Yukarı Çık




4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 

           
Arkamdan gelen bir kahkahayla kafamı oraya döndürdüm. Benimle aynı yaşta olan altı çocuk toplanmış ve bana gülüyorlardı.
 
‘’Annenin öldüğünü duydum?’’
 
‘’…..’’
 
‘’Herkes bunun iyi olduğunu söyledi! Ben annenin berbat birisi olduğunu duydum!’’
 
Kızıl saçlarıyla tatlı görünen kız zalim sözleri kolayca ortaya dökebildi.
 
‘Sinir bozucu’
 
Rahatsızım ama ne yapabilirdim?
 
‘Evet aynen, sadece içeri girelim.’
 
Kız benim onu görmezden gelmemi beğenmedi ve beni çağırdı. Arkamdan ‘’Hey! Hey!’’ dedi.
 
Onu görmezden gelip yürümeye devam ettim ama arkamdan sürekli ‘’Hey! Hey!’’ diye çağıran kızın söylediği laf yüzünden durmaktan başka çarem yoktu.
 
‘’Babanın anneni öldürdüğünü duydum’’
 
‘’….ne?’’
 
‘’Senin baban anneni ölene kadar bir kuleye kapatmış! Ayrıca duyduk ki baban annen ve seni reddetmiş!’’
 
‘’…..’’
 
Çevremdeki bütün çocuklar dedikleri ile aralarında kavga başlatmaya başladılar.
 
‘’Senden ne kadar nefret ediyordu ki seni uzağa attı?!’’
 
‘’O mutlaka onu öldürmüş olmalı çünkü annen kötüydü!’’
 
‘’O zaman sen de kötü olmalısın! Annen kötüyken senin iyi olmanın yolu yok!’’
 
Kötü niyet ve ya kötü niyet olmaksızın, bu kelimeler  hala zayıf olan kalbimi karıştırmaya başladı. Kalbimin artık parçalanmak ve acı çekmek istediğini sanmıyorum. Çok adaletsiz olduğu için sinirlenmek, ağlamak ve çığlık atmak istedim.
 
Bu yerde eğer sinirliysen sinirlenmekte desteklenmiyorsun.
 
‘…. Neden olmasın?’
 
İlk olarak anneme hakaret edip sonra da beni eleştiren sizsiniz.
 
‘Hayır, ama onlar hala çocuklar.’
 
Peki, diyelim ki onlar kötü kelimelerin daha kötü ya da iyi olduğunu bilmedikleri için bu kelimeler kötü niyetli değil.
 
‘’Gerçekten, bu sana yakışan şey!’’
 
Bazı çocuklar sanki zorla yapıyorlarmış gibi aynı anda ağzını açtılar.
 
O anda kafama bir şey yapıştığını hissettim.
 
’Gerçekten, bu sana yakışıyor değil mi?’
 
Eğer onları bir araya getirilmiş olsalardı onların gitmesine izin verip vermeyeceğimi düşündüm.
 
Bunu gerçekten iyi ve kötünün arasındaki farkı ayırt edemedikleri için yapıyorlar değil mi?
 
 Bunu bilmiyorlar çünkü olamaz… Hayır. Bu saf kötülüktü. Beni hor görüyorlar çünkü ben kötü bir kadının kızıyım.
 
Normalden daha derin gözlere sahip çocuklara baktım. Çocukların gözünde hata ya da suçluluk duygusu diye bir şey yoktu.
 
İlk bakışta, hoş görünen ifadeleri, bir süre önce gördüğüm şövalyeden oldukça farklı görünüyordu
 
Kötü düşünceleri olan bu çocuklar kahkaha atmaya başladı. Bana sonuna kadar güldüler ve alay ettiler. Bunu, yapmaları gerektiğine karar verilmiş gibi yapabilirlerdi ama hiç kimse onlara bu kelimeleri öğretmedi.
 
Başımı yavaşça gökyüzüne kaldırdım.
 
Dünyam ne zamandan beri bu kadar gri oldu?
 
Hava güneşli ve açıktı ama ben parlak ışığın parlaması olmadan siyaha dönüşen karanlık gökyüzünden başka bir şey göremedim.
 
Bu sahnenin sonu gelmiş gibi benden gülünç bir kahkaha çıktı.
 
“Ha, ha, ha.”
 
Çocuklar benim gülüşüme baktılar ve bir kez daha ağızlarını açmaya çalıştılar. Başımı kaldırdım ve çocuklara tekrar baktım.
 
Çocuklar benim soğuk ifademle bir ara durdular ama hızlı bir ivmeyle  bana bakmak için ağızlarını açtılar.
 
"Ama yine de, sizden daha iyi olduğumu düşünmüyor musunuz?”
 
"...ne?”
 
Bu küçük bir sesti ama çevre sessiz olduğu için onlara sesimi ulaştırabildim. Çocuklar benim sesimdeki alayla gözleri kırpıştırdılar.
 
Sonra onlara hakaret edildiği anladıklarında yüzleri kırmızıya dönmeye başladı.
 
‘’Annem öldüğünde ben bir yetim oldu ama siz değil’’
 
‘’Hey!’’
 
‘’Sen de benim gibi yetimsin. Neden bana üstten bakıyorsun?’’
 
Sanki anlamıyorlarmış gibi başlarını indirdiler ve yüzleri patlamak üzereyken daha da kırmızılaştı.
 
Utanç dolu bir ifadeyle, ağızlarını kapalı tuttular.
 
Ya da baş aşağı dönük olan yüz.
 
Onların farklı ifadelerine bakıp iç çektim.
 
‘’Eğer bunu duymak istemiyorsanız bu şekilde konuşmayın’’
 
Bu soğuk bakışım çocuklarının ruhunu öncekine göre daha çok kırdı. Onlar benim bu şekilde alacağımı düşünmemişlerdi bu yüzden utanmış göründüler.
 
Herkes rahatsız hissedip utanmaya başladı. Beni rahatsız etmeyi düşünen bu çocuklarla daha fazla tartışmak istemedim
 
‘Evet, düşman yapmanın bir yararı yok.’
 
Sanırım diğer insanlarla olan ilişkime dikkat etmeliyim çünkü nasıl öleceğimi bilmiyorum.
 
Sessiz çocukları geride bırakıp odama geri dönmeye çalıştım. Ama düşüncemin aksine, dünyanın beni kolayca odama geri gönderme isteği yok gibi görünüyor.
 
Unutulmuş Ulinee bana yaklaştı ve beni tuttu.
 
Şaşkınlıkla kaşlarını çattığında, bana sert bir bakışla kızmaya başladı.
 
‘’Aman Tanrım! Arkadaşa söylenecek ne sert sözler!’’
 
‘’….’’
 
Sen bir süredir sessizce beni izliyordun.
 
‘Şimdi beni tanımıyor ve kötüye kullanmıyor gibi davranacaksın’
 
Beni bir kenara atıp bana olan birazcık iyiliğini bile bir kenara atacağı o kadar belliydi ki.
 
‘’Nerden öğrendin bu tür kötü sözleri?! Acaba? Annene benzediğin için kişiliğinde ona mı benzeyecek?’’
 
Geri çekilmeyi bırakmama rağmen, bu sadece bana değil, arkamdaki çocuklara da ulaşabilen bir sesti. Kaçmaya ve bir şey söylemeye çalıştığımda, sanki duymak istemiyormuş gibi beni tekrar uyarmaya başladı.
 
‘’Bu yardım etmez çünkü ben sen de pişmanlık bile görmüyorum! Daphne, sen nerede hata yaptığını öğrenene kadar sana pirinç yok!’’
 
‘’….’’
 
‘’Bana cevap vermek zorundasın!’’
 
‘’….evet’’
 
Sese cevap olarak başımı salladım, ona cevap vermediğim sürece asla beni bırakmayacaktı.
 
Cevap arkadan gülerek karşılandı. Her zamankinden farklı olarak, Ulinee bana değil, onlara yan çıktı ve canlı olan çocuklar tekrar heyecanlanmış gibi bana gülmeye başladılar.
 
Ve Ulinee dışarının görünümüne dikkat etmedi.
 
‘’O zaman odana git ve nerede yanlış yaptığını düşün! Seni sonradan kontrol edeceğim!’’
 
‘’Tamam’’
 
O cevabımın kalpten olduğunu duyunca gitmeme izin verdi.
 
Dışarıdaki çocukların kahkahalarını duyabiliyordum. Arkamdaki bütün çocukların alaylarıyla odama gittim.
***
Duymak istemediğim gıcırtılı bir ses çıkaran bir kuvvetle kapıyı kapattım.
 
Kapı çerçevesine tam oturmayan kapı, vücudumun kuvveti tarafından zar zor kapatıldı.
 
Çok küçük, eski bir oda.
 
Hayır, depoya bakarken yere oturdum ve başımı sert bir yatağa gömdüm.
 
Kötü birisi olduğu için ölen bir anne, beni çocuğu olarak düşünmeyen bir dük.
 
‘Yetim oldum.’
 
Her neyse hikayede belli olan bir şeydi ve ben bununla ilgili hiçbir şey hissetmeyeceğimi düşünmüştüm. Ama birisi bana yanlış bir şekilde dokunursa  bu zonklama ve endişe verici duyguların patlayacağı anlaşılıyordu.
 
Gelen duyguyu hafifletmek için yüzümü tekrar yatağa gömdüm.
 
‘Sonunda dünyam gri olacak ve daha ve daha fazla gri ve sonunda da ben öleceğim.’
 
Kötü bir kadının kızı olduğum için beni suçlayan insanlar.
 
Fidanlıkta saf kötülük gösteren çocuklar.
 
Kreşin çalışanları açıkça istismarın  tadını çıkartacaklar.
 
Her şeye tahammül edecek bir kreş müdürü.
 
‘Kim tarafından öldürüleceğim?’
 
‘Hiçbir ayrıntı düşünemiyorum.’ Zavallı orijinal roman bana pek yardımcı olmadı.
 
‘Ben de bu hikaye ile birlikte gitmek ve ölmek zorundayım…’
 
Ölümü düşündüğümde bir sürece önce gördüğüm soğuk ve sertleşmiş annemi görüyorum
 
'…Hayır.'
 
Ölmek istemiyorum.
 
Ben yaşamak istiyorum.
 
Zamanın sınırı yüzünden, öleceğim yarını düşünüp korkudan titremek istemiyorum. Romanın akışı gibi perişan bir şekilde ölmek istemiyorum.
 
‘… annem de böyle ölmemi istemez’
 
Daha önce hiç konuşmamış olsak da o da böyle düşünmez miydi?
 
Eğer ölmemi isteseydi, hiçbir şekilde beni emzirmeyi ya da çocukken bana sarılmayı düşünmezdi.
 
Ölümümü istemeyen sadece bir kişi olduğunu düşündüm ve geleceğim için umut varmış gibi göründü. Vücudunun ne kadar korkunç göründüğüne bakılmaksızın, annemin yüzünü zihnimde yeniden düşünmeye başladım ve başımı kaldırdım.
 
Güneşin battığını çoktan biliyorum. Kış aylarında gündüzler kısaydı. Bu yüzden şu an da saat altı gibi olmalıydı.
 
Zamanı fark eder etmez dışarıda ayak sesleri duydum. Yaklaşık iki ya da üç kişinin ayak sesleri yüzünden gergindim ve kapı yüksek bir sesle açıldı.
 
‘’Düşünmeni bitirdin mi?’’
 
‘’….’’
 
İfadesiz bir yüzle başımı salladım.
 
Ulinee bana bakıp arkasındaki daha deneyimli iş arkadaşlarına döndü. Beni istismar eden kadınlara bakıp ağırca iç çekti.
 
‘’Şimdiye kadar ona çok fazla yüz verdim. Buradaki arkadaşlar haklılardı. Bunun gibi kaba bir çocuk…’’
 
Ulinee’ye ifadesiz bir yüzle bakmaya devam ettim.
 
‘’Ben ona dersini vereceğim’’
 
Diğerleri onun sert sözleriyle kahkaha atmaya başladılar.
 
‘’Saçın uğursuz mor  olduğu için annene benziyorsun. Seni görmek istemiyorum.’’
 
‘’Anlıyorum, sen hala kendine ders çıkartmamışsın ve bu bir işe yaramayacak. Sen yarın başka bir yere gidiyorsun.’’
 
Ben onun sözleriyle korkup titremeye başladım.
 
‘’Eğer sen cadı insanların olduğu yere gidersen sonunda aklın başına gelecek!’’
 
Ulinee doğal bir şekilde onların aralarına girdi ve onlarla beraber kahkaha attı. Sonra dışarı çıkmayı bile düşünmememi söyleyip kapıyı bile kapatmadan ortadan kayboldular.
 
Beni nereye götürüyorsunuz?
 
Siz korkutucu bir yer olarak söylediğiniz için korkutucu bir yer miydi?
 
‘’….beni bir yere götüreceksiniz. Sanırım orada ölümüne dövüleceğim.’’
 
Bu durumdan sonra ölümümün nasıl olacağını tahmin edebildim.
 
Bugün yaşamak için buradan çıkmam gerek.
 
Bu şekilde planlandığı gibi ölmeyeceğim.
 
Yaşamak için buradan çıkmam gerekiyordu.


 
Gerçekten bu Ulinee beni sinir ediyor. Bu kızın çektiği nedir?! Hepinize iyi okumalar. Umarım beğenirsiniz….


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.