Bunu söylediği gibi Hajime kapıyı sessizce kapatmayı denedi. Sarı saçlı kırmızı gözlü kız panikledi ve onu durdurmaya çalıştı. Sesini yıllardır kullanmamasından dolayı sesinde bir bulanıklık vardı, gerçi onun çaresizliği anlaşılmıştı.
‘’Bekle! Lütfen! Kurtar beni…’’
‘’Hayır.’’
Hajime bunu söyledikten sonra kapıyı kapatmaya bir şeytanmışçasına devam etti.
‘’Niçin? Herşeyi yaparım.’’
Kız umutsuzdu. Sadece başı gözüküyordu. Ancak yüzü duygularını iletmek için yeterliydi. Hajime kasvetli bir şekilde yanıt verdi.
‘’Hey burası uçurumun altında bir yer. Ben burada mühürlenmiş birini serbest bırakamam. Mühür hariç burada başka hiçbir şey yok… Sana yardım etmekle bir şey kazanamayacağım. Bu sebepten dolayı…’’
Onun sesi kanıtıydı. O yalvaran bir kızı tereddüt etmeden bırakacak bir kişi değildi. Orjinal Hajime nazik bir sesle ona yardım ederdi.
Çok sert bir şekilde ret edildikten sonra umutsuz kız sesini yükseltti ve gözyaşı döktü.
‘’Hayır! Öhö(öksürük)…Ben kötü değilim… Bekle! Ben’’
Hajime kapıyı kapatmaya devam etti. Tam kapatacakken,Hajime dişlerini gıcırdatmaya başladı. Eğer o daha hızlı kapatsaydı, O bunu duymamış olurdu…
‘’Ben sadece ihanete uğradım.’’
Küçük bir çatlakla kapatmaya yüz tutmuş kapı kapandı ve bundan kızın ağlamaları ve çığlıklarının işe yaramadığı anlaşılıyordu. Küçük bir ışık bir çatlaktan ışık içeri doğru karanlık odaya giriyordu.10 saniye,20 saniye geçti. Sonunda kapı tekrar açıldı. Hajime kapının önünde durdu ve ekşi bir yüz ifadesiyle 100 böcek tarafından ısırıldı.
Ona yardım etme niyetinde değildi. Onun burada mühürlenmesinin uygun bir nedeni olmalıydı. Herhangi bir tehlike olmadığını kanıtlamak için hiçbir şey yoktu. Kötü bir varlık tarafından aldatılmak en büyük olasılık olmuştu. Onu terk etmek uygun olurdu.
‘’Merak ediyorum ben ne yapıyorum.’’
Hajime iç çekti. O ‘’ihanet ‘’ kelimesini söyleyince onun kalbi sarsılmıştı. Geçmiş onun gerisinde olmalıydı. Bu yerde yaşama isteğini gerçekleştirmek çok zordu. Nefret gereksiz bir şeydi. Onun sözleri onu bu kadar etkiliyor olsaydı kesinlikle onun bir yanı buna hareketsiz kalırdı. Hajime’nin bir tarafı bu kızı kendiyle aynı durumda gördüğü için sempati duymuştu. Hajime kıza yürürken başını kaşıdı. Tabii ki gardını indirmemişti.
‘’İhanet mi dedin? Ben senin buraya mühürlenmenin nedenini bu olarak düşünmüyorum. Eğer senin söylediğin doğruysa, Neden hain seni buraya mühürledi?’’
Kız Hajime’nin geri gelmesine şaşırdı. Onun bol sarı saçlarının arkasından, kırmızı gözleri Hajime’ye doğru baktı. Hajime onun cevap vermemesine karşı tedirgin oldu.
‘’Hey. Dinliyor musun? Eğer konuşmayacaksan, Ben ayrılıyorum. ’’Bunu söylediği gibi geri döndü. Şaşırarak, kız kendini topladı ve mühürlenmesinin nedeni olan hikâyesini anlattı.
‘’Ben soylu bir vampirim… Bana büyük bir güç verildi… Bunun yüzünden ben ülkem için çok çalıştım. Fakat… Bir gün… Bütün tanıdıklarım… Bana daha fazla ihtiyaçları olmadığını söylediler. Amcam… Kralım oldu… Ben bununla iyidim… Fakat ben güçlerim yüzünden tehlikeliydim… Onlar beni öldüremiyorlardı… Bu yüzden beni mühürlediler… Burada…’’
O umutsuzca konuşmuştu ve azar azar sessiz olmuştu. Hajime hikâyeyi duyduğu gibi sızlandı. Olaylar tamamıyla drama gibi gözüküyordu. Onu(kızı) rahatsız eden birkaç şey vardı. O bunu duyduğu gibi duygularını bastırdı ve sordu.
‘’Sen, hangi kraliyet ailesinden geliyorsun?’’ ‘’…(Hipnotize)” ‘’Öldürülememekle neyi kastediyorsun?’’ ‘’…Otomatik yenilenme… Yaralar hemen iyileşiyor. Başım kesilse bile.’’
( Tatsuya başka bir novelden )( Novel:Mahouka Koukou no Rettousei )
‘’…Bu harika… Bu senin harika gücün mü?’’
‘’Hayır, sadece bu değil… Büyü, doğrudan manipülasyon… Ayrıca formasyona gerek yok.’’
Hajime bunu anladı. Büyü manipülasyonu o şeytanları yedikten sonra ortaya çıktı. Büyüler ve oluşumları vücudunu güçlendirmek için işe yaramazdı. O (büyü manipülasyonu)dönüştürme veya diğer becerileri için büyüye ihtiyaç duymuyordu. Hajime’nin tarafında düzenli olarak büyük büyü formasyonları kullanmak onun bağımlılığını değiştirmiyordu. Nedeni ise yeteneği olmamasıydı. Onun, doğrudan sihir manipülasyonu ona yardım etmedi. Bu yüzden düzenli büyü kullanarak pratik yaptı. Eğer o(kız) herhangi güçlü bir büyüye sahipse bunun ona yardımı dokunacaktı. Diğer insanlar büyü oluşumlarını hazırlarken bu kız sadece büyüyü başlatmasıyla saldırabilirdi. Dürüst olmak gerekirse bu ikisi birbiriyle yarışamazdı. Ayrıca ölümsüzlük muhtemelen mutlak değildi fakat yine de bir kahramandan daha iyi bir hilekârdı.
‘’…Yardım et…’’
Hajime kendi kendine düşünürken, kız yalvardı.
‘’…’’
Hajime hareketsizce kızı izledi ve döndü. Ne kadar zamandır birbirlerine baktılar… İçini çekti ve başını kaşıdı sonra elini kızı mühürleyen küpe(kaldırım taşından olabilir herhâlde çeviri de ikisi de var. Bundan sonra kaldırım taşını kullanacağım.) koydu.
‘’Ah.’’
Kız anlamıştı ve gözlerini açtı. Hajime onun tepkisini takmadı ve dönüştürmeye konsantre oldu.
Kızıl renkli bir büyü ona karşı gelmeye başladı. O iblisleri yedikten sonra büyüsü değişmişti. Fakat kaldırım taşı Hajime’nin değişmiş ve güçlenmiş büyüsüne bu seviyede karşı koyabiliyordu. Bu tam anlamıyla üst ve alt kısımda ana kaya gibiydi. Kaldırım taşı buna tam anlamıyla karşılık koyamıyordu. Azıcık azcık Hajime’nin büyüsü etraftaki kaldırım taşı arındırmaya başlıyordu.
‘’Ku, direnci çok güçlü… Fakat şimdiki bene karşı bir hiç!’’
Hajime daha fazla büyü harcamaya başladı. İfadesi 6 cümleye eşdeğerdi. Sonunda sihirli kaldırım taşı savunmasını kaybetmişti. Etrafına gelince, çevresi Hajime’nin kızıl bir ışığı ile yıkanmıştı.
Hajime daha fazla büyüye ihtiyaç duyuyordu. O 7 cümle söyledi…8 cümle… Kızın etrafındaki taş titremeye başladı.
‘’Hala daha fazla!’’
Hajime kendini ateşledi ve 9 cümleye eş değer bir dökme yarattı. Eğer bu bir nitelik büyüsüyse, Bu ulu seviye bir büyü olurdu. Hayır, büyünün miktarı daha da fazlaydı. Kızıl ışık daha fazla büyümeye devam etti. Vampiriçe(Vampiress) gözlerini açık tuttu ve Hajime’nin parlaklığına doğru baktı.
Ter onun vücudunu kaplamıştı. Bu Hajime’nin bu kadar büyük miktarda büyü kullandığı ilk seferdi. Eğer kontrolü bir anlığına gitseydi gücü kendine geri teperdi. Bütün gücüyle bile kaldırım taşı biçimini bozmamıştı. Hajime umutsuz oldu; o bütün gücünü harcamıştı.
Hajime niçin bütün bu şeyleri daha yeni gördüğü bir kız için yaptığını anlamadı. O, onu yalnız bırakamayı istememişti. Hajime çoktan tüm düşmanlarını ortadan kaldırıp eve geri dönme kararını almıştı fakat… Kendine ‘’ne yapıyorsun? ’’diye sordu. O her şeyi berrak bir sonuç ile tedavi etmek istiyordu. Ciddileşti.
Vücudu kırmızı bir ışık yaymaya başladı. Gerçekten o bütün büyüsünü harcamıştı. Bütün büyü gücü dönüştürmeyi kullanarak hedefine doğru kullanılmıştı.
Kızın etrafındaki kaldırım taşı yavaşça erimeye başladı ve en sonunda serbest kaldı. Onun kabarık göğsü çıplaktı, beli, kolları ve kalçası da. Kaldırım taşlarının altında o hiçbir şey giymiyordu. Vücudu zayıflamış olsa da hala mistik bir güzelliği vardı. Bütün vücudu serbest kaldığında çocuksu bir koltuğa düştü. Vücudu ayağa kalkmakta zorlanıyor gibi görünüyordu. Hajimede kız gibi bir yere oturmuştu. Omuzları ağrımıştı ve burnundan soluyordu. Ağır bir yorgunluk hissi büyüsü bittiğinde başlamıştı. Vahşi nefes almaları ve titreyen elleriyle iksiri için elini uzattı, fakat kız elini sıktı. Herhangi bir gücü olmayan, küçük ve titreyen bir el. Hajime ona baktığında kız gerçekten ona bakıyordu. Yüzü ifadesizdi ama gözleri gerçek hikâyeyi anlatıyordu.
Küçük ve titrek bir sesle, açıkça söyledi.
‘’…Teşekkürler.’’
Ne duyarlılığı onun teşekkürlerini kazandırmıştı? Kararmış kalbinin en derinliklerinde kalbinin içinde küçük bir ışık hala yok olmamıştı. Birbirlerinin ellerini tutarak uzun bir zaman geçirdiler. Hajime’nin bilgisine göre vampirler birkaç yüzyıl önce ölmüştü. O bunlarla ilgili okuduğunu hatırladı.
Konuştuklarında onun ifadesi değişmemişti. Başka bir deyişle o uzun süre konuşmamaktan dolayı diğer kişilere kendini nasıl ifade edeceğini unutmuştu. Kendi başına bu karanlıkta vakit geçirmişti. İnandığı kişiler tarafından ihanete uğramıştı. Kız çılgına dönmemekle iyi yapmıştı. Büyük ihtimalle bunun nedeni otomatik yenilenmeydi. Fakat bu onun için bu, işkence gibiydi. Çünkü bu ona çılgına dönmesini ve her şeyi tecrübe etmesini engelliyordu.
İksiri içerek Hajime’nin yüzünde alaycı bir gülümseme çıktı.
‘’…Senin adın ne ?’’Kız Hajimeye fısıldayarak sormuştu. Hajime sonunda birbirlerini tanıtmadıklarını fark etti.
‘’Hajime.Nagumo Hajime. Seninki?’’
‘’…Ad, Bana ver.’’
‘’Eh? Sana vermekle neyi kastediyorsun? Sakın bana ismini unuttuğunu söyleme.’’
Hajime ona bunu sormuştu çünkü uzun süre hapiste kalmaktan ismini unutması normal olurdu. Fakat kız başını salladı.
‘’Önceki ismime ihtiyacım yok. Hajime’nin verdiğin isim bana uyar.’’
‘’…Ha, bunu söylesen bile.’’
Büyük olasılıkla oda Hajime’nin değişirken ki aynı şeyleri yaşıyordu. Önce eski kendini at; yeni değerlerle yeni bir hayat yaşa. Hajime acı, açlık ve nefret yüzünden değişmişti. Oda kendi özgür iradesine göre değişmek istiyordu. İlk adımı yeni bir ad almaktı.
Onun gözleri beklentiyle parlıyordu. Hajime başını kaşıdı ve ona yeni bir isim söyledi.
‘’ ‘Yue ‘ nasıl? İsim koymak için iyi bir düşünceye sahip değilim, eğer başka bir isim istiyorsan…’’
‘’Yue?…Yue…Yue’’
‘’Ah! Ben Yue’yi romanji olarak kastetmedim. Benim memleketimde bu isim Ay anlamına geliyor. İlk kez senle karşılaştığımda senin o gözlerin ve sarı saçlarını gece yüzen aya benzettim… Bu nasıl?’’
Kız şaşırdı ve gözlerini kırptı. Beklendiği gibi yüzü ifadesizdi fakat gözleri sevinçle parlıyordu. ‘’Evet, Bu andan itibaren Ben Yue. Teşekkürler’’
‘’Ah, şimdilik…’’
‘’!?’’
Hajime ellerini Yue den bıraktı ve paltosunu çıkarıp ona verdi. ‘’Bunu giy. Sonsuza kadar çıplak kalamazsın.’’
‘’…’’
Yue refleks ile ona sunulan paltodan sonra kendine baktı. O gerçekten de tamamıyla çıplaktı. Bütün önemli yerleri tamamen gözüküyordu. Hajime’nin paltosunu kendine sardı ve o tamamıyla kıpkırmızı oldu. Yue Hajime’ye baktı ve mırıldandı.
‘’Hajime bir sapık.’’
‘’…’’
Hajime sessiz kalmayı tercih etti. Çünkü herhangi bir şey söylerse daha kötü hale gelirdi. Yue paltoyu neşeyle üstüne giydi. O sadece 140 cm uzunluğundaydı. Bu yüzden palto ona büyük gelmişti. Onun elleri paltonun kenarlarını tutuyordu ve yüzünde hoş bir ifade vardı.
O anda Hajime iksir içiyordu. Onun yaşam gücü yenilendi ve beyni aktif hale geldi. Algı yeteneğini kullanarak o dondu. Çünkü orada korkunç bir şeytanın orada olduğu hakkında bir duygu vardı.
Konumu… Sağ yukarıda! Hajime onun varlığını fark ettiğinde şeytan tavandan aşağı düşmüştü. Çabayla o Yue’yi koluna aldı ve Titremeyi kullanarak geri çekildi. Sonra hareketlerini hızlandırdıktan sonra arkasına baktı. Bir pat sesi kaçtıkları yerden duyuldu ve onun ne olduğunu gördü.
Canavar’ın vücudu 5 m uzunluğundaydı.4 uzun dev kesme gibi kolları ve 8 hışırtılı bacağı vardı. Keskin bir iğne 2 kuyruğundaydı. Akrepler onlara en iyi benzetmeydi. İki kuyruk içinse onların zehirli olduğunu varsaymak akıllıca olurdu. Hajime karşılaştığı diğer şeytanlara nazaran şuan gördüğünün daha güçlü bir savaşçı olduğunu fark etti.
Ter alnından aktı. Odaya önceden girdiğinde tüm güçteki Algı yeteneği hiçbir şey fark etmemişti; şimdi ise bu çılgına dönüyordu. Bu akrebe benzer şeytanın Yue’nin kaçmasını engellemek için son çare olduğu anlaşılıyordu. Yueyi kendi başına bırakırsa, o kaçabilirdi.
O bakışlarını kolundaki kıza ayarladı. O ciddiyetle Hajimeyi izliyor ve akrebi takmıyordu. Onun gözleri su gibi sakindi, kendini çözüyordu. O duygularını ileten gözler Yue’nin kaderini Hajimeye bıraktığını anlatıyordu.
Gözleri birbirleri ile karşılaştığında ağzının köşeleri yükseldi ve tekrardan korkusuz bir gülümseme Hajimede belirdi. Diğer insanları önemsemeyen Hajime, Yue’ye sempati gösterdi. Işık onun kırılmış kalbinde hala azda olsa duruyordu. Bu ihanete uğramış kız için o kendini teslim edebilirdi. Eğer onun isteklerine karşılık veremezse o bir adam değildi.
‘’Gel bakalım! Eğer beni öldürebiliyorsan dene bakalım!’’
Hajime hemen iksiri kesesinden dışarı çıkardı ve kucakladığı Yue’ye de iksirden biraz verdi.
‘’Umu!’’
Kutsal su test tüpü şeklindeki kaptan onun vücuduna aktı. Onun gözleri yabancı bir maddeyle zorla karşılaşınca sulanmıştı fakat yaşam gücü yenilendiğinde şaşırmıştı.
Hajime Yue’yi omzundan indirdi ve sırtına eliyle koydu. Ayakları hala güçsüzdü fakat yakında iyileşecekti. Onu korurken savaşmak istemiyordu.
‘’Sıkı tutun! Yue!’’
Onun vücudu iyileşmekten hala uzaktı. Ama uzuvları Hajime’ye sıkıcı tutunuyordu.
Akrep gürültü yaparak onlara ilerlemeye başladı. Yue’nin onu kavramasını hisseden Hajime cesur bir gülümseme ile konuşmaya başladı.
‘’Eğer sen benim yoluma çıkacaksan… Seni öldüreceğim ve o zaman yiyeceğim!’’
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.