Yukarı Çık




5.6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5.8 


           
Ertesi gün öğleden sonra.

Aidaimae İstasyonu yakınındaki Tsuwabuki Lisesi’nin kapısından geçerken üniforma kravatımı düzelttim.

Kulüp odasının kapısını açarken, benden önce birinin geldiğini fark ettim.

Edebiyat Kulübü’nün odasında bir duvar boyunca tavana kadar uzanan kitaplıklar vardı. Bunların önünde, katlanır bir sandalyede oturmuş ve bir romana dalmış ufak tefek bir kız duruyordu.

Bir esinti perdeyi hafifçe dalgalandırdı, onu bir anlığına görüşümden sakladı.

Chika Komari.

Saçları küçük bir örgüyle toplanmış, uzun kakülleri kuru havada hafifçe sallanıyordu.

O, Edebiyat Kulübü’nün birinci sınıf üyesiydi. Kulüp başkanı tarafından reddedildikten sonra resmen “kaybeden kahramanlar“ kervanına katılmıştı.

Onunla ilk dönem tanıştığımda, ürkmüş bir hamster kadar ürkekti.

Telefonunda mesajlaşmalarla başlayan iletişimimiz, zamanla birbirimizle şakalaşabilecek kadar rahatlamıştı. Bana “sosyal beceriksiz“ diyenlerin bu durumu iyice düşünmesini istiyorum.

“Komari, merhaba. Uzun zaman oldu.“

“Ueh…? A-Ah…“

Komari bir şey söylemeye çalışır gibi kekeledi, sonra cebinden telefonunu çıkardı.

Parmakları ekranda etkileyici bir hızla hareket etti ve telefonunu bana doğru uzattı:

<-Erken gelmişsin. Herkes gelene kadar kitap oku->

“Ha? Anladım.“

Gözlerini yeniden kitabına dikti.

…Bir dakika, sanki şefkat seviyesi sıfırlanmış gibi hissediyorum. Bu gacha oyunu aktif olmayan oyunculara çok mu acımasız?*

“Şey, Komari?“

“A-Ah…“

Telefonunu karıştırmaya başladı ama başımı iki yana salladım:

“Boş ver. Önemli değil.“

Güçlü bir déjà vu hissiyle birkaç sandalye ötesine oturdum.

Bir süre sessizce telefonumla oynadıktan sonra havadaki gerginliği bile hissediyordum. Ara sıra cevap gerektirmeyen yorumlar attım:

İlişki metriğini doldurmaya çalışmak kötü fikir. Sevimli hayvanlar gibi güvenli konularla bu huysuz kızın kalbini eritelim.

“Ugh… a-artık kemirgen konuşmaları yapma…“

Yaklaşık 20 dakika sonra Komari nihayet pes etmedi ama açıldı:

“Hadi ama, gelengiler ve hamsterlar arasındaki farkı biraz daha anlatsana…“

“K-Kendim Google’dan bakarım.“

Google Hoca bizi asla yarı yolda bırakmaz. Zaten amaç Komari ile sohbet etmekti. Görev tamamlandı.

Telefonuma keyifle bakarken, kulüp odasının kapısı güm diye açıldı.

Başımı kaldırdığımda, Yanami’yi ellerinde koca bir karton kutuyla girerken gördüm. Kapıyı ayağıyla iterek açık tutuyordu.

“ İkiniz de erken gelmişsiniz.“

Ayağa kalkıp kutuyu aldım ve masaya bıraktım.

“Sağ ol, Nukumizu-kun. Üst sınıflar daha gelmedi.“

Yanami yorgun kollarını sallayıp sandalyeye çöktü. Komari ise mırıldanarak sandalyesini odanın köşesine sürükledi.

“Bu kutu beklenmedik kadar ağırmış. İçinde yine sōmen mi var?“

“Herkesle paylaşayım diye getirdim. Komari-chan, sen de eve götürürsün.“

Komari, köşeden duyulmayan bir sesle onayladı.

Yanami sandalyesini bana doğru kaydırdı. Ben de fark ettirmeden uzaklaştım.

“...Nukumizu-kun, Komari-chan’a bir şey mi yaptın? Saçını felan mı çektin?“

“Hiçbir şey yapmadım. O, insanlara alışana kadar böyle. Sesini yükseltme veya ani hareket yapma, tamam mı?“

“Anladım. Kedi kafesi gibi, değil mi?“

“O kadar sevimli olduğundan emin değilim.“

Üçüncü sınıf öğrencileri biraz geç gelirken, Komari’yi ürkütmemek için sessizce bekledik.

Edebiyat Kulübü başkanı Shintaro Tamaki ve başkan yardımcısı Koto Tsukinoki.

Temmuz’daki eğitim kampında çıkmaya başlamışlardı ve şimdi sınavlara hazırlanan öğrenciler olarak zorlu ama tatmin edici bir hayat sürüyorlardı.

“Beklettiğimiz için özür dileriz.“

“Yaz tatilinde sizi buraya çağırdığımız için kusura bakmayın.“

İkisi yan yana otururken, Komari rahatlamış bir ifadeyle sandalyesini biraz daha yaklaştırdı.

“İyi çalışmışsınız. Aradan epey zaman geçti, değil mi?“

Başkan, sözlerime yorgun bir surat ifadesiyle karşılık verdi:

“Sınav hazırlıkları gerçekten yorucu. Zar zor geçer not alıyorum, ama…“

Başkan, Tsukinoki-senpai’nin gözlerini kaçırdığını fark edip yan gözle baktı.

“Elbette elimden geleni yapıyorum. Ama sınavlar kaçmaz, kendi tempomu korumam önemli diye düşündüm.“

“Koto, sınavlar kaçmasa da geçmek illüzyona dönüşebilir.“

“Tüm sınavlardan kalırsam, belki direkt işe girerim. Kadrolu çalışan, haha—“

Tsukinoki-senpai, şakasını yaparken Komari’nin gözlerine baktı.

İkisi göz göze geldi ve tarifsiz bir gülümsemeyle anlaştılar. Başkan ise ellerini başına götürdü.

…Merak etmeyin. Bu ikisi gayet iyi anlaşıyor. Tabii bu, Başkan’ın çilesinin hafiflediği anlamına gelmiyor.

Ortamı değiştirmek isteyen Yanami elini kaldırdı:

“Peki, bugünkü gündemimiz ne?“

“Ah, doğru.“

Yardımına minnettar Başkan, konuşmasını sürdürdü:

“Öğrenci Konseyi bir genelge yayınladı. Bu yıldan itibaren tüm kulüpler yaz tatili etkinlik sonuçlarını raporlayacakmış. Bugün bunu konuşmak istedim.“

Yaz tatili etkinlik raporu? Ama Obon Festivali* çoktan geçti. 

Ç/N=(Obon, Japon kültüründe Ataları anma festivalidir. Genellikle Temmuz/Ağustos ortasında kutlanır.)

“Öğrenci Konseyi neden şimdi gündeme getiriyor bunu?“

Sözümü kesmem üzerine Başkan, acı bir gülümsemeyle Tsukinoki-senpai’ye baktı:

“Aslında bildiriyi Temmuz’da göndermişler.“

“Yapılacak bir şey yoktu. Üniversite sınavları ve ehliyet kursu derken unutmuşum.“

Tsukinoki-senpai, cebinden çıkardığı yazılı belgeyi gülümseyerek salladı.

…Az önce ehliyet kursu mu dedi? Üstüne gitmek istedim ama sesimi de çıkarmadım. Zaten Başkan’ın kafası yeterince karışıktı.

Yanami uzandı ve belgeyi aldı:

“Burada yaz kamplarının da sayıldığı yazıyor. Geçen ayki plaj gezimizi sayamaz mıyız?“

“O tatilden önceydi. Bir hafta sonra olsaydı kabul edilebilirdi.“

Ah, doğru. Yaz tatili başladıktan sonra ne yapmıştık ki…?

“Web romanlarımızı güncelliyorduk.“

“Bu kadarını yazsak, normal faaliyetlerimizden farkı kalmaz. Yaz projesi olarak özel bir şey lazım. İşte fikir bu.“

Başkan, Tsukinoki-senpai ile göz göze geldi. O da çantasından A4 boyutunda bir kitapçık çıkardı:

“Şuna bakın. Herkesin web romanlarını bastırıp kulüp dergisi için örnek hazırladım. Kapak ve künye ekleyince bayağı resmî görünüyor, değil mi?“

Örneği karıştırırken devam eden romantik komedimin de dahil edildiğini gördüm.

“Ama bir sürü boş sayfa var.“

“Bu sadece prototip. Son halinde hikayelerin arasına yorumlar ve köşe yazıları eklemeyi düşünüyordum. Web romanlarını olduğu gibi basmak, kulüp aktivitesi olarak öne çıkmaz.“

“Aa, benim hikayem de burada.“

Yanami omzumun üzerinden kağıda göz attı.

“Herkes, dergiye hangi hikayenizi eklemek istediğinizi düşünmeye başlayın. Tabii isterseniz yeni bir şey de yazabilirsiniz.“

“A-Ama, Başkan, s-siz ne g-göndereceksiniz…?“

Komari’nin sorusu üzerine Başkan biraz mahcup bir ifadeyle cevap verdi:

“Yeni bir şey yazmaya vaktim yok, o yüzden devam eden serimin kısaltılmış versiyonunu koymayı düşünüyordum. Siz nasıl isterseniz öyle yapın, tamam mı?“

O sırada Tsukinoki-senpai sessizce defterine bir şeyler çiziyordu.

“Senpai, ne yapıyorsun?“

“Yeni hikayem Shintaro tarafından ’yayımlanmaya uygun değil’ diye reddedildi. Onun yerine kapak çizimini yapayım dedim.“

Kalemiyle kabataslak bir taslak çiziyordu. Çizimde iki erkek figürü vardı… ve şimdiden reddedilme havası yayıyordu.

Peki, ben ne göndermeliyim? Düşünceli bir şekilde telefonumdaki <’Edebiyat Ustası Olalım!’> uygulamasını açtım.

Kendi serim <’İlk Aşk Sokağı’nın Sersemleri’> şu ana kadar 5 bölüm yayınlandı. Eklenecekse muhtemelen ilk bölümü seçmem gerekecek…

Canım sıkılıp yer imlerine, yani okuyucu sayısına baktım. Dört kişi. Bu odadaki üye sayısıyla aynı. Tesadüf değildi bu. Son bir kulüp üyesinin yer imi koymadığını hatırlayınca bir boşluk hissi kapladı içimi.

Lemon Yakishio. Atletizm Kulübü’nün yükselen yıldızı ve Edebiyat Kulübü’nün göstermelik çift kulüplü üyesi. Bronz tenli, enerjik bir kız; en iyi özelliği bitmek bilmeyen coşkusuydu. Yakın zamanda o da “Resmi Kaybeden Kahraman“ ünvanıyla sahneye çıkmıştı.

“Bu arada Başkan, Yakishio bugün gelmeyecek mi?“

“Ah, evet, meşgul olduğunu söyledi. Detayları sonra anlatırım ona.“

Neyse, asıl kulübü Atletizm zaten. Bu odayı genelde depo niyetine kullansa da en azından buraya ait olduğunun farkında.

Herkes kendi romanlarını kontrol ederken Yanami aniden konuştu:

“Tamam! Kampta yazmaya başladığım hikayeye devam edeceğim! Ya sen, Komari-chan?“

“Ueh…? A-Ah…“

Komari, soruya çarpılınca hızla telefonunu çıkarıp ekranı gösterdi:

<-Yeni bir kısa hikaye yazmayı planlıyorum->

“Vay, iddialıymış. Ya sen, Nukumizu-kun?“

“Devam eden serimin ilk bölümünü revize edip onu göndereceğim.“

Başkan, büyük bir baş sallayışla onayladı ve ellerini birleştirerek alkışladı:

“Tamam, karar verildi. Taslaklarınız hazır olunca bana gönderin.“

Bunun üzerine hem o hem de Tsukinoki-senpai ayağa kalktı.

“Ha? İkiniz şimdiden gidiyor musunuz?“

Sözlerime Başkan, şakayla Tsukinoki-senpai’nin kolunu tutarak karşılık verdi:

“Koto’nun sınav çalışmalarından kaçmasını engellemeliyim. Sonra görüşürüz!“

“Güle güle, gerisini size bırakıyorum.“

Tsukinoki-senpai Başkan’ı takip etmek üzereyken, aniden bir şey hatırlamış gibi geri döndü:

“Ah, doğru! Yarın için biri benim yerime kütüphaneye yardım edebilir mi?“

“Yardım mı?“

“Kulübümüzün her yıl kütüphane komitesine bir üye gönderdiğini söylemiştim hatırladınız mı? Tam üye değiliz ama kitap düzenlemesine yardım ediyoruz. Bu yıl ben temsilciydim ama uğrayamayacak kadar meşgulüm.“

Tsukinoki-senpai’nin arkasından Başkan ek açıklama yaptı:

“Yeni kitaplar alındığında, bizim istediğimiz kitapları eklememize izin veriyorlar. Ayrıca kulüp fonuyla kitap alırsak kütüphane üzerinden indirim alıyoruz. Karşılıklı fayda ilişkisi.“

Komari, onları dinlerken tereddütle elini kaldırdı.

“B-Ben gidebilirim...“

“Ben de gitmeye razıyım.“

“Öyle mi? Ne kadar çok o kadar iyi. Kütüphaneyle aramızı iyi tutmak önemli.“

Yanami ellerini birleştirip özür diler gibi yaptı.

“Üzgünüm, yarın için zaten bir buluşma planlamıştım.“

“Sorun değil. Zaten son dakika talebiydi. Detayları sonra atarım.“

Bu sözlerle Prez ve Tsukinoki-senpai nihayet el sallayıp ayrıldı.

Koridordaki ayak sesleri uzaklaştığında, Komari endişeli bir ifadeyle okumakta olduğu cep kitabını kapattı ve bir şeyler mırıldanarak odadan süzüldü. Muhtemelen “Görüşürüz“ ya da “İyi çalışmalar“ gibi bir şeydi.

Yanami esneyerek gerindi.

“Tamam, ben de çıkıyorum. Yarınki buluşma için hazırlanmak üzere kuaföre gideceğim.“

Yarın mı?.. Ah, doğru, buluşmadan bahsetmişti.

“Bekle, o buluşmaya Hakamada da mı gelecek?“

“Tabii ki. Ama resmi bir şey değil, Sosuke ve birkaç eski dostla küçük bir görüşme.“

“Hı, kulağa keyifli geliyor.“

Aslında öyle demek istememiştim ama sözlerim Yanami’nin yüzünde ışıldayan bir gülümseme yarattı.

“Karen de gelecek.“

“...Himemiya-san mı?“

Karen Himemiya. Mayıs ayında okulumuza nakil gelen o kız.

Ve sadece 2 ay içinde,

Yanami’nin çocukluk arkadaşı ve platonik aşkı Sosuke Hakamada’nın kız arkadaşı oluvermişti.

Yanami şüphesiz sevimliydi ama etkileyici varlığı ve o tartışmasız “Başrol Havası“ söz konusu olduğunda, Karen Himemiya apayrı bir seviyedeydi. Üstelik göğüs ölçüleri de daha... fazlaydı.

“...Ee, nakil öğrenci olan Himemiya-san neden senin buluşmana geliyor?“

“Bizim arkadaş grubunda biri sevgili edindiğinde onu tanıştırmak adettendir. Zorunlu değil tabii.“

Mantıklıydı. Ama ortaokul arkadaşlarının Yanami ile Hakamada’nın ilişkisini bildiğini düşünürsek...

Onlara yeni kız arkadaşını tanıştırmak gerçekten iyi bir fikir miydi?..

Endişeli ifademi fark eden Yanami, bana güven veren bir tavırla başını salladı.

“Sorun yok. Geçen dönemki ben değilim artık. Yeni, daha şefkatli bir benliğe uyandım… Tüm dünyaya şükranla sarılan bir benliğe.“

“…Ha?“

Yanami şaşkınlıkla omuz silkti.

“Pekâlâ, Nukumizu-kun, senin bile anlayabileceğin bir dille açıklayayım.“

“Fazla bir şey beklemiyorum ama buyur.“

“Bak, Sosuke ve Karen benim en yakın arkadaşlarım, değil mi? En yakın arkadaşlarım mutluysa, benim de mutlu olmam gerekmez mi? Sence de öyle değil mi?“

“…Sanırım?“ 

Tereddütle başımı salladım.

Tepkimden memnun olan Yanami, gururla göğsünü gerekti:

“Yani, o ikisinin birbiriyle çıkması aslında beni mutlu ediyor! Artık onlara karşı tek hissedebildiğim şey minnettarlık.“

“…Madem öyle diyorsun, Yanami-san.“

Bu ani zihniyet değişiminde bir gariplik vardı. Daha fazla soru soramadan, Yanami elinde bir kitapla döndü.

Kitabın adı: <’Kalbinizi Hafifletecek 108 Büyülü İfade’>.

“İçinde ’Olduğun gibi mükemmelsin’ ya da ’Yakitoriyi şişinden çıkarmaya uğraşma, bütün halinde ye, keyfini çıkar’ gibi şeyler yazıyor.… İster misin, Nukumizu-kun?“

Ah, anlıyorum. İnsanın “Artık dayanamıyorum!“ diyeceği anlarda okuduğu türden bir kitap.

Yanami’nin masum gülümsemesine bakarak sessizce başımı iki yana salladım.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


5.6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5.8