Ciğerlerindeki havayı boşaltan Yakishio, dramatik bir sesle su yüzüne çıktı.
“...Demek başka konularda eksik kaldım, öyle mi?“
“Belki.“
Gerçekler her zaman biraz buruktur.
“Yana-chan. Bu konu iyice iç karartıcı olmaya başladı. Bırakalım artık.“
“İyi fikir. Kahvaltı hakkında mı konuşsak?“
“O konu sabahın erken saatlerine daha uygun olmaz mı?“
Yakishio’nun mantıklı itirazı, Yanami’den sessizce karnını tutan bir jestle karşılık buldu.
“...Gerçekten diyet yapmaya ciddi şekilde başlamalıyım.“
Yanami, parmaklarıyla karnındaki küçük bir yağ kıvrımını gizlice çimdiklerken mırıldandı.
“Zaten şişman bile değilsin ki, Yana-chan. Birazcık olsun bir şey olmaz, değil mi?“
“Reddedilmiş olsam bile, beğendiğim adamın beni kötü bir açıdan görmesini istemem.“
“...Ah, evet, bunu anlıyorum.“
İkisi de sessizce oturmuş, ağızları hafif aralık, havada uçuşan kabarık buhara bakıyorlardı.
“Yana-chan, sen gerçekten çok romantiksin.“
“Romantiğim tabii ki! Sen de öylesin, Lemon-chan!“
“Ben de romantiğim ha...“
Pencereden cırcır böceklerinin sesi geliyordu.
Buharın ve buruk duyguların içinde ıslanan bu kaybeden kahramanlar, sessizce düşüncelerine teslim oldular.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.