Tavandaki çıtırdayan tahta sesiyle gözlerini araladı. Uyuyup uyumadığından emin değildi. Yatağa uzandığını hatırlamıyordu ama yatağın içindeydi. Üzerindeki ince yazlık yorgan, terlemiş tenine yapışıyordu. Yine sabah olmuştu. Yine aynı ışık, aynı açıda, aynı şekilde camlardan süzülüyordu.
Ancak bu kez bir şey farklıydı.
Pervane durmuştu.
Kız, başını yavaşça çevirdi. Metal pervane sessizdi. Kanatları hâlâ, yansıması ölü bir böcek gibi. Gözleri büyüdü.
Hayır… bu doğru değil. O hep dönerdi. Hep.
Sırtını kaldırmadan, sadece kollarıyla kendini destekleyerek doğruldu. Gözleri hâlâ pervaneye kilitliydi. Belki elektrik kesilmiştir. Belki biri gelmiştir. Belki bu, o anlardan biridir.
Yavaşça ayağa kalktı. Kimonosu kırışmıştı, saçları zemine sürtünerek ardından sızlanıyordu. Kapıya yöneldi. İlk defa.
Elini kapıya uzattı. Soğuk metal kol, gerçekti. Ve… kapı aralıktı.
Titrek parmaklarıyla kapıyı itti. Eski ahşap menteşeler gıcırdadı. Ve koridor açıldı.
Bir koridor.
Çok uzun. Çok sessiz. Tatami kaplı zemin, kağıt paneller, tavanda örümcek ağları. Ama… hiçbir resim yoktu duvarlarda. Ne aile fotoğrafı, ne süs, ne iz.
Ve orada, karşı duvarda… Bir ayna vardı.
Kız, istemsizce durdu. Ayakları yere mıhlanmış gibiydi. O aynaya daha önce bakmış mıydı? Bilmiyordu.
Yaklaştı.
Yavaşça. Adımları çıplaktı, sesi yankılanmıyordu. Aynaya yaklaştıkça gölgesi değişiyordu. Ve nihayet… karşısında durdu.
Ama yansıma… Tam olarak onun yansıması değildi.
Gözleri çok büyüktü. Yüzü daha solgundu. Arkasında biri vardı — aynada.
Döndü. Kimse yoktu.
Yine aynaya baktı. Bu kez yalnızdı.
Bunu yapıyorlar yine. Görüntüleri kaydırıyorlar. Gerçeklik, plastik bir perde gibi üstümden akıyor.
Gözlerini yumdu. Derin bir nefes aldı. Bir ses yankılandı kulaklarının içinden: “Odadan çıkmamalıydın.”
Kim dedi bunu?
Duvarlardan biri hafifçe kımıldadı. Göz ucuyla fark etti. Panel kapılar— Biri aralanıyordu.
Sımsıkı kapalı olması gereken odalardan biri. Karşıdan.
Kız, sessizce geri çekildi. Kalbi güm güm atıyordu ama yüzü ifadesizdi. Çünkü bunu daha önce yaşamıştı. Hatırlamıyor gibiydi ama biliyordu.
Panel aralandı. İçerisi karanlıktı. Ve oradan bir ses geldi:
“Bugün terapi günün. Lütfen odana dön.”
Bir kadın sesiydi bu. Ama tanıdık değildi. Tonlaması tekdüze, kayıtsız. Gerçek bir insan değilmiş gibiydi. Duvardan gelen bir kayıt gibi. Yapay.
Kız, arkasına dönüp yeniden kendi odasına yürüdü. Pervaneye döndü. Kanatları hâlâydı. Ama bu sefer — fişi çekilmişti.
Ve yerde, bir başka not vardı.
“Eğer bu satırları okuyorsan, hatırlamaya başlamışsın demektir. Lütfen unut. Bu ev senin için tasarlandı. Direnirsen seni yeniden yazmak zorunda kalırız.”
Kağıt, eskiydi. Ama mürekkep hâlâ yaş gibiydi.
Kız kağıdı okuduktan sonra bir an durdu.
Sonra pencereye yürüdü. Camdan dışarı baktı.
Ağaçlar… aynıydı. Ama bu kez, yapraklardan biri ters yönde sallanıyordu. Rüzgâr, yanlış yönden esiyordu.
Kafasını yana eğdi. İç sesi fısıldadı: Bu dünya… içeri üflenmiş bir yalandan ibaret.
Ve gözlerini kapatmadan önce, içinden sadece bir cümle geçti:
Beni izliyorlar.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.