Alacakaranlıkta… Yan yatmış bir polis aracı, Yokohama limanına bakan sahildeki caddede yanıyordu. Sallanan arabanın altında iki polis memuru ölü uzanıyordu. “B-bekle! M-mafya benden ne istiyor?!” İki kişi hala hayattaydı. Birisi genç silah tüccarıydı. Tutuklanmıştı ve saldırıya uğrayıp yaralanmadan önce askeri polis tesisine naklediliyordu. “Bilmiyor musun gerçekten? Saçmalık.” Genç adama yaklaşan hayattaki diğer adam, hareket eden bir palto içindeki karanlık bir gölgeye sarılı Akutagawa’ydı. “Liman Mafyasına saygısızlık ettin. O organ kaçakçısı şoförü sizin için ortadan kaldıralım diye bize kasıtlı bilgiler ilettiniz. Bizi kişisel çıkarları için kandıran kim varsa hepsi bedelini ödedi ve bu sefer de farklı olmayacak.” Akutagawa’nın siyah botları yaklaşırken genç adam ardına düştü. “K-kimse! Kimse beni öldüremez! Geber!” Genç adam kolunu havaya kaldırır kaldırmaz Akutagawa’nın cildinde dövmeye benzer desenler belirdi. Numarası “21”di. Kollarını kaldırdığında Akutagawa’yı hafifçe geriye savurdu fakat… “Ne?!” Akutagawa ardına itilmesine rağmen başta olduğu yere yavaşça dönmeden önce sarsılmadan durdu. “Bu kadar mıydı?” Paltosu, yeri delip geçen vücudunu destekleyip darbeyi yumuşatan bir minder gibi davranarak onlarca sayısız iğneye dönüştü. İki başlı canavar Rashomon, paltodan çıkıp silah tüccarına akın etti. Genç adam kaçınmaya çalışsa da çok geçti. Pelerin köpeğin jilet kadar keskin çeneleri adamı parçalara ayırdı. Et parçasına dönüşene kadar acıyla çığlık atmaya devam etti. Akutagawa, manzarayı soğukkanlılıkla seyretti. “Vay, iştahım kaçtı.” Arkasını döndüğünde karanlık bir figürle karşılaştı. Akutagawa hemen Rashoumon’un siyah hançerlerini saldı. Metali kesmeye yetecek kadar keskin bıçaklar karanlıktaki figürün boğazını hedef aldı fakat temas ettikleri anda bıçaklar, görünmez bir güç tarafından saptırıldı. Rashoumon’un dişleri bir yetenek tarafından engellenmeden önce derinin yalnızca birkaç katmanı altına saplanabilmişti. “Hey, hiç terbiyen yok mu? İş ortağı değil miyiz?” “Kişisel çıkarların için Liman Mafyasını kullandığın gerçeği değişmedi.” Siyah bir şapka giyen orta yaşlı, beyaz tenli adam gölgelerin arasından çıktı. Dazai ile Kunikida’nın elçilikte karşılaştığı Amerikan ajanıydı. Ajan, Akutagawa’yla konuşurken boynunu kaşıdı. “Bir yanlış anlaşılma olmuş. Bir bakıma müşteriniz sayılırım. Siz silah tüccarının eski yurt dışı ticaret yolunu alıyorsunuz ve biz de ülkemizden çıkan yasadışı bir ihracatçının Japonya’da kargaşa çıkarmasını önlüyoruz. Bana sorarsan adil bir anlaşma. Senden çalmışım gibi davranmasan olmaz mı?” “Aldatmak ve kışkırtmak casusların alışkanlıklarıdır. Bu olaya dahil olmak için bahse varırım başka sebeplerin vardı.” “Doğru, vardı. Ama endişelenmeni gerektirecek bir şey değildi. Bitti artık.” Ajan gülümseyerek konuşmaya devam etti. “Mavi Kral insanları öldürmeye başladığında ne kadar korktuğumuzu anlatamam. İdam ettiği meclis üyelerinden birisi cebimizdeki illegal işbirlikçilerimizden birisiydi. Mavi Kral’ın muhtemelen haberi yoktu ama dava uzasaydı kesin foyamız ortaya çıkardı. Bu yüzden temelli gitmesi gerekiyordu… bundan dolayı sahne arkasını soruşturup Silahlı Dedektiflik Ajansına nerede olduğu hakkında tüyo vermeye karar verdik. Tabii ki bilgi kaynaklarında sahtecilik yaptık. Daha sonra komuta zincirinde karışıklık yaratmak için polise yanlış ihbar verdik. Aynı planladığımız gibi ilerledi. Mavi Kral az bir polis tarafından kuşatılınca kendini patlatıp öldü. Gerçek gizemini korudu ve herkes tehlikeli suçlunun öldüğünü öğrenince rahatladı. Hepimiz için mutlu son.” Ajanın söylediklerini düşünmek için biraz vakit ayırdıktan sonra Akutagawa ağzını açtı. “Silah tüccarı bir kenara, yabancı istihbarat ajansının sırf bir sırrı korumak için Japon teröristi öldürdüğüne inanmakta zorlanıyorum. Neden yaptınız?” “Oh, hükümetin istihbarat teşkilatlarıyla alakalı bir durum yoktu. Zaten başka bir örgütte çalışıyorum. Kendimize Lonca diyoruz.” “Ne klişe. Çift taraflı ajansın demek?” “Ek işim diyelim. Loncanın her üyesinin tam zamanlı bir işi vardır.” Ajan ayakları üzerinde döndü sonra uzaklaşmaya başladı. “Muhtemelen yakında Mafya ile başka bir iş için temasa geçeceğim. O zamana kadar hoşça kal.” Akutagawa sert gözlerle ajanın gitmesini seyretti. “Bekle, bir şey daha sormak istiyorum.” Ajan olduğu yerde durdu. “Birisini arıyorum. Temas ettiği kişilerin yeteneğini etkisizleştirebilen bir yeteneği var. Böyle birisini tanıyor musun?” “Ne yazık ki hayır.” “O zaman defol gözümün önünden.” “Tabii.” Ajan, gecenin karanlığında kaybolmadan önce yürümeye başladı. “…Nereye gittin? Neden aniden ortadan kayboldun?” Sokakta tek başına kalan Akutagawa kendi kendine sordu. “Bir anlığına Mavi Kral olabileceğini düşündüm ama yanılmışım. Neredesin? Ölmüş olamazsın. Yokohama’da bir yerlerdesin, biliyorum.” Gece rüzgârı sözlerini alıp uzaklara taşıdı. “Yaptığım son şey olsa bile akıl hocamı bulacağım. Seni bulacağım, Liman Mafyasının eski yöneticisi Dazai-san.”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.