Özel Kısa Hikayeler - 7: Her Şey Bir Tatlı Dükkanında Başladı.
Yaz tatilinin henüz üçüncü günü ve saatler 15:00’ı gösteriyor.
Yanami, sözde Edebiyat Kulübü malzemeleri almak için beni Apita Mukaiyama alışveriş merkezine çağırmıştı.
“Buraya gelmeyeli uzun zaman oldu… Ah, bak, kahve çekirdekleri indirimde!“
Alışveriş genellikle birinci sınıfların sorumluluğundaydı, ama bugün sadece Yanami ve ben kalmıştık. Vitrinleri ilgisizce süzerek gezerken, buluşma noktası olan yemek katına doğru ilerledim.
Yemek katı ve Yanami… İkisinin bir araya gelmesi bile içime hafif bir huzursuzluk salmıştı. Özellikle burayı seçmiş olması, başını belaya sokmadan duramayacağının işaretiydi.
İkinci kattaki yemek alanına vardığımda, onu bulmam uzun sürmedi.
Öğle yemeği vakti çoktan geçmişti. Neredeyse boşalmış yemek alanının ortasında hareketsiz duran Yanami’yi buldum.
“Beklettiğim için özür dilerim. Yanami-san, neden böyle dikilip duruyorsun?“
“Nukumizu-kun, bir şey… ciddi bir şey oldu…“
Yakından bakınca, Yanami’nin bir elinde yumuşak dondurma, diğerinde ramen tepsisini tuttuğunu fark ettim. Hafifçe titriyor, sanki düşmek üzereymiş gibi sendeliyordu.
“...Neyle uğraşıyorsun böyle?“
Elleri doluydu ve dar omuzlarından sallanan çantası her an düşecek gibi görünüyordu.
İçgüdüsel olarak ramen tepsisini almaya uzandım, ama Yanami mümkün olduğunca küçük hareketlerle hızla başını salladı.
“Hayır, hayır, yapamazsın! Bu mükemmel denge bozulursa, dondurma düşer! İkisini birlikte al! Dikkatlice!“
“Ah, tamam.“
Gönülsüzce cevaplayıp ramen tepsisini ve dondurmayı ellerinden özenle aldım.
“Sonunda… Hareket edebiliyorum. Teşekkürler, Nukumizu-kun.“
Tutmakta olduğum dondurmadan bir ısırık aldıktan sonra geri çekip kendini yemek alanındaki bir sandalyeye bıraktı. Ben de ramen tepsisini önüne koydum ve masanın çaprazına oturdum.
“Öğle yemeğini atlamıştım, Sugakiya’yı görünce de dayanamadım.“
Ramen çatalını ustalıkla kavrayıp yemeye başladı. Noodle’ları höpürdeterek yerken, sol elindeki dondurmayı ara sıra bir içecekmiş gibi ısırıyordu.
Yemekten nasıl keyif alınacağını gerçekten biliyor…
Bir anlığına, Yanami’nin bu iştahlı haline kapılıp izledim. Sonra bugün burada neden olduğumuzu hatırlayarak kendime geldim ve yemek alanını şöyle bir süzdüm.
“Bugünkü görevimiz, yırtılan eski perdenin yerine yenisini almaktı, değil mi? Bitir de gidelim artık.“
“Ah, ben erken geldim, onu çoktan aldım. Bak.“
Ramen çatalıyla omuz çantasını işaret etti; içinden mavi perde paketinin kenarı görünüyordu.
…Öyleyse beni neden buraya çağırdı ki?
Şikayet etmek üzereydim ki, Yanami ağzına bir parça chashu pork (Japon usulü marine domuz eti) tıkıştırdı ve yanakları şişkin halde bana gülümsedi:
“Neden böyle dik dik bakıyorsun, Nukumizu-kun?“
O gülümsemeyle yüzleşince, hiçbir şey söyleyemedim.
“Yok bişe, Ramenin hamur olmadan önce ye— bekle, zaten neredeyse bitirmişsin.“
Sanırım arkadaşlarla takılmak böyle bir şeydi. Acı bir gülümsemeyle omuz silktim.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.