Thousand Autumns - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 


           
[b]Bölüm 17: Küçük Kardeş Yu, benim[/b]

Xuandu Kasabası, Xuandu Dağı’nın eteğindeydi. Uzun yıllar boyunca sessiz bir yer olmuştu. Dünyaca ünlü ortodoks Taoist sektinin hemen yanında olmasına rağmen, kasaba halkının pek bir ilgisi yok gibi görünüyordu. En çok, Taoist rahiplerin dağdan aşağı indiklerini gördüklerinde, özellikle kibar olurlar ve onlara saygılı davranırlardı.

Elbette, Cennetlerin altındaki bir numaralı Taoist sekti olarak Xuandu Dağı, burada ara sıra yapılan alışveriş gezileri esnasında daima pazarlanan fiyata göre ödeme yapardı. Anlaşmalar adildi. Büyük bir sekt olarak güçlerini ve etkilerini asla halka zorbalık etmek için kullanmamıştı. Bu nedenle, bunca yıl boyunca Xuandu Kasabasında yaşayan tüm halk, Xuandu’nun Mor Köşkü’nün Taoist rahipleriyle komşu olabildiklerinden son derece gurur duyuyordu.

Ancak hepsi buydu. Sonuçta Taoist sekti, bir Taoist sektiydi. Bir kere Xuandu Dağı yoluna ayak bastığınızda, artık dış dünyaya ait değildiniz. Gün doğumunda çalışmak için kalkan ve gün batımında dinlenen sıradan halkın yaşamı ile kıyaslandığında, hala farklı dünyadandılar. 

Shen Qiao ve Yan Wushi, Xuandu Kasabası’na vardığında, her nasılsa, bu küçük kasaba hiç bu kadar hareketli görünmemişti. İnsanlar gidip geliyordu. Kalabalıkta dövüş sanatçıları kadar Taoist sofular gibi giyinmiş çok sayıda insan vardı. 

Yan Wushi açıkladı, “On gün içinde Xuandu’nun Mor Köşkü, Yeşim Teras Taoist Konferansı’nı düzenleyecek ve Taoist ortodoksluğunu dünyaya açacak. Tüm filozoflar ve alimler, bu büyük girişime katılmaya davet edildi. Tüm tanınmış sektlerin insan göndereceği söylendi. Linchuan Enstitüsü ve Tiantai Sekti’nden temsilciler bile olacak.”

Shen Qiao sordu, “‘Taoist ortodoksluğunu dünyaya açacak’ ne anlama geliyor?”

Şu anda ikisi bir çay evine oturmuş pencereden dışarı bakıyordu.

Çayını yudumlarken Yan Wushi konuştu, “Sen orada olmadığından, birisi Xuandu Dağından sorumlu olmalı. Kimliği dünyaya duyurulmadığı sürece, diğerleri onun mevcut durumu hakkında bilgi sahibi olamayacaklar. Bu yüzden, halka açılmak için bir bahane bulmalı, değil mi? Sen sekt lideri ken, o kadar gösterişten uzaktın ki kimsenin seni tanımasını istemedin fakat diğerlerinin seninle aynı olmasını bekleyemezsin.”

Shen Qiao, diğer kişinin her konuşmasındaki hafif alaylarına çoktan alışmıştı. 

Yan Wushi’nin statüsü ve pozisyonu ile dikkatini çeken gerçekten çok az kişi vardı. Merhum Qi Fengge’nın dışında, Xuandu Dağı’nda ona doğru bir bakış atmaya layık kimse yoktu.

Onlardan biri oldukça aksi olsa da; diğer taraf, söylenen ne olursa olsun esasında sinirlenmeyen son derece iyi huylu bir insandı. İkisi ne arkadaş ne de düşman gibi görünüyordu, ancak aynı zamanda ikisi gibi de gönüyordu. Şaşırtıcı bir şekilde, aslında yolculuk boyunca ilişkilerinde bir tür ince dengeyi koruyabilmiştiler. 

“Orada ne yapıyorlar?” Shen Qiao, aniden çok uzakta olmayan bir yeri fark etti. Gözlerini kıstı ama ne olursa olsun net göremedi. Sonuçta, kısa sürede gözlerinin baştaki haline geri dönmesi imkansızdı. Gün boyunca yeteri kadar ışık olsa da, diğer türlü gözleri yaşardığı için aslında uzun süre bakmasını engelliyordu. 

“Congee ve ilaç dağıtılıyor.” Yan Wushi’nin önceden bilme yeteneği yoktu, ancak bilmek istediği şeyler için birileri bilgiyi önceden ona aktarmış olurdu.

Çubuklarıyla bir dilim tatlı osmanthus kökü [1] aldı ve ağzına attı, yavaşça konuşarak, “Yu Ai yedek sekt lideri olduktan sonra, her ayın biri ve on beşinde, Xuandu Kasabasında ayinler düzenlemek ve Taoist kutsal kitaplarını vaaz etmek için öğrencilerini gönderir. Xuandu'nun Mor Köşkü'nden öğrenciler tarafından yapılan yağmur dualarının çok etkili olduğu söyleniyor. Bu sıralar, ne zaman yetersiz yağmur olursa, Mian Eyaleti Bölge Müfettişi bile insanlarını gönderir yağmur için dua etmeye dağdan inmelerini davet eder. Xuandu Dağı’nın artık daha çok inananı var. Diğer yerlerden bahsetmiyorum bile, yalnızca Xuandu Kasabasında, buradaki halkın çoğu Xuandu’nun Mor Köşkü’ne şimdiden son derece saygı duyuyor.”

Yan Wushi’nin yüzündeki iyi bir gösteriye için hazırmış gibi görünen ifadenin aksine Shen Qiao, kaşlarını daha da çattı.

Yan Wushi, “Her şeyi hatırladın.” dedi.

Cümle, bir sorudan ziyade bir iddia idi.

Shen Qiao’nun bedeni hala biraz hastaydı, ama göğsündeki pıhtılaşmış kanı tükürdüğünden beri kayıp ifade, yüzünde her geçen gün daha az ortaya çıktı. Hafızasını geri kazanması sadece an meselesi olurdu.

Yan Wushi hepsini gördü fakat hiçbir şey söylemedi çünkü, Shen Qiao’nun ne kadar hatırladığından emin değildi. Ancak, şu an göründüğü kadarıyla, Shen Qiao çoğunu kazanmış olmalıydı. 

Shen Qiao, inkar etmedi. Onun yerine iç çekti, “Sekt liderleri altında nesiller boyunca Xuandu Dağı, dünyevi işlere hiç adımını atmadı. Bu nedenle, dışarıdaki hanedanlıkların değişimine bakmaksızın eskisi gibi huzurlu ve istikrarlı kaldı. Sadece Tao Hongjing’i düşün. Cennetlerin altındaki bir numaralı dövüş sanatçısı olmasına rağmen, onun kadar eşsiz bir yetenek, yalnızca siyasi işlere karışması nedeniyle ölümünden sonra öğrencilerinin her yere dağılmasıyla Mao Dağı’nın tüm Shangqing Sekti parçalara ayrıldı. Yu Ai ne yapmaya çalışıyor?”

Yan Wushi kaşlarını kaldırdı, “Demek Qi Fengge’nın sana öğrettiği bu? Düşünce tarzının kabuğundan çıkmayı reddeden bir kaplumbağadan ne farkı var? Eğer yalnız ise, o zaman sadece kendi töresine bakması onun için iyi. Bir sekt lideri olarak, her nasılsa, sadece ilerleme kaydetmek için çabalamakla kalmadı, onun yerine sekti inzivaya sürükleyecek böyle bir karamsarlığa kapıldı. Böyle devam ederse Xuandu Dağı, Cennetlerin altındaki bir numaralı Taoist Sekti pozisyonunu nasıl devam ettirecek? Bence, artık sekt lideri olan senin küçük savaş kardeşin, aslında senden çok daha aklı başında.”

Xuandu Dağı’nın ‘Cennetlerin altındaki bir numaralı Taoist sekti’ olarak itibarı ve statüsü, nesiller boyu süren çabalarından ve yönetiminden ayrılmazdı. Birbirini takip eden sekt liderleri nesillerinin hepsi, Taoist dingincilik ve eylemsizlik ideolojisini uyguladılar. Sonuna kadar toplumdan uzak devam etmeye kararlıydılar ve kendilerini kesinlikle dünyanın meselelerine dahil etmeyeceklerdi. Zamanının en iyi dövüş sanatçısı  Qi Fengge bile bir istisna değildi.

Daha sonra Shen Qiao, sekt lideri pozisyonunu aldıktan sonra, bu gösterişten uzaklığı en büyük seviyesine bile getirmişti. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar Xuandu Dağı’nın, soyadı Shen olan yeni bir sekt liderine sahip olduğu gerçeğinden daha fazlasını bilmiyordu. Bu yüzden, Shen Qiao her yerde Yan Wushi’yi takip etse de, neredeyse kimse onu tanımadı.

Yan Wushi, yalnızca istediği gibi davranan tabiatta savurgan ve kendini beğenmiş bir kişiydi,  bu yüzden meseleleri tepeden bakarak ele alması onun için bir sürpriz değildi.

Shen Qiao duyduktan sonra sinirlenmedi. Yalnızca, “Bu gece dağa çıkıp Yu Ai ile yüz yüze konuşma fırsatını bulmak istiyorum. Sekt Efendisi Yan, benimle birlikte gelmek ister mi emin değilim. Yoksa beni burada beklemeyi mi tercih edersin?” dedi. 

Yan Wushi sordu, “Neden Yeşim Teras Taoist Konferansı’na kadar bekleyip o zaman senin olması gereken sekt liderliği pozisyonunu geri almak için herkesin önünde Yu Ai’yi sorgulamıyorsun?”

Shen Qiao başını iki yana salladı, “O durumda, Xuandu Dağı’nın itibarı kaçınılmaz ve büyük derece etkilenir. Korkarım bunun arkasında başka hikayeler var. Ne olduğunu netleştirebilmek için önce Yu Ai’ye sormalıyım.”

Yan Wushi, ne kabul etti ne de karşı çıktı, “Ah, o zaman gidip sorabilirsin.”

Cennetlerin altındaki bir numaralı Taoist sekti olarak büyüleyici prestiji ile, az sayıda insan tek başına Xuandu Dağı’na çıkmaya cüret ederdi. Ancak, Yan Wushi öyle rahat bir şekilde söyledi ki, sanki bugün bir kase pirinç daha yiyeceğini söylüyormuş gibiydi ⎼ meseleyi hiç ciddiye almadı, hatta hiç düşünmeden söyledi.

Yüzünde umursamaz bir ifade vardı. Parmakları tabağın kenarında kayarken dağınık kızarmış bezelye tabağı, hemen her katında aynı miktarda bezelye olacak şekilde üç muntazam ve düzenli bir katman haline yığıldı. Eşyaları havada kontrol etmek için yalnızca iç qi’sini kullanıyordu; tek başına bu beceri, şimdiden mükemmel ve hatta korkutucu bir hale ulaşmıştı. 

Şeytani Egemenliğin pugilistik dünyada yeniden ortaya çıkışından bu yana, sadece Kunye ile olan savaşı gerçekten biliniyordu. Sırf Kunye daha önce Shen Qiao’yu yendiği için Kunye’yi ezen biri olarak, yalnızca birkaçı gerçekten onun dövüş sanatlarına bizzat tanık olmasına rağmen söylentiler çoktan Yan Wushi’yi mucizevi biri olarak yapmıştı.
(ÇN: Şeytani Egemenlik=Yan Wushi…) 

İnsanlar onun kolayca birinin başını alabilecek dövüş sanatlarını kızarmış bezelye yığmak için kullandığını görselerdi ne düşünürdü?

Shen Qiao’ya sordu, “Şu anda savaş gücün muhtemelen en üst seviyesinin yüzde otuzundan daha fazla değil, kendi başına çıkabilir misin?”

Shen Qiao cevapladı, “Dağın arka tarafında uçurum boyunca küçük bir yol var. Arazi orada dik. Kimse korumuyor. Düzenekler koruyucu bariyerler olarak kullanılıyor. Eğer yabancılar düşünmeden içeri dalarlarsa, yalnızca şaşırır ve yolunu kaybederler ve hatta uçurumdan bile düşebilirler. Dövüş sanatlarında ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar, işe yaramaz olur.”

Yan Wushi ilk başta kayıtsızdı ve sadece olayı izleyecekti ancak bunu duyduktan sonra, aslında biraz daha ilgilenmeye başladı. “Bu durumda, gidip görmem gerek.”

…… 

Gece çöktü. Bir zamanların canlı Xuandu Kasabası sessizleşti, yıldızlı gökyüzünün altında yavaş yavaş derin bir uykuya batıyordu. 

Shen Qiao’nun dağa çıkmak için seçtiği yollar arasında herhangi bir düzen gözükmüyordu. Bazen oraya buraya dönüyor, diğer zamanlarda ise kasıtlı olarak yürümesi kolay taş basamaklarından kaçınıp kenardaki dik yokuşa çıkıyordu. Hepsi, bu taş yollar ve bitkilerin çoktan Kehanet Düzeneği ile birleştirildiğindendi. Eğer giriş ve çıkışlardan habersiz biri burada yürüyecek olsaydı, büyük olasılıkla doğrudan tuzaklara düşmezse, en azından alarmları tetikleyerek ve daha sonra Xuandu Dağı'nın öğrencileri tarafından tespit edilerek yakalanırdı.

Yu Ai ve Shen Qiao arasındaki konuşma veya Xuandu Dağındaki iç düşmanlık olsun olmasın, Yan Wushi’nin hiçbirine ilgisi yoktu. İlgilendiği şey aslında yol boyunca olan gizli Düzeneklerdi. Shen Qiao’yu uzaktan takip etti; kendisi üzerinde düşünürken Shen Qiao’nun seçtiği, kendisinin eğlenmenin bir şekli olarak düşündüğü yolu dikkatlice inceliyordu.

Yaklaşık iki saat boyunca böyle yürüdüler ⎼ aslında, bu kadar kısa bir sürede dağın tepesine ulaştıkları için Shen Qiao’nun savaş gücünün neredeyse yüzde otuzunu kurtarmasına minnettar olmalıydılar.

Xuandu Dağı, yüksek ve sarp duruyordu ve dağın tepesi eteğinden çok daha soğuktu. Birinin gözleri görebildiği kadar, katman katman, oldukça çok Taoist tapınakları ve salonları bulunuyordu. Sakin sisin içinde, soğuk ve yapayalnız görünüyorlardı ⎼ Taoizmin uhrevi, lekesiz saflığını yansıtan bir histi. 
 
Shen Qiao, çocukken burada büyümüştü ve uzun zamandır manzaraya alışkındı. Bu kez eskiden gittiği yerleri tekrar gezerken, her nasılsa, içinde bir parça bile sıcaklık hissetmedi. Onun yerine, sanki göğsünün içinde taşlar yığılmış gibiydi; sadece uzun bir nefes verebilmeyi diledi.

Fakat nefes vermek için vakti yoktu. Ormanı gizlenmek için kullanarak, küçük patikayı seçti ve doğruca iki katlı binaya doğru koştu. 

Binaya yaklaşamadan durdu. Uzaktan gözlerini kısarak bakıyordu, kalbinde biraz şaşırmıştı. 

Yer, Yuxu Köşkü olarak adlandırılıyordu. Geçmiş nesiller boyunca sekt liderlerinin meskeniydi. Aslında, orada yaşayan kendisiydi. 

Uçurumdan düştükten sonra, Yu Ai sekt lideri olarak Xuandu Dağı’nı devralmıştı. Bu sıralar Xuandu Dağı’nın her türlü yüksek-profilli eylemlerinden, Yu Ai’nin hırsı ve niyetlerini çıkarmak zor değildi. Bu nedenle, Shen Qiao bir zamanlar Yuxu Köşkü’nü kesinlikle evi yapacağını düşünmüştü. 

Fakat kontrol etmeye geldiğinde köşkün tüm kapıları sıkıca kapatılmıştı. Hiç mum ışığı yoktu, bu yüzden muhtemelen içeride kimse yaşamıyordu. 

Shen Qiao, Yuxu Köşkü’nde kimse olmadığından Yu Ai’nin asıl kaldığı yere bakması gerektiğini bir an düşündü. 

Fikir aklında yayılır yayılmaz, kıyafetleri omuzlarının üzerinde asılmış ve elinde bir mum bulunan bir figür, Yuxu Köşkü’ne doğru yürüyor gibiydi. 

Figür, oldukça tanıdık görünüyordu fakat Shen Qiao’nun görme yetisi öncekinden çok daha kötüydü; bu yüzden doğrulamaya cesaret edemedi. Nihayetinde kişinin küçük savaş kardeşi, Yu Ai, olduğunu teyit etmeden önce kaşları çatık halde uzun süre dikkatle izlemek zorunda kaldı.

Soğuk ve sessiz bir geceydi ve buradaki binalar çoğunlukla sekt liderleri tarafından kültivasyon için kullanılan sakin yerlerdi, bu yüzden çeşitli personelin hiçbir şekilde girmesine izin verilmiyordu. Ayrıca Düzenekler tarafından korunduğu için, normal öğrenciler de yolu bulamıyorlardı ⎼ bu aslında Shen Qiao'nun hareket etmesini biraz uygun hale getirmişti.

Bir süre sonra, yaklaşmaya ve mevcut durumun aslını öğrenmeye karar verdi.

Yu Ai, elinde bir mum tutarak Yuxu Köşkü’ne gitti. Kısa süre sonra Shen Qiao, ikinci katın bir penceresinden yanan hafif bir ışığı gördü. 

Bu, daha önce yaşadığı odaydı. 

Shen Qiao yalnızca hem mevcut savaş gücünü gözünde büyütmüştü hem de Yu Ai’nin yeteneğini hafife almıştı. Bir ses kulaklarına gelmeden önce biraz daha yaklaşmıştı, “Hangi arkadaş davet edilmeden ziyaret etmeye karar verdi?”

Ses, Yuxu Köşkü’nün uzağından geldi ama yine de Shen Qiao, kulağının hemen yanında patladığını hissetti. Kulağı çınladı. Donuk acı hemen göğsünde patladı. Yüreğinde diğer kişinin sesi iletirken iç qi kullanmış olduğunu bilerek üç adım geri adım atmak zorunda kaldı. 

“Küçük kardeş Yu, benim,” kendini sakinleştirdi ve bir cevap verdi. 

Yu Ai’nin onu duyacağını biliyordu. 

Beklenildiği gibi, diğer anda Yuxu Köşkü'nden hafif bir ses çıkarken bir adamın figürü çoktan önünde belirmişti.

“Kıdemli kardeş, Sekt lideri?!”

Sesinde şaşkınlık vardı fakat Shen Qiao’nun beklemediği bir mutluluk da vardı. 

Yu Ai onun görünüşüyle şaşırmış olsa da, kalbinin derinliklerinde ayrıca bunu dört gözle bekliyor gibiydi.

 

━━━━━━━━━━━━━
Çevirmen Notları:
[1] ⎼ Yapışkan pirinçle doldurulmuş şuruplu lotus kökü. Görsel için <Tık

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.