Yukarı Çık




43   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   45 


           
**Leonard aniden sıkılmış gibi parmaklarını kulaklarına götürdü.**  

**“Seni Yvonne’un yerine buraya getirdiler. Taklit konusunda iyi olacağını düşünmüştüm.“**  

İçimden tüm kalbimle dua ettim.  

**“Zaten ’yaylı şempanze’ diye bir dedikodu çıkardın, kökenini bilmediğin bir köle çocuğu getirdin, itibarın yerlerde sürünüyor...“**  

Her zamanki gibi küçümseyen ve umursamaz tavrıyla konuşuyordu.  

**“Bu malikânede daha ne kadar kazık gibi dikilmeye devam edeceksin, bilmiyorum.“**  

Leonard’ın ağzını eğerek alay ettiği yüzüyle, zihnimde birinin yüzü üst üste geldi.  

*—Neden buraya kadar gelip bir dilencinin etrafta dolanmasını izlemek zorundayım?*  

Kulaklarımda bu iğneleyici ses yankılandı. *“Ben böyle bir şey görmek istemiyorum“ dememiştim aslında. Korkarım kovulacaktım.*  

**“... Yerine mi?“**  

Ama neden az önce sakinleştirdiğim şeyler aklıma geliyordu?  

**“Beni hiç ’yerine koyulmuş’ gibi hissettirdiniz mi?“**  

Ağzım kendi kendine konuştu, sanki *“Yaylı Şempanze“* benim tetikleyicim olmuştu. Leonard, dinlemiyor bile olsa, soruma doğrudan hırladı:  

**“O zaman kökünü bile bilmiyorsun. Seni toplayıp bir prenses yaptık. Daha ne kadar iyi davranmamız gerekiyor? Yoksa kraliçe gibi mi davranalım?“**  

**“Evet. En azından bir kez olsun iyi davranın.“**  

**“……Ne?“**  

**“Biliyor musun? Eğer iyi hissedersem, kayıp kız kardeşinin bir kopyasını bile verebilirim sana.“**  

Dişlerimi sıkarak alaycı bir gülümsemeyle dağınık bir ifadeyle güldüm. Leonard’ın alaycı dudak kenarları ise yavaşça düştü.  

Odanın içindeki hava her dakika daha da soğuyordu. Biraz önceki tartışma basit bir atışmaysa, şimdiki Leonard beni parçalayıp öldürebilecek kadar vahşi görünüyordu.  

**“Hey...“**  

Bastırılmış bir sesle seslendi. Ve...  

*’Yakınlık -%2’*  

Korktuğum şey olmuştu.  

**“Ağzından çıkanı kulağın duysun. Bu kadar küstah olma. Nasıl cüret edersin?“**  

**“Neden? Konu buraya gelmişken, açıkça konuşmak daha iyi.“**  

**“Sen—“**  

**“Beni sadece senin sevmediğini mi sanıyorsun?“**  

Gözlerimin önünde on iki yaşındaki Penelope canlandı. Artık bunu yapmamam gerektiğini biliyordum ama kendimi durduramıyordum.  

**“Ben de öyleyim. Büyük bir Dük’ün yanında aç kalacağımı bilseydim, beni ne kadar çağırsan da gelmezdim.“**  

**“Penelope Eckart.“**  

**“Onu nasıl baştan çıkardım? Hiçbir şey yapmadım, tıpkı senin bana dediğin gibi, hepsi saçmalıktan ibaret.“**  

**“Kes şunu.“**  

Leonard sert bir uyarıda bulundu.  

*’Yakınlık -%1’*  

Yakınlık yeniden düştü.  

Öfkeli görünüyordu ama içten içe şaşkına dönmüştü. Hep küçümseyip alay etmek onların ayrıcalığıydı.  

Penelope onu böyle görse şaşırırdı, çünkü sinirlendiğinde hemen saldırganlaşırdı. Belki de az önceki özürüm ve duygularımı bastırmadan konuşmam onu şaşırtmıştı.  

Her neyse, artık bıkmıştım.  

**“Annemin cenazesini bile kaldıramayacak kadar parasız günlerce aç kaldım, sonra bir gün baban beni ’kızım’ diye çağırdı ve peşinden gelmemi söyledi.“**  

**“…………“**  

**“Çürümüş bir cesedin yanına düşen yağmur suyunu içmeyi denedin mi hiç?“**  

Gözlerimin önündeki on iki yaşındaki Penelope yavaş yavaş on dört yaşındaki halime dönüştü.  

**“Peki ya başkasının artıklarını? Çöpten farksız bir şeyleri karıştırıp yemek zorunda kaldın mı? Hiç yaşamadın, değil mi?“**  

**“…………Sen—“**  

**“Neden kız kardeşinin asla geri dönmemesini diledim sanıyorsun?“**  

*’Yakınlık -%1’*  

**[Yakınlık %4]**  

Leonard’ın yakınlığı bir anda düşmüştü. Eğer ölmek istemiyorsam, hemen susmalı ve en azından diz çökmeliydim.  

**“O günlere geri döneceğimden korkuyordum.“**  

Ama yanıldığım için dua etmek yerine, umutsuzca sakladığım korkularımı açığa vurmayı seçtim.  

Çünkü Penelope o zamanlar böyle hissetmişti ve gerçek prensesin dönmemesi için Tanrı’ya yalvarmıştı.  

**“Bütün gün sokaklarda, birilerinin yiyecek bir şeyler atmasını beklediğim o hayata geri döneceğimden korktum.“**  

**“... Penelope.“**  

**“Söyle, dinliyorum.“**  

Leonard boğuk bir sesle ismimi söyledi. Artık ağlamam bitmişti. Ağır nefes alarak ona baktım.  

Yakınlığın düşüp öleceğim korkusu yok olmuştu.  

Şu an ölsem bile pişman olmazdım. Öfke ve tiksinti içinde büyüyen Penelope için. Ve...  

**“Ben...“**  

Sessizlik anında, sonun gelmesini beklerken, kafasının üstü aniden parladı.  

**[Yakınlık %7]**  

**“Ben, şey... senin—“**  

Leonard donmuş gibi sert bir ifadeyle konuşamadı. Hak etmişti. Daha önce hiç duymadığı o sefil hayat hikâyeleri karşısında şaşkına dönmüştü.  

Uzun bir sessizlikten sonra, zorlukla konuştu:  

**“... Böyle zorluklar çektiğini bilmiyordum.“**  

Bir anda işler değişmişti. Ne yapacağını bilemeyen, tıpkı terleyerek ne diyeceğini seçmeye çalışan benim gibi şaşkına dönmüş Leonard’ı görünce tarifsiz bir his kapladı içimi.  

**“Bilmiyordun zaten.“**  

**“…… Penelope.“**  

**“Benim, Eckart Dükü’nü kandırıp kız kardeşinin yerine geçen kurnaz biri olduğumu düşünüyordun.“**  

**“Öyle değil—“**  

**“Eğer öyleyse, artık biliyorsun.“**  

Soğuk gözlerle ona baktım ve beynimde bir sızı hissettim.  

**“Beni bir kolye hırsızı olmakla suçladığında, henüz doğru düzgün yazı bile yazamayan on iki yaşında bir sokak çocuğuydum.“**  

Leonard’ın bir şeyler söylemek için açtığı ağzı donup kaldı. Mavi gözlerinin şokla dolduğunu görebiliyordum, ama hiçbiri içimi rahatlatmıyordu.  

Tam o sırada...  

**Piyuuu! Fuong-pyong!**  

Leonard’ın arkasındaki açık pencereden gökyüzüne yükselen bir patlama sesi duyuldu. Onunla yaptığımız anlamsız mücadele sırasında, gün batımına rağmen dışarısı simsiyah olmuştu.  

**Piyuuu! Fuong-pyong!**  

Havai fişekler başlamıştı. Siyah gökyüzüne işlenen renkli ışıkların güzel manzarasını arkamızda bırakarak sessizce birbirimize baktık.  

Her patlamada Leonard’ın yüzüne renkli gölgeler vuruyor ve kayboluyordu.  

Belki de bu yüzdendi. Bana bakarkenki ifadesinde, bir anlık da olsa bir pişmanlık sezdim. Tam o sırada, pembe saçlarının üstü yeniden parıldadı.  

**[Yakınlık %14]**  

Yakınlık aniden yükselmişti. Neredeyse aynı anda, gözlerimin önünde beyaz bir pencere belirdi:  

**[Festival Manzarası]** görevi **[Leonard]** ile tamamlandı!  

Görev ödülünü almak ister misiniz?  

**[Evet / Hayır]**  

**“... Ha.“**  

Bu durumda bile görev penceresinin çıkmasına içim burkularak gülümsedim.  

*’Yakınlık kırılsa bile, görev şartları sağlanınca başarı sayılıyor demek ki?’*  

Ama sonunda **[Evet]**’e bastım. Bu durum, tüylerimi diken diken etmişti.  

**Ödül olarak [Yakınlık +%3] ve Leonard’ın [Yaylı Tüfeği] alındı.**  

Yakınlığın tekrar yükseldiğini görünce, az önceki öfkenin yerini bir boşluk hissi aldı.  

**Poof! Piyuu, Fuong!**  

Benim aksime, pencerenin dışında rengârenk havai fişekler hâlâ patlıyordu.  

**“Eğer bu evden kovulsam bile, sadece yoksul bir sokak çocuğuna döneceğim. Garip değil mi?“**  

Gürültülü fişek sesleri arasında kendi kendime mırıldandım.  

**“Beni her zaman bir köleden daha aşağı bir dilenci gibi hissettiriyorsun.“**  

Leonard’ın sarsılan yüzü ifadesi tamamen bozulmuştu. Belki de tam bu noktadan sonra, Düklükten ayrıldığımda ne olacağını hayal etmeye başladım.  

Küller gibi yanmış gözlerle ona bir süre baktım ve ardına döndüm.  

**“Penelope!“**  

Leonard panikle elimi tutmaya çalıştı. Ama ben dönüp bakmadan tavan arasından çıktım.  

Karanlık taş merdivenlerden tek başıma inerken, Leonard’ın yükselen yakınlık oranıyla yaşadığımız absürt diyalogu düşünüyordum.  

**[Yakınlık %17]**  

Ölmeye hazır birisi için oldukça cömert bir sonuçtu. Tabii ki, anlattığım Penelope’nin geçmişi tamamen bir yalandı.  

*’Oyunda bile olmayan geçmişini bilmiyorum.’*  

Ölü bedenin yanında yağmur suyu içtiğini, artıkları yediğini söylemiştim. Tüm o iğrenç hikâyeler, *“Mutlaka böyle şeyler yaşamıştır“* diye varsaydığım şeylerdi.  

**…… benim hikâyem değil.**  

******  

**“Leonard ve Festival“** görevini tamamlamanın diğer ödülleri, kısa bir süre sonra ödendi.  

---  

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


43   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   45