"Ha..Ha..Ha..Ha, benim değer verdiğim kişiden beklendiği gibi. Bir kont’un kızı olmam bile onun gözünde önemli değil. Güzel... teklifim şu şekilde: eğer hayatını bana adarsan ailenin yaşaması için Ironstals şehrine taşınmalarını sağlarım" 

Sistem ile uzun süre bakıştıktan sonra, seviye atlamış sistemi merak ettiğim için ve olası sorunlardan kaçınmak için şimdilik bu kızın kahyası olmayı kabul edecektim ki birden bire kız minik bir barbar gibi gülmeye ve benimle pazarlık yapmaya başladı.

İlk başta bu işi sistemin zorlaması yüzünden ve aileme sorun çıkarmamak için kabul etmeyi düşünüyordum ama aptal kız kendi elleriyle bana pazarlık yapma fırsatı sundu. Doğal olarak böyle bir fırsatı kaçıracak kadar aptal değildim ve işleri olabildiğince kendi yararıma olacak şekilde çevirmek istiyordum.

"Üzgünüm Shizune-sama ama ben öyle kolayca satın alabileceğiniz birisi değilim" 

"Ho ho ho, kişisel kahyamdan beklendiği gibi. Dile benden ne dilersen!" 

Öncelikle bu dünyanın zenginlik seviyesi hakkında pek bir şey bilmediğim için onun kabul etmeyeceği bir teklif ile başlamalıyım.

"İlk olarak bütün ailem ile sizin evinizde yaşamak istiyoruz ayriyeten babam da sizin evinizde kapı şövalyesi olarak çalışacak ve ona ayriyeten aylık 10 altın ödeme yapacaksınız , ikinci olarak 1000 altın istiyorum, üçüncü olarak da haftada en az iki gün tatil yapmak istiyorum" 

Böyle bir teklifi kabul etmesine imkan yok. Sonuçta kim kendi evine bir hizmetçisini ve o hizmetçisinin ailesine kabul eder ki? Ayriyeten kim olduğu belli olmayan bir adamın kapı koruması olmasına izin vermelerine imkan yok. Tahmin edebildiğim kadarıyla bu tür ailelerde nesillerdir devam eden hizmetçi aileleri olur ve o ailelerin üyeleri güvenilir kişiler kabul edilerek önemli konumlara atanır.

Bu fırsatı pazarlık sağduyumu geliştirmek için kullanacağım. Yanlış hatırlamıyorsam bir Kont büyük bir şehri o şehrin ilçelerini ve o ilçelere bağlı köyler ve kasabaları yöneten kişiye deniyor. Muhtemelen oldukça zengin olmalılar. İlk şartımı reddettiğini söylediği anda fiyatı daha arttırmak için bu fırsatı kullanacağım.

Teklifim daha reddedilmeden ilk ağzını açan kişi sinirli bir surat ifadesine sahip olan baron oldu.

"Hoy Yuto kendine gel. Sen sadece bir köylüsün, senin ne haddine bir soylu ile pazarlık yapmak" 

Yaşlı adam bir anlığına takip edemeyeceğim bir hıza ulaşarak baronun ağzını kapatmak için elini kullandı. Bu yaşlı adamın sandığımdan daha tehlikeli olduğunu görünce biraz daha dikkatli olmaya karar verdim ama pazarlık konusunda taviz vermek söz konusu bile değildi. Sonuçta sattığım şey kendi özgürlüğümdü. Gerçi önceki dünyamda da kendi özgürlüklerimizi efendilerimize satıyorduk ama o dünyada aldığımız tek ödeme efendimizi seçmek için oy kullanma hakkı oluyordu.

"Bay Aric, onun kişisel bir kahya olmasını isteyen kişi Shizune-sama ve bu bir nevi kutsal bir tören bile kabul edilebilir. Lütfen çenenizi kapayıp bu töreni bozmayın" 

"E...evet, efendim!" 

Yanı başında yaşanan şeyleri umursamayan kız birden bire ağzını açtı ve pazarlığın ikinci seviyesine geçmek için ihtiyacım olan sözleri söyledi ya da ben öyle sanmıştım...

"Kabul ediyorum"

"Madem şartlarımı kabul etmiyorsun o zaman ilk olarak.... Bekle, az önce ne dedin?"

"Dedim ki; şartlarını kabul ediyorum zavallı köylü. Aileni düşünüyor olman ve çalışma veriminin azalmaması için kendi sağlığını düşünüyor olman çok iyi özellikler. Ayriyeten bin altın çok büyük bir problem değil. muhtemelen bir yıllık harçlığıma mâl olucak... gerçi bu parayı babamdan alabilirim hmh" 

Bekle bir dakika, ne tür bir kafası çatlak kız böyle bir teklifi kabul eder ki? Bu kız ciddi manada delinin teki olabilir. Ne yapıp edip bu durumdan kurtulmam lazım. Eğer illaki bir kişiye butler olacaksam hiç değilse butler ı olduğum kişi batman gibi havalı birisi olmalı.

"Üzgünüm ama..." 

"Üzgünsün ama ne?" 

Omzumda duran beyaz eldivenli eli görünce bu durumdan artık istesem bile kurtulamayacağımı anladım. Bu yaşlı piç gerçekten güçlü, yanıma geldiğini hissetmedim bile.

"Senin gibi güzel ve zeki bir kızın benim gibi zavallı bir kahyası olacağı için üzgünüm" 

"Zeki birisin genç adam. Sana kendimi tanıtayım..." 

Yaşlı adam elini omzumdan çekip karşıma geçti ve zarif bir şekilde selam verip kendini tanıttı.

"Ben Alphenzo Vi Ironblood, Ironblood ailesinin liderinin kişisel kahyasıyım. Ve aynı zamanda malikanedeki bütün kahyaların başıyım" 

"Ah... Havalıymış" 

"Ayriyeten gelecekte size nasıl iyi bir butler olunur onu öğretecek kişiyim" 

"Elinize sağlık" 

"Hey Alphenzo, çekil önümden Yuto’yu göremiyorum" 

Alphenzo önümden çekilince Shizune’nin masanın üzerine çıkmış ve ellerini belinin iki yanına koymuş bir şekilde 32 dişiyle bana sırıtarak baktığını gördüm. Nedense bu duruş bana birazdan dünyanın en büyük hazinesini aramak için denizlere açılacakmışız gibi bir his verdi.

"Ha..ha..ha..ha, ben Shizune vi Ironblood bugünden sonra ben de kişisel butler a sahip gerçek bir soyluyum. Artık kimse benim bir çocuk olduğumu söyleyemez. Üstelik ailedeki en yetenekli butler bana ait. Ha ha ha ha!"

"Genç hanımım lütfen tehlikeli yerlere çıkmayın. Eğer düşerseniz bir yerleriniz incinebilir" 

"Eve gider girmez babamdan seni dışarı atmasını isteyeceğimi biliyorsun değil mi Alphenzo?" 

Ağzı kötü konuşsa bile üzerine kitaplar dizilmiş sandalyesine uslu uslu oturan küçük kıza bakarken hayatımın amacını sorgulamaya başladım.

"Git ve hazırlanmaya başla. Yarın sabaha kadar süren var. Ben evine bir at arabası göndereceğim" 

"Emredersiniz genç hanım" 

"Neden ağlıyorsun" 

"Çünkü çok mutluyum" 

Özür dilerim baba... özür dilerim anne... Sizi de bu saçmalığa bulaştırdım...

"Hahahaha. Seni anlayabiliyorum . Ben de kendim kadar güzel bir soylu tarafından değer verilmiş olsaydım mutluluktan ağlardım" 

Hiçbir şey anlamıyorsun sürtük...sniff sniff...