“… Bunu yapmamalıyım ama… Lütfen bana yardım et. Artık yürüyemiyorum ... "
Zor bir şekilde nefes almam yüzünden sözlerim düzgün çıkmadı ama Lennox bunu anlamış gibiydi.
Kızgınlıkla kaşlarını çattı, sonra endişeyle bana baktı.
‘‘Yardım, yardım edeceğim o yüzden lütfen bilincini kaybetme… Hayır uyumayı tercih et eğer uyursan canın yanmaz…’’
Bakışları yüzüme değil ayaklarıma dönüktü. Lennox bana sarıldı, beni sıkıca kollarına aldı ve çabucak hareket etmeye başladı.
Annem dışında biri beni ilk kez bu kadar sıkı tuttu.
Bugün tanıştığım ilk yabancı olduğunu biliyorum ama vücudu yorulmayacak mıydı?
Garip bir şekilde kolları çok rahattı. Gerginliğimin azaldığını hissederek, acıyı unutmak için yavaşça gözlerimi kapatmaya başladım. Gözlerimi kapattığımda kaybolan mor kelebeği görebiliyordum.
Teşekkür ederim.
‘‘…Güle güle kelebek.’’
Ve sonra tamamen bilincimi kaybettim. *** Vücudum yanıyordu. Soğuk algınlığı veya gribim gibi vücudum ateş topu gibi sıcaktı. Ayrıca nefesim sertleşti ve öksürük devam etti.
Nefes almak bile acı vericiydi ve yaradan gelmeye devam eden acı yüzünden kafamdan kaç kez saçma sapan şeyler söylediğimi bile bilmiyordum.
Ancak birkaç gün ateşli bir kargaşadan sonra, puslu sisin kafamdan çoktan kalktığını hissettim. Gözlerimi zar zor geri gelen bilinci tutarak açtım.
"Aa- Aah."
Boğaz ağrısıyla beraber sert bir ses çıktı. Birkaç kez daha ses çıkardığımda hemen yanı başımda bir bardak su belirdi. Hiç düşünmeden bardağı alıp suyu içtim. Ilık su boğazımdan geçti ve sonunda biraz kalkabilmiştim. Etrafıma baktığımda daha önce görmediğim bir yer gördüm.
Sonra yanımdan gülme sesi geldi. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde Lennox’dan birkaç yaş küçük görünen bir erkek çocuğu vardı.
Açık pembe saçların altında, yuvarlak gözlüklerdeki kırmızı gözlerde bir iyilik hissi vardı. Benim gözlerim onunla buluştuğunda çocuğun gözleri eğildi.
'…Kırmızı gözler.'
Chloe’nin gözleriyle aynı görünüyordu. Şimdi düşünecek olursam onlar bayağı benzer görünüyorlardı…
‘‘Daha iyi hissediyor musun?’’
‘‘…Sen kimsin?’’
"Ah, önce kendimizi tanıtmalı mıyız?"
Korumacı tavrımı gevşetemedim ve sert bir sesle sordum ama çocuk sadece sırıttı. Çocuk parmağını kendine doğru doğrulttu ve yavaşça sanki bir çocukla konuşuyormuş gibi kendini tanıtmaya başladı.
‘‘Benim adım Ricarda Benedito. Bunca zamandır seninle ilgilenen kişi.’’
‘‘Doktor musunuz?’’
‘‘Doktor değil ama onu taklit edebilecek birisi?’’
Ne bu?
Eğer doktorsan doktorsundur.
Gözlerim inançsızlıkla dolduğunda Ricarda paniğe kapılmaya ve utanmaya başladı.
‘‘Ben, ben bir büyücüyüm. Genelde doktorlar şifa büyücüleri arasından seçilirler ama öyle sayılırım çünkü şifa benim ana branşım değil.’’
‘‘Büyücü…’’
Ricarda'nın açıklaması devam ederken, yavaşça başımı eğdim ve kollarıma sarılan bir bandaj gördüm.
Merak ederek battaniyemi aşağı çektim ve yaralı sağ ayağımı dizden altına sıkıca sabitlenmiş buldum.
Önceki hayatımda gördüğüm bir alçıya benziyordu, bu yüzden ona uzun süre baktım ve kısa süre sonra yandan rahat bir nefes aldım.
"Yüksek ateş nedeniyle birkaç günlük hastalıktan sonra daha iyi olmana sevindim. Artık sıcaklığın daha fazla yükseleceğini sanmıyorum ... "
‘‘Bacağıma ne oldu?’’
‘‘Huh?’’
Ricarda benim sözlerimle duraksadı ve garip bir gülümsemeyle konuyu değiştirmeye çalıştı. Tepkisini görünce tekrar sordum.
‘‘Artık bacağımı kullanamaz mıyım?’’
‘‘Ne demek istiyorsun! Bu doğru değil!’’
‘‘Ne oldu o zaman? Sakatlandı mı?’’
Sesimden acı bir ses duyulduğunda, Ricarda ciddi bir ifadeyle sordu.
"Bacakların sakat olsaydı ... ne düşünürdün?"
‘‘ ….Hayatıma kıyasla ucuz bir fiyat olduğunu düşünmeliyim.’’
Ne yazık ki.
Eklenen sözlerde Ricarda bana suskun bir şekilde baktı. Şok ifadesiyle yanlış bir şey yaptığımı düşünerek başımı yana eğdim.
Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Ricarda koltuğundan kalktı.
"Hayır! Kesinlikle hayır!"
"?"
Ricarda’nın kırmızı gözleri kızarmıştı ve sert bir ifadeyle dedi.
‘‘ Seni bir şekilde iyileştireceğim! Bunun hakkında konuşamayacak kadar ciddi olsa bile! Seni daha iyi yapacağım!’’
Ricarda, durumumla ilgili konuyu sonuna kadar değiştirmeye çalıştı. Belki de yaralanma düşündüğümden daha ciddiydi.
Bacaklarım cidden sakat olabilir. Hayır, ama ne kadar fazla yol yürüdüğüme bakarsam…
Daha önce de dediğim gibi bacağımın fiyatını hayatım için karşılaştırırsam, küçük bir fiyata bacaklarımı nasıl kullandığım ucuz olmaz mı?
Sanki derin düşüncelerimde beni görmemiş gibi, Ricarda bana sürekli olarak son üç gündür hasta olduğumu söyledi.
Yaralar iz bırakabilir ama ben hala onun sorumluluğu alıp iyileştirmesi hakkındaki sözlere güvenemiyordum.
Ona olan bakışlarımı hissetmeden konuştuktan sonra söylemek zorunda olduğu şeyleri söylemeyi bitirdi ve tekrardan sandalyeye oturdu.
Sonra elimi sıkıca tuttu ve ‘‘Evet, evet. Şu andan itibaren ben senin ağabeyinim bu yüzden seni düzelteceğim. Yani sadece bana güven.’’
Neden bahsediyorsun?
Benim erkek kardeşim yok.
‘‘Benim senin gibi bir ağabeyim yok’’
Bilinçsizce keskin sözler ağzımdan çıktı. Benim cevabımla Ricarda tereddüt etti ve sonra gizlice oturduğu yerden kalktı.
‘‘Önce annemi getirmeliydim ama unuttum. Bir dakika bekleyebilir misin? "
"…Evet."
Burada güvenli bir şekilde tedavi edildiğimi görünce, Lennox’un beni buraya getirmesinde bir sıkıntı olmadığı görünüyordu.
‘Sanırım Lennox çiçekleri de benim için bir sıkıntı olmadan teslim etti.’
Çiçekleri ona direkt ben teslim etmedim ama çiçekleri benim getirmemle ilgili bir şart olmadığı sürece ben suçlanmazdım değil mi?
‘Umarım iyidir…’
Ricarda biraz daha beklememi söyledikten sonra odadan çıktı. O gittikten sonra sessiz odaya bakarak dişimi sıkarak iç çektim. Orada öleceğimden korkmuştum ama neyse ki yardımla canlı olarak geri döndüm.
Tüccar grubunun başkanı Chloe, beklediğimden daha güçlü bir kişiliğe sahipti ama yine de bu konuda iyi hislerim vardı.
İşlerin yoluna gireceğine dair bir önsezi. *** [Knock, Knock]
Bir dakika sonra kapı bir tık ve tıkırtı sesiyle açıldı.
‘‘İyi bir durumda gibi görünüyorsun. Üç gün önce görmeyi göze alamayacağım bir durumdaydın’’
Tsk. Küçük bir dil şaklatma sesi rahatsızlık içeriyor gibi görünüyordu ama Lennox ona döndüğünde Chloe anlamadan bana yaklaştı
‘‘Ben sana çiçekleri getir dedim o durumla gel demedim. Bazısına teşekkürler ki uzun zaman sonra utanmış hissettim.’’
‘‘… Utanmış?’’
‘‘Nasıl görünürsem görüneyim bir çocuk ölürken bu şekilde olmam şaşırtıcı olmaz değil mi?’’
‘‘Anne, sözlerini neden bu kadar kaba yapıyorsun?’’
Yanındaki Lennox kısaca konuştu ve Chloe ağzını kapalı tuttu.
‘O bunu umursamayan birisi değil mi?’
Ben onun romanda çok soğuk birisi, korkunç ve intikamla yanan birisi olduğuna eminim.
Onu anlayamadığım için ona baktığımda Chloe’nin kırmızı gözleri bana bakıyordu. Göz temasından kaçmak gibi en ufak bir niyeti yok gibiydi.
Neden bana yöneltilen bakışın hiç hoş olmadığını hissediyorum, memnun olmalı mıyım?
‘‘Önce senden özür dilemeliyim?’’
‘‘Özür?’’
Ani özrü karşısında başımı eğdim.
Rahatlayarak içini çekti ve sonra yanıma oturdu.
‘‘Dürüst olmak gerekirse ben kapıdan bahsettiğimde korkmuş bir şekilde gittikten sonra bırakacağını düşünmüştüm. Orman karanlık… Ve sen iyi bir vücuda sahip bile değilsin.’’
‘‘……’’
‘‘Ama sonra ormanda dolaşıp çiçekleri buldun.’’
Lennox bir cam kavanozla yaklaştı.
Su şişesine benzeyen bir cam kavanozda çiçekler ve içinden sarkan sıvı vardı.
‘‘Senin bulduğun çiçeğin adı Stacia. Acıyı hafifletmek için şifalı bir bitki olarak kullanılan oldukça nadir bir çiçek. "
Chloe kaşlarını çattı ve tekrar iç çekti.
“Bir yarıkta büyüyor ve hava koşullarından dolayı yetiştirilmesi zor. Bulduğun şey bu. "
"Pahalı mı? Senin için bir hediyeye değecek kadar mı? "
‘‘Evet bu yeterli. Yüz altın saçma olurdu’’
Sesi garip bir şekilde gülüşüyle karıştı. O kadar derinlere inen o sesi duyunca, yavaş yavaş umudum yükselmeye başladı.
‘‘Sen imkansızı mümkün yaptın. Sen kazandın’’
Ağzının etrafındaki nazik gülümseme ve memnun bir görünüm.
Dudaklarımda bir gülümseme ile başımı salladım. Chloe'nin cevabı, bana zor sınavı geçtiğimi bildirmesi bana tarifsiz bir neşe verdi.
"Evet. Kağıtları ve çiçekleri aldım, bu yüzden özürler bir yana, tam olarak istediğiniz anlaşmanın ne olduğunu duymam gerekecek, değil mi? "
"Ben çok istemiyorum; Bana bu tüccar grubunun halefi olarak pozisyon vermeniz yeterli. "
Chloe benim sözlerimle duraksayıp gözlerini kırpıştırdı. Açıkçası bunu soracağımı düşünmemişti.
‘‘Halef pozisyonu için birçok koltuk yok mu?’’
‘‘Bana sadece bir özellik verebilirsin. Gerçek bir halef olmama gerek yok.’’
Tüccarların grup başkanlığı olmasa da bu hikayeyi değiştirmek için doğru pozisyon olmalıydı değil mi?
Her şeyden önce erkek ana kahraman ne zaman ortaya çıkarsa çıksın bu yeri ona vermezsem iyi olacak.
Herkes gözlerimde oyun oynamadığımı gördüklerinden suskundular.
Chloe elini başıma koyup bana baktı ve "Bunu neden yapıyorsun? Sadece hayatını kazanmak içinse, tüccar grubunun desteğiyle yaşamak daha kolay olurdu. "
‘‘Çünkü hikayeyi çarpıtmak istiyorum.’’
‘‘Hikaye?’’
Aniden ortaya çıkan beklenmedik kelimeyle Chloe şüpheli bir bakış attı. Gözlerinden kaçmadan net konuşmaya devam ettim.
‘‘Kötü kadın öldü ve şimdi herkes kızının da ölmesinin istiyor. Bu hikayenin kurgusu’’
Sözlerimle başlayan ve devam eden üzüntüye katlandım.
‘‘Aptalca bu hikayeye devam etmek istemiyorum. Ben yaşamak istiyorum."
Hikayenin sonunu değiştireceğim. Bu beni mutlu etmek için onları değil.
‘‘Kendi hikayemi yapıp daha uzun yaşamak ve onlardan daha mutlu olmak istiyorum. Kurgunun yönünü değiştirecek olsam bile.’’
Onların beni anlaması zor olacak ama onların beni desteklemesi için olabildiğince gerçeği elime aldım.
‘‘Yani benim için sorun değil’’ ************************ Hemen yeni bölümü atıyorum
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.