İstasyona yakın Seibunkan Kitabevi’nden eve dönüyordum.
Parlak kırmızı gövdeli tramvaydan inerken, amansız güneş ışığı gözlerimi kısmak zorunda bıraktı.
Ağustos sonu olmasına rağmen, sıcakların dinmeye niyeti yoktu.
Yaya geçidini adımlarken, avucumda hissettiğim kitap kapağının dokusuna dayanamayıp sırıttım.
Evet, nihayet <’Bana Düz Göğüslü Diyen Köpek Pisliğine Bassın’> serisinin son cildini ele geçirmiştim.
Bu roman, sosyal statünün göğüs büyüklüğüyle belirlendiği distopik bir dünyada geçen sert bir mücadele hikâyesi.
Bir önceki ciltte, baş karakterin en yakın arkadaşı Kirari-chan’ın gizlice C bedenine ulaştığı ve düşman saflarına katıldığı ortaya çıkmıştı. Bundan sonrasını okumadan durabilir miyim hiç?
Kazuhiko Nukumizu, 1-C sınıfı. Tsuwabuki Lisesi Edebiyat Kulübü üyesi.
Huzurlu bir yaz günü. Saat 11 bile olmadı. Hemen eve gidip kitabın kapağını ve çizimlerini klimalı odamın konforunda keyfetmeliyim.
Sırtıma ağustos böceklerinin sesi dolarken eve vardım ve girişte berrak bir sesle karşılandım:
“Hoş geldin, onii-sama!“
Bana doğru koşan, benden iki yaş küçük kız kardeşim Kaju Nukumizu’ydu.
Tek gerçek kusuru ’abi takıntısı’ olan, ama yine de tatlı ve sevimli bir çocuk. Bugün kot bir tulum etek giymiş, uzun siyah saçlarına kocaman bir kurdele takmıştı.
“Ne oldu? Niye bu kadar telaşlısın?“
“Onii-sama! Bu ciddi! Acil bir durum var!“
Heyecanla yerinde zıplayan Kaju, elinde bir duvar takvimi sallıyordu.
“Acil mi? Peki neden elinde o şeyi tutuyorsun?“
“Çünkü, çünkü! Hemen görüşme tarihini belirlemeliyiz! Hatta, hemen şimdi yapmamız gerekmez mi?“
…Ne hakkında konuştuğuna dair hiçbir fikrim yoktu.
“Tamam, önce sakinleş Kaju. Sakinleşince anlat ne olduğunu.“
“Evet, Kaju sakinleşti! Öğle yemeği hazırlarken aniden geldi! Ha, bu arada bugünün yemeği dünkü kalan körili!“
Yok, hiç de sakinleşmemişti. En azından öğle yemeğinde ne yiyeceğimizi öğrenmiş oldum.
“Ah, bir gün bekletilmiş körili daha lezzetli olur. Demek biri geldi, öyle mi?“
“Evet! Ama Kaju bir misafirin önünde böyle giyinemez! Kaju gidip üstünü değiştirecek, lütfen onunla ilgilen!“
“Ha? Hey.“
“Misafir salonda!“
Sadece bu sözleri bırakarak Kaju merdivenlerden yukarı koştu.
Biri geldi diye neden bu kadar panik oldu ki?
Şaşkınlıkla ayakkabılarımı düzenlerken, kapıda sevimli bir kadın spor ayakkabısı çifti fark ettim.
Kaju’nun ayağına büyük gelen bu ayakkabılar, annemin tarzına göre de fazla genççe tasarlanmıştı.
Koridora şöyle bir baktım. Hafif birinin varlığını hissettim.
“…Hayır, olamaz.“
Fazla düşünmenin anlamı yoktu. Salona doğru yürüdüm.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.