Bu daha öncesinde karşılaştığım ama hiç alışkın olmadığım bir görünüşte olan Lucas'tı. Gözlerinde hiç duygu olmadan sanki bir oyuncağın gözleriymiş gibi bana doğru dik dik bakıyordu.
Ne zaman olduğunu bilmiyorum ancak nefes almıyordum, ve aslında şakalaştığım çocuğun yetişkin Lucas olduğunu düşündüğümde, konuşamaz oldum.
Ama o anda, beni boğan garip atmosfer dağıldı. Lucas hafifçe gülümsedi.
"Bu şekilde baktığımda gerçekten çok küçüksün."
O gülümsemeden sonra kendime geri geldim. Sanki biraz önce bir rüyadan uyanmışım gibi hissettim Lucas'ın benimle dalga geçer gibi yaptığı yüz ifadesine bakmaya devam ettim. Bir şey hakkında çok rahatladığını söyleyen bir gülümseme ifadesi yaptı.
Hii. Tam o anda durumun farkına vardım.
Bu velet! Eğer birisi onu bu şekilde görürse!
"Ne yapıyorsun!"
Lucas'a bağırmadan önce etrafı kolaçan ettim.
"Acele et! Normal haline dön! Çabuk!"
"Ne normal formu? Bu benim gerçekte nasıl gözüktüğüm?"
"Mini formuna geri dön diyorum sana! Ya birisi görürse? Ahh acele et ,çabuk!"
Lucas söylenerek mini formuna geri döndü. Onu yeniden çocuk olarak gördüğümde sakinleşebildim. Şaşkınlıktan kalbim çok hızlı atıyordu.
"Ah, manam yine neredeyse bitti."
"Yani, kim sana dönüşmeni söyledi?"
"Senin yüzünden yaptım."
Bunu demesine rağmen canavar gibi manası olduğuna emindim. Bu sadece abartıydı.
Söylenen mini Lucas'a dik dik bakarken hızlı atan kalbimi sakinleştirdim. Bir daha asla onun yanındayken Ijekiel'den bahsetmemem gerektiğini düşünerek...
***
"Yani, Irein ailesinin genç çiçek efendisini kendi gözlerimle gördüm."
"Amanın! Aynı söylentilerde söylenildiği gibi yakışıklı mıydı?"
"Açıklamaya cesaret ediyorum, söylentiler onun yakışıklılığını anlatacak kadar yeterli değil."
"Kyaaa!"
Neredeyim ben? Kimim ben?
Çiçek gibi leydiler tarafından etrafım sarıldığı için şoklar içindeydim. Neden yine bu leydiler tarafından etrafım sarıldı?
"Öyle olsa bile, o gün gördüğüm büyücü daha çok....."
"Ah, yalnız siyah kurt Bay Lucas!"
Öhöm!
Evet. Bunun sebebi Claude'a çay partisinde çok eğlendiğim yalanını söylediğim için oldu. Eğer aylık takvimin tek bir sayfası bile çevrilmeden leydileri yine çağıracağını biliyor olsaydım onu söylememiş olurdum.
Pişmandım ancak çok geçti. Bu yüzden şimdiden genç leydilerle birlikte güzel bir manzaranın tadını çıkararak piknik yapıyordum.
Bulutların tek bir parçası bile gözükmeyen güzel açık gökyüzünü görmek için kafamı havaya kaldırdım. Ve bu genç leydilerin kıpır kıpır kuşlar gibi açıkça gelen.....
"Evet! O tehlikeli ve güvenilmez iki gözü kesinlikle gri kurt Bay Jarbie'ye karşı kazanıyor! "
....sesleri aynı zamanda, sanki avını arıyormuş gibi bir atmosfer oluşturuyor.
"Ahhhh, tamamen derin bir aşık oldum. Her akşam rüyalarıma geliyor ve beni uyandırıyor. Sonra o gece yarılarında bay büyücüyü düşünüyorum..... "
Öhöm. Burada acayip derin bir Lucas fanı var. Lucas'a siyah kurt unvanını veren zambak kız, hayalci gözleriyle birlikte bağırdı.
"Onunla bu şekilde tanışmam kesinlikle kader! Bütün hayatımı sadece o kişiyi görmek için yaşamışım!"
B-Baksana. Onu sadece bir kez gördün? Ve Lucas o ahbap şu an hepinizi kandırıyor! Sizin o gün gördüğünüz Lucas gerçek Lucas değildi! Kelimenin tam anlamıyla sahte!
"Yalnız siyah kurt Bay Lucas! Ahhh. Onu kollarımda tutup teselli etmek benim hayalim olabilir."
Onların Athy'nin hayatına hiçbir zararları yok ancak, yardımcı oluyorlar. Bu kediye güvenin.
Wahh. Size kandırıldığınızı söylüyorum! Ve böyle kelimeleri söylemeyin! Lucas'ın bunu duyup uçarak geleceğini düşündükçe korkuyorum. Wahhhh.
Leydileri görmezden gelmek için elimden geleni yaptım, el parmaklarımdan ayak parmaklarıma kadar onların yerine utandığımı hissediyorum.
Haha. Rüzgarın esintisi bugün çok rahatlatıcı. Aman tanrım. Taze yeşil çimenlerin üzerindeki çekirgeye bakın. Hmm. Böyle yaşam dolu zıplamasını görüyorum ki, bu sağlıklı bir çekirge. Kuş da. Nasıl da parlak şarkı ötüyorlar.
Oh, uçmaya başladı. Bende uçmak istiyorum. Parmağımı uzattığımda, kuş geldi ve parmağıma iniş yaptı.....N-ne. K-Kuş çekirgeyi aldı. A-avcıların ve avların hayatı mı bu? Adiós, çekirge.....
"Bugün hava güzel, değil mi?"
Ben hala gerçekliğe meydan okurken birisi benimle konuştu ve hemen yanıma oturdu.
Ah, kim olduğunu merak etmiştim ama Jennette'miş. Hmmm. Bugün de her zamanki gibi sevimlisin. Örtüsü olan bir şapka ile Jennette, bugün de çok sevimliydi.
"Evet. Bugün yağmur yağacağını duyduğum için biraz endişeliydim, ama güneşli olduğu için çok mutluyum."
Güneş şemsiyemi ellerimde döndürürken, Jennette'e döndüm ve gülümsedim. Şimdi düşündüm de, Lily davetiyeleri hazırlarken Jennette'i çıkarmasını hiç söylemedim.
Şey, kabul edilebilir çünkü ilkinden sonra gerçekten başka bir piknik yapacağımızı düşünmemiştim. Ühü. Bu Claude'a yalan söyleyen benim kaderim.
"Leydi Margarita, leydilerle olan konuşmanız eğlenceli değil miydi?"
"Nasıl olabilir. Konuşmalarında o kadar belirticiler ki, gitme zamanın geldiğini bile hissetmedim."
O zaman senden hep uzak olan benim yanıma geldin? Güneşin beni çok bunalttığını söyleyerek bahane sunacaktım. Yanımda bir güneş şemsiyesi olsa bile.
"Dürüst olmam gerekirse, bu benim için çok ilgi çekici. Daha önce hiç bu tür konular hakkında konuşmamıştım."
Jennette'in söylediklerinden sonra öksüresim geldi.
"O yumuşak karizma, yani. Bunun hakkında konuşmak çok eğlenceliydi bu yüzden Ijekiel'le de bunun hakkında konuştum."
Ne? Kime ne hakkında konuştun?
"Sonra Ijekiel bana bunu nereden duyduğumu sordu."
Aniden Lucas'a siyah kurt olayını anlattığım gün aklıma geldi. O zaman yaptığı yüz ifadesi gerçekten.....
'Yalnız siyah kurt', demişti tüyler ürpertici bir gülümsemeyle. Gerçekten çok korkmuştum.
"Yani ben de ona prensesin çay partisinde duyduğumu söyledim. Bunu duyduğunda yüz ifadesi çok garipleşti."
Tabii ki! Vay, ben yapamam bile. Jennette gerçekten ana karakter, değil mi. İnanılmaz! Çok çok şaşırtıcı!
"Daha önce onu bu ifadeyle hiç görmediğim için görmek çok eğlenceliydi."
Jennette güldü.
Onun asil olmayan gülüşünü gördüğümde birazcık şaşırdım. Özellikle gülümsemesi sanki kristal kadar temiz bir su damlasının, buzdan bir çiçeğin üstüne düşmesi gibi ses çıkarıyordu.
Kendim bile fark etmeden Jennette'in cümlesine dikkat etmiştim.
"Eğlenceli gibi gözüküyor."
"Değil mi?"
"O yüzü görmek isterim. Umarım bir gün ben de görebilecek şansı yakalayabilirim."
'Yumuşak karizma' kelimesini duyunca Ijekiel'in yüz ifadesi. Hahh. Çok merak ettim, bundan bile daha çok.
Leydilerin gülme seslerini duyduğumda, Ijekiel'in yüz ifadesini hayal ediyordum.
"Leydi Margarita, ben biraz daha sonra kalkacağım yani siz gitmeli ve sohbete katılmalısınız.
Kuucckk. Daha ne kadar internet-romanları gibi şeyler konuşacaklar. Eğer ikide bir dinlenmezsem zihnim kendine geri gelemeyebilir.
Erkenden ara vermeye çıkmadan önce, Felix'in ne kadar havalı olduğundan bahsediyorlardı.
Benden on adım uzakta ayakta duran Felix'e bakış attım. Son zamandaki gibi paniklemiş gözükmüyordu, ve bunun ikinci sefer olduğunu düşünürsek...
"Prenses yoksa......"
O anda, yanımdan ayrılmayan Jennette'in sesi, kulaklarıma saplandı.
"benden hoşlanmıyor mu?"
Ne.
Aniden şaşkınlıkla Jennette'e döndüm.
İki gözü açık bir şekilde bana dik dik bakıyordu. Jennette her zamankinden daha karanlık bir ifade ile bana bakıyordu. Umutsuz yüzüne baktığımda paniklemeye başladım.
B-Bir anda bu da ne?
"Hayır, öyle değil."
Beklemediğim soru ile konuşamaz oldum. Bir süre cevap vermediğimde Jennette'in yüzü daha da karanlıklaştı. Yüzünün karardığını gördüğümde, suçun bende olduğunu hissettim.
Mazeretimi belirtmeden önce birkaç kez öksürdüm.
"O şekilde değil, bunun sebebi daha önce hiç kız olan bir arkadaşım olmadığı için. Ben de bu tür yerlere alışık değilim. " (Çn: Sen isteseydin Lucas senin için kız bile olurdu.)
Bir ara neden bununla ilgili bir mazeret uydurduğumu düşündüm, ama o karamsar yüze dayanamadım.
"Nasıl bir konuşma başlatacağımı ve devam ettirebileceğimi bilmiyorum."
Benim dediklerimi duyduktan sonra, Jennette'in yüzünde çiçekler açıyormuş gibi hissettim. Sadece birkaç kelimemle Jennette'in yüzünün parlamasını gördüğümde garip hissettim.
"Aynısı benim için de geçerli."
Jennette yine bana bakarken yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
"Umarım birazdan söyleyeceğim şey için rahatsız hissetmezsiniz."
Bu gülümseme diğerlerine göre daha farklı gözüktüğü için konuşamadım.
"Bence ben size oldukça benziyorum,prenses."
Onu ilk kez debutantede gördüğüm zaman hissettiğim duyguya benzer bir duyguydu. Bana bütün masumiyetiyle saf merakı yüzünden yaklaşıyor gibi gözüküyor.
"Sizinle ilk tanıştığım zaman, eğer prensesin arkadaşı olursam harika olabileceğini düşündüm."
Karşımdaki melek yüzlü kişiye bakarken, ona karşı her zaman tetikte olduğum için kendimi kötü hissettim. Bunca zaman boyunca bu küçük çocuk hakkında ne düşündüm? Rakip mi?
"Bunu söyleyerek kaba mı oluyorum?"
Eğer orijinal hikaye gibi devam etseydi, Jennette ve dük Jennette'in teyzesini duymuş olacaklardı ve herkes onu bu sefer Claude'un kızı ve benim kız kardeşim olarak düşünecekti.
Bu yüzden Jennette'in bana yaklaşırken amacının kötü olmaması olasılığı yüksekti. Ayrıca, romanda küçük Jennette'in ne kadar çok aile sevgisini arzuladığına da değinildi.
Her ne kadar ben, kendisini ana karakter için feda eden Athanasia, muhtemelen onu seviyordu.....
Ama şimdi Jennette'i kitapta değil de gerçek hayatta gördüğümde, onu sadece kitaptan bildiğim kadarıyla değerlendirdiğim için kendimi suçlu hissediyorum.
Jennette bana hiçbir şey yapmadı ama yine de.....
"Hayır."
Bilinçsizce düşündüklerimi söyledim.
"Değil."
Bunu söylediğimde kısa bir süre çekindim. Bu kelimeler benim ağzımdan niyetim dışında çıkmıştı ancak zorla değildi. En çok şüphelendiğim birisiyle sadece üç kez görüştükten sonra gardımı düşürmem normal mi?
Ancak, bu düşünce daha önce hiç görmediğim kadar parlak bir gülümsemeyi gördüğümde kayboldu.
"Teşekkür ederim. Gerçekten çok mutluyum."
Kendi isteğim dışında Jennette ile birlikte gülümsedim.
Evet. Herneyse. Hayat kişisel memnuniyettir.
Daha önce hiç böyle bir şey düşünmemiştim debutante olduğunda bile ama şu an kendimi çok hafif ve özgür hissediyorum. Romanda Athanasia'nın ölmesinin sebebi olan Jennette'e bakarken gülümseyebileceğim kadar.
"Sonraki sefer, lütfen bizim Alpheus malikanesini ziyarete gelebilir misiniz? O zamandan beri sizi, prensesi, davet etmek istedim."
"Eğer şansım olursa geleceğim."
Ve bunun sebebinin Claude'un eskisi kadar korkutucu olmaması olduğunu düşündüm.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.