Yukarı Çık




85   Önceki Bölüm 

           
Bölüm 86 - Son İpucu
— Çeviri: Raban —

Sunny’nin düşünce süreci oldukça basitti. Açıkçası, içinde bulunduğu durumdan dolayı karmaşık fikirleri aklında tutmak neredeyse imkansızdı. Ruh Ağacı’na karşı olabilecek her düşünce, zihninde eriyip gidiyordu. Devasa yuvadayken neler olup bittiğini hatırlamaya çalışmak bile onu oldukça zorlamıştı.

Aşağı inerken, Sunny kendini birkaç kez ısırmak zorunda dahi kalmıştı, bundan dolayı da ellerinde kanlı izler bırakmıştı. Keskin acı, zihnini birkaç saniyeliğine de olsa berraklaştırıyor ve unutkanlığın bitmek bilmeyen çekiminden, bulanıklaşmaya başlayan düşüncelerinden geçici de olsa onu kurtarıyordu.

Tesadüf eseri, Kan Dokuması’nın etkilerini de fark etmeye başlamıştı. Isırıklarından akan kan kısa sürede pıhtılaşıyor, kabuk bağlıyordu. Kanının pıhtılaşma hızı belirgin biçimde artmıştı. Kendini daha enerjik hissediyordu, dayanıklılığı, öncesine göre fark edilir derecede güçlenmişti.

Bu da mantıklıydı. İnsan bedeni, her parçası birbirine bağlı olan bir sistemdi. Özellikle vücudun her bir zerresine tesir eden kanda meydana gelen kapsamlı bir gelişme, bütün sistemde zincirleme bir etki yaratmalıydı.

Görünüşe göre, yeni Niteliğini hafife almıştı.

‘Odaklan, geri zekalı! Konudan konuya atlama!’

Dişlerini sıkarak kendini toparladı.

Amacı, Cassie’nin Yönelim Yeteneği’ni kullanarak gizli Niteliği öğrenmekti. Onun görüşü Sunny’ninkinden farklıydı. Sunny sahip olduğu bilgileri yalnızca Büyü’nün varsayılan bir işlevi olduğu için görebiliyordu. Zihniyle bu bilgiye erişiyordu.

Cassie’nin görüşü ise tamamen kendi Yönelimi’nden geliyordu. Dolayısıyla, zihinleri ne kadar karışmış olursa olsun, Cassie’nin başkalarının Niteliklerini görme yeteneği bundan etkilenmemeliydi. Üstelik, onun sezgileri ve kadere olan uyumu çok daha güçlüydü.

Bu yüzden, Sunny’nin yapamadığı şeyi Cassie’nin yapabilme ihtimali yüksekti.

Ağaçtan indiğinde Sunny kör kızı uyandırdı. Kısa bir konuşmadan sonra konuyu Niteliklere getirdi ve dikkatlice sordu:

“Benimkine bir bakabilir misin?”

Cassie bu soruya açıkça şaşırdı.

“Kendin yapamıyor musun?”

Sunny gülümsedi.

“Yapabiliyorum ama onları görünce şaşıracağını düşünüyorum.”

Kör kız tereddüt etti, sonra omuz silkti.

“Pekala. Ama eğer boş yere uyandırdıysan, gerçekten kızarım. Hiç hoş değil…”

Sonra Sunny’ye dönüp ona bakmaya başladı, sanki içini görüyormuş gibi.

“Mukadder, Gölgelerin Çocuğu, İlahi Kıvılcım… uh, ‘ilahi işaret’ değil miydi o ya? Neyse, yanlış hatırlıyorum herhalde.”

Bir an duraksadı, sonra küçük elini ağzına götürüp utangaç bir şekilde esnedi.

“Ah… son zamanlarda kafam pek yerinde değil. Tembellikten herhalde. Nerede kalmıştım? Ha, evet. Kan Dokuması… ne? Bu da nereden çıktı?”

Sunny sahte bir kahkaha attı.

“O mu? Hah, şey… yumurtadan çıktı. Neyse, başka ne var?”

Cassie birkaç kez gözlerini kırpıştırdı.

“Ne… yumurtadan mı? Peki, madem…”

Normalde yeni bir Niteliğin ortaya çıkması öyle kolayca geçiştirilecek bir olay değildi. Fakat Cassie’nin zihni dağınıktı, dikkat süresi kısalmış, düşünceleri sisle kaplanmıştı. Bir an kaşlarını çattı ama hemen ardından bu garip olayı unutmuştu bile.

Bu arada Sunny’nin kalbi ise göğsünü delip çıkacak gibiydi. Sahte bir gülümsemeyle bekliyordu, kör kızın bir sonraki sözleri her şeyi belirleyecekti. Bu sözler, işin özüne inip inemeyeceğini belirleyecekti.

Ve dolayısıyla, o dipten çıkış yolunu bulup bulamayacağını da.

Cassie, dalgın bir gülümsemeyle mırıldandı:

“Keşke annemin o güzel yumurtalı… şey… ne konuşuyorduk biz? Ah, evet Niteliklerinden bahsediyorduk. Sonuncusu Büyülenmiş. Dur biraz… bu nereden…”

Sunny zamanın daraldığını hissediyordu, aceleyle sordu:

“Açıklaması! Açıklamasında ne diyor?”

Sesinde hafif bir gerginlik belirmişti. Cassie bu ciddiyet karşısında bir an duraksadı, sonra yanıtladı.

“Kadim varlık Ruh Yiyen Ağaç tarafından büyülendin ve onun kölesine haline geliyorsun. Süreç tamamlandığında, artık kaçış olmayacak.”

Sunny bu sözleri duyar duymaz, zihnini saran zincirler bir anda kırıldı. Anıları, zihnine bir sel gibi akmaya başladı. Bacakları titredi, gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

Ancak şimdi fark etmişti, zihninin ne kadar bozulduğunu… gerçek benliğinden ne kadar koptuğunu… ve farkına bile varmadan, bir canavarın zihnini yavaşça kemirerek onu yok etmeye ne kadar yaklaştığını.

Kalbini tarifsiz bir korku kapladı. Birkaç saniye boyunca konuşamadı, soğuk soğuk terliyor ve çılgınca titriyordu.

‘Sakin ol… sakinleş. Henüz hiç bir şey olmadı. Durdurdun. Buradasın, ruhunu yiyemedi.’

Yavaşça kendine gelmeye çalıştı, duygularını bastırdı. Uçurumun kenarına kadar gelmişti, ama son adımı atmamıştı. Hala kendisiydi.

Hiçbir şey bitmemişti. Hala şansları vardı.

Cassie’ye bakarak derin bir nefes verdi ve kısık bir sesle,

“Teşekkür ederim.” dedi.

Kör kız başını eğdi, kaşlarını kaldırarak sordu:

“Neden ki?”

Konuştukları her şeyi çoktan unutmuştu bile.

Sunny, Ruh Yiyen Ağaç’ın büyüsünden kurtulmuştu, fakat Cassie hala ağacın esiriydi. Hafızası, zihni ve düşünceleri bozulmuştu, her geçen an daha da kötüye gidiyordu.

Sunny’nin yüzünde acı bir tebessüm belirdi. Sesini hafif ve neşeli tutmaya çalışarak konuştu.

“Az önce bana yardım ettiğin için. Kusura bakma, seni erken uyandırmak istememiştim… şimdi tekrar uyuyabilirsin. Gerisini bana bırak.”

Cassie bir an anlamaya çalışarak tereddüt etti ama sonra dikkati dağıldı ve Sunny’nin orada olduğunu bile unuttu. Esnedi, pelerinine sarınıp uzandı. Çok geçmeden uykuya daldı, sakin, mutlu, huzurlu… yaklaşan sonundan tamamen habersiz.

Sunny bir süre onu sessizce izledi. Yüzündeki ifade gitgide karardı. Sonunda arkasını döndü, uzaklaşırken kendi kendine mırıldandı.

‘Cesedimi çiğnemeden olmaz.’

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

85   Önceki Bölüm