Saatin akrebi ve yelkovanı yastığımın yanındaki dijital ekranda gece yarısına yaklaşırken, ben de yarınki derslerime çalışmayı bitirmiş, banyomu yapmıştım. Sanki tam bu anı beklemiş gibi, Maaya’dan bir mesaj geldi.
Küçük kardeşlerini yatırdıktan, kendi derslerini hallettikten ve şu an yayınlanan gece geç saat anime serisini izledikten sonra bana mesaj atması pek de nadir bir durum değildi. Gerçekten de… İç çektim ve telefonu hoparlöre alarak çağrısını yanıtladım.
“Sakiii, Asamura-kun’a hediyemi verdin mi?“
Daha “Merhaba“ bile demeden ilk sorduğu şey buydu.
“Verdim.“
“Oh! Peki, nasıl tepki verdi?“
“Emin değilim. Biraz garip bir yüz ifadesi vardı ama nedenini bilmiyorum.“
“Anlıyorum, anlıyorum… Güzel, güzel. Hee, hee.“
…Bunda şüpheli bir şeyler var gibi hissediyorum.
“Ona bir kitap verdin değil mi?“
Şeklinden ve ağırlığından yola çıkarak yanlış tahminde bulunmadığımı düşünüyorum…
“Evet, evet! Asamura-oniichan kitapları çok sever sonuçta!“
Neden o sözleri söylerken birdenbire ses tonu değişti? Ve neden kendi kendine gülümsüyormuş gibi geliyordu? Aslında Asamura-kun benim abim, Maaya’nın değil Ama ne zaman sadece ikimiz konuşsak, o hemen ona ’Onii-chan’ falan demeye başlıyor. Belki de bu yüzden, sanki onlar gerçekten kardeşmiş gibi hissediyorum ve ben sadece bir arkadaş.
“Sadece bir kitaptı... değil mi?“
’Tabi ki, tabi ki. Hem de hayatta karşısına çıkacak pek çok sorunu aşması için genç bir delikanlıya kesinlikle yardımcı olacak bir kitap!’
Kulağa şüpheli geliyor. Bunu araştırmalıyım.
“Gerçekten mi? Kulağa ilginç geliyor. O bitirdikten sonra ben de ondan ödünç almalıyım.“
’Hayır! Sakın ha! Duydun mu beni?!’
Bir saniye bile, hatta bir mikrosaniye bile geçmeden hemen beni tersledi... Evet, yarın ona bu konuyu sormalıyım.
’Ama neyse, sen ona ne verdin?’
Arkadaşımın ne kadar umursamaz bir şekilde konuyu değiştirivermesine inanamayarak iç çektim ve cevap verdim.
“Bir boyunluk.“
Bunu önceden konuşup birbirimize alacağımız hediyeleri belirlemiştik. Bunun uygun bir yöntem olduğunu düşünüyordum. Sonuçta karşımdakine hoşuna gitmeyecek bir şey vermek tam bir israf olurdu. Ancak Maaya böyle düşünmüyordu.
“Ne?! Olamaz!“
Görüşme hoparlör modundaydı, bu yüzden sesini daha iyi idare edebileceğimi sanmıştım ama sesi yine de beynimin içinde yankılandı.
“Bu tepki de neyin nesi?“
Onun bu kadar şaşkın olması beni bile endişelendirdi.
’Bu çok sıkıcı! Hiç özelliği yok!’
“Abartıyorsun. Oldukça normal bir şey.“
’Problem de bu işte! Sasaki no Jou!’
“Az önce bana ’Sasakinosuke’ diyordun...“
’Peki ya Sasakigorou?’
“Hayır, teşekkürler.“
’Boş ver bunları! Konuyu değiştirmeye çalışma!’
Az önce aynı şeyi yapan kendisi değil miydi?
’Bir hediyeyi sürpriz yapmanın en büyük baharat olduğunu bilmiyor musun?!’
O oldukça memnuniyetsiz görünüyordu. Ayrıca, neden bir hediyede en önemli şey sürpriz olmalıydı ki? Karşımdakine sürpriz bir hediye vermenin faydalı olma ihtimali sıfır gibi görünüyordu. Bu, sanki birbirimize yabancıymışız gibi olurdu. Karşımdakinin tercihlerine duyarlı olmak daha saygıdeğer değil mi? Ancak Maaya cevabımdan pek hoşlanmış gibi görünmüyordu.
’Günlük hayatta konuşulması gereken şeyleri tartışıyorsun!’
“Ne demek istiyorsun?“
’Gereksinimler ve istekler her an paylaşılmalı! Neden özel bir gün için bu kadar sıkıcı bir hediye verdin?!’
“Çünkü bu özel bir gündü?“
“Eğer ona sadece beklediğini verirsen, asla hatırlamayacaktır. Sürpriz, hediyeyi ve anı unutulmaz kılan şeydir! Önemli olan beklentilerini altüst edip kalbini gerçekten hızla attırmak, anlıyor musun?!“
“A-Anladım... Sanırım?“
Beklediğim gibi, Maaya’nın örneği oldukça aşırıydı. Ama anime, oyun ya da manga dışında bir şey konuşmadığından, onu takip edemiyordum. Tam tersine, belki de tamamen uydurduğunu düşünmeye başladım. Sonuçta onun tavsiyesine uyarsam, hediyenin beğendiğini bilemeyeceğim için huzursuz olurdum ve eninde sonunda sorardım. Hediyemin nefret edilmesini istemem.
...Sürprizin önemi ha? Maaya bu kadar ısrar ettiğine göre, belki de ciddiye almalıyım ama artık çok geç olduğu için bu konuda fazla takılmamalıyım. Eğer bu kadar önemliyse, gelecek yıl tekrar deneyebilirim ve ona sürprizleri sevip sevmediğini sormalıyım.
Ancak Maaya hala bitirmemişti. Uzun bir sürpriz nutuk attıktan sonra, göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı ve konuşmayı bitirerek telefonu kapattık. Yatağımda yuvarlanırken yastığıma sarılma isteği hissettim.
Eğer sürpriz bu kadar önemliyse, keşke bana daha önce söyleseydi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.