Bugünkü öğle yemeği (ben hariç herkes için) mükemmeldi. Yani, karnı tokken bu kadar huysuzlanması için bir sebep yoktu.
Tabii, her karşılaşmamızda böyle yapıyordu, ama bugün özellikle beterineydi.
**“Beni burada görmek istemiyorsan, söyle yeter.“**
**“......“**
**“Sana alan vereyim.“**
Sonunda pes edip geri çekilmeye karar verdim. Daha fazla zararın anlamı yoktu. Kaçınmak en iyisiydi.
*’O yüzden çabuk “defol git“ de. Ben kendim çıkarım zaten.’*
Cevabını sessizce bekliyordum.
**“Hiç vicdanın yok mu senin?“**
Birden bana bakan adam anlamsız bir şeyler geveledi.
**“... Ne?“**
**“Buraya nasıl cesaret edersin?“**
**“...Ha.“**
Kendimi tutamayıp güldüm.
*’Sanki gelini beğenmeyen huysuz bir kaynana gibi konuşuyor.’*
Leonard’a gülmek niyetinde değildim. Ama kahkahamı duyunca mavi gözlerinde bir kıvılcım belirdi. Hemen gözlerimi kaçırdım ve uslu bir sesle cevap verdim:
**“... Ne demek istiyorsun?“**
**“Son zamanlarda yapmadığın şeyleri yapıyorsun, odana kapanıyorsun, belki sonunda aklın başına gelmiştir diye düşündüm... Ama ben aptalım.“**
**“......“**
**“Bu arsız küçük o--- biraz değiştiğini sanmışım.“**
Şakaklarımdan sızan öfkeyi yuttum. Neden burada onun öfkesine maruz kaldığımı bilmiyordum.
Daha önce uşakla konuşurken bütün öfkemi tüketmiştim ve bu durum beni yoruyordu. Leonard, taç prens gibi, mümkün olduğunca dokunulmaması gereken bir saatli bombaydı.
Yorgun bir sesle yumuşatmaya çalıştım:
**“Leonard, dolandırıp durma. Ne diyeceksen direkt söyle. Neden birden böyle yapıyorsun—?“**
**“Yine burada bir dilek tutacaktın, değil mi? Havai fişekmiş, neymiş...“**
Ama sözümü bitirmeden o araya girdi.
**“Keşke Yvonne bir daha bu eve dönmese, diye.“**
**“......“**
**“Ya da sonsuza kadar yok olsa, ölse.“**
**“......“**
**“Altı yıl önce, festivalin son günü Yvonne’u kaybettiğini öğrendiğinde burada ettiğin dilek.“**
Leonard’ın burnumun dibindeki yüzü, pencereden sızan gün batımı ışığıyla kızıla kesmişti. Öfkeyle gülüyordu. Gözleri deli gibiydi.
*’Penelope bunu mu yapmış?’*
Şaşkınlıkla ona bakakaldım. FL’yi festivalde kaybettiğini bilmiyordum.
Düşününce, oyunun girişinde böyle bir şey geçiyordu ama hikâyeyle doğrudan bağlantısı olmadığı için aklımda kalmamıştı.
*’... Bir anda sıradan bir kızken prenses oluvermişsin, gerçek prensesin dönmemesini dilemen normal.’*
Neyse ki Penelope’nin yerindeydim, bu yüzden davranışını anlayabiliyordum. Ama FL’nin ikinci ağabeyi Leonard, onun geçmişte yaptığı gibi yeniden tavan arasına çıkmasından nefret ediyor gibiydi.
**“Nasıl hissediyorsun? Dileğin kabul oldu, altı yıldır Yvonne’nin yerindesin.“**
Leonard’ın öfkesi o kadar korkunçtu ki, ölüm bayrağının açıldığını düşündüm. Beni öldürecekmiş gibi bakan gözlerine bakarak ne diyeceğimi düşündüm.
*’Bu huysuz herifle uğraşmadan ne denir ki?’*
Tek kardeşini kaybettiği o acı günde, yerini alan kötü bir kadınla karşılaşmıştı.
*’Eğer orijinal Penelope gibi davranırsam, işim biter.’*
Refleks olarak etrafa bakındım, beni öldürebilecek bir şey var mı diye. Tavan arasında keskin bir şey yoktu.
Ama bunu aramak anlamsızdı. Leonard kızıp beni pencereden atarsa ya da boğmaya kalkarsa ölürdüm.
**“... O zamanlar çok küçüktüm.“**
Zorlukla ağzımı açtım.
**“Özür dilerim. Şimdi resmen özrümü iletiyorum. Kendimi çok eleştirdim, lütfen beni affet.“**
**“Kendini eleştirmek? Ha.“**
Ama Leonard, canımı dişime takarak yaptığım özrü kabul etmedi.
**“Tamam, geçmişte kaldı. O zaman şunu söyle.“**
**“......“**
**“Neden böyle bir şey yaptın? Yvonne dönseydi bile seni hemen kapı dışarı etmezdik.“**
Onunla karşılaştığım en zor andı. Basit bir özür bile işe yaramıyordu!
*Şimdi ne diyeceğim?*
Ben yapmadığım bir şey için kelime bulamıyordum. Ter içinde kalmıştım.
**“Cevap ver.“**
**“Özür dilerim. Buraya gelmemeliydim, o an aklım başımda değildi.“**
**“Özür dilemek kolay mı sanıyorsun?“**
**“... Leonard.“**
**“Babam bana senin hakkında hiçbir şey anlatmadı. O yaşta bir Dük’ü nasıl baştan çıkardığını söyle, ben de öğreneyim.“**
Durum kontrolden çıkıyordu. Yakınlık göstergesi tehlikeli bir şekilde yanıp sönmeye başladı.
Leonard’ın gözleri bama dikilmişti. Pencereden vuran gün batımı mıydı, yoksa öfkeden mi kıpkırmızı olmuştu, belli değildi.
Haksızlığa uğramıştım ve sinirim tepeme çıkıyordu, ama soğukkanlılığımı korumaya çalıştım. Bu durum tehlikeliydi ve eğer alt edemeyeceksem, hemen uzaklaşmalıydım.
Yavaşça konuştum:
**“O zamanlar çok cahildim, özür dilerim. Ama kız kardeşini kaybetmenin benimle bir ilgisi yok.“**
**“......“**
**“Bugün buraya uşağın isteğiyle geldim, havai fişekleri izlemek için. Babamın izin verdiğini duydum, bu yüzden burada kaldım ve zaten gitmek üzereydim.“**
**“Çok konuşuyorsun.“**
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.