Yukarı Çık




7   Önceki Bölüm 

           
Sınıflardan görünmemek için çatıyı ve bisiklet parkını kullanarak ana kapıya yaklaştık.

Beklendiği gibi, bugün herkes meşguldü, bu yüzden kimse bize dikkat etmedi.

Bisiklet parkından ana kapıya sadece 100 metre falan vardı. Kimseye yakalanmadan buraya kadar gelmiştik, yani güvendeydik. Bizi görseler bile, peşimizden koşamayacak kadar uzaktaydılar.

Neyse ki az önce yağan şiddetli yağmur durmuştu. Onun yerine güneş pırıl pırıl parlıyordu.

Mükemmel zamanlama.

“Pekala, hadi gidelim!“

“Ama, Senpai… ana kapı kilitli değil mi? Nasıl açacaksın?“

Ichijo-san’ın sesi biraz endişeli çıkmıştı.

“Tırmanarak tabii ki.“

“Etek giyiyorum ama ben!“

Dalga geçer gibi söylediğim lafa şaşırmış ve sesini yükseltmişti.

“Şaka yapıyorum, biliyorum. Ana kapının yanındaki o metal kapıyı görüyor musun? Mutfak kapısına benzeyeni. İçeriden açabiliyorsun ama kapattığında otomatik olarak kilitleniyor. Yani dışarıdan giremezsin ama içeriden çıkmak kolay.“

Bu, okuldan kaçmanın nesillerdir bilinen bir yoluydu. Özellikle yiyecek ve içecek almak için birçok kişi bu kapıyı kullanırdı. Eğer okulda iş birlikçilerin varsa, kapıyı senin için kolayca açabilirlerdi. Öğretmenler bunun farkındaydı ve bariz bir şekilde, kaçarsan fırça yerdin ama bazı durumlarda görmezden gelirlerdi.

“Bunu nereden biliyorsun?“

Yüzünde sorgulayan bir ifadeyle iç çekti. Bu örnek öğrenci, bu tür dedikodulara ve hayat hilelerine hâlâ alışkın değildi.

“Bir kereden bir şey olmaz, onur öğrenci. Hadi, gidelim!“

Acaba Miyuki’yleyken alıştığım için miydi? Farkında olmadan elini tuttum. “Ah,“ dedi ama o da elimi sıktı. Bu beklenmedik tepkiye çok sevinmiştim.

“Neden kızarıyorsun? Hadi çabuk gidelim.“

O da biraz kızarmıştı.

“Yeni tanıştığın bir erkeğin elini tutmak seni rahatsız etmiyor mu?“

“Etmiyor desem yalan olur... Ama böyle bir zamanda bir kadınla erkeğin el ele tutuşması normal değil mi? Dizilerde, filmlerde, yabancı dizilerde falan olduğu gibi.“

Peri masallarını gerçekten seviyor gibi görünüyor. Kurguyla gerçeği bir tutabilir miyiz ki?

“Tamam, gidelim!“

“Bu arada, ilk defa bir erkeğin elini tutuyorum. Senpai, kıymetini bil.“

Onun kızarmış yüzünü görünce ben de utandım. Üzerinde çok fazla düşünmeme gerek yoktu.

“Başla!“ sesiyle koşmaya başladık.

“Hey, siz ikiniz ne yapıyorsunuz?!“

Bu muhtemelen öğretmenler odasındaki beden eğitimi öğretmeninin sesiydi. Arkamıza bakmadan ileri doğru koştuk.

Geçmişe veda eder gibi koştuk.



—Sınıf Öğretmeninin Açısından—

Aono’nun uzaktan dersi ektiğini izlerken bir rahatlama hissettim.

“Çok pervasızsın, biliyorsun değil mi?“

Öğrenciler duymasın diye sesimi alçak tutarak mırıldandım.



Müdür yardımcısından ve okul hemşiresi Mitsui-sensei’den Aono’yu aramalarını istemiştim ve güvende olmasına sevindim. Dürüst olmak gerekirse, en kötü senaryoyu düşününce soğuk terler döktüm.

Benim adım Takayanagi. 2B sınıfının sınıf öğretmeniyim. Dünya Tarihi dersi veriyorum. Öğretmenlik kariyerim nihayet 10 yıla ulaştı. Ve şimdi kariyerimin en büyük sorunuyla karşı karşıyayım.

İkinci dönemin ilk dersi. Her zamanki gibi sınıfa göz gezdirdim ve sadece Aono’nun derste olmadığını gördüm. Ya gelmemişti ya da yaz tatilinin sonunda öğrencilerin sıkça yaptığı gibi dersi ekiyordu. Bu ikisinden biri olduğunu düşünerek sırasına tekrar baktığımda, açıkça karalama gibi görünen bir şey gördüm.

Yoklama alıyormuş gibi yaparak sırasına yaklaştığımda, üzerine silik bir şekilde “Geber!“ yazıldığını görebiliyordum. Durumu hemen anladım.

Bu zorbalık veya ona benzer bir şeydi ve bir tür sorun yaşandığını biliyordum.

“Aono hakkında bir şey bilen var mı?“

Sınıftan biri, “Kendini iyi hissetmediği için revire gitti.“ diye cevap verdi.

Bundan sonra bir ders daha olacak. Kahretsin, bu durumu bir an önce halletmek istiyorum.

“Tamam, bir kontrol edip geleceğim, lütfen bir dakika bekleyin.“

Aono ile çıktığı varsayılan Amada’nın yüzüne baktığımda, yüzü gergindi ve terlemişti. Bu bir endişe ifadesi miydi yoksa...

Sonra revirin dışındaki koridorda okul hemşiresi Mitsui-sensei ile karşılaştım. Şüphelendiğim gibi, Aono garip davranıyordu. Ona neyi olduğunu sormaya çalıştım ama sadece, “Kendini iyi hissetmiyor, lütfen uyumasına izin verin,“ dedi.

“Ben ilgilenirim“ dedi. Onun sözlerine güvendim ve durumu hemen müdür yardımcısına anlattım.

Müdür yardımcısı sinirlendi ve kırlaşmış saçlarını kaşıdı.

“Müdürün okul toplantısına katılamaması zaten yeterince kötü oldu. Okuldan hemen sonra bu sorunu ele almak için bir toplantı ayarlayalım. Takayanagi-sensei, lütfen öğrencilerden daha fazla detay al. Bu devirde her şey internet üzerinden yayılabiliyor. Özellikle de yaz tatili sırasında her şey olmuş olabilir.“

Zayıf görünse de politika konusunda şaşırtıcı derecede kararlıdır ve bu bana çok yardımcı oluyor.



Kısacası, sınıf temsilcilerinin ve diğer çeşitli yürütme komitelerinin atanmasıyla ilgili idari konuşmalar bitmişti. Artık asıl meseleye gelme zamanıydı.

Öncekinden daha ağır bir ses tonu ve havayla konuştum:

“Mala zarar vermenin cezasını biliyorsunuz, değil mi?“

Uzun savaşım başlamak üzereydi.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


7   Önceki Bölüm