Nioh kostümünü tasarlamaya başladı zaman akıp geçti güzel bir arka plan hikayesi güzel bir karakter gücü listesi hazırladığını düşünüyor ve yine ikonik olan beyaz saçı ve kırmızı gözlerini tasarımına ekliyordu. Zaman akıp gitti parti günü gelmişti Nioh’un kostümü bir kahraman zırhı, savaşçı zırhı kısaca tam vücut zırhıydı görüntüsü bir kahramanı andırıyor Nioh tam olarak bunu istemiyordu karanlık geçmişe sahip bir kahraman yapmak istiyordu kırmızı gözler ve beyaz saçlar buna çok iyi uyuyordu. Aslında karakteri kendisine kişilik olarak çok benzer olacaktı çok konuşmayacak, çok gülmeyecek, çok fazla duygu belirtisi göstermeyecekti o yüzden karakterin tavırlarını takınmak çokta zor olmayacaktı tabi ki karakter özellikle bazı şeylere çok sinirlenir bazı şeylere fazla tepki gösterirdi ama bunlar işin derin hikaye kısımlarıydı. Karakterimiz muhteşem gözüken ve beyaz ile kan kırmızısının bir olduğu tam vücut zırhı giyiyor elinde ortalama bir insanın boyundan büyük, kaba kalın bir kılıç taşıyordu, sırtında bir pelerini de vardı kan kırmızısı bir pelerin yere kadar uzanıyordu ve Nioh'u sanki kanlı bir lorda benziyordu Nioh karaktere klasik bir pozda vermişti savaş biter yada düşmanları alt ettikten sonra kılıcını yere saplar ve tek eli ile kılıcın sapını tutar diğer eli aşağıda durur ve ileriye doğru bakıp sanki tüm dünya sıkıcıymış gibi bir iç çekerdi yarattığı karakter dünyadan yaşamdan tüm varoluştan bıkmıştı. Sonunda parti zamanı gelmişti Nioh hazırlıklarını bitirdi ve partiye gitti, partiye giriş yaptığı andan itibaren gözler onun üzerindeydi zaten genel olarak partinin ilgi odağıydı ama bu sefer çok daha yakışıklı, havalı ve kostümü ile çok iyi gözüküyordu. Sırtında plastikten yapılmasına rağmen hiç plastiğe benzemeyen bir kılıç, üzerinde kartondan yapılmasına rağmen hiç kartona benzemeyen aşırı gerçekçi duran bir zırh ve sırtında çok güzel bir pelerini de vardı tabi ki benzer konseptlerde kostüm giyen insanlarda vardı sonuçta şehir genelinde yapılan büyük çaplı bir partiydi bu ama onun kostümü kadar iyi gözüken bir kostüm yoktu. Partideki herkes kostümlerindeki karaktere uyum sağlamaya çalışıyordu çoğu garip garip karakterler yapmış bağıra çağıra saçma sapan hareketler ile eğleniyordu Nioh ise sessiz bir şekilde bekliyordu, ilerideki bir grup kız Nioh'a bakıyor ve iç çekiyorlardı en sonunda cesaretini toplayan bir kız Nioh’un yanına geldi ve Nioh ile konuşmaya çalıştı kız heyecandan kekeliyor ve söyleyecekleri sözler dilinden çıkamıyordu Nioh pek umursamamıştı bu gibi durumlar en azından yıllık kostümlü partide oldukça fazla başına geliyordu sebebini anlamamıştı ama genelde umursamaz yada bahane uydurup geçerdi bu seferde aynısını yapacaktı ama aklına farklı bir şey gelmişti neden bu sefer karakterine uygun davranmıyordu ki agresif bir şekilde rahatsız olmuş gibi bir surat ifadesi sergiledi ve -Dibimde vızıldayıp durma! --Aaa-şey-KUSURA BAKMAYIN!! (koşarak uzaklaşır) Nioh yaptığı şeyin hoş olmadığını biliyordu ama yapacak bir şey yoktu -sonuçta partide partinin kurallarına uymalıyım değil mi? (pis pis sırıtır) Düşündüğü şeyle suratındaki ifade birbirine uymuyordu, sanki yaptığı şeyden haz alıyormuş gibiydi. Sonunda partinin en heyecanlı yeri başlamak üzereydi, yarışma kısmı yarışmaya katılmak isteyen herkes sıraya girmişti yarışma için adlarını yazdırmayı bekliyorlardı Nioh sıraya girmek için oraya gittiği an herkes sıradan çekildi ve Nioh’a yer vermişti bu yine Nioh’a garip gelmemişti çünkü nedense partideki ilk birinci olduğu günden sonra bu bir gelenek haline gelmiş yarışmaya Nioh geldiği an sırada en öne geçirilirdi aslına bakarsanız bu bir gelenek gibiydi önceki sene birinci olan kişiye sırada direkt olarak yer verilirdi kurallarda böyle bir şey olmasa da herkes buna uyardı. Nioh kaydını yaptırdı ve yarışma başladı herkes kostümleri ile çıktı hikayeleri eğer varsa karakterin sıra dışı güçleri, yetenekleri vb… şeylerin olduğu kağıtları jurilere vermişlerdi bile juriler tüm yarışmacılara baktı ve yine şaşırtıcı olmayan bir sonuç oldu açık ara oy farkı ile Nioh birinci seçildi. Nioh yine karakterine uyarak çok bir tepki vermeden kupasını alıp yarışma alanından aşağıya indi partinin yapıldığı yerdeki bir kuyunun kenarına oturdu ve suratında memnun olmuş bir gülümeseme belirdi. Kısa bir sürede bu gülümsemenin yerini bir hüzün aldı kalbi sıkışıyor gibiydi gözleri dolmuştu ve sanki ağlayacak gibiydi bu son senesiydi ve bundan sonra üniversiteye gidecek sevmediği kişiler ile okuyacak ve sevmediği bir işte ölene kadar çalışacaktı hayatındaki tek zevki olan partiye bir daha gidebilecek mi gidemeyecek mi belli bile değildi. -Haaaah(iç çeker) keşke başka bir yerde başka birisi olarak yaşayabilseydim böyle si*ik bir dünyada saçma sapan yaşamaktansa hiç yaşamamak daha iyi bile olabilir hayatım boyunca yapmak istediğim hiç bir şeyi yapamadım, gitmek istediğim hiç bir yere gidemedim, sevdiğim hiçbir şeyi yapamadım şuan hayatımda aldığım tek zevk bile yok olacak… Böyle düşünmek bir yere vardırmayacak beni, en iyisi gerçekleri kabullenmek kalkıp eve gitmeliyim (ayağa kalkar) Nioh oturduğu yerden kalkmak için elini kuyunun köşesine koydu ama eli kaydı ve kuyunun içine doğru devrilirken… -Hay si*keyim böyle işi!!! O sırada ELERON’DA Prenses Elizabeth savaş alanında ordusu ile birlikteydi karşısında savaşacakları ilk ülke olan Devon vardı. Elizabeth’in düşüncelerine göre savaşı kazanma şansları yüksekti ama sadece bu savaşı… Çünkü biliyordu ki öyle böyle savaşı kaybedeceklerdi ama ülkesi için ve kardeşleri için burada geri çekilemezdi her gözünü kapadığında gözünün önüne vatanının yakıldığı kardeşlerinin öldürüldüğü görüntüler gelip duruyordu. Aradan saatler geçti ve ilk ses duyuldu -HÜCUUUUM Aaron krallığı ile Devon krallığının orduları kafa kafaya birbirlerine girdi Aaron Devon krallığına göre çok daha üstündü savaş uzun sürmeden bitmişti resmen ama sonra tepede onlarca, yüzlerce birileri belirdi. Ordu generali Olaf bağırdı. -Bunlar savaş büyücüleri!! Elizabeth aşırı derece şaşırmıştı çünkü nispeten büyük ve güçlü bir ülke sayılan Aaron’da bile bu kadar büyücü yoktu ve büyücüleri bu kadar erken çıkarmalarına şaşırmıştı çünkü büyücüler genelde son koz olarak kullanılırdı tabi ki büyücüler fazlasıyla vardı ama savaş büyücüsü olarak ordularda olan büyücüler aşırı nadirdi. Elizabeth bağırarak -General Olaf acilen geri çekilmeliyiz!! --GERÇİ ÇEKİLİYORUZ!!! Diye bağırdı General Olaf. Ama çok geçti büyücüler büyülerini yapmış gökten ok yağmuru gibi ateş topları üzerlerine yağıyordu Elizabeth o anda öleceğini anlamıştı artık bir kaçışı yoktu. BAAAAMM!!! Patlama sesleri kulakları deliyordu resmen her yere ateş topları yağmıştı ve tüm ortam patlıyordu en sonunda ateş topu yağmuru durmuştu ve etraftaki duman yavaş yavaş dağılıyordu. Duman dağıldıktan sonra içler acısı Aaron krallığının hali göz önüne serildi askerler paramparça vücutları ile etrafa dağılmıştı ölecek kadar şanslı olanlar olsa da tüm vücudu yanmış ama nefes alanlarda vardı. General Olaf savaşçı kademesi olarak 11 kademeden 8.de olduğundan bir şekilde bu ateş topu yağmuruna dayanmıştı ama Kraliçe Elizabeth’i korumak için ona yetişememişti aşırı umutsuz gözler ile etrafta kraliçe Elizabeth’i arıyordu bir yandan kraliçeyi bulmak istiyor bir yandan çok büyük olasılıkla öldüğünü düşünüp kraliçelerini kızı gibi sevdiği Elizabeth’i yerde paramparça yanmış bir halde görmek istemiyordu. En sonunda dumanın dağıldığı yerde kraliçe Elizabeth’i gördü ve gördüğü görüntü ile çok şaşırmıştı hayır Elizabeth ölmemişti yaşıyordu ama etrafındaki onca alan çökmüş ve paramparça iken bir tek ona bir şey olmamıştı sanki isteyerek ıskalamış bilerek öldürmemişlerdi. Devon krallığından askerler kraliçe Elizabeth’e doğru ilerliyordu askerler Elizabeth’in önünde durdular ve birine yol açtılar gelen kişi sözde Devon krallığının generaliydi ama hayır o generalleri değildi Aaron krallığının generali olan Olaf bir çok farklı ülkenin generallerini tanıyordu ama bu adamı tanımıyordu tek bildiği o adamdan ezici bir güç hissettiğiydi o kadar. Adam Elizabeth’e doğru ilerledi kraliçe Elizabeth sakinliğini korumaya çalışıyordu düşman askerleri tarafından köşeye sıkıştırılsa ve generalleri gözlerinin önünde olsada ayakta durmaya çalışıyor ve dizlerinin üstünü çökmemeye çalışıyordu o anda en çok korktuğu şey kardeşlerinin krallığının hazin sonuydu kendisi ölmekten çok bunlardan dolayı yıkılmak üzereydi. Sözde general Elizabeth’in önünde durdu, eliyle Elizabeth’in saçlarını tutup çekti ve yüzyüze geldiler -Cidden bir kadına ülke yönetimini bırakacağımızı mı düşündün! Elizabeth --Cidden sadece bundan dolayı mı? sadece bundan dolayımı bu kadar olay çıktı bu kadar can verildi!! -Tabi ki sadece bundan dolayı değil seni cahil salak, senin gibilerin bilmemesi gereken çok sır var! Elizabeth işin arkasında bambaşka şeylerin olduğunu anlamıştı topraklarında ne vardı, neden onu canlı bırakmışlardı bir çok cevaplanmayan soru vardı aklında ama yapabileceği bir şey yoktu. O sırada general Olaf ortaya çıktı Elizabeth -Olaf salakmısın sen neden düşman ordusunun ortasına atlıyorsun!! Kaç çabuk!! Olaf sessizliğini korudu ve bağırarak duyurdu. -GENERALLER ARASINDA BİR DUELLO TALEP EDİYORUM!! Elizabeth’in gözleri açıldı ve irkildi Olaf’ın istediği şey generaller arası bir savaştı bu genelde savaş çıkmaza girdiğinde ve iki tarafta kazanıp kaybetmediğinde yapılan ve sonuca karar vermek için son noktayı koyan bir olaydı ama bu senelerdir görülmedi çünkü kimse böyle bir şey yapmak istemezdi bu bir ölüm düellosu olacaktı ve kazanan taraf o anda resmi olarak galip gelmiş sayılacaktı ondan sonra savaşın devam etmesine imparatorluk kanunlarına göre izin yoktu. Elizabeth düşündü --Salak Olaf cidden böyle bir şey yapacaklarını düşündün mü buraya sırf beni kurtarmak için geldin ben sende canından olacaksın neden…neden böyle bir şey yapıyorsun ki?? Babası öldükten sonra Olaf resmen Elizabeth’in babası gibiydi ona çok iyi davranıyordu ve her zaman yardımına geliyordu ama şuan Elizabeth yüzünden ölecek olması ona çok daha fazla bir vicdan azabı ve yük vermişti en azından düşündüğü şey buydu. Sözde Devon krallığının generali -KABUL EDİYORUM!! Diye bağırdı Elizabeth aşırı derece şaşırmıştı şuan resmen bir umudu daha vardı eğer Olaf kazanırsa savaşı kazanmış sayılacak en azından bir şansları daha olacaktı ki Elizabeth Olaf’ın gücüne güveniyordu. Olaf -Ben Aaron krallığının generali Olaf Devon krallığının generali -Ben Devon krallığının generali Volde Duello için hazırlıklar yapıldı ve başlayacaktı. Nefesler kesilmiş ve düello başlamak üzereydi düelloyu başlatacak olan yönetici elini kaldırdı eli indiği an düello başlayacaktı ve yönetici elini indirdi. Yönetici elini indirdiği anda iki tarafta sakince bekliyor kılıçlarını bile çıkarmamışlardı o anda birbirlerini ölçüyorlardı aradan 15 saniye geçti ve ikisi de yavaşça kılıçlarına doğru uzandılar kılıçlar çekildi ve bir andan birbirlerine doğru koşmaya başladılar çok sıkı sıkıya bir duelloydu iki tarafta pes etmiyor ve daha bir tane darbe bile almamıştı kılıçlardan çıkan sesler savaş alanında yankılanıyordu. Olaf -Gizli sanatlar yıldırım kıskacı! Volde -Gizli sanatlar ince kesiş Duelloda sonunda gizli sanatlarda ortaya çıkmıştı gizli sanatlar her mana kullanıcısının belli bir yere geldikten sonra kendi iç dünyasından öğrendiği ve tamamen kendine has güçlerinin nesneleşmiş haliydi bu sanatlar temele ikiye ayrılırdı saldırı ve savunma ama binlerce alt dalı da vardı hatta büyücüler bile bunlardan biriydi tabi ki günümüzde büyücüler ile gizli sanat kullanıcılıları birbirinden ayrılmışlardı. Savaş görünürde çok eşit bir şekilde ilerliyordu ama Olaf farkındaydı ki karşısındaki rakip ondan çok daha güçlüydü ama nedense bitici hamlesini yapmıyor sanki ona bilerek ayak uyduruyordu. Devon krallığı generali Volde -Haaaaah(iç çeker) sıkıldım artık. -Gizli sanatlar bitirici hamle ejder gözü Kılıcını havaya kaldırdı ve yavaş ve keskin bir şekilde aşağıya doğru indirdi. Fiuww- Kılıcını yere indirdiği yöne doğru incecik bir çizgide dümdüz kilometrelerce alan sanki jiletle kesilmiş gibi kesilmişti yerde kesiğin izleri vardı ve bu saldırı ile birlikte Olaf bir kolunu kaybetmiş ama ne olduğunu bile anlamamış bir yüz ifadesi ile donup kalmıştı. O anda kaybettiğini anlamış ve dizlerinin üzerine düşüp başını ileri çıkarmış ve resmen başını düşmana sunuyordu. O anda Olaf’ın tek düşündüğü şey Kraliçe Elizabeth idi arkada gözyaşları ile ona bakıyor ve dişleri ile dudaklarını ısırıyordu yere kan damlaları damlıyordu Olaf düşündü Elizabeth hanımefendi böyle yapmayın canınız yanar ve gencecik bir kızın suratında iz kalmamalı…lütfen...lütfen bir şekilde hayatta kalın… Olaf'ın gözünden bir iki damla yaş aktı Olaf’ın ağzından kısık bir sesle -Ne kadar zaman geçerse geçsin yine, yine değer verdiklerimi koruyamadım… Tam Olaf’ın boynu kesilecek iken gökyüzünden bir ses duyuldu bu bir ejderha kükremesi gibi korkutucu bir sesti ve herkes kendini bu şok ile gökyüzüne bakarken buldu. Gökyüzünden sanki bir meteor düşüyormuş gibi aşağıya çok yüksek bir hızda bir şey düşüyordu ama bu neydi. O sırada Nioh Kuyudan düşerken gözlerini bir anlığına kapatmıştı aşağıya düşerken bir garip hissediyordu ama bir dakika neredeyse 30 40 saniyedir gözleri kapalı ama halen yere düşmedi ve bir yerleri acımadı, kırılmadı kısacası yere çarpmadı. Bir anlık cesaret ile gözlerini açtı ve yukarı doğru baktı gökyüzünü gördü ama akşam olması gereken yerde sabahtı ve gökyüzü çok açık ve güzeldi halen düştüğünü fark etti ve kafasını aşağı doğru çevirdi. -O ney lan!!!!! Resmen gökyüzünden bulutların bile üzerinden dünyaya doğru düşüyordu avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. -AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!!!!!!!!!!!!! -BU NEY LAN BÖYLE!!!!!!!!!! -NİYE BULUTLARIN TEPESİNDEN DÜNYAYA DÜŞÜYORUM!! Kafasını telaşla sağa sola çevirdi ama bir şok daha geçirdi -DÜNYADA NE ZAMANDIR İKİ TANE AY VAAAAAAAAAAAARRRRRRRRR!!!!!!!!!!! Başına ne geldiğini bile anlayamamıştı tek bildiği şey bulutların tepesinden yeryüzüne düşmekte olduğu ve burasının dünya olmadığıydı -NE YANİ ÖLDÜM VE CEHENNEMEMİ GİTTİM CEZAMDA BU MU? SONSUZA KADAR YERE DÜŞÜP ÖLÜP SONRA YENİDEN DİRİLECEĞİM VE YENİDEN DÜŞÜP ÖLÜCEM ÖYLEMİ!!!?? İYİ DE NE GÜNAH İŞLEDİM LAN BEN!!!!!!!!! Diye bağırdı Gözlerinden yaş gelerek ve bağıra bağıra aşağı düşerken bayıldı ve bayılmadan önce bir ses duyuldu -Sahibin zihinsel durumu iyi değil…Sahip bayılmak üzere vücut sahip kendine gelene kadar otomatik moda alınacaktır ve korunacaktır. Olaf şaşkın ve herkes ile aynı şekilde gökyüzüne bakakalmıştı gökyüzündeki o şey her neyse yere düşmesine az kalmıştı. General Volde bağırarak -BÜYÜCÜLER ŞU ŞEYİN NE OLDUĞUNU ÇABUCAK ÖĞRENİN!!! Büyücüler telaş ile büyülerini hazırladılar ve uzaktaki nesneye baktılar -BU BİR İNSAN!!! Diye bağırdı bir büyücü Volde -ney? Derken gökyüzünden düşen şahıs iyice yere yaklaştı işin garibi tam olarak general Volde’nin olduğu yere doğru düşüyor gibiydi. General Volde telaş ile oradan çekildi ve BAMMMMMMMMMMMM!!! Gökyüzündeki bilinmeyen şahıs yere düştü general Volde elinde kılıcı ile tetikte dumanların dağılmasını bekliyordu ve içinde garip bir his vardı elleri terliyor ve titriyordu sanki kılıç tutmayı yeni öğrenmiş bir acemi ilk savaş tecrübesini yaşıyor gibiydi o dumanın arkasında ne vardı ve kimdi bilmiyordu ama düşman olduğu kesin diye düşündü. Sonunda duman dağıldı ve bir silüet gözüktü Volde daha fazla dayanamadı ve kalan dumanı da kılıcı ile tek darbede dağıttı. Insanlar gözleri şaşkın bir ifade ile Nioh’a doğru bakıyorlardı. Evet bu kişi Nioh idi ama bayılmış haliydi yine de garip bir şekilde ayaktaydı. Elizabeth direkt olarak bu şahısın biraz ilerisindeydi ve tam anlamıyla şahsı görüyordu çok zarif beyaz saçları ve kısık bakmasına rağmen kan kırmızısı gözleri açık bir şekilde belli oluyordu vücudunda çok güzel bir zırh ve sırtında kan kırmızısı bir pelerin ve ortalama bir insan kadar olan çok büyük iri yarı bir kılıcı vardı aşırı derece ihtişamlı gözüken biriydi. Ortamdaki herkes terlemeye başlamıştı ve yutkunuyorlardı en sonunda general Volde bu baskıya ve bilinmezliğe dayanamadı ve tüm gücü ile -GİZLİ SANATLAR EJDER KESİĞİ!! Tüm gücü ile ileriye doğru atıldı ve saldırdı. Suratında bir gülümseme ile rakibine direkt darbe vurduğunu düşünüyordu hafifçe kafasını kaldırdı ve kılıcını fark edince suratındaki gülümeseme yerini şaşkın ağzı açık bir hale gözlerindeki mutluluk ise şok olmuş bir ifade ile değişti kılıcı saldırdığı kişinin yani Nioh’un zırhında durmuş ve tek bir çizik bile atamamıştı. Kafasını biraz daha kaldırdı ve şahsın gözlerine baktı elleri titremeye başladı ve dizleri sallanıyor dişleri birbirine değiyor ve gözlerini durmadan kırpıyordu başından aşağı soğuk terler dökülüyordu resmen. Bu bilinmeyen şahıs elini sırtını doğru hafifçe uzattı ve o koca kılıcını tek elle sırtından çekti. Bunu gören Volde geriye doğru bir iki adım atmaya çalıştı ama bacakları düğümlenmişti resmen kıçının üzerine yere düştü şuanda resmen umutsuzluğun dibini yaşıyordu tir tir titriyor ağzını bile açamıyordu ölmek istemiyordu. Nioh elindeki kılıcı havaya doğru kaldırdı ve gözlerinde küçümseyen bakışlar ile kılıcını Volde’ye doğru tutarak çok büyük bir güçle yere indirdi Volde’nin yaptığı kılıç sanatı gibiydi ama tek farkı Teknik yerine saf güç ile yapılmış ve düz ince bir çizgi yerine metrelerce alanda kilometlerce ilerleyen bir şok dalgası ilerideki büyük dağı bile paramparça etmişti. Elizabeth, Olaf ve oradaki askerler gözlerine inanamadı yere düşmüş olan Volde resmen ikiye bölünmüştü aşırı derece mide bulandırıcı bir görüntüydü. Bu hamlesinden sonra Nioh etrafında gördüğü ve general Volde ile aynı zırhı damgayı kuşanmış herkese saldırmaya başladı ve hepsini saniyeler içerisinde saf bir güç ile paramparça etmişti aradan 1 2 dakika geçmişti ve resmen bir ordu tamamen yok olmuştu Elizabeth ile Olaf resmen bu manzarayı nefeslerini tutarak izlemiş sıranın onlara da geleceğini düşünmüşlerdi ama o sıra hiç bir zaman gelmemişti. Devon krallığının askerlerinin ölüsünden resmen bir dağ oluşmuştu bunu yapan bilinmeyen şahıs kılıcını yere saplamış bir eli ile kılıcının sapını tutuyor diğer eli yerde çok zarif bir şekilde ceset dağının yanında duruyordu bembeyaz saçları Kandan dolayı kırmızılaşmış gözleri sanki avını yeni parçalamış bir avcının gözleri gibi sivrilmişti. Aaron krallığının kalan askerleri Elizabeth ve Olaf şaşkınlıkla izliyordu bu bilinmeyen şahıs acaba devamında ne yapacaktı. Elini kılıcından çekti ve yere oturdu kılıcının yatay kısmına sırtını koydu ve kafasını geriye doğru attı gözlerini kapadı resmen uyuyor gibiydi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.