Yukarı Çık




76   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   78 


           
O anda, arkamdan bir ses duydum, benim yerime cevabı vermişti. Ijekiel'in bakışları çoktan soğuk bir tonda konuşan kişiye  ilerlemişti. Kim olduğunu biliyordum bu yüzden görmek için arkamı bile dönmedim.

"Prenses size izin vermedi bayım bu yüzden hareket etmeyi bırakarak durmanızı rica ediyorum."

O kişi yakışıklı dahi genç büyücü gibi davranan Lucas'tı, çünkü Ijekiel ile karşılaşıyordu.

Arkamdaki adım seslerinin durduğunu duydum. Ortaya çıktığı zaman tam harika olduğu için kafamı yavaşça çevirdim.

"Kuleden bir büyücü mü."

Lucas'ın sadece kraliyet büyücülerinin giydiği kıyafetleri giydiğini gördüğünde Ijekiel mırıldandı. 

Benim de Lucas hakkında sorularım vardı. Ortaya çıktığı zaman harikaydı, ama Lucas'ın böyle bir kişiliğe sahip olması genelde çok nadirdir.

"Kendini tanıt."

"Ben çoktan kraliyet topraklarına aitim,  imparator majesteleri ya da prenses ekselansları sana böyle bir emir vermediği sürece senin emirlerini dinlemek için herhangi bir sebebim yok."

Lucas, bir kelime bile unutmadan Ijekiel ile konuşuyordu, Ijekiel'in gözleri Lucas'ın cevabıyla kısıldı.  

Ve sonra bir anda idrak kafama vurdu.

Ah! Şimdi görüyorum, bu yumuşak karizma ve yalnız kurdun kapışması?!

"Bayım, siz çoktan kuralları bozdunuz ve prensese yersizce davrandınız. Ancak prenses merhametli davrandı ve sizi bunun için cezalandırmayacaktı, eğer şimdi burayı terk ederseniz sizi için en iyisi olur. 

"Tek masum sizmişsiniz gibi konuşuyorsunuz. Buraya prensesin iznini almadan girmeye hakkınız var mı?"

Eğer partime katılan leydiler bunu görseydiler, bu  parıldayan gözleriyle ciyakladıkları bir sahne olurdu.

Bu durumda bir taraf seçerler ve 'Sen yapabilirsin!' diye tezahürat yaparlardı. Ve eğer yanında patlamış mısırla bir tane parlak çubuk varsa..... Bu 
dehşet verici olabilir! 

Her neyse,  Lucas bir kelime bile unutmadan konuşuyordu ancak Ijekiel geri çekilecek gibi de durmuyor. Bana sadece sadece çiçekli ilkbahar halini gösterdi, ama bu halini görmek onun bu şekilde olabileceğini de fark ettirdi. 

Biraz önce dediği şey 'Aynı şekilde sende, yerini bilmelisin.' anlamına gelmiyor mu?

Ijekiel bunu söylediğinde, oldukça baskıcı ve zarif görünüyordu. Yumuşak karizma! Uysal Ijekiel! Hmm hmm. Artık Ijekiel ile aynı tarafta olabileceğimi sanmıyorum.

"O zaman bu durumda bana soru sorabilecek hakkın var mı?"

Lucas'ın kibarımsı ancak iğneleyeci cümlesinden sonra ileriye adım attım.

"Durdur şunu, Lucas."

Sonra Lucas konuşmayı kesti ve önümde eğildi. Şuna bak, başkalarının önünde yüz ifademi kaybetmediğimden emin olmalıyım. Hala Lucas'ın bu tarafına alışamadım.

"Siz de durun artık, bayım. Galiba ikiniz de benim şu an burada olduğumu unuttunuz."

"Lütfen beni affedin."

Ijekiel derhal özür diledi. Patlamış mısırımı yiyormuş gibi yapıyorum. Ancak, ben görünmezmişim gibi davranmalarını hiç sevmedim.

"O benim özel kütüphaneme izinli olan birkaç kişiden biri bu yüzden kendini tanıtmasına gerek yok."

Lucas paniklememin ortasında bana yardım etti. Ona geri ödemeliyim.

"İkinizin arasındaki bu anlaşmazlık benim güvenliğim için. Yani artık durabilirsiniz."

Ijekiel benim kelimelerimi duyduktan sonra bakışlarını Lucas'a çekti. Bir şeyi düşünüyormuş gibi gözüküyordu. Sanki yeni hatırlamış gibi konuştu, ve o kelimeler içimde garip hissettirdi.

"Yoksa o birkaç yıl önce majestelerinin prensesin oyun arkadaşı olması için seçtiği büyücü mü?"

Uhh,umm. Yani, evet.

Kafamı yavaşça havaya kaldırdığımda Lucas'ı yüzünde çirkin bir sırıtma gördüm. Sanki kazamışçasına 'ha!' diyordu, ama sadece yüz ifadesinde. 
Buradan gördüğüm kadarıyla, Ijekiel'in biraz kötü bir kişiliği var. Değil mi? Onun hakkında böyle düşünen tek kişi ben değilim, değil mi?

Şükürler olsun ki, Ijekiel, Lucas 'sevimli ve masum yakışıklı dahi büyücü' gibi davramasını durdurmadan önce bana elveda etti. 

"Galiba şimdi ayrılırsam daha iyi olacak. Ekselanslarına da beni affettiği için teşekkürlerimi sunuyorum."

Tak.

Bunları söyledikten sonra, bana doğru birkaç adım attı. Bu kadar uzaktan bile görebileceğim güneşi kapatabilecek kadar uzundu. Ijekiel elindeki kitabı bana doğru uzattı.

"Kütüphanenizde dolaştığım için özürlerimi sunarım. Birkaç ilgi çekici kitap vardı. Umarım bir dahaki sefere onlar hakkında düzgünce konuşma fırsatımız olur."

Ellerinden kitabı aldım. Parmaklarımın ucu onun eline dokunduğunda titredi.

"Prensesin bana bir sonraki çay partisine katılma şerefi vermesine dileyeceğim."

Fısıldadı, ve ayrıldı.

"Neden bu herif sanki harika birisiymiş gibi davranıyor?"

Lucas'ın yanımda söylendiğini duyabildim ama ona cevap veremeyecek kadar donup kalmıştım. Neden mi, çünkü.... 

"Ve bu kitabın başlığı da ne ki? Ne? [Ciddi ve terbiyeli Leydi Devary'nin tatlı aşk sözleşmesi]?"

"Aaaackkk!"

Lucas elimden kitabı alıp başlığını okuduğunda çığlık attım. 

"Bu, bu benim değil!"

"Ah. Beyaz köpeğin çocuğunun ilgisini çeken kitap bu mu?"

"Hayır!"

Ackkk!

Büyük ihtimalle şu an kıpkırmızıyım. Gizlice okuduğum kitabın yakalanmış olmasını düşündüğümde! Lily, Hanne veya Seth bile bilmiyordu!

Ijekiel'in sorunu ne! Öyle havalı bir duruşla bu kitabı mı okuyordu! Wahhhh!

'Birkaç ilgi çekici kitap vardı. Umarım bir dahaki sefere onlar hakkında düzgünce konuşma fırsatımız olur.'

Biraz önce dediği şeyi hatırladığımda bir anda sıcak bastı.

Benimle alay ediyordu. Değil mi? Eğer değilse, bu kitaba bana doğruca kendi eliyle vermezdi!

"Bu senin için eğlenceli mi?"

"Dediğim gibi benim değil!"

"Ne. Dahası var. [Prensesin ilk aşkını bulması], [Leydinin gizli aşk itirafı], [İmparatorluktaki en güçlü kılıç ustasının sırrı]. Vay, bütün başlıklar çok ilgi çekici. "

Wahh! O kadar güzel saklamama rağmen! Nasıl olurda hepsini bulabilir! Kitapları Lucas'tan saklamaya çalıştım.

Ama ne yaptığına bakın. Gülerek hepsini yukarıda tutuyor bu sayede de onlara yetişemiyorum!

Çok çalıştım, hatta geri almak için zıpladım bile. Aslanım! Neredeyse aynı boydayız! Eek! Yetiş! Onlar için yetiş!

"Ne. Bu güzel şeyleri paylaşmalısın."

"Geri ver şunları!"

"Prenses! İyi misiniz? Biraz önce bir çığlık duyduk."

Takk!

Benim çığlığımı duyduktan sonra gardiyanlar aceleyle kütüphaneye girdiler. Lucas'ın tuttuğu kitaplar da aynı zamanda yere düştü kesin bilerek yaptı.

[Neden ciddi ve terbiyeli Leydi Devary sadece o korumayı et ile besledi?]

"...."

"...."

Kitabın kapağını okuyan gardiyanlar, nefeslerini tuttular. Şimdi gerçekten panikliyordum,şu an dahi büyücü gibi davranan Lucas  tek sakin olan kişiydi.

Sanki bir şeyi düşünüyormuş gibi çenesini okşuyordu, sonra gardiyanlara sormak için döndü.

"Ciddi ve terbiyeli Leydi Devary neden sadece o korumayı et ile besledi, merak ediyorum. Siz beyler sebebini biliyor musunuz?"

"Eh, ne?"

"N-nasıl bilelim."

Gözlerini kitaptan alamayan gardiyanlar, hızlıca kafalarını kaldırdılar. Sonra da iki yana salladılar.

Ack, ne yapıyorsun! Eğer Lucas kitabı almış olmasaydı, gerçekten çığlık atacaktım.

"Biraz önce ayrılan misafir bunu düşürmüş olmalı. Bunu ona geri götüreceğim."

"...! Misafir biraz önce, demek istiyorsunuz ki.... "

Lucas 'misafir' dediği zaman yüzünde bir ifade ile ayrılan Ijekiel'i görmüşler gibi gözüküyor.

Ve Lucas gardiyanların soluklaşmasını sağlayacak kadar soğuk bir gülümseme yaptı.

"Ama bundan önce, izni olmadan birisini içeri soktuğunuz için prensese söyleyecek bir şeyleriniz yok mu?"

***

Sonra Lucas ve ben kütüphaneden ayrıldık.

Aynı Ijekiel'e yaptığı gibi, Lucas gardiyanları güvenlik ile ilgili azarladı.

Lucas böyle davrandığı için mutlu gibi gözüküyordu. Sanki eğleniyormuş gibi. Aslında gardiyanlar görevlerini tamamen yerine getirmedikleri için 
Lucas'ın onları azarlamasına izin verdim.

Ve azarlanan gardiyanlardan ayrıldıktan sonra, Lucas'a fısıldadım.

"Baksana, sen de mi doğruca kapıdan geçerek geldin?"

Lucas mutlu bir ifadeyle homurdandı.

"Neden içeri girmek için bir kapıya ihtiyacım olsun ki."

Demek oluyor ki içeri ışınlandın. O zaman benim başımın belada olduğunu nasıl fark ederek ortaya çıktı ki? Ve iki kez izinsiz girmesine rağmen 
gardiyanları azarlamasını düşününce. Lucas, o sanki....

"Ijekiel'i sevmiyor gibi gözüküyorsun."

Ijekiel ile tartışarak, ve Ijekiel'in içeri girmesine izin veren gardiyanları azarlayarak. Şimdi bunun hakkında düşündüm de, beni Alpheus malikanesine yolladığı zaman da Ijekiel'in ismini söylediğimden hemen sonraydı.

Lucas tekrarladı.

"Kendisine çok güveniyor gibi görünüyor."

Ne. Bu kelimeler Ijekiel'i mi anlatıyor? Kendisine çok güveniyor gibi görünüyor? Asıl erkeğe?

"Büyük ihtimalle onunla böyle konuşan ilk kişisindir."

Ijekiel Lucas'a ne yaptı ki Lucas onunla ilgili böyle konuşuyor? Bugün onların ilk buluşması değil mi?

Sonra Lucas 'ha' diyerek cevap verdi ve bana doğru döndü.

"Ne?  O zaman diyorsun ki aynı çay partine gelen bütün kızlar gibi sen de beyaz köpeğin oğlunu seviyorsun?"

Bunun önemi ne? Lucas'ın cümlesi beni sinirlendirmişti.

"Erkek zevkin berbat. Biraz yaşınla düşün."

"Ne yaşımla mı?"

Neden şimdi bunu söyledi? Benim genç mi yoksa yaşlı mı olduğumu söylüyor?

Lucas benim on dört yaşımda olduğumu düşünüyor bu yüzden büyük ihtimalle 'genç' demeye çalışıyor ama neden yanlışmışım gibi hissediyorum? 
Bana mı öyle geliyor? 

Nedense, alay ediliyor gibi hissediyorum.

"Ijekiel'i kıskanıyor musun?"

"Ne?"

Bu durumda ağzımdan iyi kelimeler çıkamamıştı.

"Yakışıklı ve zeki. Obelia'daki herkes ondan bir numaralı koca olarak bahsediyor. Yani sen kendisine çok güveniyor diyorsun çünkü o mükemmel?

"Mükemmel mi?"

Lucas sadece kahkaha attı.

"Ben daha zeki ve yakışıklıyım."

Kendisine güvenen cümlelerle suskun kaldım. Bunu biliyordum ancak o kesinlikle kendine çok güveniyor.

İjekiel'i övmek için çok uğraştığım için daha da sinirleniyordum.

"Ijekiel bir Alpheus. Alpheus ailesi Obeliadaki sadece üç dük ailesinden biri. Onlarda en iyi topraklar var ve kendi topraklarında bir maden var. "

"Bunları olsa bile kazanırım."

Eek. Bu bile Lucas'ta işe yaramadı. Nasıl bu kadar kendine güveniyor olabilir? Bunların hepsi yalan gibi gözüküyordu ancak aynı zamanda bu kadar kendine güvenerek söylediği için gözükmüyordu da.

Lucas'a berbat bir yüz ifadesi ile baktım, sonra yine yüzünü ileriye döndürdü.

"Ama Ijekiel daha uzun göz....."

"Kim kimden daha uzunmuş?"

Woşşş.

Adımlarımı durdurdum. Sadece bana mı böyle geliyor bilmiyorum ancak kafamın üstündeki gölgenin uzamış olduğunu hissediyorum.

Sesini duyduğumda kalbim patlayacakmış gibi hissettim.

Ses aynıydı ancak sesin tonu tamamen daha farklıydı.

"Sadece davranıyor olmama rağmen benim aslında bir çocuk olduğumu düşünüyor olman canımı sıkıyor. "

Sesin geldiği yere doğru kafamı kaldırdım. Kişinin gözlerine bakmak için kafamı daha da kaldırdım.

Woşşş.

Rüzgarla birlikte yapraklar dans ediyordu. Ve aralarındaki küçük boşluklardan geçen güneş ışığı, yetişkin Lucas'ın kafasında parçalanmış bir cam gibi parlıyordu.

Siyah saç rüzgarda dalgalandı. Ve kıpkırmızı gözleri aşağıdaki bana doğru bakıyordu. Ve o tanıdık yüz yapısı da...

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


76   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   78