göz ucuyla, Yanami’nin arkadaşlarıyla neşeyle gülüp sohbet ettiğini gördüm.

“Nasıl gidiyor Nukkun? Biraz keyifsiz görünüyorsun.“

Yakishio’nun sesi yalnızlığımı dağıttı. Sıramın yanına çömelmiş, dirseklerini masaya dayamış, başını eğerek bana bakıyordu.

“Merak etme. Ben hep böyle düşük enerjiliyimdir.“

Yakishio, ilgini takdir ediyorum ama şu an kendi sorunlarıma gömülmüş durumdayım. Ne kadar sevimli olursan ol, dikkatim dağılamaz—

“Hmm. Düşük enerjili biri için birine gözünü fazla dikmişsin.“

…Bu kız. Sınıfın ortasında nasıl böyle şeyler söyleyebiliyor.

Söyleyecek kelime bulmakta zorlanırken, Yakishio bronzlaşmış yüzünde bir gülümsemeyle ayağa kalktı:

“Ne olduğunu anlamıyorum ama eğer meseleleri düzgünce konuşmazsan pişman olursun.“

“…Pişman mı?“

Kelimeyi bir papağan gibi tekrarlarken, sırtıma sert bir tokat indiğini hissettim. Yakishio, beyaz dişlerini göstererek sırıttı:

“Bu senpainin sana bir tavsiyesi.“

Ağır, içten bir söz.

O gün okuldan sonra kulüp odasına doğru boş bir koridorda dolandım.

Öğle arasındaki buluşmalarımızın bittikten sonra bir şey fark ettim: Okul günleri aniden tuhaf bir şekilde uzun gelmeye başladı.

Düne kadar uyandığım andan itibaren öğle yemeğini düşünüyordum ve öğleden sonra da üzerine düşünmeye devam ettim.

Buna kıyasla, bugün kendimi boş bir kabuk gibi hissediyorum.

“…Ben neyim, evcil bir köpek falan mı?“


*


Okul programımdan geriye kalan tek şey, okul sonrası kulüp etkinlikleriydi.

Bu, kalabalık ayakkabılıklardan kaçınırken Komari’nin alaycı sözlerini duymak için bir bahane olmaktan öteye gitmiyordu.

Kulüp odasının kapı kolunu çevirdiğimde kilitli değildi. Genelde ya Komari ya da ben ilk varan olurduk.

O şimdiden burada mı?

Fazla düşünmeden kapıyı açtım ve olduğum yerde donup kaldım.

“Yanami-san.“

Anna Yanami kulüp odasında, ayakta duruyordu.

Raftan bir kitap almak üzere uzanan eli yana düştü. Anlaması güç gözleri bana doğru kaydı.

“Oh, Nukumizu-kun. Uzun zaman oldu.“

Daha bir gün bile olmamıştı. Daha bu sabah aynı sınıftaydık. Ama buna karşı daha iyi bir söz bulamadım.

“Yani, geldin… Kulüp etkinlikleri için mi buradasın?“

“Sadece bir kitap iade etmeye geldim. Arkadaşlarımla planlarım var, şimdi gidiyorum.“

Yanami, çantasını omzuna atarken bakışlarını kaçırdı.

Bana sırtını dönerek kapıya doğru yürümeye başladı. Onun gidişini izlerken bir şey fark ettim.

Bu yaşananlar mantıklı değildi, açıklayamadığım ya da kelimelere dökemediğim bir şeydi.

Ama bir şeyi net olarak anladım.

Eğer şu an bir şey söylemezsem, onunla tekrar bağ kurma şansım olmayacak.

“Yanami-san, bir saniye bekle.“

“…Ne var? Çabuk söyle. Arkadaşlarım bekliyor.“

Yanami arkasını bile dönmeden sessizce cevapladı.

Ses tonu beni bir anlığına tereddüt ettirdi.

“Söyleyecek bir şeyin yoksa, ben—“

“Bekle, Yanami-san.“

Zihnim Yanami’nin ve duygularını ifade etmekte zorlanan herkesin pişmanlıkları ve tereddütleriyle doluydu.

“Bir süredir her gün birlikte öğle yemeği yiyorduk … ve sanırım bunu gerçekten dört gözle beklemeye başlamıştım.“

Komari’nin cesaretini ve duygularının Başkan’a ulaşmayacağını bilse bile konuşmak için gereken gücü topladığı zamanı hatırladım.

“Yani—“

“Yani?“

Yanami’nin sesi keskin bir tonla araya girdi.

Yani… ne?

Elbette, bir çift değildik. Birbirimize arkadaş diyebilecek kadar bile yakın da değildik.

Bizimki, sadece ödünç para üzerine kurulu kırılgan bir bağdı.

“Ben… sadece bundan keyif aldığımı söylemek istedim. Hepsi bu.“

Yanami bir süre hareketsiz durdu, eli kapı kolunu sıkıca kavramıştı.

Uzun bir sessizliğin ardından:

“…Anlıyorum.“

Sesi düz ve duygusuzdu.

Sessizce kapıyı açtı.

Koridorun ışığıyla aydınlatılmış halde olan yüzünü, hafifçe bana doğru çevirdi.

“Öyleyse… ben gidiyorum.“

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4.1   Önceki Bölüm