Hajime zindanda yürümeye devam ediyordu. Katran katından beri o 50 kat daha derine inmişti. Hajime orada zaman kavrama şansına sahip olmadığından şu anda ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Fakat onun ilerleme hızı şaşırtıcı derecede hızlıydı. Bu süre zarfında o tamamıyla mücadeledeydi. Sayısız kere güçlü iblislerle karşılaştı ve hayatı için mücadele etti.
Örnek olarak bir katta ince bir zehirli sis vardı. Orada 2 metre boyutunda rengârenk olan zehirli balgam fırlatan bir kurbağa vardı ve fırlattığı balgam felç yapıyordu. Kutsal sudan içmeseydi Hajime o katta ölmüş olurdu. Kurbağanın zehri sinirleri hedefleyen ağrı yapan bir yeteneğe sahipti. Kurbağanın etini yerken ki acı hissi ilk yediği iblis etiyle karşılaştırılabilirdi. İksir üretmeseydi şimdiye ölmüş olurdu. Hajime kutsal su yani iksir içeren küçük çiğnenebilir kapları azı dişlerinin arkasına koymuştu. O acil durumlar için böyle bir şey hazırladığından mutluydu.
Doğal olarak kurbağa etini yedikten sonra 2 tanesini harcamıştı. O ağrıyı iksiri tüketerek çözmüştü. Kurbağanın güvesi daha iyi bir tada sahipti. Katlardan birinde de yoğun ağaçlı bir orman vardı. Hajime’ye bu orman labirent gibi gözükmüştü. Hajime buranın en tatsız yer olduğunu düşünmüştü, sıcaklık son derece nemli ve yoğundu. Bu seviyenin iblisleri kırkayak ve yürüyen ağaçlardı.
O ormanı geçtiği zaman kırkayak ağaçtan düştü. Hajime ona ilk bakışta hasta hissetmişti. Onun vücudundaki tüyleri diken dikendi. Kırkayakla dövüştüğünde 40 kişiyle dövüşüyor gibiydi. Donner ı orada kullanmak yararlıydı fakat çok fazla düşman vardı. Bu yüzden Hava Pençelerini de kullanıyordu. Kırkayağı öldürdüğünde dikenlerini ve mor sıvısını temizledi. Yürüyen ağaç şeytanları RPGlerdeki Treatlar gibiydi. Yer altı kökleri yerden dışarı çıkarak sarmaşıklarla beraber kamçı olarak kullanıyordu. Fakat onlar güçlü değildi. Buna rağmen vücutlarındaki kırmızı meyveler zehirli değildi ve meyveler delicesine lezzetliydi. Yürüyen ağaçların üstlerindeki kırmızı meyveler sulu bir elma değil karpuz ile karşılaştırılabilirdi.
Onun bu kattaki tatsızlıkları uçmuştu. Aklından geçen her düşünce uçmuştu. Hajime uzun bir süredir et dışında bir şey yememişti. Hajime avcı gözlerini Yürüyen ağaçlara dikmişti. Kat boyunca yürüyen ağaçları avladı ve ağaçlar az kaldığında ise yolculuğuna devam etti.
Bu duygular ile o 50. Kata gelmişti. Orada hala bir sona gelme belirtisi yoktu. Hajime’nin şuaınki durumu…
Adı Nagumo Hajime Yaşı 17 Yaşında Cinsiyet Male Seviye 49 Sınıf Dönüştürme Artisti ( Sinerjist ) Kuvvet 880 Yaşam gücü 970 Direnç 860 Çeviklik 1040 Büyü 760 Büyü Direnci
760 Yetenekler Dönüştürme ·Mineral Değerlendirme Hassas Dönüştürme Mineral Araştıma Mineral Ayırma Mineral Birleştirme Replika Dönüştürme Büyü Manipülasyonu Demir Mide Yıldırım Örtüsü İlahi Adım ·Havada Yürüme Titreme Büyük Bacaklar Hava Pençeleri Gece Görüşü Uzağı Görüş Algı Büyü Algısı Durum Saklama Zehir Bağışıklığı Felç Bağışıklığı Taşlaşma Bağışıklığı Dil Anlama Hajime 50. Katta yarattığı üssünün içindeydi. Dönüştürme yeteneği, silah teknolojisi ve tekmeler üzerinde çalışıyordu. Sonraki merdiveni bulduğunda aşağı inmedi. Çünkü bu alanda yabancı bir yer keşfetmişti.
Alandaki boşluk ürkütücüydü. Alanın yanında görkemli duran 3 metre uzunluğunda iki kapı vardı. Kapının yanlarında duran iki tek gözlü dev heykeli kapıyı koruyordu. Heykellerin sadece üst vücutları görünüyordu. Bütün vücudu titreme içinde oturdu. Bu konuda içinde tehlikeli ve kötü hisler vardı. Ekipmanlarını yeteneklerini ve dövüş tekniklerini hazırladı. Kontrol ve hazırlıkları bitirince Donner ı kılıfında çıkardı. Gözlerini yavaşça kapattı. O zaten azmiyle buna karar vermişti. Bu azimle buralara gelmek kötü değildi. Hajime kendine baktı ve yeniden konuştu.
‘’Ben kurtulacağım ve eve geri döneceğim. Japonya’ya, eve… Döneceğim. Beni engelleyenler düşmanımdır. Düşmanları… Öldür!’’
Hajime gözlerini açtı ve sinsi bir gülümseme yüzünde belirdi. Tetikte olarak, Hajime kapının önüne doğru ilerlemeye başladı. Kazasız bir şekilde Hajime kapıya vardı. Yaklaştıkça daha fazla süslemeler kapının üstünde görülebiliyordu. Merkezde iki büyü formasyon girintisi çizilmişti.
‘’Anlamadım. Ben çok çalıştım fakat böyle formüller ilk defa görüyorum.’’ O beceriksiz olarak çağrıldığında. Hajime fiziksel yeteneklerini tabi etmek için bilgi kazanmak istedi ve kitaplar okudu. Öğrenmeyi tam bitiremese de o böyle formülleri hiçbir yerde görmemişti ve bunlar garipti.
‘’Bu eski bir sistem mi?’’
Tahmin ederken, Hajime kapıyı inceledi fakat hiçbir şey anlamadı. Bu çok önemli olduğundan tuzaklar için tetikteydi. Hajime şuan ki bilgisiyle bundan hiçbir şey anlayamayacaktı.
‘’Yararı olmaz. Her zamanki gibi dönüştürmekle gidelim.’’
O kapıyı itmeye çalıştı. Her zamanki gibi dönüştürme ile içeri doğru bir yol yapmaya çalıştı. Hajime sağ elini kapının üstüne koydu ve dönüştürmeye başladı.
Fakat Aniden…
Crackle!
‘’Uwa!?’’
Kırmızı bir elektrik kapıdan Hajime’nin sağ eline gelmeye çalışıyordu. Duman elinden dışarı patladı. Küfrederek hemen iksiri kullandı ve hemen bir kaza meydana geldi.
Ooooooooh!!
Aniden oda boyunca ağlayan bir ses yankılandı. Hajime kapıdan geri adım attı ve biraz mesafeyi arttırdı. O istediği zaman Donner’ı kullanmak için elini kılıfında hazır tuttu. Çığlıklar yankı etmeye devam etti ve ses hareket etmeye başladı
‘’Eh, bu bir klişenin de klişesiydi.’’
Hajime mırıldanarak ve gülümseyerek, kapıyı çevreleyen iki dev heykeli çekmeye başladı. Duvardaki gri renk koyu yeşile döndü. Tek gözlü dev Cyclops gibiydi. Nereden geldiği bilinmeyen 4 m uzunluğunda büyük bir kılıç elinde ortaya çıktı. Dev gözünü Hajimeye doğru çevirdi ve ona bir saldırgan gibi davranarak onu ortadan kaldırmaya çalıştı.
O anda,
Dopan!
Tauru Cevherinden yapılmış bir mermi hızlandırılarak Cyclops’un gözünü parçaladı. Onun başının arasına girip beyninde patladı. Kalan Cyclop ölü olana bakıyordu. Bu mermiden sonra Cyclop’un vücutları düşmeye devam etti. Darbeden dolayı oluşan şok tüm odada ve odanın etrafında tozlarla beraber dönerek dans eder gibi yayıldı.
‘’Üzgünüm, Ben bekleyerek ruh duygusunu bilen kötü adamlardan değilim.’’ Şeytan gibiydi. Hayır, Hajime sadece doğal refleksleriyle öldürmüştü. Hala… Sağ taraftaki Cyclops için üzülüyordu.
Kesinlikle o kapının arkasında olan herhangi bir şey içindi gardiyan. Dahası bu yer uçurumun ortasında ve hiç kimsenin ziyaret etmediği bir yerdeydi. Soldaki Cyclops’un yüzünde bir korku ifadesi yayılmıştı. Onun gözleri sanki
‘’Bu herif daha demin ne yaptı?’’ diyordu. Cyclops kesinlikle silah denilen şeyin ne olduğunu bilmiyordu. Hemen sonra bir kükreme dudaklarından dışarı çıktı, Cyclops hareket etmeyen Hajime’ye karşı kontrolünü kaybederek bu kükremeyi çıkarmıştı.
Kısa süre sonra onun yüzü zemine dalmıştı. İleri doğru adım atığında bacaklarının gücünü kaybetmişti ve yere düşmüştü. Şaşırmış olan Cyclops ayağa kalkmaya ve hareket etmeye çalıştı fakat güç toplayamıyordu.
Hajime yavaşça Cyclops’a yaklaştı ve silahın namlusunu kafasına yerleştirdi. Tetiğe geriye çekerek ateş etti.
Dopan!
Bütün odayı kaplayan bir silah sesiydi. Fakat beklenmedik bir olay gerçekleşti. Cyclops’un bedeni kurşunu derisiyle geri çeviri.
‘’Mu.’’
Hajime onun özel bir büyü kullandığını düşündü. Düşmüş olan Cyclops’a Hajime tekme vurdu. Büyük Vuruş yeteneği bir tavşanın tekmesi gibi sert bir tekme atmasına yardımcı oluyordu. Ardından Donner ı çıkardı ve Cyclops’un gözüne vurdu. Hajime Cyclops’un ‘bekle’ dediğini duymuş gibi oldu ama takmadı ve tetiği çekerek Cylops’un kafasına mermiyi vurdu.
‘’Hmm. Yaklaşık 20 saniye sonra. Biraz yavaş… Acaba boyutu yüzünden mi?’’
Hajime Cyclops’u analiz etti ve sonuçları çıkardı. Neden Cyclops düştü ve hareket edemedi? Çünkü Hajime felç bombası atmıştı. Bomba kurbağanın güvesi ile yapılmıştı. Daha sonra küçük ölçekli bir patlama yaratıyordu. Sonuç olarak Cyclops’da işe yaramıştı. Cyclops saldırmaya başladığında Hajime bombayı fırlatmıştı.
‘’Eh, Bu tamam. Eti daha sonra hasat edeceğim.’’
Hajime kapıya bakarken Hava Pençelerini kullandı ve Cyclops’un vücudundaki büyü taşını çıkardı. Kanı umursamadan Büyü taşını almıştı. Sonra diğer Cyclops’un da büyü taşını alarak birleştirdikten sonra yumruk boyutundaki büyü taşını girintinin içine sokmuştu. Onlar tam uyuyordu. Anına kırmızı büyü taştan döküldü ve filizlendi. Işık bir süre boyunca etrafa yayıldı ve kısa bir süre sonra kapı açıldı. Aynı zamanda büyü çevreleyen duvarlar içinde ışık yayılıyordu. Hajime uzun zamandır bunları görmemişti. Hajime gözlerini dikti ve sessizce kapıyı açtı.
Kapının arkasında hiç ışık yoktu. Sadece karanlık vardı. Hajime Gece Görüşünü kullanarak etrafına bakındı. Oda ince mermerlerden yapılmış kilise odasına benzer bir şekildeydi. Odanın ortasında ışığı engelleyen bir küp vardı.
Hajime küpe bakıyordu. Küpün önünün büyümekte olduğunu fark etmeye başladı.
Gördüğünü teyit etmeye çalışmak için Hajime kapıyı geri itti ve civarı kontrol etti. Bir korku filmi gibi kapı gıcırtı çıkararak açılmıştı.
Fakat Hajime kapıyı tutarken,
‘’…Kim?’’
Çelimsiz bir kıza ait ses ortaya çıktı. Hajime odanın merkezine şaşkınlıkla baktı. Erken yaşıtlarında büyüme çağında olan bir kız hareket ediyordu. Işığın karanlığı delip geçmesiyle kızın kimliği ortaya çıkmıştı.
‘’Bu… Bir insan mı?’’
Büyüyen bir insandı. Sadece yüzü görülebiliyordu. Bütün diğer bölümleri küp ile gömülmüştü. Uzun sarı saçlı, korku filmindeki bir hayalet gibiydi. Gözleri kırmızı renkteydi. Onun görünüşüne bakılırsa 12-13 yaşındaydı. Sallanan saç bitkin gözüküyordu ama hala güzel bir görünüme sahipti.
Hajime beklenmedik bir şekilde onun kırmızı gözlerine bakıyordu. O derin bir nefes aldı ve kararlı bir ifadeyle şöyle dedi:
‘’Üzgünüm. Yanılmışım.’’
Ç/N: Cyclops =Tepegöz
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.