Yukarı Çık




51   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   53 

           
Bölüm 52 - Berraklık
— Çeviri: Raban —

O anda, hiçlikle yaşam arasında dururken, Sunny fark etti ki ölecekti.

Zihni bulanıklaşmaya başlamıştı, mücadele etmek zorundaydı, bu durum düşüncelerini yavaşlatıyor ve tüm duyguları bastırıyordu.

Korku hariç.

Bedeni kırılmıştı ve zihni felç olmuştu ama Sunny’nin inatçı bir kısmı hâlâ pes etmeyi reddediyordu. Ölüm için hazır değildi. En azından hayatta kalmak için elinden geleni yapmadan gitmeyecekti.

Dünyaya, düşmanlarına zaferin tatminini verme düşüncesi onu tiksindirmişti.

Ne de olsa, Kahraman’a her şeye rağmen hayatta kalacağını, hepsine inat yaşayacağını söylemişti değil mi?

Doğru. Belki utanmaz bir yalancıydı, ama sözü vardı ve söz, söz demekti.

Fakat… nasıl hayatta kalacaktı? Durum ne şekil bakarsa baksın, umutsuz görünüyordu.

Kemik oraklı canavar yaklaşırken, gözleri kan kırmızısı bir alevle parlıyordu, Sunny zihni bulanıklaşırken bu durumdan kurtulmaya çalıştı. Ama çabaları boşunaydı, zayıftı. Aklı böye bulanmışken bir dayanak noktası bulmak zordu.

Tutunacak bir dal gerek insana.

Aniden basit bir düşünce geçti aklından. Binlerce kez tekrar ettiği, zihnine kazınmış bir cümle:

‘Tekrar, deneyim, berraklık.’

Berraklık…

Nephis’in ona öğrettiklerini hatırladı. Savaşın özü, katliamdı. Bir savaş sırasında yapılan her eylem yalnızca iki amaca hizmet ederdi, ya düşmanını öldürürsün ya da seni öldürmesini engellersin.

Bunu kavrayabilirse, zihnine hakim olmak için yeterli berraklığa sahip olacaktı.

O zamanlar, Nephis’in kullandığı basit kelime “berraklık”ın derin anlamını gerçekten anlayamamıştı. Ama şimdi, zihni darmadağın bir haldeyken, nihayet kavrayabiliyordu.

Savaşın özü ve amacı hakkında öğrendiği iki temel kural — öldürmek ya da ölmemek  o kadar basit ve tartışılmazdı ki, zihnindeki o bulanıklık halinde bile adeta elle tutulur birer dayanak haline geldiler. Sunny, bilinci tam yerinde olmamasına rağmen, bu kuralları sağlam bir zemin gibi kullanabildi. Ardından, dağılmış olan zihnini, bu kesin ve net doğrulara göre yeniden düzenleyerek, yeni ve işlevsel bir düşünce yapısı oluşturdu.

Aniden düşünceler zihnine akmaya başladı.

Üstelik düşünceleri artık berrak ve inanılmaz hızlıydı, gereksiz tüm dikkat dağıtıcı unsurlardan arınmıştı.

İşte bu berraklıktı.


***


Sunny yaklaşan canavara bakarken sakin bir şekilde seçeneklerini tarttı.

Bedeni neredeyse işe yaramaz durumdaydı. Uzuvlarını hiç hareket ettiremiyordu. Gölge hâlâ emirlerini izliyordu, ama önemli bir işle meşguldü — onu hemen ölmekten korumak.

Yardımıyla bile uzun süre dayanamazdı.

Ama bu düşünce boşunaydı. Yapabileceği hiçbir şey yoktu, dolayısıyla bunun üzerinde daha fazla zaman harcamanın anlamı yoktu.

Bedeni hareketsizdi, Hatıralarını kullanamıyordu.

Geriye sadece Yankı kalıyordu.

Kıskaçlı Avcı, düşmanı öldürmek veya düşmanın onu öldürmesini engellemek için tek aracı olacaktı.

Canavar hızla Sunny’ye yaklaşıyordu. Çenesi hareket ediyor, şeffaf sümüksü yoğun salya akıyordu. Bir şimşek çaktığında, yaratığın zırhındaki her dikeni, çiziği ve aşınmayı anında görebildi ve aklına not etti.

Değişen Yıldız’ın kılıcı hâlâ yaratığın bedeninde saplı haldeydi, kabzası görünüyordu, canavarın mavi kanıyla yıkanmıştı.

‘Ne çirkin bir yaratık.’

Sunny iki yüzlülük ediyordu. Gerçekte, siyah zırhı kırmızı desenlerle boyanmış, kaos ve katliam için özel olarak tasarlanmış güçlü bedeniyle, orak biçiminde kemikten kollarıyla etkileyici ve son derece tehditkâr görünüyordu.

Görkemliydi… ölümcül ve korkunç bir manada yani.

Hareket edemiyordu. Canavarın Sunny’nin kırık ve yaralı bedenine yaklaşıp üzerinde yükselmesini çaresizce izlemek zorundaydı.

Orağını havaya kaldırdı, saldırmaya hazırdı.

Sunny canavarın gözlerine bakarken, düşündü:

‘S*ktir git, lanet böcek!’

İki kemik orak Sunny’e doğru fırladı.

…Son anda, dev bir güç yandan canavara çarptı ve onu savurdu. Bu Sunny’nin Kıskaçlı Avcısıydı.

Artık kendi güvenliğini umursamayan Yankı, düşmanla birlikte boğuşarak yere yuvarlandı. Birbirine dolanmış uzuvlar, çılgınca savrulan kıskaçlar, tam bir kargaşa hakimdi. Küçük ve zayıf olmasına rağmen Yankı’nın gözü dönmüş saldırısı ve canını hiçe sayışı, iri canavarı bile bir anlığına afallattı.

Yankı, kıskaçlarını savurarak yaratığın zırhlı kalın kabuğuna art arda vurdu. Rüzgarın uğultusu, kitin plakalarının birbirine çarpışıyla çıkan gürültünün altında kayboldu. Muhafızın zırhı her şeye rağmen dayandı, ama siyah yüzeyinde birkaç derin çatlak belirmişti.

Yine de canavar, her bakımdan Kıskaçlı Avcı’dan üstündü. Orağa benzeyen kolu vücudunun altına sıkışmış olsa bile, ani saldırıyı savuşturmakta hiç zorlanmadı. Öfkeli bir çığlık atarak diğer kolunu savurdu ve Yankı’nın kıskaçlı kollarından birini kökünden kopardı. Ardından bacaklarını gerip küçük yaratığı öteye fırlattı.

Bu süreçte, Sunny’nin önceden yaraladığı arka bacak kopmuştu, fakat canavar buna aldırmadı bile.

Çıldırmış ve öfkeye bürünmüş bir halde, yavaşça ayağa kalktı. Fırtınanın uğultulu karanlığında sağır edici bir çığlık daha yankılandı, Sunny’nin kulaklarını acıttı.

‘Şimdi ne yapacağım?’ diye düşündü, bir an için çaresizce.

Tam o sırada beklenmedik bir şey oldu.

Canavar, Yankı’yı öldürmek için hamle yaptığında, kopan arka bacağı yüzünden dengesini korumak için gövdesini biraz geriye eğmek zorunda kaldı. İşte o anda, küçük adanın tam ortasına bir yıldırım düştü.

Yaratığın boyu gerçekten çok uzundu, düşen yıldırım bir an da vücudundan çıkıntı yapan kılıç kabzasına çekildi. Göğe doğru hafifçe eğik duran Değişen Yıldız’ın kılıcı, bir anda paratonere dönüşmüştü sanki.

Anlık da olsa, yüz milyonlarca voltluk elektrik akımı yaratığın bedeninde dolaştı. Kör edici bir ışıkla birlikte ileriye savruldu. Zırhının çatlaklarından dumanlar tütmeye başladı.

Sonra garip bir şey oldu, zırhının üstünde kalan elektrik kıvılcımları, onun kırmızı desenlerinde toplanmaya başladı, bu durum desenlerin rengini beyaz bir parıltıya dönüştürüyordu.

Sunny şaşkınlıkla bakakaldı.

‘Parlıyor…?’

Bir an için yaratığın öldüğünü düşündü. Ama hayır — tek bir yıldırım darbesi böyle bir yaratığı öldürmeye yetmezdi. Birkaç saniye sonra, Muhafız kıpırdadı. Bedenini sarsarak doğrulmaya başladı. Kötü haldeydi ama hâlâ canlıydı. Ve hâlâ öldürme arzusuyla yanıp tutuşuyordu.

Biraz sendeleyerek, uzuvlarını topladı ve ayağa kalkmaya çalıştı. Oraktan kollarıyla kayalara tutunmaya çalışarak gövdesini kaldırmaya çalışıyordu.

Fakat o ayağa kalkmadan, Nephis çoktan önündeydi.

Kılıcın kabzasını kavradı. Ellerini yakan sıcaklığa rağmen, dişlerini sıktı ve bıçağı çevirdi. Yaratığın bedeni şiddetle kasıldı. Nephis kılıcı bütün gücüyle çekti ve canavarın gövdesinin alt kısmındaki zırhları parçaladı.

Yaratık öfkeyle kolunu savurdu, ama Değişen Yıldız ondan daha hızlıydı. Bir yana sıçrayıp, aynı anda parlayan kılıcını savurdu. Beyaz keskin bıçak, yaratığın kol eklemini hedef aldı ve oradan tam isabetle geçti. Devasa orak kol koparak havada döndü, mavi kan yağmuru etrafa saçıldı.

Yaratık acıyla haykırdı, ardından bir ayağıyla Nephis’i savurup yere çaldı. Nephis yuvarlandı, kılıcı elinden fırladı, bir anlığına bilinci bulanıklaştı. Ama canavar, aksine, kendine gelmişti. Acı, onu yeniden delirtmişti. Ayağa kalktı, ağzını açtı ve uğultulu bir öfke çığlığı attı.

Sonra, gözlerinde yanıp tutuşan nefretle Nephis’e doğru atıldı.

Ama uzağa gidemedi.

Tam o anda, paramparça olmuş hâlde bile ayakta duran Yankı önüne atladı ve geriye kalan tek kıskacını kaldırıp Nephis’in açtığı zırh boşluğuna sapladı. Dev kıskaç, yaratığın iç organlarını paramparça ederken içeriye doğru büküldü.

Yankı, kıskaç kolunu öylesine derine soktu ki, neredeyse omzuna kadar girmişti.

Muhafız diğer koluyla Yankı’nın göğsünü deldi.

Muhafızın bedeni daha sonra seğirmeye başladı ve nihayet hareketsiz kaldı.

Yankı, tiz bir haykırışla kıskacını çevirdi — ve yaratığın gövdesini zırhından koparıp yere fırlattı. Gururlu bir şekilde düşmanına son bir bakış attı, ardından sendeleyip devrildi.

Sunny, Yankı’sına baktı. Bitkin bir şekilde, onu geri yolladı. Umarım kurtulur, diye geçirdi içinden.

Kendisi de pek iyi durumda değildi.

Aslında, neredeyse bitmişti.

[Bir Uyanmış Canavar öldürdün, Kıskaçlı Muhafız.]

Büyü’nün sesi, kulağına boğuk ve uzak geldi. Kulakları işitme yeteneğini neredeyse kaybetmişti.

[Bir Hatıra kazandın: Yıldızışığı Lejyon Zırhı.]

[Gölgen güçleniyor.]

‘Kazandım.’

Sunny gözlerini kapadı, acının ve yorgunluğun içene akmasına izin verdi.

Zihni tekrar bulanıklaşıyordu. Tüm bunlar sanki başkasının başına geliyormuş gibiydi.

Yorgundu.

Ve nefes alamıyordu.

Kendi kanında boğulmak… hiç de hoş bir his değildi.

Bilinci yavaşça kaybolurken, yağmurda koşan ayak sesleri duyuyordu.

Sonra, iki yumuşak el yüzüne dokundu…

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

51   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   53