Birisi bir zamanlar, "İdealizm çok büyükse ve gerçeklik devam edemezse, insanlar öfkelenecek ve öfkelerini giderecek birini bulmak isteyeceklerdir” dedi. Yerena için hayali ve gerçeklik arasındaki fikir ayrılığı tek kızı Sezh'di.
"Sarayda sıkışıp kaldın, işte bu yüzden kütüphanede kitap okumak zorunda olduğunu sanıyorum. Bunun yerine, sen ve o Raytan denen çocuk orada birbirinize flört ediyordunuz!" (MS/N: ..keşke..)
'Ben hala on iki yaşındayım. Bunun için çok gencim.' Sezh, annesinin paranoyak fikrinin hiçbir anlamı olmadığını düşündü.
"Ve bunu Raytan ile yapmak zorundaydın, başka bir yerde değil, Lise'nin sarayında!"
"Anne, hatalıy-"
"Raytan'la takılıyordun, bu yüzden eminim ki bana karşı bir şeyler planlıyor olmalısın, değil mi?! Aptal, işe yaramaz o****u!"
'Ah. Demek bana bunu yapmanın nedeni buydu.' Yerena'nın kuşkuları tamamen yersiz değildi. Durumu İmparatorun bakış açısından düşünürse, Raytan'ı sevmezdi, bu yüzden prense yakın olmayı seçenlere karşı dikkatli olması doğaldı. İmparator, bırak ayrıcalık göstermeyi, hiçbir zaman Yerena'ya düzgün bir şekilde bakmadığından, Yerena'nın, Sezh'in Raytan'la arkadaşlık kurması yüzünden İmparator'un gözünden düşmekten korkması şaşılacak bir şey değildi.
"B-Ben öyle düşünmedim. İmparatorluk Sarayında yalnız olduğum için sıkılmıştım, bu yüzden ben…"
"Sıkıldıysan, her zaman yaptığın gibi sadece kitap okumalısın!"
'Bahanelerimin hiçbirini dinleyeceğini düşünmedim. Bu yüzden böyle zamanlarda, hareketsiz kalmak ve vurulmayı beklemek benim için daha iyi olurdu. Bundan daha fazlasını söylersem ya da söylememem gereken bir şeyi yanlışlıkla söylersem, ona cevap verdiğim için bana daha çok vuracak. Geçmiş deneyimlerim zaten bana çok şey gösterdi.'
Sezh sadece dövülmeye katlanırken ağlayabiliyordu, yüzü gözyaşlarıyla ıslanmıştı. Genç kızın ağlamasını izlerken Luna'nın kalbi parçalandı, bu yüzden dişlerini sıktı ve Yerena'yı durdurmak için cesaretini topladı. Sezh Luna'nın elbisesinin eteklerini asıldı.
“…”
Sezh ve Luna birbirine baktı. Sezh dudaklarıyla sessizce bazı kelimeler kurdu.
D-u-r. İyiyim.
Luna şaşkınlıkla gözlerini ardına kadar açtı. Yine de, izin verdi ve Sezh sessizce Yerena'nın vuruşlarını kabul etti.
"Eğer bu tekrar olursa, saçını yolacağım!"
Yerena on sekiz kez vurmuştu; diğer bir deyişle, yakında dövmesine son verecekti. Sezh annesinin gözleriyle bulaşacak kadar başını hafifçe kaldırdı. Tedirgindi ve nefes alışı zordu.
'Sadece yorulana kadar vuracak. Yakında sona erecek…'
“Aaahh!”
Yerena bir kez daha Sezh'i saçından çekti. Ani, keskin acı çığlık attırdı. Zaten yorgun değil miydi ve yakında buna bir son verecek miydi?
'Gerçekten bana tekrar vuracaksın?' Sezh kendi kendine panik yapmaya başladı ve...
'Güm!' Sezh'in yüzü karyolalarından birine çarptı.
'Burnumdan akan bir şeyi hissedebiliyorum. Bir burun kanaması gibi görünüyor ve kan çok iyi akıyor olmalı.'
“…”
Yerena bu kadar ileri gitmek istememişti ve şimdi biraz telaşlı görünüyordu. Ama Yerena hatalarından dolayı özür dileyen cesur ve asil bir ruh değildi. Onları yalnız bırakmadan önce yüzü soluk ve mavi olan Luna'ya ile kayıtsızca yatağın yanında oturan Sezh'e baktı.
"Bu harika! İmparatorluk Sarayından böyle bir yüzle ayrılamazsın. Sen kendin kaşındın!"
Ve sonra gitti.
"Pre-Prenses…"
Luna'nın sesi titriyordu. Sezh nedimesine cevap vermek yerine, halıyı ıslatan kendi kanına baktı,
'Yerena haklı. İmparatorluk Sarayından asla ayrılamam. Ama bugün Raytan'la buluşmak zorundayım. Ondan Kazaki öğrendiğim ilk seferim olacak.'
"Ekselansları, hadi bir doktor çağı-"
"Annem gitti mi?"
"Ne?"
"Gitti, değil mi?"
Luna yerinden kalktı ve koridoru kontrol etti. Anlaşılır bir şekilde o da Yerena'dan korkuyormuş gibi görünüyordu.
"Evet, gitti. Bu yüzden lütfen sakin olun ve yatakta yatın… Ekselansları?"
Luna şaşkınlıkla gözlerini açtı. Sezh aniden elbisesinin altından bir bez şeridi söktü, yuvarladı ve burun deliklerine soktu.
"Luna, bir süreliğine dışarı çıkacağım."
"Prenses! Ne demek istiyorsunuz?! Leydi Yerena'nın ne dediğini duymadınız mı?"
Luna'nın yüzü bitkinleşti ve çökmek üzere gibi görünüyordu.
'Arka arkaya iki gün seni endişelendirdiğim için çok üzgünüm, ama kendimi tutamıyorum.'
Sezh dağınık saçlarıyla ve sıktığı eliyle Luna'ya baktı. Ciddi bir sesle onunla konuştu.
"Gerçekten iyiyim, bu yüzden lütfen bunun hakkında endişelenme. Bu daha önce sadece bir ya da iki kez olmuş bir şey değil, değil mi?"
"Prenses-"
"Endişen için çok minnettarım ama lütfen bir dahaki sefer önüme geçme. Bana vurmasında sorun yok ama Luna benim yüzümden dövülürse dayanamam."
“…”
"Yakında bir çay partisi olacak, bu yüzden eminim ki annem ve diğerleri bu öğleden sonraya kadar geri dönmeyeceklerdir. Akşam yemeğinden önce evde olacağım. Söz veriyorum."
'Hemen döneceğim, Luna.'
Sezh kapıyı açıp koridora çıkarken bu kelimeleri mırıldandı.
Luna yalnız ve şaşkın kaldı.
'Gerçekten her zaman tanıdığımla aynı prenses miydi? O muydu? Buna inanmak istiyorum.'
'Ama düşününce, nereye gidiyorsun?'
Luna ağzı açık bir şekilde kapıya şaşkınlıkla baktı. Sezh'in, gittiği yeri söylemediğini geç fark etti.
***
Sezh Batı Kütüphanesine giderken hızını arttırdı. Ona özel ders için kesin bir tarih söylenmemişti. Raytan'ı en son sabahın erken saatlerinde kütüphanede görmüştü ama şimdi, çoktan öğlen olmuştu. Her şeyden önce zaten ona Kazaki öğretmek istemiyordu. Buluşmalarına zamanında gelmediğini bahane ederek ona özel ders vermeyi iptal etmesinden çok endişeleniyordu.
"Ahh, öhö-"
Sezh aceleyle yürümüştü, bu yüzden nefesi sık ve derindi. Bu sabah hayatında ilk defa bir köpek gibi çok sert bir şekilde dövülmüştü ve şimdi başı dönüyordu. Genellikle yanağına birkaç kez tokat atardı, tekme ya da bir karyolaya çarpmak yoktu. Burun kanaması hiç durmayacakmış gibi görünüyordu. Burun deliklerine soktuğu bezden tampon kanla dolmuştu ve emici işlevini kaybetmişti.
Sezh iç çekti ve elbisesinin altından tekrar bir şerit söküp burun deliklerine soktu. Bu kadar uygunsuz ve aptalca bir şey yaptığına inanamıyordu. Gitmeden önce Luna'dan en azından ona uygun bir bez getirmesini istemiş olmayı diledi ama şimdi bunun hakkında bile düşemiyordu çünkü acelesi vardı.
“…”
Sezh sendeledi ve sonunda kütüphanenin kapısına ulaştı. Bugün, Batı Kütüphanesinde hiç kimse yoktu. Girişten geçti ve kitap raflarına doğru yöneldi. Kütüphanenin en iç kısmına, geniş pencerenin yanına, doğru ilerlemeye devam etti. Ürkekliğini hafifletmek için göğsünü sıvazladı.
Çoktan birisinin orada oturduğunu gördü. Tabii ki, o bu hikayenin ana kahramanı, Raytan, olmalıydı. Sezh onun önünde durdu.
"Ağabey."
Sonra canlı bir sesle cümlesine devam etti.
"Burdayım."
Raytan'ın gözleri önündeki kitapta sabitlenmişti ve alnı kırışmıştı. 'Lanet olsun' ya da 'kahretsin' gibi bazı sözleri söyledikten sonra başını kaldırdı.
“…”
Ama sonra garip bir ifade yaptı…
~~~BÖLÜM SONU~~~
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.