Lucas çay partisinin olduğu gün yine geldi, o gece yatağımda yuvarlanıyor ve hareketler yapıyordum.
Bir varlık hissedip kafamı kaldırdığımda özel kütüphanemden aldığım kitabı okuyordum. Gözlerimin önünde bir kıvılcım oluştu ve Lucas'ı görene kadar da fark etmedim.
Hızlıca yatağımdan kalktım ve konuşmaya başladım.
"Varlığın alacakaranlıktan bile daha karanlık."
Konuşmaya başladığımda Lucas'ın yüzünde bir soru işareti gözüktü. Bu ifade bu saatte ne yaptığımı soruyor gibi gözüküyordu, ancak kendimi tutamadım ve çoktan ağzımı açmıştım.
"Varlığın içimde akan kırmızı kandan bile daha kırmızı!"
Lucas'ın kaşları, sihirli kızların olduğu garip animelerden alıntılar yapmaya başladığımda kırışmaya başladı.
Ama bu sadece bir başlangıç!
"Üzeri yaralarla dolu olsa bile bu şehirde gezinen canavar!"
"Sana nazikçe söylerken dur."
Lucas kısık bir sesle konuştu.
Biliyordum! O zambak kız yalnız siyah kurt için çıldırdığında Lucas'ın tökezlediğini gördüğümü hissetmiştim! Hepsini duyduğunu biliyordum! Bu yasak kelimeyi!
"Yalnız siyah kurt Lucas!"
Lucas'ın beni öldürmek istiyormuş gibi gözüken yüzünü gördüğümde bu beni daha da heyecanlandırdı.
"Ancak alev alev yanan, şimdiye kadar var olan en ateşli kalpte saklanan bir ışık kaynağı olmalı. Aynı onun harika ismi gibi dünyadaki en parlak ışık! "
"Hey."
"Büyücü dünyasının kuyruklu yıldızı! Ahh! O ölümcül çekiciliği herkesi kör edebi- mmphh!"
Lucas parmaklarını şıklattığında ağzım zorla kapatıldı.
Hey, bu çok kaba! Daha cümlemi bitirmemiştim.
"Mmph!"
Ancak, mücadelem Lucas yanıma gelip çenemi yakaladığında durdu. Sanki kırık bir robotmuş gibi donup kalmıştım.
"Neden sana söylediğimde durmadın."
Çay partisinde olduğundan daha farklı bir nedenden dolayı şaşırıp kalmıştım.
B-bu ş*refsiz. Gülümsüyor ancak aşırı derecede korkunç.
"Biraz daha kurt veya her neyse hakkında konuş ve gerçekten başın belaya girsin."
Bu durum da ne? Nazik bir sesle konuşuyor ama neden sinirlenmekten çok korkuyorum?!
Büyük bir hareketle kafamı salladığımda saçlarım da benimle birlikte çıldırdı. Siyah ş*refsiz aptalı göreli uzun zaman olmuştu. Sonra Lucas çenemi bıraktı ve elini kafamın üzerine koydu.
"Evet. İyi kız. Hazır iş başındayken, neden iyi bir kız olmaya devam edip bir tane soruyu benim için cevaplamıyorsun."
"N-ne sorusu?"
Cevap verdiğimde, Lucas öncekinden daha da korkunç bir şekilde sırıttı.
"Bu saçma dedikoduyu kim ilk başlattı?"
Hii.
Bunu sormasının sebebinin 'o' olmamasını umarak sordum.
"N-N-Neden soruyorsun?"
"Neden böyle düşünüyorsun?"
Y-Yani o kişiyi bulup onlara işkence yapabilirsin....?
Benim düşündüğüm şey doğruymuş gibi daha da sırıttı.
Wahh! Zambak kız! Tehlikede!
"Kim o."
"Bilmiyorum!"
"Kim."
"Bilmiyom!"
"Gözlerinde büyük depremler oluşuyor. Cevap ver bana." (Çn: Göz bebeklerinin titrediğinden bahsediyor.)
"Hayır ben, Athy bir şey bilmiyor!"
Wahhhhhhhhh.
O gece, gerçekten zambak kızı siyah g*toştan korumak gerçekten çok zordu. Ühü ühü.....
***
Claude bugün de her zamanki gibi yorgundu. Bir süredir iyi gibi gözüküyordu ancak ölü bir deniz yosunu olmaya geri döndü.
"Baba, kendine biraz uyku vermen gerektiğini düşünmüyor musun?"
Bütün gün ofisinde sıkışmış Claude'un görmeye geldiğimde her zamanki gibi şaşırdım. Gözlerinin altındaki koyu halkaları görmem, onun uykuya ihtiyacı olduğunu doğrulamamı sağladı.
Yani Felix'in beni buraya getirmesinin bir sebebi vardı. Benim Claude'u bir bahane ile ziyaret etmemi kullanarak onun dinlenmesini sağlamamı deneyeceğinden emindim.
"Ekselansları haklı. Bütün gece şimdiye kadar burada, ofisinizde çalışmadınız mı? Birazcık olsa bile, neden biraz dinlenmiyorsunuz? "
G-Garip. Eğer bütün akşam ve gün boyunca çalışıyorsan, tembel veya ona benzer bir şekilde gözükmek normal değil mi? Şu anda bile hala ruh sağlığı bozuk yakışıklı bir adam gibi göründüğünü görmek.... Şey, şu an etrafa bir sürü tehlikeli feromon bırakıyor gibi gözüküyor.
"Yakında bitmiş olacak o yüzden oraya otur ve bekle."
Her neyse, görünüşe göre şimdi çalışmayı bırakacak çünkü bana beklememi söyledi. Ama onun sadece bugün değil dün de, dünden önceki gün de böyle ofisinde olduğunu duydum. Aşırı derecede çalışmıyor mu? Burada herhangi bir çalışma standartları yok mu? Beş günlük bir çalışma haftasından sonra umutsuzca ihtiyacımız var!
Claude'un yorgun yüzüne baktım ve kendim bile fark etmeden konuştum.
"Bunları yapması için Felix'i yanına almalısın."
Felix bana sanki onun kelimelerine ihanet etmişim gibi baktı, ancak, onu görmemiş gibi davrandım. Claude'un aksine Felix'in yüzünde parlaklıklar olduğunu görmek bana Felix'in biraz acı çekmesi gerektiğini hissettirdi.
Claude mırıldandığımı duymuş gibi homurdandı.
"Ona herhangi bir şeyi bırakamam bana göre çok amatör. "
"Tuhaf. Felix bugünlerde gerçekten çok çalışıyor, ve bir şeyi güzelce yapabileceğini düşünüyorum?"
"İşte ona 'sahte zeki' diyebilirsin. O tür bir yetişkinin yanında büyümemelisin."
"Ben aynı babam gibi bir yetişkin olacağım!"
Üzgünce bizim sohbetimizi dinleyen Felix, mırıldandı.
"Şimdi görüyorum, majesteleri ve prenses ekselansları birbirlerine benziyorlar....."
"Bariz şeyler hakkında konuşma ve defol. Rahatsız ediyorsun. "
...? Felix odadan atıldı.
Kanepeye oturdum ve belgelere bakarken kaşları kırışmış Claude'u bekledim.
Ühü. O siyah taş dedeye neden bu kadar çok ilgi duyuyorum. Geçen sefer gördüğüm yerde hala aynı yerde duruyor olduğunu görmek..... Bu çok cahil olmak mı oluyor?
Ühü. İyi şanslar, taş. Hepsinden sonra bile, burada kraliyet mührü olarak tek ve yalnız başına duruyorsun!
Tap.
Bir süre sonra, şimdilik çalışmasını bitirmiş gibi gözüken Claude kalemini masaya koydu. Başı ağrıyormuş gibi iki gözünün ortasındaki burun köprüsünü tuttu. Bu ona acıma duygumun yükselmesini, ve ona doğru yürümemi sağladı.
"Baba, aşırı derecede çalışmak senin için iyi değil."
Aynı son zamanki gibi omuzlarına masaj yapmaya başladığımda yığılmış kaslarını hissettim.
Tsk. İmparator olmak insanların düşündüğü kadar olağanüstü bir şey değil. Bütün bu işleri her gün yapmanız gerekiyor. Halktan zengin birisi olarak yaşamak en iyi çözüm. Benim hayalim hayatımı aynı şimdiye kadar olduğu gibi boş ve uzun yaşamak. Güzelliklerime sarılarak sonsuza dek yaşamak....
"Dünkü çay partin nasıldı? "
Benim masaj hizmetimi alan Claude sordu.
Jennette ile olan konuşmamdan sonra, aynı öncekiler gibi birkaç kez daha çay partisi düzenledim. Ve her defasında, Claude bana nasıl olduğunu soruyordu, ve ben ise her zaman eğlenceli olduğunu söylüyordum.
"Eğlenceliydi, ilgin için teşekkür ederim."
Uh,umm. Her ne kadar orada her zaman utanç verici konuşmalar olsa da.
Öyle olsa bile, daha önce hiç bu kadar neşeli kızlarla oynamadığım için eğlenceliydi.
"Bu iyi."
Claude ve Lily benim çay partime katılan kızlar arasında hiç sınırlama yapmadılar.
Eğer birisinden bahsetmem gerekirse, kızların hepsi benimle aynı debutanteye katılan kişiler yani hepsi fiziksel yaşımla aynı yaştalardı. Statüleri veya başka bir şey ile ilgili bir ayrımcılık yoktu. Ondan fark edebildim.
Bu kişi sadece benim arkadaş edinmemi istiyor.
Ancak Bay Beyaz köpek oğlunun arkadaşım olmasını önerdiğinde veya Felix de istediğinde neden düşünceleri bir anda değişti gerçekten anlamıyorum.
Belki daha çok büyüdüğüm için olabilir. Belki de debutantem bile olduğu için bazı şeylerin sonsuza dek aynı şekilde devam etmeyeceğini bildiğini düşünüyor olabilir.
Grrr. O zaman neden benim saray topraklarından dışarı çıkmama izin vermiyorsun?
"Ve hem de onlardan da birçok davet aldım. Onlara kabul ettiğimi söylediğim mektupları yollayabilir miyim?"
"Hayır."
Claude sanki keskin bir kılıcın havayı kesmesi gibi reddetti.
"Saray topraklarının dışarısındaki yerler tehlikeli olduğu müddetçe, sizler çay partinizi Zümrüt sarayında yapmalısınız."
Claude, onu daha fazla koruma ile olsa bile gidebileceğime ikna etmeye çalışsam da inatçıydı. Bunun yerine, sadece çok saf olduğumu söyleyerek mırıldandı ancak o saray topraklarının içindeki tehlikeyi bilmiyordu. Bu her olduğunda, saray topraklarından ayrılmamın yasaklanması daha da yükseldi.
Demek istediğim, çay partime katılan bütün leydiler benim yaşımda, ve sen onları 'tehlikeli' dediğin yerden çağırıyorsun? O ZAMAN NEDEN BEN GİDEMİYORUM?!
Bu şekilde geri saldırı yaptığımda, bana geri gelen tek kelimeler 'onların hayatları ile senin hayatın aynı mı?' oldu.
"Bunu yapmana gerçekten gerek yok. Babamla geçirdiğim zamanlarda çay partisinden daha çok eğleniyorum. "
Hahh. Artık sadece duracağım çünkü zaten yorulmuş bu kişi ile savaşmak istemiyorum. Gözlerinin altındaki üçlü ve kuvvetli koyu halkalara minnettar olsan iyi olur!
"Eğer sadece burada oturup hiçbir şey yapmazsan daha da yorucu olur. Hadi birlikte dışarı çıkalım, baba."
Değerli hayatlarını bu odada harcayan iki zavallı ruhu kurtardığımı düşünürken onu ikna etmek için gülümsememi kullanarak Claude'u ofisinden dışarı çıkardım.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.