Yukarı Çık




44   Önceki Bölüm 

           
**Sabahın erken saatlerinde, Emily’nin pencerenin yanındaki masadan getirdiği kahvaltıyı yapıyordum.**  

**“Nasıl, leydim? Beğendiniz mi?“**  

Emily, bana bakarak nazikçe sordu. Yemeklerin kalitesi eskisine göre oldukça artmıştı. Sanki dünkü olayların bir yansıması gibiydi.  

**“Şef bu sabah erkenden kalkıp bizzat kendisi hazırladı.“**  

**“Demek ki şu ana kadar yediğim kahvaltılar şefin elinden çıkmıyormuş.“**  

**“…….“**  

Emily, lafımı alınca hemen sustu ve derin bir nefes aldı.  

**“Seni suçlamaya çalışmıyorum, rahat ol.“**  

Bir anlığına çatalımı bırakıp Emily’ye baktım.  

**“Benim için çok çabaladığını biliyorum.“**  

**“Ah, leydim!“**  

**“Kesinlikle adamımı kucaklayacağım. Endişelenme, emeğinin karşılığını alacaksın.“**  

Emily, sözlerime bir anda gözyaşlarına boğuldu.  

**“Ağğ, ben hiç ödül istemedim ki…“**  

**“Şşt, artık mütevazı davranacaksın.“**  

Kahvaltıdan hemen sonra Emily’yi sakinleştirmiştim ki, uşak kapıda belirdi.  

**“Leydim, beni mi çağırdınız?“**  

Kapının önünde saygıyla eğildi. Kabaca başımı salladım.  

**“İçeri gel.“**  

**“Müsaadenizle.“**  

Uşak, dikkatlice önüme geldi.  

**“Tavan arası için teşekkür ederim. Sadece bunu söylemek istedim.“**  

**“Memnun oldum.“**  

Gergin görünen yaşlı uşağın yüzüne gülümsedim. O da yüzü aydınlanarak cevap verdi:  

**“Havai fişekleri beğendiniz mi? Geçen festivallere göre daha erken başlamıştı.“**  

**“Evet, şey…“**  

Leonard’la kavga ettiğim için fişeklere doğru düzgün bakamamıştım. Ama heyecanlı bakışlarına gerçeği söylemeye kıyamadım.  

**“Dük, artık tavan arasına çıkmak istediğinizde kapıyı açmamı emretti.“**  

**“Gerçekten mi? İyi haber.“**  

Tabii ki bir daha oraya çıkacağımı sanmıyordum, ruhsuz bir cevap verdim. Sonra uşak daha da şaşırtıcı bir şey ekledi:  

**“Ayrıca, Derrick Efendi de istediğiniz zaman öğle yemeğini birlikte yiyebileceğinizi söyledi.“**  

**“Bu kadar yeter. Seni bugün sormak istediğim bir şey olduğu için çağırdım.“**  

Sözlerini hemen kestim. Bu da asla tekrarlanmayacak bir şeydi.  

**“Ne… istemiştiniz?“**  

Uşak şaşkınlıkla baktı. Dün Leonard’la yaşadığımız hengâmeden beri aklımı kurcalayan soruyu sordum:  

**“Eckliss nasıl? Geçen gün sana sormuştum…“**  

**“Eckliss mi?… Ah, satın aldığınız köleden mi bahsediyorsunuz?“**  

**“Kölelik.“**  

Doğal bir şekilde ağzından dökülen bu kelime yüzümü sertleştirdi.  

**“Bunu başka kimsenin yanında kullanmıyorsun, değil mi?“**  

**“Ah, hayır. Bir anlık ağzımdan kaçtı. Özür dilerim, leydim.“**  

Uşak, soğuk ses tonuma hemen başını salladı. Dünkü olaylardan sonra, benim için özen gösterdiğini biliyordum, bu yüzden küçük bir sürçmeye göz yumdum.  

**“Eckliss şu an nerede kalıyor?“**  

**“Devlet Bakanlığı’nın yanındaki çırakların kaldığı yerde.“**  

**“Ona kim eğitmen olarak atandı?“**  

Aile şövalyelerine katılan çıraklara, yetiştirilmeleri için hocalar verilirdi.  

Dünkü olaylardan yola çıkarak, Eckliss’in hocasının Leonard olduğunu tahmin etmiştim. Ama uşağın verdiği cevap karşısında donup kaldım.  

**“Hocası yok, leydim.“**  

**“Ne? Neden?“**  

**“…O bir köle değil mi?“**  

Uşağın soğuk tonu, tepkimi tahmin ettiğini gösteriyordu.  

**“Leydim ısrarla onun korumanız olacağını söylediği için Küçük Dük onu aile çırakları arasına aldı, ama…“**  

Yani, imkânsızdan da zordu.  

**“Ha…“**  

Boşlukta hissettim ve sırtımı sandalyeye yasladım. Uşağın dediğinde yanlış bir şey yoktu. Eckliss’i bir siparişle değil, köle pazarından satın almıştım.  

**“Onun kölelik statüsünü nasıl kaldırabilirim?“**  

Sorum karşısında uşak şaşkınlıkla baktı.  

**“Yeni bir kimlik satın almak ya da olağanüstü bir başarı göstermesi gerek. Ama ikisi de kolay değil.“**  

**“O yenilmiş bir ülkenin vatandaşı.“**  

Hissettiğim kimlik uçurumu karşısında ne diyeceğimi şaşırdım.  

*’Oyunda Eckliss nasıl resmî şövalye olmuştu ki?’*  

Oyunun içeriğini düşündüm:  

**[Eckliss, kan ter içinde Kılıç Ustası seviyesine ulaştı, ama kökeni yüzünden bunu gizlemek zorunda kaldı ve sahte bir prensesin koruması olarak kaldı. Ancak, FL ortaya çıkınca, Penelope’nin ona zulmetmesiyle iyice gözden düştü. Sonunda, FL’nin yatağında onu öldürmeye çalışan kötü kadını durdurup kanıtlarını bulduğu için kölelikten azat edildi.]**  

Eckliss’in hikâyesinin dönüm noktasıydı bu. FL ona **“Kadim Kılıç“**ı verdiğinde, artık bir şövalye olarak yemin etmişti.  

**[Kötü kadını öldürdükten sonra, Dük’ün tam desteğiyle Kılıç Ustası olduğunu açıkladı ve İmparator’dan şövalyelik unvanını aldı.]**  

Eckliss’in başarı hikâyesini düşünürken aniden kaşlarımı çattım.  

*’Peki Kılıç Ustası seviyesine ne zaman ulaştı?’*  

Aslında onu Dük getirmişti. Köle müzayedesinden, yetenekli bir kılıç ustası olduğu için satın alınmıştı. Yani, Eckliss çok yetenekli olsa da, tek başına bu seviyeye ulaşması imkânsızdı.  

**“Demek ki Dük, potansiyelini önceden fark etmiş ve onu olabildiğince sıkı eğitmiş.“**  

Buraya kadar düşününce, tüylerim diken diken oldu.  

*’O zaman ben büyük bir belanın içindeyim!’*  

Onu koruma olarak getirdim, ama bir hocası olup olmadığını bile sormadım. Üstelik delikanlıyı zorbalığa maruz bıraktırdım.  

**“Tanrım, bu çılgınlık.“**  

Şok içindeydim. Eckliss’in yerinde olsam, kendimi öldürmek için onlarca plan yapardım.  

**“……..Leydim?“**  

Uşak, aniden garip bir şekilde yüzüme baktı.  

**“Uşak.“**  

Titreyen midemi bastırarak sordum:  

**“Sen Eckliss’i nasıl görüyorsun?“**  

**“Nasıl yani?“**  

**“Genel olarak. Eğitimi nasıl gidiyor? Çıraklar arasında uyum sağlayabildi mi? Nasıl hissediyor?“**  

Uşak, düşünceli bir ifadeyle cevap verdi:  

**“Pek değişmedi, ne hissettiğini bilemem. Ama iyi gidiyor gibi görünüyor.“**  

**“Gerçekten mi?“**  

**“Tabii, kölelerin tutulduğu dar kafeslerden çok daha rahattır burası. Size minnettar olmalı.“**  

Uşağın cevabıyla gözle görülür şekilde rahatladım. Uzun zamandır ilk kez doğru bir şey söylemişti. Köle müzayedesinde, hayvan barınağı gibi demir parmaklıklar arasında tutulan insanları gözümle görmüştüm.  

*Evet, burası oradan çok daha iyi.*  

Başımı salladım. Ama mutluluğum bu kadardı.  

**“Tabii diğer çıraklardan bazı şikâyetler veya öneriler de var.“**  

**“Ne gibi şikâyetler?“**  

**“Dinleyin leydim, ilk geldiğinde köle olduğu için onunla aynı odada kalmak istemeyen çıraklar olmuş.“**  

**“NE?!“**  

Uşağın sözleri karşısında çığlık attım.  

**“Ama bu kaçınılmazdı, kökeni belli olunca… Leydim, diğer çıraklar soylu ailelerin çocukları.“**  

Uşak sakince açıklama yapıyordu ama ben tek kelimesini bile duymuyordum. Göz bebeklerim deprem geçiriyordu.  

*’Lanet olsun!’*  

Kendi işlerimle o kadar meşguldüm ki, Eckliss’in böyle şeyler yaşadığını hiç düşünmemiştim. Böyle devam ederse, ilk beni öldürür.  

Hemen uşağa emir verdim:  

**“Hemen dışarı çıkmak için hazırlanın.“**  

**“…Efendim? Ne için?“**  

**“Alışveriş.“**  

**“Ah.“**  

Uşak, ani kararım karşısında şaşkınlıkla homurdandı. Ciddi tonumu anlamış olmalıydı.  

**“Emredersiniz, leydim.“**  

Hızla eğilerek odadan çıktı. Hızlı ve çevik olması, ondan hoşlandığım nadir özelliklerdendi. Hemen Emily’yi de çağırdım.  

**“Ne oldu, leydim?“**  

**“Hizmetçileri topla ve elinden gelenin en iyisini yap.“**  

**“……Efendim?“**  

**“Çabuk.“**  

**“Evet, evet!“**  

Emily de ani talimatıma şaşırdı ama hemen becerikli hizmetçileri topladı.  

*Artık insanlarını ihmal eden bir sahip imajını kırmalıydım.*  

Yalnız kaldığımda, gözlerimde ateşle havaya baktım. Ve iç geçirerek mırıldandım:  

**“Bugünkü operasyonun adı: ’Birisi bebeğimi üzüyor.’“**  

---  

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


44   Önceki Bölüm