“ÇOCUKLAR,” dedi Asuka, “ne dersiniz, gidip üstünüzü değiştirin?” Shinji ve Toji, komuta merkezinin üst güvertesine henüz varmışlardı ve hâlâ okul üniformalarını giyiyorlardı. Asuka’nın bu önerisine ikisi de anlam verememiş gibi baktı. “Hayır,” diye yanıtladı Shinji, “önce bu konuşmayı bitirmek istiyorum.” Konu, Eva-01’in Eva-02 ve Series-0.0 modelleri gibi yeni sınırlama zırhlarıyla yeniden donatılmasıydı. “‘Süper’ falan diyeceğimizi mi sanıyorsun? Neyine gülüyorsun şimdi?” dedi Toji. “Hey!” Asuka kıkırdadı. Okul kıyafetlerini çoktan çıkarmış, bir atlet giymişti; çıplak omuzları hafifçe titriyordu. “Süper… Süper Evangelion? Dın-dada-dınnn!” Asuka’nın süper kahraman fanfare’ini taklit eden sesi, sessiz komuta merkezinin dört bir yanında yankılandı. Orta ve alt güvertelerdeki bazı teknisyenler başlarını kaldırdı, hatta içlerinden bazıları gülümsedi. “Bence harika bir fikir, Misato,” dedi Asuka. “Tam bir salakça isim—Unit One için biçilmiş kaftan! Bu adı kullanalım, ama sadece Unit One için.”
Üst güvertedeki koltuğunda oturan Misato ise gerçekten kafası karışmış görünüyordu—o ismi ciddi ciddi önermişti. Shinji ve Toji ise hiç gülmüyordu.
“İsim o kadar garip mi yani?” diye sordu Misato. “Bence gayet yaygın bir şey—bir silah güncellenince, eski adının başına ‘süper’ koyarsın olur biter.” “Aslında hiç garip değil,” diye neşeyle yanıtladı Asuka. “Bence mükemmel!” Toji parmağını Asuka’ya doğru uzattı. “Kes sesini. Göğüslerini geliştirmek yerine biraz da beynini geliştirsen nasıl olur?” “Hıh! Ya senin beynin nerede, ha? Eski kol ve bacaklarında mı unuttun?” Asuka öne doğru atıldı; Toji’nin uzattığı parmak, atletinin kabarık kısmına değmesine ramak kalmıştı. Toji paniğe kapılıp hızla elini geri çekti. Asuka homurdanarak güldü. “Bu haksızlık!” diye yakındı Toji. “Üstünden ter kokusu geliyor. Git duş al. Hem de buz gibi bir duş.” Kızıl saçlı kız, alaycı bir kahkaha attı. O sırada erkekler, tesisin spor salonunda egzersiz yapıyorlardı. Hareketlerinin farkındalığı üzerlerine sinmişti. Shinji, dünyanın kaderini hem büyük hem de küçük ölçekte değiştirmişti—İnsanlığın Birleştirilmesi Projesi’ni engellemekten, Kaji’nin karpuz tarlasını başka yere taşımaya kadar. Antrenmana başlamadan önce Toji, sibernetik uzuvlarının ölçülerini yeniden ayarlamış ve senkronizasyonlarını iki kez kontrol etmişti.
Bardiel adlı Melek’le olan çarpışmada, Toji’nin bedeni ağır hasar almıştı. Doktorlar kalbini laboratuvarda üretilmiş bir kalple değiştirmiş, fakat kollarını ve bacaklarını yeniden büyütmekten vazgeçmişlerdi. İlk kez yapay olarak yeniden oluşturulmuş uzuvları takmaya çalıştıklarında ise, Bardiel hiçbir uyarı olmadan bir şekilde yeniden belirmişti ve—
Melek’in bulaşıcılığı yeniden ortaya çıkma belirtileri göstermişti. Görünüşe göre insan bedeninin ya da bir Evangelion’un tam hâli, Melek’in yeniden etkinleşmesini tetikleyebiliyordu. Sonuçta, Nerv’ün en parlak beyinleri bile Bardiel’in Toji’nin bedeninde tekrar aktif hale gelme riskini tamamen ortadan kaldıramamıştı. Bu yüzden, çocuğa mekanik uzuvlar takıldı. Toji, pilot listesinden çıkarıldı. Ancak nasıl olsa uzun vadede Nerv tarafından sıkı gözetim altında tutulacaktı; o da örgüt içinde aktif bir rol almayı seçti. Kendisine yüksek düzeyde güvenlik izni verildi ve pilotlar arasında irtibat görevlisi olarak çalışmaya başladı. En azından paraya ihtiyacı vardı; robotik uzuvların bakımı ucuz değildi. “Hey Shinji,” dedi Toji, “Kara Kuvvetlerinin dev robotunu gördün mü?” “Gotemba’daki olanı mı diyorsun? Jet Alone’un boyunun yarısı kadar ama tam anlamıyla bir tank gibi yapılmış.” “Duyduğuma göre Jet Alone’dan bile daha güçlüymüş. Hem uçabiliyormuş da.” Bu robot, bireysel ve büyük ölçekli tehditlerle savaşmak üzere tasarlanmıştı. Eski bir tayfun kelimesinden esinlenilerek Akashima adı verilmişti.
Evangelion’ların neden humanoid forma büründüğü bilimsel olarak hâlâ anlaşılmamışken, N Reaktörü ile çalışan Akashima baştan sona insansı olacak şekilde tasarlanmıştı. Bacakları her türlü arazide hareket edebiliyor, kolları ise hem silah taşımasına hem her yöne ateş etmesine hem de—en azından teorik olarak—yakın dövüşte asi bir düşmanı yere sermesine olanak tanıyordu. Gövdesi yalnızca iskelet desteği sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda zırhı taşıyacak bir çerçeve sunuyor ve beklenmedik darbelere karşı dayanıklılık sağlıyordu. Yapılandırmasına bağlı olarak, Akashima uçma yeteneğine de sahipti ki bu da Japonya’nın—
Japonya Stratejik Öz Savunma Kuvvetleri’nin gelişen durumlara hızla yanıt verebilme kabiliyeti, bu sayede ciddi ölçüde artmıştı. Ama en inanılmaz olanı, bu robotun tüm bunları hiçbir dış destek olmadan yapabiliyor oluşuydu. “Uçabilmek güzel bir şey olmalı,” dedi Shinji. “O kadar da yükseğe uçamıyor,” diye yanıtladı Toji, az biraz savunmacı bir ses tonuyla. “Yerden yükselirken yer etkisine güveniyor.” “Olabilir ama eminim çok hızlı seyir edebiliyordur.” “Bu kadar heyecanlanma. Resmiyette tamam, anti-Melek amaçlı, Eva’lara destek vermesi için tasarlanmış bir mekanizma ama…” Toji sesi alçaltarak konuştu, etrafta kimse olmasa da temkinliydi. “Pek çok kişi, aslında Eva’lardan kurtulmak için yapıldığını düşünüyor.” Shinji, başta ne demek istediğini tam anlamadı. “Biliyorum, Eva’lar çok popüler değiller, işletme maliyetleri falan yüksek ama—” Birden dank etti. “Ah! Bu yüzden mi robot bu kadar yakınımıza konuşlandırıldı diyorsun?” “SSDF’nin Nerv Karargâhı Savaşı’nda çıkardığı onca sorundan sonra, Misato-san Japon hükümetini ikna etmek için bayağı çaba sarf etti—Hakone kalderasını BM tarafından kiralanmış bölge olarak kabul ettirebildi. Hatırla, biz burada dış bölge statüsündeyiz. Belki dış hükümetler bundan hoşnut değil. Belki de geri almanın bir yolunu arıyorlar.” “Olabilir… Bu, kalderanın kenarından bizi izliyorlar anlamına mı geliyor?”
Nerv Japonya, elinde altı Evangelion ünitesi bulunduruyordu: Unit-01 Type-F, Unit-00 Type-F, Unit-02 ve yörüngede konuşlanmış üç adet Series-0.0 modeli. Bu hâliyle, teorik olarak gezegendeki en güçlü askerî güce dönüşmüştü. Bu altı Efa’dan dördü—Unit-00 Type-F ve Unit-02 hariç—S² Motorlarına sahipti. Unit-01, o çılgınlaşarak bir Melek’e saldırdığı sırada, bu motorlardan birini yutmuştu.
Zeruel’le olan çatışmada, yörüngedeki Series-0.0 birimlerine, Nerv Karargâhı Savaşı’ndan sonra seri üretim Eva’ların içinden sökülüp alınan motorlar takılmıştı. Bu dört Eva artık neredeyse sınırsız süreyle muharebeye girebilecek kapasiteye ulaşmıştı. “İşte bu yüzden Unit One, Süper Evangelion’a dönüştürülüyor,” dedi Toji. “Ortada ‘süper’ falan yok Toji. Bence bu sınırlama zırhı yükseltme fikri yakında rafa kaldırılır. Unit One’a uygun değil.” “Doğru. Aslında daha çok Unit Two ve Unit Zero için uygun, çünkü Soryu ve Ayanami, zamanla Eva’larının bedenlerini geliştirerek… bel kısımları inceldi, bir de şey… eee…” Toji, Eva’ların vücut şekillerindeki değişimi göstermek için elleriyle bir hareket yaptı ama aniden sessizliğe gömüldü. Çünkü farkına varmadan yaptığı bu hareket, Asuka’nın ve Ayanami’nin beden gelişimini de ima ediyordu. Eva’lar fiziksel yapılarını kendi kendilerine değiştirebiliyordu. İnorganik maddelerden yapılmış olmalarına rağmen, zaman zaman canlı bir varlık gibi davranıyorlardı. Bu değişimler bazen çok ani ve sert olabiliyordu—özellikle pilotlarıyla senkronize haldeyken ağır hasar aldıklarında. Ancak bazen de kafeslerinde gece boyunca, gıcırdayan metal sesleri eşliğinde yavaş yavaş şekil değiştiriyorlardı. Bu durum bakım ekipleri için tam bir baş belasıydı. Yine de bilim ve mühendislik bölümlerinin başı olan Ibuki Maya, bu sürecin Eva’ların doğal evriminin bir parçası olduğunu öne sürüyordu.
Nerv Karargâhı Savaşı’ndan sonraki üç yıl içinde bu yavaş büyüme çok daha fark edilir hâle gelmişti. Her Eva’nın içinde var olan o esrarengiz varlık, artık yalnızca nadiren yüzeye çıkıyordu. Ve bu süreçte, pilotlar da Eva’ları üzerinde daha fazla etki göstermeye başlamıştı.
Pilotların Eva’ları üzerindeki etkisi, fiziksel düzeyde en çok Asuka ve Eva-02’de kendini göstermişti. Asuka’nın bedeni gelişmişti—sadece göğüs hacmi bakımından değil, omuzları, kolları, beli ve bacakları da zarif, ince yapılı bir form kazanmıştı. Kırmızı saçları zıplayarak yürüdüğünde, kalçaları hafifçe salınırken ve kendinden son derece emin bir şekilde adım attığında, yanından geçen herkesin dönüp bakması kaçınılmazdı: “Bu kız bir model mi?” diye düşünen bile çıkabilirdi. Ama onu olgunlaştıran şey yalnızca zamanın geçişi değildi. Özgüveni de artmıştı. Eskiden kendisini “en iyi pilot” ilan edişi, içindeki güvensizliğin dışavurumuydu. Artık hâlâ başkalarına karşı sert konuşuyordu, evet—ama en acımasız olduğu kişi kendisiydi. Görevlerimde de, günlük hayatımda da dikkatsizliğe yer yok. Sivri dili çoğu zaman strese neden oluyordu, ama bu sertlik ona içsel bir doyum da kazandırmıştı. Fiziksel ve zihinsel olarak geçirdiği bu dönüşüm, Eva’sının da şeklini ve yapısını değiştirmişti. Bir noktada, Eva-02’nin sınırlayıcı zırhı, mekanik ekibin tüm uğraşına rağmen artık uymamaya başladı. Bunun üzerine mevcut zırh söküldü ve ona tam oturan yeni bir “Aşama 2 sınırlayıcı zırh” üretildi. Yeni zırhın performansı arttığı gözlemlenince, aynı tasarım Ayanami’nin Eva-00’ına da uygulandı—ama Unit-00 Type-F modeline değil. Ayrıca bu zırh, yörüngede görev yapan üç Series-0.0 birimine de takıldı. Bu birimler sırayla Tanegashima Uzay Merkezi’ne indirilmiş, yeniden donatılmış ve tekrar yörüngeye gönderilmişti.
Ayanami de büyümüştü, Asuka kadar olmasa da. Yine de bir pilotun öz kimliği, Eva’sının formunu doğrudan etkiliyordu. Eva-00, neredeyse her türlü yeni zırha uyum sağlayabilirdi; zira aradan üç yıl geçmiş olmasına rağmen, Rei’nin kimlik duygusu hâlâ gelişmemişti.
“Bu arada,” dedi Toji, Shinji’ye dönerek, “neden Ayanami’den uzak duruyorsun?” Konu aniden değişmişti ve Shinji hazırlıksız yakalanmıştı. Toji’nin bahsettiği kişi, Nerv Karargâhı Savaşı’ndan beri yanlarında olan Ayanami’ydi—yani Trois. Savaştan sonra, Ayanami’nin aslında Shinji’nin annesinden klonlandığı gerçeği kamuoyuna açıklandı. Çoğu kişi için bu, belirsiz ama güçlü bir şüpheyi doğrulayan bir açıklama olmuştu. Dolayısıyla, gerçek hızla ve büyük bir dirençle karşılaşmadan kabul gördü. Shinji, bu gerçekle günlerce boğuştu. Ama sonunda Rei’ye dönüp, onun “kendi başına bir birey” olduğunu söyledi. Aslında mesele kapanmış olmalıydı, ama... “Uzak durmuyorum,” dedi Shinji. “Görürsem selam veriyorum, ve... Ah, evet! İş hakkında da konuşuyoruz.” “Öyle mi?” Toji’nin gözlemine göre Shinji yalan söylüyordu. “Hıh, tabii.” “Sen öyle diyorsan,” dedi Toji. “Bu zırh muhabbetinden aklıma geldi—şu devasa olan hâlâ Ritsuko-san’ın bıraktığı yeraltı katmanında duruyor, değil mi?” “Yüksek özellikli, evet, ama o zırh göründüğünden bile ağırdır. Type-F kadar ağırdır en az. Ayrıca bir sürü eksiği var—” Shinji birden sustu ve Toji’ye kuşkuyla baktı. “Dur bir saniye. Senin güvenlik seviyen o bölgeye inmeye yetmiyor ki!” Toji yüzünü başka yana çevirdi, hafif sinirli. “Eğer sen istemiyorsan, o zaman Aşama 2 zırh senin olur.”
“Ben bunda bir sakınca göremiyorum,” dedi Asuka, Shinji’nin arkasında belirerek. Anlaşılan Toji’nin Aşama 2 zırh hakkındaki konuşmasını duymuştu. “Zaten yeterince zayıfsın. Zamanında benim plug suit’ime bile sığmıştın, değil mi?”
Asuka, Shinji’nin gömleğini kaldırdı—ama gördüğü şeyle canı sıkıldı. Bu veletin sırtı ne zamandan beri bu kadar genişlemişti? Üstelik artık kasları da vardı. “Ne zaman olmuştu bu?” diye sordu Shinji. “Ve neden bana kızgınsın?” “Kes sesini!” dedi Asuka, kollarını göğsünde kavuşturarak. “Ayanami nerede?” diye sordu Toji.
“Bugün okuldan sonra öğrenci konseyi toplantısı varmış, oraya gideceğini söyledi.”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.