Yukarı Çık




15   Önceki Bölüm 

           
Duygular üzerinde güç sahibi olmak. 
İlginç bir güçtü.
Hüzün, öfke, neşe... Bir şekilde birbirleriyle iç içe geçmişlerdi. Doğru yönlendirilirse hüzün öfkeye, öfke korkuya ve korku da neşeye yol açabilirdi...
Tamamen birbirlerine bağlılardı ve kombinasyonlar sonsuzdu.
Ancak...
’’Akıl sağlığımı koruyabilir miyim?’’
Güç çok büyük bir yan etkiyle birlikte geliyordu.
...Akıl sağlığım.
İçte içe kemiriliyordu.
’’Huuu.’’
Zihnimi rahatlatmak için derin bir nefes aldım.
’’Statlar.’’
Tanıdık bir ekran görüş alanımda belirdi. Bakışlarım yavaşça büyülerin sıralandığı yere kaydı.
Merak ettiğim bir şey vardı.
﹂Başlangıç tipi büyü [Duygusal] : Öfke
﹂Başlangıç tipi büyü [Duygusal] : Hüzün
﹂Başlangıç tipi büyü [Duygusal] : Korku
﹂Başlangıç tipi büyü [Duygusal] : Mutluluk
﹂Başlangıç tipi büyü [Duygusal] : Tiksinti
﹂Başlangıç tipi büyü [Duygusal] : Hayret
’’...’’
Konuşmadan elimi kaldırarak önümdeki pencereye uzattım.
’’Hiçbir şey yok...’’
Yeniden, elim panelin içinden geçip gitti. Şaşırtıcı bir sonuç değildi. Bir sürü yöntem denemiştim ama fiziksel temas mümkün görünmüyordu.
Ya da öyle miydi?
Farklı bir şey denedim.
Gözlerimi kapattım ve karnıma yakın olan bölgeye odaklandım. Yavaşça parmaklarıma yönlendirdiğim sıcak bir akım içimden geçti.
Elimin uyuştuğu (parestezi) hissini hatırlatan garip bir karıncalanmayla kaplandı.
Umursamadan önümdeki panele uzandım. Daha spesifik olmak gerekirse yazan ilk büyüye doğru.
Öfke.
’’...!’’
﹂Başlangıç tipi büyü [Duygusal] : Öfke
﹂Lvl. 1 [%0---[%13]-------------------%100]
Sağ altta küçük bir ilerleme çubuğu belirdi.
’’Nihayet...’’
Bir değişiklik olmuştu ve mevcut ilerlemem hakkında bir fikre sahip olabilmiştim.
Diğerlerinin üzerine dokunmaya devam ettim.
Hüzün - Lvl. 2 [%23]
Korku - Lvl. 1 [%37]
Mutluluk - Lvl. 1 [%37]
Tiksinti - Lvl. 1 [%37]
Hayret - Lvl. 1 [%37]
’’İlginç.’’
2 seviye olan tek büyü [Hüzün]dü. Seviye atlaması benim için şaşırtıcı değildi. Bunun zaten farkındaydım.
Farkında olmadığım şey ilerleme oranıydı.
%23...
Düşündüğümden çok daha fazlaydı.
’’Demek ki işin sonunda gerçek hayat tecrübesi de ilerlemede katkı sağlıyor... Benim gerçek hayat tecrübem, Julien’in değil.’’
Çoktan 2. Seviyede olmam ve diğer duyguların da küçük ilerlemeler göstermiş olması düşüncelerimi doğruladı.
Eğer bu kanıtlamaya yetmiyorsa;
İlletin Elleri — Lvl. 1 [0%]
Alakantria’nın Zincirleri — Lvl. 1 [0%]
“Haha...“
Dudaklarımın arasından bir kahkaha kaçtı.
Fikrim nasıl yanlış olabilirdi?
%0...
Yüzde bir bile değil. Basit bir sıfır...
’’Sanırım bu kanıt sayılır.’’
Önceki Julien böyle büyüleri kullanma kabiliyeti vardı. Bir dahi olmasa da kabiliyetliydi, Leon’un bana söylediği buydu.
%0 olduğu için önceki fikrimi doğrulayabiliyordum.
Mevcut ilerlemem.
Duygusal olsun elemental olsun.
Hepsi tamamen benimdi. Önceki Julien’in değil, benim.
’’Huuu.’’
Derin bir nefes aldım.
Gözlerimi kapatarak elimi ileri uzattım. Önümde küçük bir çember havada süzüldü ve bir takım rün yanmaya başladı.
’’Tekrar.’’

***

Rondeo Yurtlarına beş dakikalık yürüme mesafesinde [Karlson Salonu] adında bir eğitim tesisi vardı.
Bu tesis bin metrekarelik bir alanı kaplıyordu ve eğitim için büyüleyici cihaz ve egzersiz ekipmanlarıyla donatılmıştı.
Genelde öğrencilerle dolup taşan salon nispeten boştu. Yıl yeni başladığı için öğrencilerin çoğu birbiriyle sosyalleşmekle meşguldü.
Soylu tabakasında sosyalleşmek önemliydi. Bu nedenle haneler tarafından böyle toplantılara katılmaları için teşvik edilmişlerdi.
Sadece birkaç kişi müstesnaydı.
’’Demek buradasın.’’
Bunların hepsinden istisna biri de Leon’du. Baştan aşağı sırılsıklamdı. Elinde kılıcı, önünde ise ortadan ikiye ayrılmış bir kukla vardı.
Arkasından gelen tanıdık sesi duyduğu zaman hareketleri durdu.
’’Evelyn? Neden buradasın?’’
’’Ben antrenman yapamaz mıyım?..’’
Beceriksiz bir şekilde omuz silkerek yakınlardaki eğitim kuklalarını işaret etti. Onları gördüğü zaman Leon anlayışlı bir bakış attı.
’’Anlıyorum.’’
Alnındaki teri silmek için davrandı.
’’...’’
Bunu garip bir sessizlik takip etti.
Evelyn ona baktığı zaman öfkeli bir yüz ifadesine büründü.
’’Onun hakkında konuşmayacağım.’’
’’Ne?..’’
’’Bir şey sormayacağım bu yüzden bu kadar gergin olmana gerek yok.’’
’’...’’
O kadar belli oluyor muydu?.. Bir an Leon cevap bulabilmek için çabaladı.
’’Anlıyorum. Onun hakkında konuşmak istemiyorsun. Ben de onun hakkında konuşmak istemiyorum. Her şey onunla alakalı olmak zorunda değil.’’
’’Öyleyse...’’
Leon’un omuzları ve ifadesi rahatladı.
’’Nasıl gidiyor?’’
Beş yıl. Birbirlerini görmeyeli bu kadar uzun zaman geçmişti.
Evenus Hanesi en hızlı yükselen soylu hanelerden biriydi. Doağl olarak çevreleri genişti. Verlice ailesi geçmiş yıllarda yakınlaştıkları ailelerden biriydi.
Haneler arasında Julien ve Evelyn’in nişanlanmasının konuşulduğu bir zaman bile vardı.
Ancak nihayetinde bunlar gerçekleşmedi.
’’Şey... İyiyim, sanırım?’’
Evelyn omuz silkti ve kuru bir şekilde gülümsedi. Elini sallayarak parçalanmış kuklayı gösterdi.
’’Beni boşver. İkinci sırayı kapabilmene şaşırdım, çok ilerlemişsin. Seni son gördüğüm zaman kılıcı zar zor tutuyordun...’’
’’Çalıştım- o bakış ne öyle?’’
’’Çok sıkıcı.’’
Evelyn’in yüzü buruştu.
’’Bu kadar sıkıcı bir çocuk olduğunu bilmiyordum...’’
Sonra kaskatı kesilerek Leon’un mimiklerini taklit etti.
’’Çalıştım. Çok çalıştım~“
Ve kaslarını kastı.
İzleyen Leon başını çevirdi ve yumruğuyla ağzını kapadı.
’’Öhöm... Özür dilerim.’’
’’Lütfen, daha farkına bile varmadığın gerçek...’’
Evelyn’in yüzü değişti ve cümlenin ortasında durdu. Ağzını kapatarak yaklaştı.
’’Ne?..’’
’’Ne?’’
Leon başını daha çok çevirdi.
’’Sakın söyleme...’’
Ama Evelyn ısrar etti.
’’Sen.’’
Sonunda Leon’un yüzüne bir göz attığında gözleri açıldı.
’’Kızarıyorsun, değil mi? Kahretsin, böyle tepki verdiğini bilmediğini söyleme.’’
’’Ben...’’
’’Siktiiiiiiiiir...’’
***

’Ayna alan’ - Aurora kıtasını kaplayan bir fenomen.
Ayna Alan hakkında çok bilgi yoktu. Tek bilinen her yıl genişlediği ve bu süreçte kıtayı yuttuğuydu.
Buradan ’Karanlığın Çocukları’ diye bilinen varlıklar kıtaya çıktı.
Bu kaosun varlıkları insanlığın temellerini sarstı ve hızla bölgeleri yutmaya başladı.
Genel durum bundan ibaretti.
En azından, ben işleri böyle anlamıştım.
Durum korkunç dursa da İmparatorluk hala dimdik ayakta duruyor. Aslında son zamanlarda bazı bölgelerimizi geri almayı başardık. Bu yüzden listedeki canavarları ezberlemelisiniz. Ayna Alanına girdiğiniz zaman sizin için kullanışlı olacaktır.’’
Katıldığım dersin adı ’Kalıtları Hatırlama ve Canavar Analizi’ydi. Tarihten, canavar türlerinden, sınıflandırmadan ve devamından hatırlanması gereken çok şey vardı...
Ezberlemem gereken şeylerin olduğu uzun listeye bakınca başımın biraz ağrıdığını hissettim.
Okulda olduğum eski zamanları hatırlattı.
Ama görünüşe göre tek çırpınan tek kişi ben değildim.
Birkaç sıra önümde oturan beyaz saçlı kıza bakarken kendimi gülmemek için tuttum.
İnledi ve ’Boku yedim. Kendimi mi satmalıyım? Siktir, hayır. Lanet olsun...’  gibi şeyler mırıldanırken saçlarını karıştırdı.
Sadece bir sürü saçmalık.
O an sanki baktığımı hissetmiş gibi başını çevirdi ve göz göze geldik. Görüntüsüyle ifadem kaskatı kesildi ve zihnimde bir sahne belirdi.
’Bu, o...’
İmgelemdeki kızlardan biri.
Ben bilgiyi sindiremeden kız başını eğdi ve dudaklarını oynattı, ’Neye bakıyorsun?’
Cevap vermeyi düşündüm ama profesörün gözlerinin benim üzerimde durduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Dilini şaklatarak dikkatini tekrar ön tarafa verdi. 
Ders oradan devam etti.
Ancak bir saat daha geçtikten sonra bitti. O zamana kadar zihnen tükenmiştim.
’’Müfredatın bir kısmını zoraki bitirdik. Hâlâ gidecek çok yolumuz var. Lütfen eve geri dönün ve bu bilgileri sindirin.’’
Sanki tatmin olmamış gibi profesör ekledi.
’’Gelecek derste ne öğrendiğinizi değerlendireceğim.’’
Çıkışını acı bir inleme takip etti ve beyaz saçlı kız başını kavradı.
’’Boku yedim ben... Bittim. Kahretsin. Böyle olursa kalacağım... Kendimi satmaktan başka seçeneğim yok mu?’’
En yakın çocuk üzerinde karar kılmadan önce etrafa bakındı.
’’Hey.’’
’’Hm?...’’
’’Benim için ne kadar ödersin?’’
’’Eh?’’
Telaşlanan çocuk bir adım geri attı. Kız umursuyor gibi görünmüyordu ve ona yaklaştı. Her hareketi etrafındakilerin bakışlarını üstüne çekiyordu, o kadar güzeldi.
Ne yazık ki deliydi.
Hem de tam anlamıyla çatlak delinin teki.
’’Peki buna ne dersin...’’
Dirseğini çocuğun omzuna koyarak yaslandı. Sanki az önce büyük bir karar vermiş gibi başını eğerek çenesini kaşıdı ve başını salladı.
’’Sen bana bütün paranı verirsin, ben de karşılığında elimi tutmana izin veririm. Bu nasıl?’’
’’Eh?..’’
’’Bu bir hayır mıydı?’’
’’...’’
’’Cık.’’
Dilini şaklattı ve sıradaki hedefine yöneldi. Kasvetli bir bakışla ayrılmadan önce bu bir süre böyle devam etti.
Ayrılmayı düşünmüştüm ama bu sahne daha eğlenceliydi. Sadece elini tutmak için bütün parasını vermeye razı birinin olup olmayacağını görmek istemiştim.
Sebep hem buydu hem de...
Aslında sıradaki dersten korkuyordum.
[Boyut Dalışı]
Adından da anlaşıldığı gibi ’Ayna Boyutu’nun ortamını taklit etmek için tasarlanan bir dersti. Gerçek olmasa ve canavarlar sahte olsa da bu, yaralanmanın imkansız olduğu anlamına gelmiyordu.
Açık konuşmak gerekirse...
Gitmek istemiyordum.
Yeteneklerim bunun için yeterli değildi.
Yapabileceğim tek şey arkada kalmak ve izlemekti.
’’Lütfen teçhizatlanın ve takımlarınızı giyin. Önümüzdeki yarım saat içinde başlayacağız.’’
Yüksek bir ses bana eli kulağında olan işkenceyi hatırlattı. Kendi kendime iç çekerek bütün bu zaman boyunca sessiz kalan Leon’a bakmak için döndüm. Eşyalarını toplayıp kapıya yönelmeden önce başını bana çevirerek ’Neşelen’ der gibi yumruğunu kaldırdı.
’’Hey, bekle. Neden gidiyorsun?’’
’’Anlamadım?’’
Leon bana bakmak için durdu.
’’Şövalyem olman gerekmiyor mu?’’
Onun tek işi beni korumak değil miydi?
’’Ah.’’
Başını salladı.
’’Yani...’’
’’Şikayet dilekçesi mi dolduracaksın?..’’
’’Hayır.’’
’’O zaman...’’
Başını salladı ve bahanesini sundu.
’’Ah.’’
Elimi alnıma koydum.
Siktir.
Gerçekten gitmek istemiyordum.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

15   Önceki Bölüm