Sanki garip bir şey duymuş gibi Lucas aynı şekilde cevapladı.
"Sana para borcum mu var?"
"Param yok."
"Yani?"
"Beni dışarı çıkartan sensin yani sorumluluğu üstüne almalısın!"
Evet, evet! Bunun doğru olduğunu düşünerek söyledim bu yüzden de kafamı salladım.
Tavuk şiş satan adam da benim öncülüğümü takip ederek onu ikna etmeye başladı.
"Kesinlikle! Birisini buraya getiren kişi sorumluluğu almalı! İki bakırdan fazlası da azı da değil."
Emin değilim ancak bende para olmadığını fark edince Lucas'ın peşine düştüğünü düşünüyorum. Bu adam, o ve ben bir şekilde güzel ortaklar olabiliriz.
En sonunda, Lucas tavuk şişin parasını 'Bu çok saçma.' ve 'Hiç mantıklı değil.' diyen bir yüzle ödedi.
Tsk. Düşündüğüm gibi bir tanesi yetmedi.
"Bir tane daha yemek istiyorum."
Yanındayken Lucas'ın belini dürttüm.
"Daha fazla ister misin?"
Fısıldamama rağmen adam beni duymuş gibi gözüktü ve elime bir tane daha uzattı.
"İki bakır."
Yine ve tabii ki, parasını istedi.
"Siz ikiniz birbirinize çok yakışıyorsunuz."
Lucas'ın yüz ifadesinden anladığım kadarıyla durumun saçma olduğunu düşünüyordu ancak adama herhangi bir şikayet etmeden parayı verdi.
"Al, bu da bedava. Bunu sana veriyorum çünkü kız arkadaşın çok sevimli."
"Onu yemeyeceğim. Ve kimmiş benim kız arka...."
"Hehe. Teşekkürler, bayım!"
Lucas'ın ittikten sonra adamdan tavuk şiş aldım. Sonra ise Lucas'ı tavuk şiş standından uzağa sürükledim.
"Neden sana bedavadan bir tane veriyorken reddediyorsun?"
"Ya sen, böyle şeylere alışkın gibi gözüküyorsun. Eğer burada öldüğünü söylersen inandırıcı olabilir."
Öhöm!
B-bu kesinlikle işe yaramaz zeki bir ş*refsiz.
"Öhöm. Eğer bunu yemeyeceksen, ben yiyeceğim."
Ama sonra tavuk şişler yüzünden unuttuğum bir şeyi hatırladım.
Ah doğru!
"Büyük ihtimalle Lily benim kayıp olduğumu fark etmiştir!"
Şok olmuş bir yüzle Lucas'a döndüğümde bana 'Ne kadar da çabuk hatırladın?' diyen bir yüz yaptı.
"Büyük ihtimalle etmemiştir. Seninle aynı figürde bir kukla yaptım."
"Kukla mı? Son zamanlarda yaptığın gibi kağıttan mı?"
Ne zaman yaptı onu? Seni salak p*ç!
"O benim yapabileceğimin en kötüsüydü. Bana minnetter ol çünkü yürüyebilen ve konuşabilen bir tane yaptım."
Hayır, şimdi belirleyelim. Bu ahbap gerçekçi kuklalar yapabiliyor! O zaman neden ben dans çalışmaları yaparken bana kötü bir kağıt yaptı!
"Acele et ve bitir şunu. Burada fazla insan var."
Birisi bana hafifçe çarptı ama Lucas kolumdan sıkıca tutup beni kendine doğru çekti. Sonra ise tavuk şişlerden birisini benden çaldı.
"İstemediğini sanıyordum."
"Sadece bunların hepsini yersen bir domuz olacağını düşün."
Bugün iyi ruh halinde olmama rağmen Lucas'ın tavuğu yemesini görmek sinir bozucuydu, ama olduğu gibi bırakmaya karar verdim.
Bu kalabalıkta kaybolacağımı hissediyordum bu yüzden Lucas'ın kolunu serbest olan elimle sıkıca tuttum.
"Vay, şuna bak. Yeni bir mağaza gibi gözüküyor."
Kuşların cıvıldaması ilgimi çekti. Başımı ses doğru çevirdim ve tavandan sarkan kuş kafeslerini baktığım yönde görebiliyordum.
"Hadi gidelim."
Tavuğu çiğnerken Lucas'ın elini çekiştirdim. Ama Lucas bir santim bile kımıldamadı.
"Sorun ne?"
Lucas'a merakla baktım ve onun elini tuttuğum elime bakarken garip bir yüz ifadesi yapıyordu.
Ne? Elimle elini tuttuğum için rahatsız mı oldu?Yani, beni küçümsüyor gibi değil, elimle senin elini tutuyorum sorun ne!
"Orada hala bir şeyleri organize diyorlar daha görülebilecek hiçbir şey yok. Eğer cidden gideceksen, o zaman sonra git."
Eğer bunu sevmese bile, kıyafetlerinden çekiştireceğim, ben bunları düşünürken
Lucas karşılık olarak elimi çekti.
"Gerçekten mi? O zaman bana şunu al."
Üstünde hiç tavuk kalmadığında şişi çöpe attım ve pamuk şeker standını parmağımla gösterdim. Kucckk. Sanki annesini istediği bir şeyi almaya ikna etmeye çalışan birisiymişim gibi hissediyorum.
Ama 'tuzlu ve tatlı' kuralını biliyor musun?! Tuzlu ve baharatlı bir şey yedikten sonra tatlı şeyler yemeliyim!
"Evet, ye. Her neyse ye."
Kendini sanki Y*uTube için bir yemek videosu çekiyormuşum gibi hissettim. Şimdi bu en harika gün değil de ne!
"Ahh, leziz-."
Memnuniyetle mırıldandım.
"Dürüstçe cevap ver. Midende bir güçlendirme büyüsü mü var?"
Lucas bunların hepsinden yorulmuş gibi, sordu. Neden bunu ve şunu benimle birlikte yemesine rağmen bana böyle davranıyor?
"Buradaki parfenin güzel olduğunu söylediler."
Yanımızdan geçen kişilerin bu mağaza hakkında fısıldaştıklarını hatırladım menüyü açarken kalbim güm güm atıyordu.
"Bana göre,bu şehir senin evin, gerçekten."
Menüye göz gezdirirken Lucas'ın dediklerini görmezden geldim.
"Hepsi çok güzel gözüküyor, neyi sipariş etmeliyim?"
Lucas ve ben açık havadaki kafedeydik, ve burasının biraz ünlü bir kafe olduğu söylentilerini duydum. Bu yüzden de burası büyüktü, ve son kalan masayı alabilmiştik.
Ama bu yer biraz yüksek sosyete bir yere benziyor bu yüzden eğer her şey pahalıysa. Haklıydım. Bu sefer, yiyecekler bakırla değil de gümüşle ödeniyordu. Lucas'a fısıldadım.
"Buradaki yiyecekler düşündüğümüzden biraz daha pahalı."
"En fazla ne kadar pahalı olabilir ki? Yemek istediğin her şeyi sipariş et."
O anda, Lucas'ın arkasından kutsal ışık geldiğini görebildim.
B-bu ahbap. Çok fazla parası olduğunu söylediğinde doğruyu söylüyordu! Onun yalan söylediğini düşünerek, sadece gülmüştüm!
"Bakır ya da gümüş olsun, nasıl olsa onları saniyeler içinde yapabilirim."
Şaka yaptığını düşünmüştüm.....Bekle, ne? Biraz önce ne dedin sen. Yapmak mı? Neyi?
Tak tak. Clink!
O anda.
Lucas masaya iki kere hafifçe vurduğunda gümüş paralar düşmeye başladı.
"Ama ne kadar yediğini değerlendirirsek, altına da ihtiyacın olacak, haklı mıyım?"
Tak. Clink!
Tam o anda, altın para boşluktan ortaya çıktı. Gördüğüm şeyle ağzım açık kaldı.
B-bu yapılan para!
"Sakın bana yediğimiz bütün yiyeceklerin tümünü bu yöntemle ödediğini söyleme?"
"O zaman bütün paraları gerçekten yanımda taşıyacağımı mı düşündün?"
Bu herif çok havalıydı... demek istediğim bu değil. Bu herif çok aksiydi.
Anne! Biraz önce yasadışı para yapımına tanık oldum!
"Sen, bu yasadışı!"
"Cidden mi? O zaman sen de suçlusun."
Ack! Doğru.
Obelia yasasına göre, yasadışı para oluşturan kişinin bir eli kesilecek ve tüm mal varlığı imparatorluğa verilecektir. Buna ek olarak da, otuz yıl boyunca fiziksel olarak (işçi) çalışacaklar.
Masanın üzerindeki paraya dik dik baktım ve Lucas hep ileri geri hareket etti.
T-tamam. Öldüğümde bile bunu bir sır olarak saklayacağım.
"Zaman geçtikçe kaybolacaklar mı?"
Bir filmdeki ünlü büyücüyü hatırlayıp, sordum.
"Sadece amatörler yaptığında."
Bunların gerçek bir şey olduğu anlamına geliyordu çünkü o kendisinin diğerlerinden tamamen farklı olduğunu düşünüyor (ve öyle de). Bu ş*refsiz. Zengin olduğunu söyledi çünkü istediği zaman oluşturabiliyor! Lucas aslında bir para yapan makine.
Bunca şeyden sonra bunu reddetmek için bir sebebim yok!
"Hadi bunu ve bunu yiyelim. Ah, bunu da. Bunu yemezsen sonra pişman olacağını söylüyorlar!"
Şu an istediğim için 'Lucas Şans'ını kullanmaya karar verdim. Benim bu şekilde davranmam onu komik geliyor olmalı ki Lucas beni yiyecek sipariş ederken durdurmadı.
Kafenin içerisi dışarıya göre biraz daha sessizdi ancak insanların konuşmalarını duymak hoşuma gidiyordu. Bu kadar insan tarafından kuşatıldığımdan bu yana ne kadar zaman geçti?
Saray topraklarında sıkışıp kaldığımdan ve Claude yüzünden hayatta kalmaya çalıştığımdan bütün zaman boyunca kaybettiğim şeylerden birisiydi bu manzara.
Ühü. Bu çok üzücü.
"Jennette, uzun süredir dışarıdayız. Artık geri dönmeliyiz."
O anda, yanlış mı duydum bilmiyorum ancak tanıdık bir ses duydum.
Huh? Neden biraz önce Ijekiel'in sesini duyduğumu düşündüm ki?
Bilinçsiz bir şekilde kafamı çevirirken figürleri gördüğümde korktum gözlerimi kocamanca açtım ve şaşırdım.
"Ama Ijekiel. Daha etrafa bakınmayı bitirmedik."
Ne. Ijekiel ve Jennette!
Aceleyle pencereye doğru koştum. B-beni görmedi, değil mi?
"Bu beyaz köpeğin oğlu."
Lucas da onu görmüş gibi gözüküyordu.
Ijekiel ve Jennette çapraz karşımızda oturuyorlardı. Tanrım. Bize bu kadar yakın olduklarını nasıl anlayamadım? Onların fincanlarını masaya koyduklarını gördüğümde, bizden önce buraya geldiklerinin farkına vardım.
"Sinir bozucu. Onlardan kurtulsam mı? "
Lucas fısıldadıktan sonra korkunç bir şekilde sırıttı.
Ahh, 'sonsuza dek' kelimesinin az önce söylediğinle uyumlu gibi gözükmesi beni korkutuyor.
"Yakında ayrılacaklar gibi gözüküyor. Sadece oturup bekleyelim."
Yüzümün yarısını saçımla sakladım ve Lucas'a fısıldadım. Her neyse, vay. Ne tesadüf.
"Daha fazla bakacak bir şey mi var?"
"Düşünsene. Daha en önemli şeyi almadık."
Saçlarımı iki tarafımda da topladıktan sonra saçlarımı burnumun altına getirerek yüzümü sakladıktan sonra o ikisine göz attım.
Ijekiel ve Jennette bu bölgenin güzel kral ve kraliçesiydi. O ikisi birlikte olduğu için mi bilmiyorum ancak ikisi birlikte sanki özel etkiler oluşturuyorlar gibi her zamankinden daha sevimli ve göz kamaştırıcı gözüküyorlardı.
Ah. Şimdi düşündüm de, kafedeki insanlar da gözlerini onlardan alamıyorlar.
"Bu çok nadir. Özellikle buraya gelmeden önce birkaç kez vurguladım, ama yine de unutuyorsun. "
Jennette azarladığında Ijekiel'in yüzünde rahatsız bir ifade oluştu. Buradan duyduğuma göre, buraya bir şey almaya geldiler ama unuttular.
Bu arada, çok zorla duyabiliyorum. H-hayır onların sohbetini dinlemek için gizlice dinleyeceğimden değil!
"Ne diyorlar? İlgi çekici gibi gözüküyor. Biraz daha onları gizlice dinlemeli miyiz?"
Lucas fısıldadı ve parmaklarını şaklattı.
"Bugün bütün gün böyleydin. Sanki zihnin başka bir şey ile meşgul gibi."
Ah! Onları şimdi açıkça duyabiliyorum! Lucas bu çocuk, sen gerçekten inanılmaz bir suçlusun. Ühü.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.